İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNDE SÜRDÜRÜLEN OPERASYONA İZMİR BAROSUNDAN TEPKİ
~ 04.05.2011, Yeni Yaklaşımlar ~
Basına ve Kamuoyuna;
CMK 250.Maddesi ile Özel Görevli İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı talimatı ile İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşlarında, İzmir Emniyet Müdürlüğü tarafından başlatılan arama-yakalama-gözaltı operasyonu devam ederken, “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumakla” görevli ve ödevli olan Baromuzun ön tespitlerini kamuoyu ile paylaşmak zorunluluğu doğmuştur.
Bu açıklamanın, devam eden adli soruşturma ve kovuşturmayı etkilemek gibi bir amacı yoktur. Ancak, soruşturma ve Polis baskınları başladığı anda Hükümet’e yakın duran bazı basın ve yayın organlarında soruşturma ile ilgili olarak Sayıştay raporu ve diğer bilgilerin sızdırılması suretiyle yayın yapılması ve şüphelilerin kamuoyunda itibarsızlaştırılması propagandası karşısında Baromuz açıklama yapma zorunluluğu duymuştur. Yalnızca İzmir değil ülke genelinde tüm Özel Görevli Mahkeme uygulamalarında süre gelen anayasal ve evrensel ceza usul hukuku ihlallerinin artık katlanılamaz boyutlara geldiği gerçeğini bir kez daha belirtmek isteriz.
İzmir Barosunun ev sahipliğinde TBB Yönetiminin ve Baro başkanlarının katılımı ile gerçekleştirilen sempozyum sonucunda TBB ve 57 Baro tarafından 17.04.2011 günü yayınlanan İzmir Deklarasyonu’nun mürekkebi henüz kurumadan yapılan bu Polis Operasyonu, şu ana kadar son derece talihsiz ve yakışıksız bir biçimde gerçekleşmiştir.
Türkiye’deki baroların çok büyük çoğunluğunun katılımı ile açıklanan İzmir Deklarasyonu’nda; Özel Görevli /Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nin; ‘’yargı birliğine aykırı olarak, olağanüstü soruşturma ve kovuşturma usulleriyle işleyen yapısı sebebiyle, savunma hakkına, silahların eşitliği ilkesine, adil yargılanma hakkına ciddi bir tehdit ve tehlike oluşturduğu’’ ve ‘’Demokratik düzenlerin normal zamanlarının normal mahkemeleri olmayan, özel soruşturma ve yargılama usulleriyle, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindeki gizlilik kararlarıyla, mahkemeden daha çok devletin ideolojik aygıtı gibi çalışan bu mahkemelerin ve yine bu mahkemeler için öngörülen özel usul hükümlerinin bir an önce kaldırılması gerektiği’’ hususları tespit edilmiştir.
İzmir’li yurttaşları temsil eden Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşlarında üst düzey yönetici pozisyonunda olan kişilerin sabah 6.00 da evlerine ve 8.00’de Belediye binalarına adeta bir uyuşturucu veya mafya örgütüne yönelik operasyonlara benzer biçimde baskın düzenlenmesi, her şeyden önce demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırıdır. Belediyeler bünyesinde, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri görevini yaparken ve Memurların Yargılanmasına İlişkin Yasanın amir hükümleri mevcut iken, münferit memur suçları iddiası ile yürütülecek bir soruşturmanın, organize terör suçları kategorisine sokulması ve Büyükşehir Belediyesi’nin organize suç örgütü gibi nitelendirilmesi kabul edilemez.
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle güvence altına alınan, kanunlarla somutlaşan ceza yargılaması kuralları keyfi olarak uygulanır ise, Hukuk Devleti ortadan kalkar. Hukuk Devleti'nin olmadığı yerde kişi hak ve hürriyetlerinden, yargı bağımsızlığından, yargı güvencesinden, adil yargılanmadan, kişi güvenliğinden söz edilemez. Unutulmamalıdır ki soruşturma ve kovuşturma, Anayasamızda ve yasalarımızda yer alan kişiden kişiye değiştirilemeyecek, emredici kurallara tabidir.
Genel olarak CMK-250.madde kapsamında yürütülen soruşmalarda ve özel olarak İzmir Büyükşehir Belediyesine yönelik Polis baskınında dikkate alınması gerekli olan ve ihlal edildiği takdirde soruşturmayı yürütenlerin cezai ve hukuki sorumluluklarının doğacağı temel ilkeleri bir kez daha önemle vurgularız.
Ayrıca soruşturmanın özel görevli savcılık kapsamında yürütülmesinin hukuka uygun olmadığına dikkat çekmek istemekteyiz.
Özel görevli savcılığın görevli olabilmesi için sadece suç örgütünün varlığı değil, suç örgütünün cebir ve şiddet kullanması gereklidir. Ortada cebir ve şiddet uygulayan bir suç örgütü yoksa özel görevli savcılıklarında görevli ve yetkili olması mümkün değildir. Yapılan bu soruşturma, iddiaların niteliği itibarıyla özel görevli savcılığın görev alanı içinde bulunmamaktadır.
Savcıların neredeyse tüm ihale dosyalarının incelemeye alınmasını istemesi, soruşturmanın ihalelerin yerindelik denetimine dönüşmesi tehlikesini ortaya çıkarmıştır. Bu görevin Mülkiye Müfettişleri ve Sayıştay denetimi ile yerine getirildiği ve getirilebileceği açıktır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen baskınla, tüm ihale dosyalarına ve tüm bilgisayarlara el konulmak istenmesi, avukatların itirazlarına rağmen bir kısım bilgisayara el konulup, geri kalanına da el konulmasında ısrar edilmesi, suç soruşturmasını aşan, Büyükşehir Belediyesini işlemez hale getirme eylemi algısına yol açmıştır.
-Masumiyet karinesi uyarınca, ‘’Suçluluğu kesin hükümle sabit oluncaya değin herkes suçsuz kabul edilmek zorundadır. Masumiyet karinesi, anayasamızın ve yasalarımızın güvencesi altındadır.’’ Basın ve yayın organları kesin hükümle mahkum olmamış kişileri toplum gözünde suçlu ilan edecek yayınlar yapamaz.
-Avukatların soruşturma dosyasını inceleme hakkı keyfi bir biçimde kısıtlanamaz. Gizlilik kararı verilen durumlarda, bu kararın gerekçeli olması zorunludur. Tüm kararlar, sadece hukuki gerekçe değil, esas olarak somut olayın özellikleri dikkate alınmak suretiyle verilmelidir.
-Avukatların dosyayı inceleme yetkileri gizlilik kararlarıyla kısıtlanırken, gizlilik kapsamındaki delillerin sızdırılmak suretiyle basın ve yayın organlarında günlerce yayınlanması vahim bir hukuk ihlalidir. Bunu yapanlar hakkında gerekli adli işlemlerin yapılmaması ve sorumluların cezasız bırakılması kabul edilemez.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik bu operasyonun zamanlaması ve yöneldiği kurum ile doğurduğu sonuçlar SİYASİDİR. Esasen en önemli ve kabul edilemez sorun da budur.
Bu nedenle bu ve benzeri dosyalarda “kısıtlama kararı” verilmesi şeklindeki uygulamalara derhal son verilmeli, savunmayı ifade ve sorgularda şekli bir unsur haline getiren, savunma görevini imkânsızlaştıran, kolluk fezlekelerine dayalı soruşturma yönteminden vazgeçilmelidir.
Saygılarımızla, 04.05.2012
Av.Sema Pekdaş –
İzmir Barosu Başkanı
Hits: 1304