Ucube Ustam!

~ 28.03.2012, Mustafa ÇEBİ ~

On yıllık AKP siyaseti ile tıka basa dolu iken; ‘Butik Devlet’ olamayacağımız ortaya fırladı!.. 
Anlamı, egemenlik ve bağımsızlığa elveda...
Mazlum devletler arasında sömürüleceğimize; sömürgecilerle ortak iş yaparak ‘butik’ olamayacağız. Neden böyle!
Egemen hiyerarşi, izin vermiyor!.. Ne denirse onu yapacaksın.

Obama’nın Davutoğlu’na (haydi gidiyoruz canım gel manalı) el işareti; Davutoğlu’nun mukabele edemeyeceği bir eşitsiz ve diplomatik üslup dışı laubalilik başbakanı düşündürmüş; alındırmış olabilir mi…  O da sömürgecilerinden aldığı yaralarını halkına açıyor... Güçlü lider imajının yerlerde sürüneceğine aldırmadan. Demek istiyor ki bizlere; devletler arası ilişkiler; ‘halklara’ vaaz edildiği gibi eşit değil. Şikayet ediyor, deşifre ediyor; bu kirli sömürgeci ilişkileri halkına sızdırıyor.  

Hükümetler ‘Butik’  mi!
Her şeyin mal olduğu dünyada ‘Butik’ bir ‘marka’ değerdir.  Pazar dışı bir yaşamı ve anlamı yoktur. Devletin reel politik pazar satış değeri ‘Butik’ cazibesi ve bunun yönetimidir. ‘Daha fazla etmediğimizi’; abartamayacak olduğumuzu;  ima yollu böyle şikayet etti Başbakan. ‘Butik’ olmayı tutturamayız burda!  Hiyerarşiye dayalı sömürgeci tip düzenlerini kuramazlar ulus özgürlük öncelikli tutturur; politikalar üretir; direnirsek.

Butikte çırak, Evde ‘usta’…
Jeostrateji, jeopolitika üretemez durumdaki devlet politikamız; egemen hayatın yeni ve ılımlı nesnesi. Ulusal Egemenlik, bağımsızlık çıkarlarımızı demokrasi kurumları ile yönetme yerine, halkların ötelendiği, örselendiği, yok sayıldığı, tutuklandığı, öldürülebildiği; sömürgeci irade altındayız… İnsan hak ve özgürlükleri ile örgütlenme ve demokratik hak talep mekanizmalarına karşı dayatma ve şiddet her yerde: Sanatta, anayasa tartışmalarında, eğitimde, sendikal hak ve özgürlüklerde, kamu menfaatleri öngörmeyen kentsel dönüşümler ve arazi satışlarında, özelleştirmelerde, yargıda v.s. Tehditkar Füze kalkanlı bağımlılık, güvenlik ve istihbarat zaafları; Afgan, Irak, Tunus, Mısır, Libya, Suriye; akan ve akacak kanlara; halklara karşı yükümlülüklerimiz.

Provokatör sanat
İçişleri bakanı da sanatı terörize ederek, ‘benim’ katliamım, ‘senin’ katliamın mitingleri yapıyor.
Mehmet Aksoy’un ‘Barış heykeli’ artık yok. Başbakanın onu parçalara ayırma algısı, estetik güveni, cesareti ve gücü çok rahatsız edici. Bu kültürlü işleyiş birliği üzerindeki AKP yol haritaları; otoriteyi sorgulamayan ılımlı toplum mühendisliği işlerini yürütmede ‘hıza’ özen gösteriyor. Gelecekte çok sesli, çok merkezli özgür düşünebilen toplum ve mutlu bireyler değil bu durumda istenilen. İtaat eden oto kontrollu tek tiplilik dayatılıyor halklara… GOP perdesi halklara düşman bir oyun!

Eğitim Üretim için
Eleştiri yöntemli düşünebilen, olgulara bilimsel kuşkulu yaklaşarak, yeni yaratıcı olanı oluşturan; farklı zeminlerden beslenip çoğullaşabilmeye özenen; bireysel farklılıkları toplumsal yaşam güveni içinde zenginleştirilebilen ortam ve deneyimler tartışılmalıydı…
Tartışılan konular; ‘Dindar, kindar’ söylemleri ve Sivas katliamı belleğine ‘Hayırlı Olsun’ dilekleri, televizyonlardan Aziz Nesin’in katliam sorumlusu mudur değil midir saçmalıkları; ‘gine yakarız’ çığlıklarıyla destekleniyor. Ötekine kin, nefret, öfke, tahammülsüzlük; şiddet kutsanıyor; toplum çatışmaya hazır hale getiriliyor. Böyle bir ortamda tartışılan eğitim bir dayatma oluyor!

Sömürgeci değersizlikler ya da Özgür hayatlar eğitimi!
Sömürgeci cephede olan bitene göz kapayarak; dindaşlarının ölümü için tetiği çekmeye karar veren bir Ilımlı islam, Türk model toplumuz. Sömürgeci dostlarımıza ‘one minute’ desek te, gönülden bağlıyız. Dindaşımızın şiddet algısını yumuşatan sömürgeci hissedarı bir devletimiz. ‘Biz bu görevdeyiz’ ve ‘Bu görevi yapıyoruz’…
Eğitim tüm toplumların geleceği yaratma arayış ve ödevleridir.
Ali Nesin’in kurduğu Matematik Köyü, Hindistanlı Sanjit “Bunker” Roy, Ivan Illich’in Okulsuz Toplum’undan ve Paulo Freire’nin Ezilenlerin Pedagojisi’nden esintiler taşıyan Yalınayaklar Koleji, Bauhaus’un kollektif iş eğitimine dayanan Köy Enstitülerimiz… (1933 Almanya’sında Hitler, bizde de tutucu güçler etkisiyle 1947’de kapatıldılar...)

Doğadan kopmamış, yabancılaşmamış, özgün, yaratıcı insanlar arası etkileşim. Farklı düşüncelerin birlikte olması ile gelişen; ötekinin fikir ve yaratıcılığından beslenerek buna özeni, barış ve birlik içinde koruyabilen… Toplum içinde; birliktelikleri değerli kılabilen. Toplumsal sorumluluk duygu, bilinç ve yaratıcılığını, özgürce; yeniden geliştiren, üreten…
Eğitim, ideolojik kalıp modeller içinde sürdürülebilir değildir. Katılım ve tartışma süreçleri içinde olgunlaşır; deneyim ve algı değişimiyle çeşitlenir. Yaratıcılığı değerli kılacak yeni mekanizmaları yeni rutinlerle sürekli yenilenir, işletilmesi gerekir…
Toplumda ve komisyonlarda tartışılmayan; toplumdaki birikimleri dışlayıcı; ‘özel yetki’ ile donatılmış eğitimin sonuçlarından özgür iradeler değil ‘ucubelikler’ beklenebilir.

Mustafa ÇEBİ | Tüm Yazıları
Hits: 2639