DIŞİŞLERI Bakanı Ahmet Davutoğlu, Hatay’daki Apaydın kampında TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun girip inceleme yapmasına izin verileceğini söyledi. Bunu Başbakan ile istişare etmişler ve talebi olumlu karşılamaya karar vermişler. Gerçekten ilginç bir durum, bir demokrasi için tabii!
Millet adına yasama ve denetleme yetkileriyle donatılmış bir organ, bir kampı incelemek istiyor ve bunun için izin alması gerekiyor! Başbakan ve Dışişleri Bakanı “Olmaz” deseydi bu ziyaret yapılamayacak mıydı? Bu “milli iradeye” nasıl bir saygı böyle?
Öte yandan Türkiye’nin içindeki bir kamp ile ilgili izinleri neden Dışişleri Bakanlığı veriyor?
Orası bir yabancı ülke toprağı mı ki ilişkileri Dışişleri Bakanlığı üzerinden kuruyor?
Dışişleri Bakanı, daha önce Apaydın kampının “uluslararası kurallara göre” yönetildiğini söylüyordu.
Hatırlayacaksınız, bu köşede daha önce sizlere de aktarmıştım, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, asker kişilerin mülteci durumunda olabilmeleri için silahlarından arındırılmaları ve geldikleri ülkeye yönelik silahlı faaliyet içinde olmamaları gerektiğini vurguluyordu.
Oysa biliyoruz ki kamp, Özgür Suriye Ordusu’nun Suriye’deki faaliyetlerinin idare edildiği bir yer. Kampta kalanların zaman zaman sınırı geçip çatışmalara katıldıkları da iddialar arasındaydı.
Bakan Davutoğlu, ağız değiştirdi ve kampın 1941 yılında çıkarılmış (İkinci Dünya Savaşı yılları) bir kanun ve yönetmeliğe dayanılarak kurulup yönetildiğini söylüyor. Bu yönetmeliğin adı: Muharip Yabancı Ordu Mensuplarından Türkiye’ye Kabul Edilenler Hakkında Yönetmelik.
Ama kamp, bu yönetmeliğe de uymuyor! Burada söz konusu olan üçüncü bir ülke ile savaşmaktayken Türkiye’ye geçen ya da ele geçirilen askerlerdir. Suriye’deki ise bir isyan, iç savaş. Elbette mülteci olarak kabul edilmeliler ama “sivil” olarak, asker olarak değil.
Yönetmelik, kampın yönetiminin bir Türk subayın emrinde olmasını, Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı tarafından kurulmasını da hükme bağlıyor.
Oysa Apaydın kampı AFAD tarafından kuruldu. Kampın içindeki yönetim de yine bizzat bakanlardan öğrendiğimize göre Suriyeli mültecilerde. Neresinden bakarsanız bakın yetki aşımı var, Dışişleri Bakanı kendisinde olmayan bir yetkiyi vehmediyor! Özgür Suriye Ordusu’nun internet sitesinde “Ana Üs: Hatay, Türkiye” yazısı vardı. Durum medyaya yansıyınca belli ki uyarıldılar ve bu ibare kaldırıldı. Ama irtibat telefonu hâlâ Türkiye’de kayıtlı bir GSM numarası. Bu durum askeri faaliyetin Türkiye’den yönlendirilip yönetildiğini gösteren bir kanıt değil midir? Ve böyle bir izin ancak bir TBMM kararıyla verilmek zorunda değil miydi?
Niyet iyi de bu kentte maganda çok!
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi, toplu ulaşımı teşvik etmek ve hızlandırmak için “sağ şerit tercihli toplu ulaşım uygulamasını” başlatıyor. Anayolların sağ şeritleri boyanacak ve bu şeridi sabah ve akşam saatlerinde belediye ve halk otobüsleri ile taksiler, minibüsler ve servis araçları kullanabilecek.
Yol EDS ile denetlenecek ki özel araç sahipleri bu yolları kullanmasınlar, araçlarını park edip trafiği tıkamasınlar.
Medeni ülkelerin birçoğunda başarıyla uygulanan bir çözüm bu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin olumlu ve iyi niyetli bir çabasıdır diye düşünüyorum.
Ama burada söz konusu olan temel kıstas “medeniyet” ölçüsü! Medeni ülkelerde o yollara toplu ulaşım araçları ve taksiler dışında kimse girmeyi aklından bile geçirmez çünkü.
Oysa bizde “uyanık trafik magandası” hiç de az sayılmaz. Utanma duygusuna sahip medeni vatandaşlar, bir şeridi kapatılmış yolda çile çekmeye devam ederler, “toplu ulaşım şeridi” de uyanıkların “geçiş üstünlüklerini kullandıkları” bir yol haline gelir, tıpkı otoyollardaki emniyet şeritleri gibi!
Bununla da kalmaz, toplu ulaşım yolları, acelesi olan kodamanlar için, koruma araçları ile dolaşan kim oldukları çoğu kez bilinmez kişiler için, resmi makam araçlarına kurulmuş bürokratlar için de “tercihli yol” haline dönüşür. Niyet ve fikir iyi ama bu bizim ülkemizde ne yazık ki yeterli olmuyor!
O yollara girecek bu tür araç sahiplerini engellemek de gerekiyor.
Acaba İstanbul trafiğinden sorumlu kuruluş bir karar alıp bu yolları kullandığı EDS kameraları tarafından tespit edilen araçların en az bir hafta boyunca trafikten men edileceğine, tekrarı halinde bu sürenin uzayacağına dair bir karar alabilir mi? Alabilirse, uygulayabilir mi?
TOPLU TAŞIMA YOLU BÖYLE OLACAK / Foto Galeri
Özgürlükçü anayasa!
YENİ anayasa hazırlık çalışmaları çerçevesinde vatandaşlardan da öneriler istenmişti. Vatandaşların anayasa ile ilgili fikirleri de doğru bir uygulama olarak TBMM internet sitesinde yayımlanıyordu.
Dün Radikal’de Eyüp Can’ın yazısından öğreniyoruz ki artık bu mümkün olamıyormuş!
TBMM Başkanı’nın hukukçu danışmanları, Cemil Çiçek’e bunun sakıncalı olabileceğini anlatmışlar. Bir savcının, yürürlükteki Anayasa ve yasalara uymuyor diye, görüş bildirenlere karşı yasal takibat yapabilecekleri uyarısında bulunmuşlar.
TBMM Başkanı nasıl bir ülkede, nasıl bir adalet sistemi içinde yaşadığımızı gayet iyi biliyor tabii! Vatandaşı koruyamayacağını düşünerek bu uygulamayı sonlandırmış! Cemil Bey’in “haksız” olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu ülkede bazı fikirlere sahip olmak, hapse tıkılmak için yeterli, ayrıca suç kanıtı da gerektirmiyor!
“Özgürlükçü bir sivil anayasa” peşindeyiz, ama buna ulaşmaya çalışırken bile görüşlerimizi özgürce söyleyebilmemizin önünde engeller var! İleri demokrasiye geçtik ama aykırı fikirlere sahip olanlara bu ülkede hâlâ yer yok!
(Hürriyet)