Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) iktidarın da aynı adla sürdüremeyeceği, savunamayacağı, dahası kendince
kontrolü altında tutamayacağı bir konuma geldi.
Bu gerçeği gören iktidar, hemen her konuda olduğu gibi sorunu, daha ciddi sorunlar yaratarak çözdü!
Yaratıcı akıl diye buna denir.
ÖYM’ler kaldırıldı, yüksekçe bir rafa kondu. Yenilerinin üretileceği, onlara başka ad verileceği ilan edildi.
Haziran ayı başına dek muhalefet partilerinden, hukukçulardan, toplumdan ciddi eleştiriler alan ÖYM’lere hükümet toz kondurmazdı. Arada bir kimi uygulamalara dönük eleştiriler olurdu, o kadar.
Haziranın ilk haftasından itibaren durum değişti. Önce Başbakan bir televizyon programında ağır şekilde eleştirdi, sonra arkası geldi.
***
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, her soruşturmanın ÖYM kapsamına alınmasını eleştiriyor, uygulamadan yakınıyor, şöyle diyor (30 Haziran):
“Bu zihniyet meselesi... Hâkimin tahakkümüne dönmüş...”
Başbakan Erdoğan’ın ÖYM değerlendirmesi şöyle (7 Haziran):
“Demek ki bu madde (ÖYM’lerin dayandığı CMK 250) haddinden fazla bir yetki alanı doğuruyor... Bunlar yargıyı da zor duruma sokuyor. Yargıya güven ciddi manada artmışken şimdi iyice azalmaya başladı... Bu süreci çok daha farklı şekilde yumuşatarak atlatmamız lazım... Devlet işleyişine çomak sokuluyor. Bu iyice çizmeyi aşan bir süreç oldu. Başbakan olarak direkt bana bağlı olan müsteşarıma talimat veren benim. Alacaksan beni al...”
TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya (29 Haziran):
“Biz yargıyı vesayetten kurtarmak için düzenleme yaptık, ama bazı hâkimler kendilerini Allah sanmaya başladı...”
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer’e verdiği demeç (29 Haziran):
“ÖYM hâkim ve savcılarının çok farklı bir psikolojisi var. Dış dünyadan kopmuşsunuz, kapalı çalışıyorsunuz... ÖYM savcı ve hâkimlerinin ruh halini, basketbol ya da voleybol maçında başlamadan önce kafa kafaya vererek galibiyet kararlılığı sergileyen sporcuların ruh haline benzetiyorum. Kendilerine eleştiri getiren herkesi, mesela beni gerçekleri görmemekle suçluyorlar. ‘Biz böyle yapmasak ülke elden gidiyor. Biz bu direncimizle memleketi kurtarıyoruz’ inancındalar...”
Bugünkü ceza hukuku sisteminin hazırlayıcılarından Prof. İzzet Özgenç (28 Haziran):
“Sorunlar daha çok uygulamadan kaynaklanıyor... Bir hata mı yaptık diyorum...”
***
Yukarıdaki saptamaların benzerlerini Silivri yargılamaları sırasında mahkeme heyetine söyleyen sanıklar şu tür yaptırımlarla karşılaşıyorlar:
Uyarılma, salon dışına çıkarılma, duruşmalardan men edilme, suç duyurusunda bulunulması...
Zira mahkeme heyetleri çok adil yargılama yaptıklarına, hukukun harfiyen uygulandığına inanıyorlar.
İktidar yelpazesinin de ÖYM’leri çok ağır dille eleştirmesinin ardından bu mahkemelerin kaldırılabileceği beklentisi oluştu.
Bu beklentiyle toplanan Meclis, ÖYM’lerin aynen kalmasına, çok miktarda da benzerinin kurulmasına karar verdi.
Ne değişti?
Madde numaraları ve mahkeme sayıları.
Şöyle de özetlenebilir:
Hamamın tası değişti!
Konunun pek çok boyutu var ama, Silivri yargılamaları açısından paylaşmak gerekirse 3. paket şunu söylüyor:
Ergenekon, Balyoz, KCK gibi davalar, hâkimleri, savcıları ve sanıklarıyla beraber kendi kaderine terk edilmiştir.
Böylece ÖYM’ler, Adalet Bakanlığı ve devamında hükümetin de kapsama alanından çıkarıldı. ÖYM’ler kendi davalarını bitirmeye mahkûm edildi. Bunu bir kara mizah söylemi olarak vurgulamıyoruz. Zira, mevcut ÖYM hâkim ve savcıları, yeni kurulacak “hükümet bölge ağır ceza mahkemelerinde” görev alamayacak, ellerindeki davaları genişletemeyecek, görevsizlik kararı veremeyecek.
Her şey bir yana, bu durum ÖYM’lere hakarettir.
Böyle bir tabloda yargılama nasıl bir hu-kukla yapılacak, merak ediyorum.
(Cumhuriyet)