Yassıada yargılamalarını yapan ve A. Menderes (ve arkadaşlarını) idam cezasına çarptıran Yüksek Adalet Divanı’nın kuruluşuna ilişkin yasal düzenlemenin kaldırılarak Divan’ı hükümsüz hale getiren yasa önerisi, TBMM Anayasa Komisyonu’nda kabul edildi.
Öneri, üç açıdan sorunlu:
-Öneri sahipleri: TBMM Başkanı imzası yanında, AKP ve MHP Grup Başkanvekilleri imzaları ile bu öneri, bir Cumhur İttifakı önerisi olmuş.
-Hukuk tekniği: Öneri metni, hukuk tekniği açısından birçok sorunu içeriyor.
-İndirgeyici bir yaklaşım: 12 Mart muhtırası ve 12 Eylül darbesi sonrası çok derin ve geniş yelpazeli hasar ve mağduriyetlere yol açtı. Bunları da kapsamalı idi öneri metni.
HUKUK: GEÇMİŞ Mİ, YOKSA GELECEK İÇİN Mİ?
27 Mayıs yargılamaları demek, 60 yıl geriye gitmek demek. Bu tarihin ve hukuk tarihinin işi esas olarak. Neden? Çünkü hukuk kuralları geçmiş için değil, gelecek için konur. Bütün devlet organlarının ve toplum üyelerinin uymakla olduğu kurallar, geleceğe yönelik olarak uygulanır ve yaptırıma bağlanır.
ADALET: MEKâN VE ZAMAN
Hukuk ve adalet iç içe: Adalet, kuralın ihlal edildiği veya hukuki uyuşmazlığın ortaya çıktığı yer ve zaman olarak, en yakın mekanda ve en yakın zamanda ancak ortaya çıkar. Bu nedenle, bir insan hakkı ihlali karşısında ‘Avrupa Mahkemesi’ne kadar yolun var’ demek, yer ve zaman olarak adaletin tecellisini engellemektir aslında.
Bu nedenle, ‘adil yargılanma hakkı’, insan haklarının ve hukuk devletinin en temel kavramıdır. Doğal yargıç ve mahkemelerinin bağımsızlığı, adil yargılanma hakkının iki temel ve önkoşuludur.
YÜKSEK ADALET DİVANI VE ÖTESİ
Bu nedenle, 27 Mayıs yargılamaları, doğal yargıç ilkesine aykırı. Ama 12 Mart ve 12 Eylül sıkıyönetim mahkemeleri de, doğal yargıç ilkesine aykırı olduğu gibi bağımsız olmayan mahkemelerdi.
DGM’ler neden kaldırıldı? Hatırlayalım. Ama izleyen yıllarda, sonradan siyasetçiler tarafından “kumpas” olarak adlandırılan ve FETÖ davaları olarak da bilinen Ergenekon, Balyoz, hatta KCK gibi büyük ve toplu siyasal davalar, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği davalar olarak tarihe geçti.
Unutmayalım: Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin ihlalle sonuçlanan kararlarının çok büyük kısmı, adil yargılanma hakkına uyulmamış olmasından kaynaklanıyor.
Ya bugün? Son yıllarda görülen davaların yüzde kaçı adil yargılamanın en az gereklerini yansıtıyor?
27 MAYIS/12 MART/12 EYLÜL
Bu nedenle, 27 Mayıs yargılamalarına hukuki çözüm arayışı, 12 Mart ve 12 Eylül yargılamaları göz ardı edilirse eksik kalır. Haliyle, CHP olarak, yasa önerisine sonraki darbelerden kaynaklanan mağduriyetlerin de dahil edilmesi amacıyla önergeler, AKP-MHP ittifakınca kabul edilmedi.
28 ŞUBAT/27 NİSAN/15 TEMMUZ
Bu ikinci üçlünün anlamı ne?
28 Şubat bildirisi veya post-modern darbesi ile hesaplaşıldı ve siyasal olarak araçsallaştırıldı. 27 Nisan muhtırası ile hesaplaşılmadı.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası hesaplaşma konusunda ciddi sorunlar, çelişkiler ve ayrışmalar devam ediyor.
Şu çifte kötüye kullanımın etki ve sonuçları, güncel olduğu kadar geleceğimizi de ipotek altına alan etkiler yaratıyor:
-Büyük mağduriyetler: OHAL KHK ek listelerinde adları yer alan ancak yargısal başvuru yolları kapatılan on binlerce kişi var. Mahkemelerce aklandığı halde dosyaları Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu önünde bekleyen yüzlerce Barış Akademisyeni dosyaları, bunun tipik örneği.
-Tek kişi yönetimi kuran Anayasa ise, gelecek kuşakların iradesini gölgelemiş bulunuyor.
DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ İÇİN
Kısaca, darbeler ile eşit ve adil bir biçimde yüzleşebildiğimiz ölçüde, geleceğe umutla bakabiliriz. Darbeleri birlikte lanetleyebildiğimiz, sürmekte olanlara birlikte hayır diyebildiğimiz ölçüde geleceğe umutla bakabiliriz. Ölüm cezasına karşı olduğumuza göre, sivil ölümlere de geçit vermeyelim; “asmayalım da besleyelim mi?” sözünü lanetleyelim; ama , “ağaç kabuğu yesinler” sözünü de alkışlamayalım…
https://www.birgun.net/haber/darbeler-ile-esit-ve-adil-bir-bicimde-yuzlesmek-305028