Gazetecilik Suç Değildir

~ 13.09.2020, Tevfik KIZGINKAYA ~

Perşembe sabahı Ayşenur Arslan’ın programında Barış Pehlivan ile Murat Ağırel’i dinlerken ilk yazımı anımsadım. Gazeteciliğin temel ilkesi olan “halkın gerçek ve doğru haber alma hakkı” için çalışacaklarının kararlılığıyla konuşuyorlardı.

Son dönemde Basının ve Gazetecilerin yaşadıklarını anımsayalım.

Meclis kürsüsünde açıklanan, Devletin en üst kademesi tarafından bile dile getirilen ve kamuoyunda yer alan bir olayı haberleştirdikleri için Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Eren Ekinci, Ferhat Çelik ve Aydın Keser tutuklanmışlardı.

9 Eylül günü mahkemenin verdiği tahliye kararı ile sevinirken, Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç’ın 3 yıl 9 ay, Murat Ağırel, Ferhat Çelik ve Aydın Keser’in 4 yıl 8 aya mahkum edildikleri kararına da üzüldük.

Aynı suçtan yargılanan gazeteciler hakkında faklı kararlar verilmesi, beş gazetecinin ise tutuklu kaldıkları süreleri karşılayacak şekilde mahkum edilmeleri yargıya olan güvensizliği büyütmüştür.

Barış Pehlivan’ın ve Murat Ağırel’in cezaevi koşullarında yaşadıkları ise kabul edilebilir gibi değil. Kamu görevlilerinin kendilerine emanet edilen sanıklara düşmanca bir tavırla davranması, siyasetin devletin yapısında yarattığı bozulmayı açıkça göstermektedir.

Öte yandan “askeri casusluk” iddiasıyla gözaltına alınıp “Devletin güvenliğine ve siyasal yararına ilişkin bilgileri açıklama” suçlamasıyla tutuklanan Gazeteci Müyesser Yıldız’ın üç aydır iddianamesi hazırlanmadan cezaevinde tutulması, yargının bağımsızlığına düşürülen bir başka gölge olmuştur.

Yargı organı olmayan RTÜK’ün verdiği kararlarla TELE 1 televizyon kanalının yayınını beş gün durdurması ve Oda TV’nin neredeyse dört aydır kapalı olması devlet kurumlarındaki siyasallaşmanın boyutlarını göstermektedir.

*****

Basın kuruluşları ve Gazeteciler ne yaptılar ki böylesi hukuk dışı uygulamaları yaşamak durumunda kalıyorlar?

Ülkenin ve Halkın çıkarları doğrultusunda siyasi iktidarların uygulamalarını takip ediyorlar, Halkı bilgilendiriyorlar, Halkın sorunlarını, dertlerini ve isteklerini dile getiriyorlar. Özetle, Gazetecilik mesleğinin yapısında var olan, muhalefet görevini yapıyorlar.

RTE-AKP iktidarı böylesi uygulamalarla gazetecileri, gazetecilik mesleğinin gereğini yapmaktan vazgeçirmiş mi olacak? Tabi ki hayır.

Özgürlüğüne kavuşan gazeteci arkadaşlarımız dün olduğu gibi bugünden sonra da “halkın gerçek ve doğru haber alma hakkını sağlamak” için GAZETECİLİK mesleğini yapmaya devam edecekler.

  • RTE-AKP iktidarının söyledikleriyle yaptıklarının ne kadar farklı olduğunu,
  • Salgınla mücadelede doktorların ve sağlık çalışanlarının virüsle baş başa yalnız bırakıldığını,
  • Dövizle kirası ödenen Şehir Hastanelerinin yetersiz kaldığını, kurdukları sağlık sisteminin çöktüğünü,
  • Günlük olarak açıklanan test, hasta, ölen ve iyileşen insan sayılarının iktidarı başarılı göstermek için gerçek rakamlardan çok daha az olduğunu,
  • Kendilerine ve çalışanlarına her gün test yapılırken, hastalık şüphesi olan vatandaşa test yapamayacak, halka maske bile dağıtamayacak kadar sağlığa bütçe ayırmadıklarını,
  • Salgına karşı önlem adı altında iş dünyasına destek verenlerin Halka sadece yasaklar koyduklarını,
  • Koyduklara yasaklara kendilerinin uymadıklarını, salgın artınca da Halkı suçladıklarını ve ceza kestiklerini,
  • Salgın bahanesiyle Ulusal Bayramları kutlamayı yasaklarken siyasi tabanını ayakta tutmak için ülkenin her köşesinden Ayasofya’ya düzenlenen turlarla ve Giresun’da yapılan mitingle salgının yayılmasına neden olduklarını,
  • Küçük işletmelere, esnafa destek olmak yerine vergileri ve borçları ertelediklerini ama kendisine bağlı şirketlere usulsüzce yeni işler verdiklerini,
  • Ekonominin tıkandığını, hazinenin boşaldığını, enflasyonun %20’leri aştığını, işsizliğin %30’lara vardığını,
  • Halkın yokluk ve yoksulluk içinde “yardımlarla” yaşarken, iktidar sahiplerinin lüks içinde yaşadığını,
  • Vergilere yapılan zamları, Halkın ödediği vergilerle kendisinin kullanmadığı köprülerin, yolların, tünellerin ödemelerinin yapıldığını,
  • Türkiye’nin uçurumdan aşağıya doğru uçtuğunu ve ekonomisinin de çokomilk tadında olmadığını, iktidarın içi boş müjdelerle Halkı oyalamaya çalıştığını,
  • İktidarın kendisinin güçlü olduğunu göstermek pahasına ülkemizi savaş sokabilecek söylem ve hareketler içinde olduğunu,
  • Muhalefetin ise il il gezerek bu gerçekleri Halka anlatmak yerine, kimseyi kırmamak adına seyirci konumunda kalarak üç yıl sonraki seçimi düşündüğünü…

Kısacası Halkın, seçtiği vekillerin Halk için neler yaptığını ve ülkenin nasıl yönetildiğini bilmesi için gerçekleri ve doğruları yazmaya ve anlatmaya devam edecekler.

*****

Demokrasinin temel kurumlarından birisi olan Basının Bağımsız, Gazetecilerin de Özgür olması Demokrasinin gereğidir.

Gazetecilerin verdiği mücadele de Demokrasi Mücadelesidir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Basının ve Gazetecilerin işlevi ve görevi ile ilgili sözlerinden Demokrasi adına alınacak dersler vardır.

 “Basın, milletin müşterek sesidir”

Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.”

Halkımız, kendisinin gerçek ve doğru haber alma hakkı için mücadele eden ve bedel ödeyen Basın kuruluşlarına, Gazetelere, Televizyonlara, Gazetecilere sahip çıkmalı ki…

Gazeteciler, gerçekleri ve doğruları yazmaya, anlatmaya ve yayınlamaya devem edebilsinler.

Gazetecilik Suç Değildir.

M. Tevfik KIZGINKAYA

12.09.2020

Tevfik KIZGINKAYA | Tüm Yazıları
Hits: 6443