Yargıyı, hâkim ve savcıları eleştirmeyin; ama bizim söylediğimiz gibi eleştirebilirsiniz!
Türkiye bir hukuk devletidir (?)…
Yargının bu halde olmasının nedeni sadece hâkim ve savcılar değil, sorumlu olanlar arasında “karar vericiler” var. Onların “ailede, okulda, üniversitede, iş yerinde, hayatın her yerinde karar vericilerin de adil olması hakkı tespit edip sahibine teslim etmesi” gerekiyor.
Kırıcı olmayın. Hâkim ve savcılara haksızlık etmeyin! Adalet Bakanı öyle istiyor.
Adaleti ayakta tutmanın yolu nedir? Adalet ayakta durmak mı istiyor?
Tam tersi halinden memnun ve içinde bulunduğu durumu ayakta alkışlıyor…
Adalet Bakanı Bozdağ, Selçuk Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni'nde konuşmuş.
Bilim ve sanat hürriyetinin Anayasa’da teminat altında olduğunu söylemiş ve dosya içeriği bilinmeden yargı kararlarının eleştirilmesini büyük haksızlık olarak değerlendirmiş[i]
Adalet Bakanı “Türkiye bir hukuk devletidir.” demiş. İnanılacak bir hakikat değil dediği, laf…
Bakan, “Esasında adaleti ayakta tutmak, herkese hakkını vermek, sadece yargı görevi yapan hâkim ve savcılara bırakılırsa o zaman büyük bir hataya düşmüş oluruz. Elbette ki yargı görevi yapanlar bir ihtilaf konusunda adil bir soruşturma yargılama yapıp adil karar vererek, hakkı tespit edip sahibine teslim etmek asli görevidir. Bunu yapacaklar ama öte yandan ailede, okulda, üniversitede, iş yerinde, hayatın her yerinde karar vericilerin de adil olması hakkı tespit edip sahibine teslim etmesi adaleti ayakta tutmanın adalete olan güveni artırmanın bir başka yoludur.” diyor. Yapın o zaman, tutan mı var? Yapıyorsunuz zaten, ama kendi siyasetiniz için.
“Türkiye'de bu konudaki tartışmalarda sadece yargı üzerine değerlendirme yapmanın büyük bir eksiklik olduğunu” ifade eden bu ülkenin Adalet Bakanı; bu görüşünüzde haklısınız! Bakan rakamlar vermiş. Türkiye’de şu anda 2021 yılı üzerinden gidilirse yaklaşık 8 milyon dosya adli yargıdaymış.
Yargı, adalet dağıtmak için vardır. Ailede, okulda, üniversitede ve işyerinde ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözüm yeri mahkemelerdir. Yargıya taşınacak uyuşmazlıklar yaratmayın! Dava dosyalarını çoğaltmayın!
Acaba 8 milyon dosyayı kim yarattı? Türkiye madem hukuk devleti acaba 8 milyon dosyanın ortaya çıkmasında yürütme organının (artık o yürütme organı kimse!) hiç mi payı, hiç mi sorumluluğu yok?
Bu kadar kötü yönetilen bir ülkede mahkemelerdeki 8 milyon dosyanın asıl sorumlusu kötü, haksız ve adaletsiz yönetimdir. Üstüne üstlük adalete bakan adamların adaletsizliğidir. Kurduğunuz yargı sistemi mahkemelik…
Eleştirilerde adil olabilmek nasıl bir beklentidir?
Yargı siyasi taraftarlığa göre “değerlendirilmesin” istiyor Adalet Bakanı…
Yoksa yaptıkları boşa gidiyormuş…
Üniversite yeni dönem akademik yılın başlaması töreninde şöyle söylüyor Adalet Bakanı…
“Türkiye'deki yargıya dönük eleştirilere baktığınızda hemen hemen tamamı şu çerçeveye oturuyor. Benim istediğim kararı verirse ‘Ankara’da hakimler var’. Benim istemediğim kararı verirse ‘Sarayın hakimleri var’. Benim istediğim gibi karar verirse hak ve adalet yerini bulmuş ama benim istemediğim gibi karar verirse zulüm zirve yapmış. Bu adil bir değerlendirme değildir. Bu değerlendirmenin kıstası, ‘siyasi taraftarla karar uygun mudur, uygun değil midir?’ değerlendirmesidir. Herhangi birimiz bir kararı değerlendirirken, Anayasa, kanun, hukuk ve bunlara bağlı vicdani kanaatten elde edilen kararlara göre değil de siyasi taraftarlığımıza uygun olup olmadığına göre değerlendirirsek, burada emin olun adil bir karar veremeyiz, haksızlığı doğru zannederiz. Onun için de Türkiye’de adalete güven, yargı hizmetlerinden memnuniyet tartışmaları yapılırken, yargının siyasi hesaplarla her gün tartışma konusu yapılması, her gün kararları nedeniyle bilip bilmeden ithamlara muhatap olması bu alandaki attığımız adımları maalesef gölgelemektedir.”
