AİHM KARARLARI IŞIĞINDA POLİS MÜDAHALESİ

~ 24.07.2013, Av. B. Ayşegül TANSEN ~
AIHM İçtihatları Doğrultusunda Kolluk Kuvvetleri Tarafından Kullanılan Ölümcül veya Potansiyel Ölümcül Güç Yaşam Hakkının İhlalidir
 
Taksim Gezi Parkı olayları, belki de tüm dünyada son yıllardaki toplumsal muhalefetin en temel göstergesi oldu. Ancak “Gezi Olayları” denildiğinde hafızalara kazınan görüntü, bir sis bulutu ve bu bulutun içinde kaçışan insanların görüntüleri. Fotoğraflar ya da videolardaki sahnelerin bazıları “Goya” resimlerini anımsatıyor. Fakat o beyazımtırak bulut sis değil, gaz, biber gazı. Bulut, kolluk güçlerinin müdahalesini, kolluk güçlerinin şiddetinden kaçan insanları barındırıyor.
* - *

 

Hakla yöneltilen bu müdahalenin öncelikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.2 çerçevesinde korunan “yaşam hakkının” sınırları kapsamında değerlendirilmesi bir zorunluluktur. Yaşam hakkı, insan haklarının temelidir; yasanın koruması altındadır ve savaş zamanında ve ulusun varlığını tehdit eden diğer olağanüstü durumlarda dahi, bu hak esirgenemez. Bu hakkın istisnaları, “mutlak zorunlu” olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucu meydana gelmek suretiyle;
  • Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı korunmasının sağlanması,
  • Bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir kişinin kaçmasının önleme
  • Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun olarak bastırılması;
olarak belirtilmiştir.
 
McCann ve diğerleri – Birleşik Krallık davasında, Büyük Daire tarafından verilen 27 Eylül 1995 tarihli karardan aynen aktarımla, AIHS m.2’nin ikinci paragrafında sınırlayıcı olarak sayılan bu eylemler, “kasten bir kimseyi öldürmeye izin veren durumları ifade etmemekte, fakat (yukarıdaki amaçlardan herhangi biri için) kasıtsız bir sonuç olarak ölümle sonuçlanabilecek “güç kullanımına” izin verilen durumları tanımlamaktadır.” Devlet görevlilerinin / kolluk kuvvetlerinin bu güç kullanımları “mutlak şekilde gerekli olandan daha fazla” olamayacaktır. Sözleşme ile güvencelenen diğer haklar gibi yaşam hakkına da ancak yasa uyarınca, belirli meşru amaçlar için ve sadece demokratik toplumda gerekli olduğu ölçüde müdahale edilebilir. Sözleşmeye taraf ilgili Devletin iç hukuku; insanları “mutlak surette gerekli” olmadıkça öldürmeye karşı korumalıdır.
 
McCann kararının ardından Mahkeme, Makaratzis – Yunanistan davasında, kolluk kuvvetlerinin ölümcül veya potansiyel ölümcül güç kullanması ile ilgili iç hukuktaki yetersizliklerin yaşam hakkına müdahale oluşturduğuna karar vermiştir. Bu davada Mahkeme, ölümcül veya potansiyel ölümcül güç kullanımı ile ilgili güvenlik güçlerine verilen eğitim ve talimatları da incelemiş ve güvenlik güçlerinin hangi şartlarda güç ve ateşli silah kullanacağının sınırlarının hukuken belirlenmesi ve Devletin, polisin operasyonlarında kullandığı gücün keyfi ve kötüye kullanımına karşı eksiksiz ve işlevsel bir sistem oluşturması gerektiğini belirtmiştir. 1
 
Modern demokratik toplumlarda bireyin yaşam hakkının korunması amacıyla Devletin, gerek yasal, gerekse idari açılardan her türlü önlemi almakla yükümlü olduğu kuşkusuzdur.
 
Devlet, AİHS m. 2/2’de sayılan durumlarda dahi ölümcül veya potansiyel ölümcül güç kullanımını mutlak suretle gerekli olandan fazla kullanamayacağı gibi, daha az aşırı yöntemlere başvurmaksızın kasten kişilerin ölümüne de neden olamaz. Taksim Gezi Parkı olayları toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının en açık tezahürüdür ve AİHS m. 2/2’de sayılan durumlardan herhangi birine dahil edilemez.
 
Karatepe ve diğerleri – Türkiye davasından da hatırlanacağı üzere, “Halka açık bir alanda gerçekleştirilen her türlü gösteri, günlük yaşamın akışını belirli bir ölçüde bozacak bir karışıklığa ve hasmane tepkilere yol açabilir. Ancak bu durumun kurallara aykırı  olması, toplanma özgürlüğüne müdahaleyi tek başına haklı çıkaracak bir gerekçe değildir.”.2
 
Sonuç olarak yaşanan süreç, toplumsal muhalefet ve yaşam hakkı kavramlarının AİHS kavram ve sınırları içerisinde ve AİHM içtihatları doğrultusunda ele alınmasının zorunluluk olduğunu bir kez daha ortaya koymuş bulunmaktadır.
1 Makaratzis – Yunanistan (Başvuru No: 50385/99), Büyük Daire Kararı 20.12.2004, §59.
2 Karatepe ve diğerleri – Türkiye (Başvuru No: 33112/04, 36110/04, 40190/04, 41469/04 et 41471/04), Daire Kararı 7.7.2009, §47.
Av. B. Ayşegül TANSEN | Tüm Yazıları
Hits: 3077