TANI BUNLARI TANI DA BÜYÜ!

~ 21.03.2011, Av. Dr. Başar YALTI ~
20.03.2011 tarihli Radikal Gazetesinin Radikal İki bölümünde E.Fuat Keyman’ın “Yeni CHP de kaçan fırsatlar” başlıklı bir yazısı yayınlandı. Yazar, siyaset bilimci ve profesör unvanına sahip ve liberal sol görüşlü olarak tanınıyor.
Fuat Keyman’ın Radikal İki de yayınlanan yazısını konu edişimiz, kesinlikle, yazıyı anlam ve içerik olarak önemli bulduğumuzdan değil. Yazıyı; kendisini solcu / demokrat olarak tanıtıp bilgiçlik taslayan bu tür “liberal aydınların”, iktidar dalkavukluğunda geldikleri yeni aşamaya iyi bir örnek olması bakımından ele alma gereği duyduk.
Yazarın iktidar hayranlığı öylesine bilinçaltına işlemiş ki, yazısında, CHP’yi över gibi yaparken dövüyor, akıl verir gibi yaparken aşağılıyor, hiçbir olgu ve veriye dayanmadan bilimsel kestirimlerde bulunuyor, ele aldığı konuda (Türkiye AB ilişkileri) önemli bir sorumluluğu olmayan CHP’yi AKP’nin yapamadıklarından sorumlu tutan sağlıksız bir mantıkla bilimsellik taslıyor.
Yazar şöyle diyor: “... 12 Haziran 2011 seçimlerini de, büyük bir olasılıkla, güçlü çoğunluk hükümeti kuracak bir oy oranıyla kazanacak AKP Türkiye’yi iyi yönetmekte aynı başarıyı gösteremiyor. … AKP seçim kazanma ile iyi toplum yönetimi arasında doğan bu ikilemi çözemiyor.” Yazarın ikilem dediği şey, Türkiye’nin temel sorunları. Daha sonra CHP’ye gelelim diyerek sopayı ele alan yazar, şimdiden kestirimlerde bulunuyor. “Yeni CHP üzerine umutlar azalıyor. Yeni CHP’nin enerjisini ve çalışmasını seçim kazanmaya yoğunlaştıracağı, yaşadığımız ‘zayıf muhalefet sorunu’nu çözeceği, AKP ile arasındaki oy farkını azaltarak siyasi alanı daha dengeli bir duruma getireceği ve böylece 2011’de olmasa bile, sonraki seçimlerde AKP ye alternatif olabileceği üzerine düşünceler zayıflıyor. Türkiye, büyük bir olasılıkla 13 Haziran 2011 sabahına güçlü AKP hükümeti ve zayıf muhalefet yapısıyla uyanacak.” Dedikten sonra, “En önemlisi tüm bu sonuçlardan, Kılıçdaroğlu liderliğindeki ‘Yeni CHP’ söylemi ve oluşumu sorumlu olacağı için, CHP bir kere daha kendi iç kavgasına geri dönecek.  … CHP Türkiye’ye de büyük zarar vermiş olacak.” Yazının bundan sonraki kısmında, dozunu artıran bir şekilde, CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’ye ne kadar zarar vereceği ballandırılarak anlatılıyor.
İnsanın aklına hemen Hoca’nın “Hırsızın hiç mi suçu yok!” diyesi geliyor ama ne mümkün! Suçlamaların arkası kesilmiyor: “ ... bu gün demokrasiye, şiddete uğrayan kadınlara, tehdit altındaki Kürt aydınlara, başta gençler olmak üzere işsizlere ve yoksullara, Türkiye’nin AB projesine, basın özgürlüğüne ve hukukun üstünlüğüne …” sahip olamamaktan kaynaklanan sorumluluk kime ait? Yetmedi, ODA TV bağlantıları, ODA TV de çalışan bir gazetecinin CHP üst yönetimi ile neden görüştüğü, bilinen tutukluları çağrıştırarak seçimlerde aday gösterilmeleri olacak şey değil, yazara göre. Sonunda bakla ağzından çıkıyor yazarımızın, “Böyle sorunların ya da kafa karışıklığı üreten haberlerin konuşulduğu ortamda, ne söylem ve vizyon temelinde yeni olan bir CHP den, ne de CHP’nin seçim başarısı elde etmesinden konuşmak mümkün.”
