Yargıtay, özellikle HSYK düzenlemesi ve AKP'nin yargıya müdahalesi sonucunda, son zamanlarda iyice tuhaf kararlar almaya başladı. Maraş katliamı sanığı Ökkeş Şendiller'i haklı bulan Yargıtay'ın verdiği kararlar bundan ibaret değil. İşte onlardan bazıları...
1) Hrant Dink’i Maraş Katliamının sorumlusu olarak gösteren dava
Maraş Katliamının bir numaralı sanığı olan Ökkeş Şendiller’e TRT’de yayınlanan “Şahların Labirenti” isimli belgesel programda, Hrant Dink'i hiç gitmediği Kahramanmaraş’taki olayların sorumlusu olarak gösterdiği için belgeseli yayınlayan TRT ile birlikte yerel mahkeme tarafından tazminat cezası verilmişti. “Hrant Dink’in Maraş Katliamı’nın faili olduğu yönünde kanı uyandırdığı “ gerekçesiyle alınan karar TRT, Şendiller, Bey Yapım’ın itirazı üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi kararıyla esastan bozulmuştu. Kararın bozulmasının gerekçesi ise yayının “doğruluk, tarafsızlık ve gerçeklik” ilkelerine uygun olması.
2) Utanç davası: N.Ç.
“Utanç Davası” olarak bilinen N.Ç davası ,Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin skandal kararı ile son bulmuştu. Mardin’de 13 yaşında 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç.'nin, bunu kendi rızası ile yaptığını iddia eden kararın Yargıtay 14. Dairesi tarafından onanması kamuoyunda çok büyük tepki toplamıştı.Dava süreci şöyle işlemişti: Yerel mahkeme Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından N.Ç’ ye tecavüz eden 26 sanık alt sınırdan cezaya çarptırılmış, sanıkların N.Ç’ye şiddet ve tehdit kullanarak tecavüz ettikleri kabul edilmemişti. Kararda genç kızın tecavüze "rıza" gösterdiği iddiası ceza indirimine gerekçe olarak gösterilmişti. Daire yerel mahkemenin aldığı kararın ardından kararı “hukuka uygun olduğu” gerekçesiyle onamıştı.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi Hâkimi Fevzi Elmas kararlarının yasalara göre olduğunu belirterek, Yargıtay’ın ve mahkemenin verdiği kararı dava süresince savunmuştu.
Yargıtay, 26 sanığa “15 yaşından küçük biriyle rızasıyla birlikte olmak” suçundan verilen indirimli cezayı onarken, “reşit olmayan mağdureyi rızasıyla alıkoymak” suçunun zaman aşımına girdiği yorumunu da yerinde bulmuştu. Bu nedenle sanıklar zamanaşımı sayesinde 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezalarından kurtulmuştu.
3) Hizbullahçılar’a Tahliye Kararı
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. Maddesi’nin yürürlüğe girmesi sonrası Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun devletin güvenliğine, anayasal düzene, milli savunmaya, devlet sırlarına karşı işlenen suçlarda azami tutukluluk süresini 10 yıl olarak belirlemesi üzerine aralarında örgüt yöneticilerinin de olduğu Hizbullah ana dava sanıkları tahliye olmuştu. Hizbullah ana davasında16 sanık müebbet hapse çarptırıldıktan sonra Yargıtay tarafından karar onanmıştı. Ancak Kararın onanması 26 gün gecikmesi nedeniyle müebbet hapis cezasına çarptırılan sanıklardan 10'u Ceza Muhakemesi Kanunu'nun tutukluluk sürelerini belirleyen 102. maddesine göre serbest bırakılmıştı. Tahliye olan Hizbullah sanıkları ise kısa süre içerisinde ortadan kaybolmayı başarmışlardı.Ardından Hizbullah sanıklarından Abdulvahap Ekinci’nin Hollanda’ya iltica ettiği ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine Yargıtay kaçacakları süphesinin devam etmesi durumundan tutuklanmalarına karar vermişti. Ancak Hizbulah yöneticileri hala ortada yok.
Örgütün amacı, “Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut Anayasal düzenini illegal yollarla, şiddet ve terör eylemlerine başvurmak suretiyle yıkarak ülkenin önce belli bir bölgesi ve nihayetinde ise tamamı üzerinde İran modeli şeriatla yönetilen bir İslam devleti kurmak, bu nihai amacı gerçekleştirmek için yoğun ve yaygın silahlı terör eylemleri gerçekleştirmek” şeklinde belirtiliyor. Öldürme eylemlerinde domuz bağı gibi işkence yöntemleri kullandığı iddia edilen örgütün sırf travesti olduğu için bir kişiyi ve iki öğretmeni öldürdüğü kararın örnekleri arasındaydı.
4) Bir Münevver Karabulut cinayeti daha: “Bu ne biçim iyi hal”
Geçen yıl Bursa Nilüfer’de meydana gelen , Münevver Karabulut Cinayetine benzerliğiyle konuşulan bir kadın sevgilisi tarafından cinayete kurban gitmişti. Tutuklu olarak yargılanan sanık 25 yaşındaki sevgilisi Sevgi Taşkın'ı öldürüp cesedini parçalara ayırdıktan sonra, bacaklarını çöp konteynerine attığı suçlamasıyla yargılanmıştı. 31 yaşındaki Bülent Kocaman'a verilen ömür boyu hapis cezası ise Yargıtay’ın 'iyi hal'den müebbet cezasının 25 yıla indirilmesini sağlamıştı. Sevgi Taşkın'ın ailesi ise bu karar tepki göstermişti. Yargıtay'ın davayı bozmaması halinde AİHM'ye götüreceklerini belirtirken Kardeşi Sevim Taşkın, "Kardeşimin cesedinin parçaları hala bulunamadı, henüz yüzünü ve vücudunu göremedim. Bu ne biçim iyi hal? Böyle şey olmaz.” şeklinde Yargıtay’ın kararına tepki göstermişti.
5) Ateş açmak, öldürmek suç değil
2005 yılında Siirt’te basın açıklaması yapan grubun üzerine polisin saldırmasıyla çatışma çıkmış, çatışma esnasında iki jandarma eri, bir uzman çavuşun olduğu askeri cipe de taş atılmışı. Bunun üzerine kitlenin üzerine otomatik silahla ateş açılmış ve bu sırada Abdullah Aydan hayatını kaybetmişti. Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’nin açılan dava sonucunda kararı beraat yönünde olmuştu. Davanın temyizi ile Yargıtay’a gelerek G.Y hakkında cezalandırma istendi. Yargıtay’ın içtihat niteliğindeki kararına göre, taşlı saldırı fiilinin gerçekleştiği durumlarda, kalabalık silah ya da bıçağa sahip değilse, korku ve telaş içinde olmak ve öldürücü niteliğinde ateş açılsa dahi ceza nedeni sayılmadı.
(soL - Haber Merkezi)