DEMOKRASİ VE KALKINMA

~ 30.10.2014, Av. Reha TAŞKESEN ~

DEMOKRASİ VE KALKINMA

 

                                                              “O’nu (Mustafa Kemal) unuttuğumuz zaman her şeyi kaybederiz.”

                                                                                                                                           Süleyman Demirel (26.10.2014)

 

            Bir Pazar sabahı Ankara’dan İslamköy’e gidiyorum[1].

 

            Serin bir hava var. Yol koşulları iyi. Kaçıncı kez gittiğimi düşünüyorum.

 

            Saat tam 12.00’de tören alanına ulaşıyorum. Aynı anda da törenin başlayacağı ses yayın cihazından duyuruluyor.

 

            Ortama bakıyorum. Sanki bir Türkiye kalkmış o sabah bu köye gelmiş. Çoğu tanıdık gelen insanlar. Çoğu orta yaşın üzerinde olan insanlar. Gençler de var, ama konunun ne kadar farkında olduklarını anlamaya çalışıyorum. Topluluğun heyecanın ise en üst düzeyde olduğunu anlayabiliyorum.

 

            Saçlarına kır düşmüş binlerce diyebileceğim insan da sanki yeni bir siyasi hareketin başlangıç noktasında, heyecan içerisinde konuşuyorlar ve tartışıyorlar.

 

            Gelemeyenler tarihe tanıklık adına önemli bir fırsatı kaçırdılar diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi.

 

            Mehpare Çelik engin deneyimi ile çok başarılı bir sunum yapıyor. Görüntüler ile de desteklenen bu sunum sırasında sanki bir tarih tünelinden geçiyoruz ve bir duygu seli yaşıyoruz. Alkışlar, alkışlar ve alkışlar coşkuyu yukarılara taşıyor.

 

            Tolga Çandar’ın Ege ve efe türküleri ile dalgalanıyor topluluk birden, millet bilinci tazeleniyor ve sanki bir deniz kabarıyor yeniden[2].

 

            Köy için çok da beklenmeyen müstesna bir sanatsal etkinlik yaşıyoruz: Ünlü keman virtüözü Canan Leslie Anderson sahneye geliyor ve kemanı ile gerçekten olağandışı bir icraat sergiliyor. Herkes için güzel bir sürpriz oluyor.

 

            Canan Leslie Anderson’un şu sözleri alkış alıyor: “Hem Amerikalıyım hem de Türküm. Ancak, her yerde Türk olduğumu söylüyorum. Bu ülkenin akıllı, çalışkan aynı zamanda da duygusal insanlarını seviyorum.” Dikkat ediyorum o duygusal kır ve kent insanları keman çalan sanatçının “Seni Seviyorum” (Je T’aime) parçasını da saygı ile dinliyorlar ve alkışlayarak ödüllendiriyorlar sanatçıyı. Anadolu’nun insanları türkülere de klasik müzik parçalarına da ilgilerini esirgemiyorlar.

 

            Şevket Demirel, “Agası Süleymen Demirel” için mühendislik bilgisini ve yeteneğini en iyi şekilde kullanmış[3]. Ortaya da güzel bir eser çıkmış. Konuşmasında bu projenin sorumluluğunu üstlenerek yıllar süren çalışmalarını tamamlamış olmanın mutluluğunu yansıtıyordu katılımcılara.

            “Demokrasi ve Kalkınma Müzesi ve Külliyesi” 26.10.2014 tarihinde herkesin istifadesine açılmıştır[4].

 

            Süleyman Demirel’in de duygu dolu konuşmasında dikkat çeken önemli noktalara vurgu vardı.

 

            “Mustafa Kemal” vurgusu bütün katılımcıların duygulanmasına neden oldu. Demokrasi mücadelesi veren ve bunun için bedel de ödeyen bir usta siyasetçinin “Cumhuriyetin Kurucusu” Mustafa Kemal’e vefa ve minnet duygularına ait sözcükleri aynı zamanda “devlette devamlılık ilkesinin de” bir ifadesiydi.

 

            “Köyde okul olduğu için okuyabildik” sözcükleri hem Cumhuriyetin nimetlerinden faydalanabilmiş olmanın ve hem de bütün köy çocuklarının bu imkanlardan yararlanabildikleri takdirde bir gün Cumhurbaşkanı dahi olabileceklerinin işaretiydi. Türkiye bir fırsatlar ülkesi olarak yoluna devam edebilmelidir.