Eğer yazar, CHP’ye gerçek duygularla önem veren, önemseyen bir geçmişe ve kişiliğe sahip olsa idi, seçime gidilirken aradığını bulamamaktan kaynaklanan düş kırıklığını biraz abartılı olarak dile getirmiş diye düşünürdük. Ama öyle değil. Son dönemde yaşananlar, “bu tür aydın ikiyüzlülüğü”nü bütün çıplaklığıyla ortaya koyduğundan olacak, soldan dönme bu “aydınlarda” mahcubiyet duygusu belirmeye başladı. Fakat yine de, iktidarın, size artık ihtiyacımız yok, demesine karşın, işbirlikçi yandaşlıklarından bir türlü vazgeçemiyorlar. CHP’yi önemsermiş gibi yapıp, “ne yapalım, işte görüyorsunuz, AKP ‘den başka seçenek yok,” demeye getirerek topluma umutsuzluk aşılıyorlar.
Ele aldığımız yazıda yapılan budur. Baştan sona kendisini ele veren bir açıklıkla, iktidar yandaşlığı sergileniyor, CHP üzerinden AKP ye mesajlar gönderiliyor...
Biz elbette CHP savunuculuğu yapmıyoruz. Kendilerini demokrat ve solcu olarak tanıtan bu tür entelektüel “aydınların” neye ve kime hizmet ettiklerini ortaya koyması bakımından güzel bir örnek oluşturduğu için ve konusu itibariyle de CHP üzerinden seçeneksizlik ürettiği, egemen sınıf hizmetçiliği yaptığı, gericiliğe, sömürüye ve hukuksuzluğa hizmet ettiği için bu yazıyı ele aldık.
Bilindiği üzere, üretim araçlarını elinde bulunduranlar, zihinsel yapımızı oluşturan ve denetleyen araçları da ellerinde tutarlar. Bu nedenle, toplumun düşünce hayatı, genel olarak, egemen sınıf ideolojisinin etkisi altındadır.
Toplumsal dönüşüm ve değişimin derinliğine yaşandığı dönemlerde, kitlelerin zihni bulandırılır, kafası karışır. Böylesi dönemlerde, kafası karışık ‘aydınlar’ da nedense çoğalır. Piyasa özgürlüğünü ve egemen sınıf ideolojisini entelektüel bağımsızlık adı altında savunanlar ortaya çıkar. İktidara dalkavukluk yapan bu gibi kişiler, kitle iletişim araçları aracılığıyla, topluma önemli birileriymiş gibi takdim edilir. Sonra, sistematik ve ideolojik bir deformasyon, bu kişiler aracılığıyla topluma dikte ettirilir. Kapitalist sistemin mantığına uygun bir alış/veriştir yapılan. Bu alış/veriş, özgürlük, demokratlık ve bilimsellik adı altında gizlenir. Egemen sınıf, kendi ideolojisini yayarken, kamuoyu oluştururken, muhalefeti ve solu denetim altına almak isterken, birçok yöntem yanında, muhalif kesimlere yakın işte bu tür ‘aydınları’ kullanır. Kitleler, unvanlarına, bulundukları kurumlara ve konumlarına bakarak gerçek yüzlerini ve amaçlarını bilmediği bu kişilerin etkisinde kalır.
Uzunca bir süreden beri kamuoyu oluşturmada bu gibi kişiler etkin rol oynuyorlar. Bilerek ya da bilmeyerek toplumun aklını çeliyorlar.
Ama artık gün döndü. Toplumun bilinci berraklaşıyor.
Hayatın devrimci pratiğine ters düşerek yalpalayan, iktidarın dahi artık kendilerine ihtiyaç duymadığı kafası karışık aydınların çıplak yüzlerini topluma göstermek gerekiyor.  

Şairin dediği gibi, “… Tanı bunları, tanı da büyü!”

Av. Dr. Başar YALTI | Tüm Yazıları
Hits: 3814