Acaba “yargının siyasi hesaplarla her gün tartışma konusu” olması kimlerin eseridir?
Acaba hiç güven olmayan yargı ortamını yaratan adaletsizlikleri kimler yarattı?
Acaba hukuk devleti olmaktan vazgeçip yargıyı yargı olmaktan kimler çıkardı?
Acaba kimler kimleri nasıl “aldattı”? Aldatılanlar nasıl oldu da “kandırıldı”?
“Yani bir memlekette her gün siyasiler veyahut da insanlar, hakimler, savcılar, kararlar üzerinden televizyonlar kanalı, gazeteler, yazarlar her gün konuşursa dosyada ne var? Haberi yok, delil ne var? Haberi yok, hâkimin gerekçesi ne? Bilgisi yok. Savcının gerekçesi ne? Bilgisi yok. Ama hükmü tam, bu karar yanlış ya da bu karar doğru. Bilmeden yanlış diye hüküm verenler bilmeden doğru diye hüküm verenler hiçbir zaman adil ve dürüst olamazlar. Bilmek lazım. Elbette ki hâkim ve savcıların verdiği kararlar eleştirilmez, kutsal metinler değildir. Bunlar eleştirilebilir ama itham etmeden. Ama hukuki sınırlar içerisinde.”
Yüksek mahkeme kararlarını tanımadıklarını televizyonlardan, sosyal medya ortamlarından ilan eden siyasiler kimlerdir?
Bütün bunlar olup biterken nerelerdeydiniz?
Hiç sesiniz çıkmadı. Kendi mensubu olduğunuz siyasetin siyasilerini uyarmadınız bile…
Kimin hukukundan, hangi yargıdan ve hangi adaletten bahsediyorsunuz acaba?
Yargı eleştirilebilir diyorsunuz.: “Anayasa kanun ve hukuk çerçevesinde bunu yapmakta fayda var. Maalesef Türkiye’mizde bunun Anayasa, kanun ve hukuk çerçevesinde yapıldığı konusundaki değerlendirmelere baktığımızda bunun büyük bir kısmının maalesef bundan uzak olduğunu söylemek zorundayım.” Sözleriniz böyle…
Kendi siyasi görüşünüze mensup siyasilerin yargı kararlarını tanımadıklarını, saygı duymadıklarını söylerken sessiz kaldınız. Ne Anayasa'dan bahsedin ne kanunlardan…
Kimse kimseye haksızlık etmiyor. Herkes eleştiri hakkını kullanıyor. Hiç kimse yargıya güvenmiyor. Görüşünü açıklıyor. Görüşleri dikkate alın.
Hâkim ve savcıların “geçmiş tarihleri” nedir? Seçtikleriniz, “tayin ettikleriniz”, “yükselttiğiniz” hâkim ve savcılar eskiden neydi? Günümüzde ne oldular? Ne yapıyorlar? Eleştirilmelerine neden olan kararları onlar kırılmasın diye eleştirilmeyecek mi? Yargı el sürülmez bir güç değildir. Mutlaka eleştirilecektir, kararları da…
Şöyle konuşmuş…
“O yüzden de burada büyük bir haksızlık hâkim ve savcılarımıza yapıldığını, Selçuk Üniversitesi’nin bu kutlu çatısı altında ifade etmek isterim. Elbette bir karar eksik olabilir, yanlış olabilir. Ama bizim hukuk sistemimiz içerisinde eksik ve yanlış kararı düzeltici itiraz, istinaf, temyiz gibi yeteri kadar hukuki mekanizma vardır. Bu mekanizmayı işleten hukuk müesseselerimiz vardır. Bırakın hukuk kendi mecranda işlesin. Bırakın yargı kendi mecranda işlesin. Bırakın usul kendi hükmünü icra etsin. Bırakın adalet yerini bulsun. Herkes orasından burasından çeke çeke adaletin başı belada. Yeter artık. Siyasetçi git işini yap. Sen git başka işini yap. Hâkim misin? Savcı mısın? Değil, ama herkes hâkim, savcı gibi karar verip hâkim ve savcıları itham ederse bu yargıya da adalete de Türkiye’ye de yapılmış gerçekten büyük bir kötülüktür.”
(…) “Yüz tanesi üzerinden Türk yargısını mahkûm etmek büyük bir haksızlıktır. Kaldı ki, o yüzü de yanlış değil, doğru olabilir, Yargıtay var, İstinaf var ve Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru var, AİHM süreci var. Bütün bunlar da onun denetimini sağlayacak mekanizmalardır.”
Bir karar bile olsa eleştirilir, hem de kıyasıya, sert ve acımasız.
