Geçtiğimiz günlerde hukuk konulu bazı etkinliklere katılma olanağım oldu. Aynı günlerde onlarca askeri personelin “Hükümete Karşı Darbe Girişiminde Bulunma” savı ile gözaltına alınmaları ve bir kısmının tutuklanması öne çıkan bir gündem maddesi oluşturdu. Bu arada da “Anayasa Değişiklikleri” konusu gündemin birinci sırasına gelip oturdu.
TBB tarafından düzenlenen “Anayasa Yapımı ve Anayasal Değişim-Türkiye’de Anayasal Değişim Beklentileri” konulu uluslararası bir sempozyum TBB Kültür Merkezi’nde icra edildi[1]. Doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü böyle bir etkinliğin düzenlenmiş olması çok güzel. Emeği geçenleri kutlamak isterim. Ancak, iki noktada da eleştirmek istiyorum. Birincisi, katılım çok azdı. Böyle bir etkinliğe “gelmediler” şeklinde değil de “neden gelmediler” ya da “neden gelmelerini sağlayamadık” şeklinde bakmanın doğru olacağını düşünüyorum. İkincisi, konuşmacıların sunum şeklinin dinlediğim bölümler itibariyle çok akademik düzeyde kalmış olmasıdır. Türkiye için çok güncel olan bir konuda uygulamalardan örnekler verilerek katılımcıların belleklerinde “Anayasa Değişiklikleri” konusunda somut bir resim oluşmasına katkı sağlanabilirdi.
Diğer bir etkinlik ise Türk Hukuk Kurumu konferans salonunda düzenlendi. Burada da değerli bir konuşmacı T.C. Anayasası’nda yapılması öngörülen değişiklikleri ele alarak değerlendirmeler yaptı[2]. Bu yorumların o salonda kalmamasını ve yasama erkinde konu ile ilgili çalışma yapanlar tarafında göz önünde bulundurulmasını diliyorum.
Gözaltına alınmalar, sorgulamalar ve tutuklamalar devam etmektedir.
Bilindiği üzere polis devleti ve kanun devleti evrelerinden geçerek hukuk devleti aşamasına geldik ya da geldiğimizi sandık. Dünya’da hukuk devleti anlayışının daha da geliştirilmesi için çalışmalar sürüp gitmektedir.
Avrupa Hukuku’nun savunduğu temel değerler insan unsuru üzerinde yoğunlaşmaktadır. Avrupa Anayasası, “İnsan Onuru” ile söze başlamaktadır[3]. İnsan unsuru üzerine bu denli vurgu yapılması, bir yüzyıl içerisinde iki büyük savaş yaşamış Avrupa’da, insanın aşağılanmasından, şiddete ve kırıma maruz kalmasından kaynaklanmaktadır. T.C. Anayasası’nda da bu anlamda hükümler bulunmaktadır[4].
Konu üzerinde çok konuşma yapılmaktadır. Çok da yazılmaktadır. Bir emekli generalin sorgulama sonrasında, “bir düşman generali gibi sorgulandım” şeklindeki izlenimi, üzerinde düşünülmesi gereken bir önemli noktadır. Bir konu da çok önem ve öncelik kazanmaktadır. Bu da “insan onuruna saygı” gösterilmesi hususudur. Suçsuz ve masum olan tutukluların bir an önce serbest bırakılmaları, Türk Yargısı için de tarihsel bir sorumluluğun yerine getirilmesi olarak algılanacaktır.
“Anayasa Değişiklikleri” için ise söylenecek çok şey bulunmaktadır. Anayasa, devlet ile toplum arasında bir uzlaşma metnidir. Yazılı ya da yazısız olabilir. Gerçekte çok iyi bir Anayasa yazmak da yeterli değildir. Uygulanabilir olması önemlidir. İktidar sahiplerinin devlet ile kendilerini özdeş kılmaları ve “Devlet Ben’im” anlayışını savunuyor olmaları ve bu anlayışı Anayasa metnine yansıtma çabaları, bu anlamda gelinebilecek en olumsuz noktadır. Türkiye’nin gereksinmesi olan “uzlaşma kültürünü” tesis ve devam ettirebilmesi, Türkiye’nin rahatlaması ve enerjisini önünde bulunan küresel çıkarlara yönelik kullanması üstesinden gelmesi bir konu olarak ortada durmaktadır.
Son bir şey daha yazarak bitirmek istiyorum. “Anayasa Mahkemesi”nin ya da “Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu”nun oluşturulması ile “Partilerin Kapatılması” konularının geçim derdine düşmüş vatandaşlarımız için hiç de önemli olduğunu düşünmüyorum.
Kaldı ki; vatandaş oyunu kullanmış, vekaletini vermiş, vekillerini sorumlu kılmıştır. Ülkenin sorunlarını çözmeleri için yetkisini vermiştir. Vekillerin ben çözemedim, sen çöz diyebilme hakları olabilir mi?
[1] 19 ve 20 Mart, Cuma ve Cumartesi günlerinde dört oturum şeklinde düzenlenen sempozyuma yedi yabancı konuşmacı katılmıştır. Oturum konuları; “Anayasacılık ve Anayasa Yapımı”, “Anayasaları Değiştirmek”, “Anayasal Gelişim” ve “Türkiye’de Anayasal Değişim Beklentileri” olarak seçilmiştir.
[2] Prof. Dr. Sayın İbrahim Kaplan
[3] Avrupa Anayasası, m.I-2, Birlik insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü, azınlıklara bağlı kişiler de dahil olmak olmak üzrer insan haklarına saygı değerleri üzerine inşa edilmiştir.
The Union is founded on the values of respect for human dignity, freedom, democracy, equality, the rule of law and respect for human rights, including the rights of persons belonging to minorities.
[4] T.C. Anayasası, m.17c