Hugo Chavez, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını izleyen süreçte sosyalizmin artık tarihe karıştığının, devrimci savaşımların da 1960’ların romantik bir ideali olarak bir tek Küba örneği ile nostaljik bir simge olarak kaldığının inandırılmaya çalışıldığı bir dönemde, bunun hiç de böyle olmadığını, sosyalizmin de devrimin de her zamanki gibi yaşamsal gerçekler olduğunu kanıtladı.
Kuşkusuz her çağın, her dönemin, her ülkenin gerçekleri farklıdır.
Chavez dünya siyaset sahnesine alışılmış bir romantik devrimci kahraman olarak çıkmadı.
Küba devriminin savaş alanında can veren büyük öncüsü, büyük şair Jose Marti’ye, onun yüz yıl sonraki öğrencileri Guevara’ya, Castro’ya benzemiyordu.
Kendi ülkesinin ve kuşkusuz bütün Güney Amerika’nın devrimci önderi Simon Bolivar’ın 19. yüzyıla özgü Byron kahramanı görünümünden de yoksundu.
Yaşamıyla, görünümüyle, günümüzün bir insanı, sıradan bir yurttaş gibiydi.
Sanıyorum başarısı da tam burada, günümüzün insanı olmasındadır.
Hugo Chavez, Marti’nin, Bolivar’ın izinde, Küba devriminden kuşkusuz ki esinlenerek, devrimi ve sosyalizmi ülkesi Venezüella’nın gerçekliğiyle buluşturmayı başardı.
***
Eylemi ve kişiliği üzerine düşünürken belki bütün devrimci önderlerin ortak nitelikleri olan ya da olması gereken iki temel özellik dikkatimi çekiyor: Gözü peklik ve gerçekçilik.
Gerçekçilikle denetlenmeyen gözü pekliğin çoğu kez felakete yol açtığı bilinir.
Gözü peklikten yoksun gerçekçilik de yine çoğu kez korkaklığın, eylemden kaçmanın kılıfıdır.
Hugo Chavez’in kişiliği ve eylemi, bu iki özelliğin seçkin birlikteliğini örnekliyor.
***
Önderi olduğu Bolivarcı Devrimci Hareket 1992’de başarısız bir darbe girişiminde bulunmuş.
Bu darbe girişimi başarı kazansa, sonuç ne olabilirdi?
Chavez hiç kuşkusuz, sonradan gerçekleştireceği toprak reformu ve kamusallaştırmalar için kolları sıvayacaktı.
Karşısına çıkacak engelleri Bolivarcı Devrimci Hareketi oluşturan subaylar topluluğuyla aşabilecek miydi, bunu kestirebilmek kolay değil…
İlginç olan, iki yıllık cezaevi yaşantısından sonra bu kez seçimlere yönelmesidir.
Bundan sonraki siyasal yaşamının belirgin özelliği ise, son nefesini verdiği 4 Mart 2013’e kadar, attığı her adımda halkıyla birlikte olması, devrimci eylemlerini halkın desteğini alarak, halkla birlikte gerçekleştirmesidir.
Hapishane sonrasında bu kez Beşinci Cumhuriyet Hareketi’ni kuruyor ve 1998’de devlet başkanı seçiliyor.
Tarihte, darbe girişimindeki başarısızlıktan sonra girişim liderinin seçimle iktidar olmasının örneği ya çok az, ya da hiç yoktur.
2000’de bir kez daha başkan seçildikten sonra, halk temsilcileri ve işçilerce yönetilen kooperatifler, örgütler kurması, başarısının temelini ve sürekliliğini sağlayan temel etkenlerden olmalı.
Nitekim 2002’de Chavez yönetimine karşı yapılan darbe, halk yığınlarının karşı koymasıyla ancak iki gün dayanabiliyor…
2006’da üçüncü kez, 2012’de oyların yüzde elliden fazlasını alarak dördüncü kez devlet başkanı seçilen Chavez, halk kitlelerinin kalbini kazanarak, gücünü halkın örgütlenmesinden alarak girdiği seçimleri kazanmanın, yanı başındaki büyük emperyalist güce karşın ulusal ve sosyalist bir devrim gerçekleştirmenin (daha farklı bir deneyim olan Küba’yla birlikte) eşsiz örneğidir.
***
Devrimler kopya edilemez. Fakat onlar örnek alınır. Chavez örneğinden çıkarılacak ders, devrimci önderin gözü pek ve aynı ölçüde gerçekçi olması ve eylemlerini emekçi halk kitlelerinin örgütlü gücüyle temellendirmesidir.
16 Mart 2013 - Cumhuriyet