Son birkaç haftada ülkemizin siyasal yaşamında olanlar düşünüldüğünde insanın başı dönüyor…
Sıralamaya çalışalım…
Uçağımız düştü mü düşürüldü mü, düşürüldüyse kimin tarafından düşürüldü, belli değil. Kesinlikle bilinen, uçağın şu ya da bu biçimde düştüğü ve iki pilotumuzun şehit olduğudur.
Buna bağlı olarak, Tayyip Erdoğan hükümetinin (daha doğrusu Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin) Ortadoğu politikasının tam anlamıyla iflas etmiş olduğunu, bu iktidarın (bizim bilinçsiz iç kamuoyumuzda yeterince olmasa da) dünyanın gözünde gülünç ve acınası bir duruma düştüğünü söyleyebiliriz.
***
Son haftaların en önemli olaylarından biri, belki de en önemlisi, 15 Temmuz tarihli “Cumhuriyet”te 5. sayfadan “Laikliğe Açık Darbe” başlığıyla, ertesi gün “Yurt” ve “Aydınlık” gazetelerinde 1. sayfadan “Laikliğe Suikast” ve “Anayasal Şeriat” başlıklarıyla verilen haberdi.
Özetle, AKP şu andaki anayasanın “devletin sosyal, ekonomik, siyasi ve hukuki temel düzenini dini kurallara dayandırmayı” yasaklayan hükmünü yeni anayasaya koymamayı hedefliyor.
Aslında bunda şaşılacak bir şey yok. AKP’nin asıl ve sonul (nihai) hedefi Türkiye’nin bir din devletine dönüştürülmesidir. Burada üzerinde düşünülmesi gereken, CHP’nin bu insanlarla nasıl bir çağdaş anayasa yapabileceğidir. Herhalde böyle bir şey hiçbir zaman olamayacak.
***
Son haftaların en önemli bir başka olayı İzmir’de genç subaylara yönelik, birkaç ay önce başlayan, sözüm ona “casusluk operasyonu”nun yeni dalgalarla sürmekte oluşuydu.
Bu akıl almaz haberi yukarıda adlarını andığım gazetelerde “Genç Subayları Biçiyorlar, Medine Ordusu Kuruyorlar”, “Deniz Kuvvetleri Nasıl Yok Ediliyor”, “Askeri Casusluk Tertibi” vb. başlıklarıyla okumuş olmalısınız…
Bu “tertip”, kuşkusuz, “Balyoz”un devamıdır.
Beni asıl şaşırtan, böyle alçakça tertipler karşısında Genelkurmay’ın suskunluğunu nasıl sürdürmekte olduğudur..
Herhangi bir mesleğin mensuplarına bu türden bir saldırı yapılsa, ilgili kuruluşlar, en azından mesleki dayanışma duygusu ve sorumluluğuyla bir şey söyler, bir şey yaparlar…
Ülkemizde akıl almaz şeyler oluyor…
***
Bu köşeden uzak kaldığım sürede dikkatimi çeken bir başka ürkütücü olay, AKP hükümetinin,“Terörizmin Finansmanını Önleme Yasa Tasarısı” adıyla muhalif işadamlarının, bütün muhaliflerin maddi varlıklarına el koyma yönünde faşist bir yasa tasarısı üzerinde çalışmakta olduğuna ilişkin haberdi.
Bu tasarı yasalaşırsa, imzasız bir ihbar mektubu bile, mahkeme kararı da olmaksızın, bu hükümetin istediği her kişi ve kurumun maddi varlığına el koymasına gerekçe olabilecek.
Bu kadarı, gerçeği görmemek için devekuşu örneği başını kuma sokmuş olan kimilerine belki inandırıcı gelmeyebilir…
Ama yasa taslağı böyle söylüyor…
AKP, Türkiye toplumunu her alanda kuşatıyor… Bütün hücrelerine, kılcal damarlarına kadar girerek ele geçiriyor, dönüştürüyor…
Deniz Feneri davasının aldığı utanç verici durum… Ergenekon, Balyoz, Odatv, KCK davalarında adaletin nasıl çürüyüp döküldüğünün gözler önünde yaşanmakta oluşu… Sahte verilerle yıllardır tutsak edilmiş olan yurtseverlerin tutsaklıkları devam ederken faşist ve dinci katillerin serbest bırakılması… Toplumu tepeden tırnağa kuşatmış olan çirkef, yalan, korku atmosferi…
***
Bütün bu ümit kırıcı olayların ve olguların yanı sıra, umut verenleri de eksik değil… İzmir Belediyesi’ne karşı açılan davada ve KCK davasında bazı tahliyeler bunlardan biri…
Sezaryen ve kürtaj konularında kadınlarımızın direnişi, hiç değilse şimdilik, Başbakan’ı ve onun Diyanet İşleri Başkanı, Sağlık Bakanı titri taşıyan emir kullarını geriletmiş görünüyor…
Okulların imam hatip okullarına dönüştürülmesine karşı çıkan anne babaların direnişi sürüyor…
Toplum aslında, bütün kesimleriyle içten içe kaynıyor, bir çıkış yolu, bir önderlik arıyor…
Bana sorarsanız, bütün afra tafrasına karşın, ülke içinde ve dışındaki toplumsal oluşumlar, bu Başbakan’ın ve hükümetinin sonunu hızla hazırlıyor… Onlar da bunun farkında… Zulümlerini arttırmalarının asıl nedeni bu…
Şimdi bütün yurtseverlerin, laikliğe ve demokrasi değerlerine saygılı herkesin görevi, yükselen toplumsal direnişleri çoğaltmak, desteklemek, AKP’yi geriletmek; yanı sıra da bütün bu olumsuzlukların baş sorumlusu olan kişinin başkanlığa, o da olmazsa cumhurbaşkanlığına tırmanma hevesini kursağında bırakmak için bir an önce kolları sıvamaktır…
(Cumhuriyet)