Modern Türkiye'nin İmhası

~ 01.09.2012, Ataol BEHRAMOĞLU ~

İngilizce yayın yapan İran Press TV kanalına yaptığı açıklama bizim basında yer almadan önce Amerikalı gazeteci-tarihçi Webster Tarpley adını duymamıştım.

Oysa uzmanlar ya da meraklılar onun 11 Eylül terör eylemlerinin ABD sivil-askeri istihbarat kurumları içindeki bir şebeketarafından gerçekleştirildiğiniileri sürdüğü tezleriyle mutlaka tanımaktalar.

Merak edip baktım: 1946 doğumlu Tarpley, Wikipediada, Amerikalı yazar, tarihçi, ekonomist, gazeteci, konferansçı, ABD dış ve iç politikası eleştirmeni olarak tanıtılıyor.

ABD Demokrat Parti üyesi ve yine ABD İşçi Partisinin eski üyesiymiş.

Özel web sitesindeki birçok başka ayrıntıya isteyenler internetten ulaşabilir.

Tarpleyin İran TVsine yaptığı açıklamanın özetini önce bizim basından, anımsayalım:

ABD ve İngiltere ile ittifak, ölümcül kucaklaşmadır. Suriyeye karşı Türkiyeyi oyuna sürecekler. Biliyorlar ki, bu çatışmanın geri tepkisi modern Türkiyeyi imha edebilir. Türkiye tepki göstermeli, kazanacağı bir şey yok, kaybedebileceği çok şey var. Erdoğan ve Davutoğlunun psikolojisinden korkuyorum, özünde, Obama tarafından oyuna getirildiler.

Bu sözler çeşitli gazetelerde, internet sitelerinde yer aldı. Kaç kişinin dikkatinden kaçmadı, bilemem. Okuduğumdan bu yana Modern Türkiyenin imhasısözleri benim zihnimden çıkmıyor

***

Webster Tarpleyin açıklamasının tamamına ulaşabilmek amacıyla internette gezinirken söz konusu TV açıklamasının kendisiyle karşılaştım

Amerikalı tarihçi, İngilizcesi en az onunki kadar akıcı İranlı TV sunucusu genç kızın yanıtlarını gerçekten de kaygı dolu cümlelerle yanıtlıyordu..

Bu TV söyleşisi internette Suriye sınırı boyunca tampon bölge, Türkiye için ulusal intihardır başlığıyla yer alıyor

Tarpley, NATOnun bu bölgeyi Suriyeye karşı bir saldırı üssü olarak hedeflediğini ve Suriye bu bölgeden yapılacak saldırıya karşılık verdiğinde bunun Türkiye ile savaşa büyük bir adım olacağını anlatıyor.

Amerikalı tarihçi, kasım ayında Beyrutta general Arunla yaptığı bir söyleşiyi anımsayarak pek çok askerî deneyim sahibi generalin sözlerini aktarıyor:

Dünyada bu türden yabancı (sınır ötesi) serüvenlere kalkışacak en son ülke Türkiye olmalıdır. Bu, İslamcı partiyle laik generaller arasındaki çatlağı büyütür. Ülke nüfusunun yüzde yirmi beşini oluşturan Kürtler isyan çıkarır.

***

İnternette Tarpleyin açıklamasını araştırırken, onun yönetimindeki World Crisis Radioya konuk olmuş, “bağımsız jeopolitik analizciEric Draitzerin,

Türkiye, NATO ve Savaşa Giden Yolbaşlıklı uzun makalesiyle karşılaştım.

İlerici yazar, öğretim üyesi ve aktivistlerin bağımsız araştırma ve medya grubunun Küresel Araştırma/Global Research adlı sitesinde 2 Ağustos tarihinde yayımlanmış bu yazıdan, geneli hakkında fikir verebilecek bazı cümlelerin çevirisi şöyle:

Suriyeye karşı emperyalist saldırıyı izleyen herkes, Türkiyenin oynadığı sinsi rolü kuşkusuz gözlemlemiştir. Ankara diplomatik bir bakış açısından, Esad yönetiminin Suriye halkının isteğine karşı durduğu, kendi halkını katlettiği söylemleriyle, bu yönetimi şeytanlaştırmak misyonunu yürüttü... Oysa gerçek olan, bu ülkenin Suudi Arabistan, Katar, Lübnan ve her yerdeki işbirlikçileriyle, vahşeti ve istikrarsızlığı Esad yönetiminin yapabileceğinden çok daha fazla alevlendirmiş olmasıdır.

Yazar daha sonra Reuters ve başka haber ajanslarının verdiği bilgilere dayanarak, Türkiyenin uluslararası teröristlere sponsorluk ve ev sahipliği yaptığını bildiriyor. ABD-NATO üssü İncirlik yakınlarındaki Adana terörist üssünden (ve kuşkusuz başkalarından) pek çok teröristin Suriye içlerine akıtıldığını ve bunların çoğunun kendi ülkelerinde karışıklık yaratmak isteyen Suriyeliler değil, Libya, Çeçenistan ve Katardan gelenler olduğunun altını çiziyor.

***

Bu yazı 1 Eylül Dünya Barış Gününde yayımlanıyor

Ülkemiz Türkiye hiçbir zaman savaşa bu kadar yakın olmamış, Kurtuluş Savaşımız dışında kendi sınırlarının içini yakıp kavuracak bir cehennem ateşine bu kadar yaklaşmamıştı.

Böyle bir cehennem ateşi, büyük olasılıkla, onun ülke yönetimindeki kışkırtıcılarını, emperyalizmin işbirlikçilerini de silip süpürecektir.

Fakat ülkede yaratacağı yıkımlar ise, ölçülemeyecek, tasavvur edilemeyecek kadar korkunç, onarılamaz olacaktır.

Sağduyusunu, aklını, vicdanını yitirmemiş herkes, modern Türkiyenin imhasını belki de bilinçli olarak hedeflemiş alçakça yalan, kışkırtma ve tehditlere karşı, seslerini olanca gücüyle yükseltmelidir.

(Cumhuriyet)

Ataol BEHRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 2203