Anayasa Mahkemesi, AİHM ne ara bu kadar kıymete bindi? Kararlarını tanımıyorsunuz, ama siyaseten var kabul ediyorsunuz, siyasal iktidar aleyhine karar alırsa yoklar!
Hukuk işlemiyor ki, hukuki mekanizmalara başvuru yapılsın.
Hukuk işlemiyor ki, hukuk kendi mecrasında yoluna devam edebilsin.
Önce sizler, sonra siyasiler bırakın ki hukuk işlesin ve adalet yerini bulsun.
Soruşturma açanlara karışmayın ki yargının kendine olan güveni yerine gelsin…
Yürütmeyi alkışlayan yargı mensuplarının üretimine son verin ve olmayan yargıya önce kendiniz güvenmesini öğrenin; sonra yargı için çabalarınıza bir bakan bulunur elbet.
“O nedenle bilim ve sanat hürriyeti, ifade hürriyeti bizim anayasamızın teminatı altındadır. Yasalarımızın teminatı altındadır. Hiç kimsenin bilim ve sanat hürriyeti nedeniyle bir sıkıntıya uğraması ülkemizde söz konusu değildir. Olması da düşünülemez. Zira yasalarımız ve Anayasamız buna imkân vermeyecek düzenlemeleri içerdiği gibi buna tevessül edecekleri hak ettiği cezaya çarptırılacak düzenlemeleri de hiç kuşkusuz içermektedir.”
Adalet Bakanı sanat ve bilim özgürlüğünden boşuna bahsetmemiş… Meğer varmış!
O zaman hâkim ve savcılar başta olmak üzere kendiniz, Anayasa uygun davranın ve herkesin uygun davranmasını isteyin.
Ama yapmazsınız, çünkü; adalet bakanı olarak yargıya emir ve talimat veremezsiniz!
O zaman istisnasız bütün siyasetçilerin, bütün siyasi parti başkanlarının, bütün devlet yönetimi işlerinden sorumlu kamu görevlilerinin Anayasaya uygun davranmasını isteyin!
Ama yapamazsınız değil yapmazsınız; çünkü yargının gücünden vazgeçemezsiniz.
Cezalandırma tehdidi ile yaşayan toplum yarattınız; ailede, üniversitelerde, iş yaşamında…
Hatırlar mısınız? Sanatçı Gülşen’le ilgili Adalet Bakanı’nın 25 Ağustos 2022 tarihli iki tweeti var.
İlki; “İmam Hatip Liselerine ve İmam Hatiplilere karşı iftira, kin, nefret ve ayrımcılık yapan, bunu da ilericilik zanneden, esasında ilkellikten başka hiçbir anlam taşımayan bu çağdışı zihniyeti şiddetle kınıyorum.”
İkincisi “Sanatçı kisvesi adı altında kin, nefret ve ayrımcılık dili kullanarak halkın bir kesimini diğer kesimine karşı tahrik etmek, sanata ve sanatçılara da yapılmış saygısızlıktır. Hiç kimsenin halkımız arasında kin, nefret, düşmanlık ve ayrımcılık yapma hakkı ve hürriyeti yoktur.”[ii]
Adalet Bakanı’nın bu tweet’lerinden bir gün sonra sanatçı 26 Ağustos 2022’de gözaltına alınmıştı ve Adalet Bakanı'nın suçlamalarına uygun olarak tutuklanmıştı! Tesadüfün böylesi…
Bir savcı, bir sulh ceza hâkimi…
Gözaltı işlemini ve tutuklamayı haksız bulunlar, hukuka aykırı görenler hem kararı hem savcı ve sulh ceza yargıcını eleştirdi.
Ardından Adalet Bakanının başkanı olduğu Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz." açıklaması yapıldı. Tesadüfün böylesi! Değil hakikatin ta kendisi.
Demek ki; bakanlar, başkanlar, siyasiler ve hiç kimse Adalet Bakanı gibi bir soruşturma için devam eden bir dava için görüş açıklaması yapamaz, yapmamalıdır.
Demek ki; Selçuk Üniversitesi’nden hiç kimse Adalet Bakanı’nın sözlerini hatırlamadı ve Bakan’a hatırlatmadı… Ne olur ne olmaz, akademik hayatın halleri insanları unutkan yapıyor!
Demek ki, Türkiye’de yargı bağımsız ve tarafsız, üstelik bilim ve sanat hürriyeti bile var (!).
Eleştiriler Adalet Bakanı’nın istediği gibi hem hukuka hem düzene uygun olmalı; çünkü Türkiye bir hukuk devletidir (?).
Adalet Bakanı Bozdağ, Konya Selçuk Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni'ne katıldı
[i]https://basin.adalet.gov.tr/bakan-bozdag-selcuk-universitesi-akademik-yil-acilis-torenine-katildi.19.9.2022
[ii] Açık kaynak. Bekir Bozdağ @bybekirbozdag 11:45 · 25 Ağu 2022·Twitter for iPhone