Kendine yabancı güdüler ile, toplum ve doğa düzeni ortasındadır insan...
"Konforlu" icatlar, ta başından bu yana insanın enerjisini daha az harcayarak doğa karşısında güçlenmesini sağlar...
Endüstri devrimiyle, bilimsel "gelişmeli" tektip hayatın içine kilitlenir.
"Güç ve egemenlik" ardında, doğadan koparak karşı doğa yaratısına dönüşen insan; düşmanını da böylelikle yaratmış olur...
Sömürgeleştirilen doğa; HES'lenir, gdo' ekilir; ölüm ve radyasyon biçilir artık...
Ulus kimlikli, sınıf mertebeli, üretim ve tüketimin içindeki tüm değer ve sosyal roller ile çatışarak uzlaşır insan. "Yeni ve özgür" dengeler, bu savaş ortamında edinilir ve kullanılır…
Sizin düşmanınız yok mu!..
Eğer acil sorunuz: Kuzey Afrika'da Birleşmiş küresel katil sürüsünden mi yanasınız, yoksa halkını katleden Kaddafi'den mi olsa idi. Taraf tutmak zorunda kalsanız…
Seçtikleriniz yaşantılarınızı denetleyecektir!
Ve seçiminiz sizi şekillendirecek; yaşantı ve gerçeklerinizi oluşturacaktır."Kötünün iyisi" olana "iyi" değeriyle bakmak ile baskılanan "inançlar" dünyanıza kıskıvrak yakalanacak; kendinizle suçlulukla yüzleşecektiniz. Kritik an kararları insanın omurgasına kurşun döker; kimlik ve hayat böyle örülür ve diğer yaşamların beslenme alanları da bunlardan etkilenir, şekillenir...
İsyan hareketlerinin ulaşabilecekleri; “ özgürlük noktasını”; kuşku ile algılar; yapay bulabilirsiniz. Bu durum içinde gerçek payları da olsa; önünüze yeni değerlerle serilecek, donatılmış yeni bir başlangıç noktasını algılamanız ve sürdürebilmeniz için; “özgür ve bağımlı” ve "pozitif bir bakış" la kısa zamanda "yandaşa" dönüşecek; sosyal uyum sağlayacaksınız...
Kültür alanından beslenen ve işletilen "birey bilinci" tüm bu direnç ve kararlardan oluşur. Kötünün iyisi inancı... Uygulanabilen alışılan ve sürdürülen olur.
Savaşın içindeki kritik sorunuz
Doğayı ve insanı ticarileştiren; tükettikçe “mutlu olma” yanılsaması üreten sömürgeci "tektip" değerlerin nükleer risk arzusu taşıdığını biliyoruz… Yine de kritik sorunuz: yenilenebilir enerjiyi mi, yoksa Nükleer enerjiyi mi seçersiniz...
Bilimsel ve doğa karşıtı uyumsuz geleceğimizin temel sorunları; Çernobil, Fukuşima ile daha net görülmekte…"Varlık ve yokluk" kadar keskin ve evrensel sorularda taraf olmak zorundayız… Bunu yapacak mekanizmaları üreterek hayatlarımızı ve kaderlerimizi değiştirmeliyiz…
Nagasaki ve dünya savaşlı yok edici deneyimlerden çıkarılanlar ile, “İnsan üzerindeki sömürünün” sürdürülmesine Birleşmiş milletler “özgürlük” anlamlar yüklemekte. “Sorozcu” sivil toplum ile eşgüdümlü çalışabilmektedirler.
Sihirli kavram "özgürlük"
Doğayı ve insanı “kan ve radyoaktif serpintiye” dönüştürerek sömürüsünü sürdüren yerleşik düşünce ve kurumsal kalıplar kapital odaklı yönetilmekte.
Yok edici ürkütücü noktaya gelen sömürü sistemi altında barış enerjisi üretmek; geleceği savunmak insanın yapacağıdır kuşkusuz. Bu enerji henüz bugün işletilmemektedir. İnsan egomuzda varolan ilkel yıkıcılığı, toplumsal verimli çatışma yönetimine nasıl dönüştürebiliriz.
Tüketim baskısı dışındaki geleceği yönetmek önemli. Doğa, toplum ve bilinç ilişkilerimizdeki değerlere dair; sivil ruhlarımız olmaya ihtiyacımız var. "Her şeyin mal olduğu bir dünyada" bu savaştan başarılı çıkmak zorundayız…