Ortam gereksinimlerine önem vermek, ötekini değerli kılmak; ortak yaşamın özüdür.
Bu durum tüm sosyal pozisyonlar, sistemler ve inançlar için geçerlidir.
Empatiye ihtiyacımız, varoluşsal kodlarımızdır kuşkusuz!.
Özgürlüğe akışı desteklemek
Modern hayatı “akıl” şekillendirir. Akıllı kültürün tüm kurum ve mekanizmaları (din, para, politika, pazar) çıkara dayanır iken; “yardımlaşma” ütopyamız duygusal risk almayı sürdürür… “Evrenin” hikayesi bozulmuş da olsa, bugün de üzerimizdeki işlevini hissedebilirsiniz.
Tekil yaşam biçimlerimizi, toplum içinde oluştururuz. İnsanlık tarihi bugüne; imge, büyü, ritüel, ezgi, dans, ritm ve oyunlarla süren; çalışma ve yaşam düzeni içinde yolculuk ettiğimiz “bütünselleşme” isteği ve macerasıyla ulaştı!
Tekil ve rastlantısallıklar içindeki benliğimizi şekillendirirken yaşam ve çevre olasılıklarını yönetebilmek, "yardımlaşma" olmadan olmazdı!.. Ötekinin karşılık beklemeden yaptığı "yardımlar"; insanlaşmayı biçimleme ve direnişimizde önemli yer tutarlar. Hayatı pozitife çevirir, insanı güvenli ve güçlü kılar "insanın insana" yardımı.
Bankanın insana yardımında durum farklı tabii!..
Toplumsal düzen yükümlü olduklarımızı belirler ve yeniden bu meşruiyeti dönüştürür, sürer. Doğal gelişme ve uyum eskide kaldı, kayboldu; modern hayatın içindeki bizler metalaştık. Yardımlaşma karşılıksız ortak bir "direniş" ritüeli değil artık. “Marka yardımlar” satın alıp duygularımızı besliyor; aldatılma riskine karşı “aklımız”dan koruma alıyoruz... Marshall yardımları, Deniz Feneri, Mavi Marmara, odun/kömür/beyaz eşya/ erzak hibeleri v.s.
Yardımlaşma Batağında
Sahra'nın güneyindeki Kara Afrika'da 80 bin BM "kalkınma uzmanı"na yılda 4 milyar dolar ücret ödeniyor! Yardımın acil yaşamsal önemi azımsanmayacak büyüklüktedir. Bu reddedilemez cazibe üzerinden sürecek sosyoekonomik politikalardaki geri dönüşüm YardımSever Küresellerin kontrolüne girer, halklar savunmasız bırakılır. Ortamdaki kırılganlık 100 yıllık perspektifler üzerinden sömürüye olanak sağlar ve yapılagelen de budur!
Toplu yaşam kültürü içinde yeniden üretilebilen, var olabilen insan gerçekte, doğaya ve kendine yabancılaşıyor… Duygularımız artık bize ait olmalarına ihtiyacımız kalmaz aslında. Bilinç altlarımıza çevremizden gelen, servis edilen bilgi yığıntıları arasından ihtiyacımız olan sürpriz üründe cisimlenen duygularımızı keşfederiz nasıl olsa... Hayat bir macera!.. İlişkilerimizi yeterince otomatik kalıplar üzerinden yürütüyoruz. Sürekli bize efelenen düzen rutinlerinin tutsaklığı altında yaşamak bıktırıcı… İnsan değersiz. Hayalini kurduğumuz pazar ürünlerine yer açmak için; “Ben” lerin içini boşalttık; doldurmak için hazır bekletiyoruz. Ruhsuz, ritüel'siz. Aklın, bilim gereklerinin, teknolojik gelişmenin esaretine odaklandık; kilitlendik. Kitlesel modern yaşam yeni bir din gibi.
İnsan olmakla yetinen yardımlaşma
Para hükümlü medeniyette; Müslüman yardımlaşması iyi de; gereği ve mekanizmaları nasıl çalışır. Ölümden sonrası çıkarlarımıza odaklanmak; "yardımlaşma"nın itici gücü olmak zorunda mı gerçekten. Yardımın “insan” olan alanı ile neden yetinmiyoruz. Yardımlaşmada markalaşmak (Parti, din, kurumlar, devlet) neden önemli. Kapitalist sömürü düzenlerinde insanı ve doğalı ölçü alan hangi doğrulardan söz edilebilir! Özgürlük ve doğal devinime destek verecek gerçek "yardımlaşma" değeri ve duygusu hangisidir!
Kimsenin kimseye yardım etmediği bir dünyada, “yardımlaşma” meta değer olarak sürdürülmekte. İnsan, küresel sistemi yöneten gücün elinde; daha az enerjiyle daha fazla kontrol edildiği çaresizliğine sıkışıyor… Yeni "mutlu olabileceği" modern teknolojik icatlara ulaştırılarak!..