BU sözleri söyleyen kişi “profesör doktor” unvanına sahip, anayasa hukuku uzmanı ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı’dır:
“Parlamenter model dediğimiz kokuşmuş İngiliz sistemidir aslında. Hiçbir hayır getirmemiştir gittiği ülkelere.”
Prof. Dr. Burhan
Kuzu bunu “Hukuk
Okulu Sertifika Töreni”nde söyledi.
Parlamenter sistemin hiç hayır getirmediği ülkelerden bazıları: Birleşik Krallık, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İtalya, İspanya, Portekiz, Federal Almanya, Belçika!
Daha çok örnek sayabilirim, Avrupa’nın ilerlemiş demokrasilerinin hepsi. Çoğulculuğun
hâkim olduğu, hukukun herkese eşit olarak uygulandığı ülkeler bunlar.
Yarı başkanlık sisteminin uygulandığı Fransa dışında tüm Avrupa yani!
Ama bu sözleri çıkıp rahatça söyleyebiliyor.
Çünkü patronu “ille de Türk tipi başkanlık sistemi” diye tutturdu, ona gerekçe yaratmaya çalışıyor.
Ama önerdikleri
“Türk tipi başkanlık
sistemi” için elle tutulabilir
bir örnek veremeyeceği
için çıkıp, üstelik de bir
“hukuk okulunda” hiç çekinmeden sallıyor.
Ve şöyle bir cümle de söylüyor. Burada tekrarlayayım ki unutulmasın, bir anayasa hukuku profesörünün gerçekleri kendi kafasına göre yeniden şekillendirebilmek için ne derece çarpıtabileceği gelecek nesiller için de bir ders olsun.
Şöyle diyor: “Parlamenter modelde kuvvetler ayrılığı yoktur. Sadece ve sadece bir başbakan ve onunla çalışan bir hükümet var.”
Kuzu’nun isminin başındaki o unvanı nasıl olup da alabildiğini gerçekten merak ediyorum.
Demek ki iş baştan ciddiye alınmamış
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın emriyle iptal edilen otoyol özelleştirmesinin “parçalı ve huzurlu” şekilde yapılması için Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar çalışmalara başlamış.
Şöyle diyor:
“Şu anda çok ciddi etüt, fizibilite ve gelir çalışması yapılıyor”.
Bunu okuyunca merak ettim, acaba bu çalışmalar iptal edilen otoyol ihalesinden önce yapılmamış mıydı?
Yoksa yanlış mı yapılmıştı da şimdi bu çalışmalar “çok ciddi” olarak yeniden yapılıyor?
Türkiye’de “Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun” adını taşıyan bir kanun var.
Buna göre özelleştirilmek üzere ihaleye çıkarılacak her türlü kamu varlığı için bir değer tespit komisyonu kuruluyor.
Komisyon satılacak varlığın değerini belirliyor ve ihale komisyonuna bildiriyor.
İhale komisyonu, değer tespit komisyonunun bildirdiği değerin altında ihale yapamaz.
Ama biliyoruz ki ihale yapıldı. Bu durumda, ihale bedelinin, değer tespit komisyonunun belirlediği satış fiyatının üstünde olduğunu da varsaymamız gerekiyor.
Şimdi Bakan Bey bence bunu da açıklamalı.
İlk değer tespitinde hata mı vardı, hata varsa nereden ve kimden kaynaklanıyor?
Bu hatanın bir siyasi sorumlusunun da olması gerekmez mi?
Hariciye Nazırı Şehzade ile yemek yedi
DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu, Londra Büyükelçiliği’nde Osmanoğlu Ailesi’nin İngiltere’de yaşayan mensuplarına bir yemek verdi. Afiyet şeker olsun.
Yemeğe Sultan Abdülmecit’in torunlarından Osman Selahattin ve Ömer Abdülmecit Efendiler de katılmışlar.
Osman Selahattin Efendi’nin rahmetli pederi hanedanın reisiydi, kendisinin sıfatı şu anda nedir, bilemiyorum. Yemekte yaptığı konuşmada Osmanoğlu Ailesi’nin ilk kez bu kadar kalabalık olarak bir araya geldiğini söylemiş.
Fotoğraflara dikkatle baktım, Ahmet Davutoğlu’nda sosyeteye yeni takdim edilen bir genç kız telaşı var, sevinçli bir telaş bu. Gözleri mutluluktan parlıyor.
Kendisini modern çağ Osmanlısı zannettiği için de gururlu bir duruşu var.
Toplantıyı “tarihi” olarak niteliyor, bundan sonra yurtdışındaki elçiliklerimizde sık sık böyle yemekler yapılacakmış. Çünkü Bakan diyor ki, “Büyükelçiliklerimiz her Türk’ün olduğu gibi sizlerin de evidir.”
Bunu duyduğuma çok memnun oldum, Londra’ya ilk gidişimde akşam yemeği için bir rezervasyon da ben yaptıracağım, elçilikte.
Bakan’ın zihninde eski Osmanlıyı canlandırmak gibi bir durum olduğu sır değil. Bu yemek de bunun bir parçası.
Elbette monarşinin Türkiye’ye geri gelmesini istediğini zannetmiyorum, çünkü öyle olsaydı kendisi sarayın kapısının önünden bile zor geçerdi.
(Hürriyet)