“Gezi olaylarının ve 17 Aralık girişiminin arkasında eski Türkiye hayali kuranlar vardı.” (Erdoğan, 26 Temmuz, D. Bakır).
“Gezi olaylarının ve 17 Aralık girişiminin arkasında eski Türkiye hayali kuranlar vardı.” (Erdoğan, 26 Temmuz, D. Bakır). Başbakan’ın yürüttüğü CB seçim kampanyasında öne çıkan “yeni Türkiye” vurgusu, demokrasi ve özgürlükler açısından neyi ifade ediyor? Demokrasi, “hukuksal altyapısını insan haklarının oluşturduğu siyasal rejim” olduğuna göre, hak ve özgürlüklerin genel görünümünü betimlemek, yönetim için de anlamlı:
Kişi güvenliği ve özgürlüğü: Anayasa md. 19’da yer alan nedenler yerine, “kumpas ve cadı avı” vb. nitelemelerin yansıttığı siyasal hesaplaşma, güvenlik ve özgürlük ilkelerini tamamen eğreti hale getirmiş bulunuyor.
Yaşam hakkı: Polis, yurttaşları öldürüyor, erkekler kadınları; ölümcül iş ve trafik kazaları, birbiriyle yarışıyor. “Barış süreci”ni seçim malzemesi olarak kullanan Hükûmet, silâhlanma çılgınlığını ve toplu ölümleri adeta seyrediyor…
Etkili başvuru hakkı: Yaşam hakkını yok eden kolluk güçlerinin cezasız kalması, başvuru yolunun göstermelik kaldığının başlıca göstergesi…
Âdil yargılanma hakkı: İHAM kararlarından sonra, AYM kararları ile âdil yargılanma hakkı ihlâlleri tescil edilmiş iken, TBMM gündemindeki “yamalı torba” yasa, bunu daha da yaygınlaştırarak derinleştirmeyi amaçlıyor.
Doğal yargıç ilkesi: Suç ve suçluya göre mevzuat ve mahkeme (ÖYM ve sulh ceza hâkimliği) oluşturma, asker? yönetimler sırasındaki uygulamaları aratmıyor. “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi de, torba yasalarla öğütüldü…
Gezme-seyahat özgürlüğü: Marmaray ve trenyolu gibi altyapı tesisleriyle kolay ve hızlı ulaşım olanakları sağlanırken, (Gezi ve Güven parkı gibi) belli mekânlara gidenler için bütün ulaşım araçları yasaklanabiliyor.
Görsel-işitsel iletişim özgürlüğü: TRT, halkın bilgilenme hakkını, Hükûmet ve Sünni kesimlerin beklentisi doğrultusunda sürekli kısıtlıyor.
Mülkiyet hakkı: Anayasal dayanağı olmayan acele kamulaştırma yoluyla, yurttaşların elinden mülklerine el konulabiliyor.
Girişim ve iktisadi özgürlükler: Gerekli düzenleme-denetim ve yaptırım halkası kurulmadığından, “iş kazaları” adı altında toplu ölümler sıradanlaşmış bulunuyor…
Düşünce/basın özgürlüğü: Muhaliflerin nasıl bastırıldığı bir yana; yandaş da sahip değil, çünkü sadece hoşa giden görüşleri yazmak, ifade özgürlüğü değil… Ama daha önemlisi; Ergenekon, Balyoz ve KCK dava süreçlerindeki ihlalleri sonuna kadar destekleyen yandaş basın, şimdi “17 Aralık” gözaltı ve tutuklamalarındaki usûlsüzlükleri destekliyor; geçmişi aklamaya çabalıyor…
Toplantı ve gösteri özgürlükleri: Yasalar, Anayasa’ya aykırı, uygulama ise, İnsan haklarının ortak ölçütlerine. İHAM kararı meydan okurcasına, barışçıl toplantı ve gösteriler, şiddetle bastırılıyor.
Siyasal haklar: Seçmenler önünde % 10 engeli devam ederken; CB seçimlerinde adaylar arasında eşitsizlik, yeni Türkiye yanlılarını hiç rahatsız etmiyor.
Eşitlik ve ayrımcılık: Bir lider yasama seçiminde, bir başka lideri Alevi kimliği nedeniyle yuhalatıyor; aynı lider, CB seçiminde yurt dışında doğmuş olan rakibine ayrımcılık yapabiliyor…
Sendikal özgürlükler: Özellikle kamu hizmetlerinde muhalif sendikalar, çok yönlü baskı altında...
Grev hakkı: Grev ertelemeleri, hakkın özünü zedeleyici boyutlara varabiliyor.
Sağlık hakkı: Kalite ve uzmanlık sorunu, hastaya giderek masraf yükleme ve özel sektörün şişirilmesi, gerçekleştirilen reformları göreceli kılıyor.
Çevre hakkı: Maden aramalarından HES’lere, devasa inşaatlara, yatırım faaliyetlerinde geçerli -başta ÇED- hukuki araçları etkisiz kılmak için yoğun çabalar, ülkesel insan haklarını tehdit ediyor.
Barış hakkı: Eğer (MİT) TIR silahları IŞİD’e gitiyse, bölgede yaşananlar karşısında, Türkiye barışının nasıl tehlikeye atıldığının kanıtı değil mi?
Vicdan, inanç ve din özgürlüğü: Alevilere Sünniliği dayatma kararlılığı, bu özgürlükten söz etme olanağını bırakmıyor.
Demokratik saydamlık hakkı: Yöneticilerden hesap sorulabilirliğin sıfırlandığı eşikte Türkiye. Son “torba yasa” çalışması, bu süreci pekiştirmeyi amaçlamıyor mu?
“Demokratik toplum, ölçülülük ve hakkın özü” ölçütleri, insan hakları uygulamasında yok gibi. (…)
Bunların sonucu: Devlet organlarında, görev+yetki+sorumluluk halkası, insan hakları özneleri bakımından da, özgürlük+eşitlik+ödev (sorumluluk) halkası dağılmış durumda.
- Genel sonuç: İnsan haklarını geliştirmek ve korumakla yükümlü devlet, onları sürekli ihlal ediyor…
- Son söz: “Eski ve yeni” sloganlarına indirgenen Türkiye, insan hakları ve demokrasiye giderek yabancılaşan bir ülke görünümünde.