 

            “Türkiye imar ve inşa edilmeye devam edilmelidir” cümlesi ise, bir ülkenin içerisinde bulunan siyasi koşulları ne olursa olsun vazgeçilmemesi gereken önemli bir Cumhuriyet hedefini gösteriyordu. Evet, kalkınma hamleleri devam ettirilmeliydi. Ancak, demokrasi ile birlikte yürütülmeliydi bütün bu çalışmalar.

 

            “Demokrasi ve Kalkınma” birbirinden ayrılmamalıydı. Demokrasisi eksik bir kalkınma modeli; heyecanı olmayan, akli yeteneklerini geliştiremeyen ve kullanamayan bir toplum yapısının ortaya çıkmasına neden olabilirdi ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesine ters olurdu böyle bir anlayış.

 

            Bu noktadan çıkarak “bu bir araya gelişin siyasi olmadığına vurgu yapılırken” aynı zamanda Türkiye’nin içerisine sokulmak istenilen modelin de yanlışlığına bütün konuşmacıların ve katılımcıların yürekten destek verdiklerini söyleyebilirim.

 

            İslamköy’de o gün gerçek ve olması gereken Türkiye vardı.

 

            Süleyman Demirel engin deneyimi ile bu gerçeği algılamıştı ve konuşmasında bu katılım tablosundan duyduğu mutluluğun kendisi için bir 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı armağanı olduğunu ifade ettiler.

 

            Siyasetçileri, yabancı devlet adamları, parti başkanları, iş ve üniversite insanları, sanat ve kültür insanları, köylüleri, kentlileri, emekçileri, basın mensupları ile bu Türkiye tablosunda gelecek için umutları canlı tutacak bir dinamizm vardı.

 

            Bazı zamanlarda küçük bir çoban ateşi dahi kitleleri uykudan uyandırabilir.

 

 

            Doğum günü çok yakın bir tarihe gelen Süleyman Demirel için bu törenin aynı zamanda bir doğum günü kutlaması olduğunu da düşünüyorum.

 

            Süleyman Demirel’e usta bir siyaset adamı olarak Türkiye’nin demokrasi ve kalkınma mücadelesine verdiği emek için şükran duygularını esirgemeyecektir Türk Milleti.

 

            Bu anlamlı törene katılanların pozitif düşünce ve duyguları Türkiye sathına taşıyacaklarına olan inancım ile ayrılıyorum İslamköy’den.

 

            Orada İslamköy’de Türkiye için bir “Demokrasi ve Kalkınma” mücadelesinin öyküsü kalıcı hale getirilerek tarihe mal edilmiştir.

 

            Ziyaret etmekte ve görmekte de fayda bulunmaktadır.

 

 

                                                                                                         

                                                                                              Avukat Reha Taşkesen

                                                                                              Ankara, 27.10.2014

 



[1] İslamköy, İsparta’nın Atabey İlçesi’nin bir köyüdür.

[2] Tolga Çandar, CHP Muğla Milletvekili.

[3] “Demokrasi ve Kalkınma Müzesi ve Külliyesi”, Mimar Behruz Çinici tarafından tasarlanmış ve Mühendis Şevket Demirel ile Mühendis Yusuf Ziya Günaydın (İsparta Belediye Başkanı) tarafından inşa edilmesi sağlanmıştır.

[4] Müze ve Külliye, Süleyman Demirel Vakfı tarafından 1993 yılından bu yana sürdürülen faaliyetler ve tamamen kendi maddi imkanları ile 10 dönüm kadar bir arazi üzerinde kurulmuştur. Müze, Belge ve Doküman Merkezi, Cami ve diğer tesislerden oluşmuştur. Demirel Evi de müzenin bir parçasıdır. Ayrıca, alana bitişik olan 7 köy evi de satın alınmak ve aslına uygun restorasyonu yapılmak suretiyle Külliye alanına dahil edilmiştir. Ayrıca, 6.000 dönüm büyüklüğündeki kayalık ve çıplak bir tepenin yine 1993 yılından bu yana sürdürülen çalışmalar ile tamamen ağaçlandırılarak Külliye ile bir bütünlük oluşturması da sağlanmıştır.

 

Av. Reha TAŞKESEN | Tüm Yazıları
Hits: 1736