İflas ettiği çoktan anlaşılmış olan AKP’nin yeni-Osmanlıcı dış politikasının Suriye söz konusu olduğunda başından beri iki temel hedefi vardı: Esad’ı devirmek ve Suriye’nin kuzeyinde, yani Rojava’da, özerk bir yapılanmayı engellemek.
Geride kalan zaman diliminde, hem Suriye halkının hem de Rojava Kürtlerinin direnişiyle bu iki hedef boşa çıkartıldı; Esad düşmedi ve Rojava’daki oluşum yoluna devam etti.
Ancak IŞİD’in geçtiğimiz aylarda büyük bir “atılım”la bölge siyasetine dâhil olmasıyla birlikte, Suriye’ye dair yeni-Osmanlıcı hayaller tekrar canlandı.
IŞİD’in İslami faşizminin Batı'yı bir askeri müdahaleye sevk etmesinin ardından “stratejik derinlik”, söz konusu askeri müdahaleyle kendi emperyal hayallerini ortaklaştırmak için yeniden harekete geçti.
Bunun en somut örneği, son günlerde kamuoyu altyapısı da hazırlanan “tampon bölge” meselesi olarak karşımızda duruyor.
Suriye’de iç savaşın başladığı ilk günden beri tampon bölgeyi Esad’ı devirmek için olmazsa olmaz bir zorunluluk olarak gören yeni-Osmanlı, şimdi IŞİD’le birlikte bunu tekrar gündeme getiriyor ve üstelik anlaşıldığı kadarıyla ABD’yle somut bir plan üzerinde çalışmaya devam ediyor.
Tampon bölgenin görünen gerekçesi, IŞİD saldırısı nedeniyle Türkiye’ye yönelen büyük göç dalgasını Suriye sınırları içerisinde durdurup burada göçmenler için güvenli bir alan inşa etmek.
Ancak asıl neden bu değil; bu, madalyonun sadece görünen yüzü.
New York Times’ın “CIA Reyhanlı’da ‘ılımlı’ Suriye muhalefetine eğitim veriyor” haberlerini de kanıt göstererek söyleyebiliriz ki; asıl neden Suriye’de IŞİD dışında kalan silahlı örgütleri hem Suriye Ordusu'ndan hem de IŞİD’in saldırılarından korumak ve böylece yeniden güçlendirmek.
IŞİD’e karşı oluşturulacağı iddia edilen tampon bölgenin “uçuşa kapalı” olacağının söylenmesi de bununla ilgili.
IŞİD’in elinde hava gücü bulunmadığına göre, amaç oluşturulacak tampon bölge üzerinde Suriye Hava Kuvvetleri'nin uçuşunu ve böylelikle IŞİD dışındaki silahlı güçlere yönelik hava operasyonlarını engellemek.
Ancak mesele sadece bu değil, tampon bölge, ikinci hedefle, yani Rojava’nın boğulmasıyla da ilgili.
Hem Murat Karayılan’ın hem de Salih Müslim’in “savaş sebebidir” dedikleri tampon bölge planı, muhalifleri sadece Esad’a karşı değil, aynı zamanda PYD’ye karşı da güçlendirmeyi hedefliyor; dolayısıyla aslında tampon bölge, Türkiye Kürtleriyle Suriye Kürtleri arasına bir set çekme anlamına geliyor.
IŞİD operasyonunun ve tampon bölge planının gerisinde, ABD, yeni-Osmanlı ve Barzani’nin ortaklaştıkları bir hedef var: Rojava’daki seküler-sol nitelikli direnç odağını yok etmek ya da en azından burnunu sürterek kendisine tabi kılmak. Yani, Rojava’yı da Barzani Kürdistanı gibi gerici-işbirlikçi bir coğrafyaya dönüştürmek.
49 rehinenin ne gibi pazarlıklar sonucunda serbest bırakıldığını bilmesek de, artık genel kabul gören olgu, bu olayın ardından yeni-Osmanlı’nın IŞİD karşıtı koalisyona katılmamak için artık somut hiçbir gerekçesinin kalmaması.
Dolayısıyla önümüzdeki günlerde, Türkiye tampon bölge planı üzerinden koalisyona dâhil olmak için pazarlıklarını yoğunlaştıracak ve bu pazarlıkların temelinde hem Esad hem de PYD karşıtlığı olacak.
Hayata geçmesi durumunda tampon bölge aynı anda hem IŞİD’î hem PYD’yi hem de toprak bütünlüğü hedef alınan Suriye devletini doğrudan karşıya almak anlamına gelecek.
Gidişatın bu minvalde ilerlemesi durumunda varılacak yerin sıcak savaş olacağını söylemek için ise sanıyorum ki kâhin olmaya gerek bulunmuyor.