Barışların iddianamesi kabul edildi. İşte iddianamenin tamamı...

~ 08.05.2020, Yeni Yaklaşımlar ~

 

OdaTV yöneticileri Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ile Yeniçağ yazarı Murat Ağırel'in de aralarında bulunduğu 8 gazeteci hakkında hazırlanan iddianame İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

 

 

İddianamenin Tamamına Ve Pdf Haline Ulaşmak İçin Tıklayınız.


 

1.    OLAY

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın görev ve faaliyetlerine ilişkin konular ile devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama konusunda uzun zamandır FETÖ/PDY başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal ve uluslararası yararlarını hedef alan bir kısım odaklar tarafından karşı istihbarat faaliyetlerinin yürütüldüğü bilinen bir gerçektir.

Bu kapsamda;

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından 7 Şubat 2012 tarihinde Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı yöneticilerine yönelik kamuoyunda 7 Şubat MİT Krizi olarak bilinen kurgusal bir operasyon düzenlenerek MİT Başkanlığı’nın PKK Silahlı Terör Örgütü ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı, yine aynı şekilde 1-19 Ocak 2014 tarihlerinde Hatay ve Adana illerinde Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’na ait yardım tırları durdurulup aranarak MİT Başkanlığı’nın terör örgütlerine yardım ettiği kurgusunun oluşturulmaya çalışıldığı anlaşılmıştır.

Her iki konuya ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen soruşturmalarda, şüphelilerin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensubu oldukları ve kapsamlı bir plan dahilinde MİT Başkanlığı’nın devlet sırrı niteliğindeki faaliyetlerini takip ederek casusluk kastıyla hareket ettikleri tespit edilmiş, sorumlular hakkında kamu davaları açılmıştır.

Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal ve uluslararası yararları kapsamında yurtdışı istihbarat faaliyeti yürüten MİT mensuplarının deşifre edilmesi eylemini gerçekleştiren şüpheliler hakkında yürütülen bu soruşturmaya konu;

1.    Olay Anlatımı

2.    MİT Başkanlığı’nın Suç Duyurusu

3.    Soruşturma Sürecinde Yürütülen Dezenformasyon Faaliyetleri

4.    Hukuki Değerlendirme

5.    Şüphelilerin Eylemleri

başlıkları altında düzenlenen iddianame içeriğinde ayrıntılarıyla anlatılacağı üzere;

Şüphelilerin Twitter isimli sosyal medya hesapları ile bir kısım gazete ve internet siteleri üzerinden MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıkladıkları, yayımladıkları, yaydıkları ve MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve ünvanları ile birlikte ifşa ettikleri tespit edilerek Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın

04.03.2020    tarihli suç duyuruları ve ekleri ile birlikte Cumhuriyet Başsavcılığımıza suç duyurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.

Bununla birlikte;

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 02.01.2020 tarih ve 1238 Karar numaralı kararı ile;

“Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Cumhurbaşkanınca Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Gerektigi Takdirde Türkiye Sınırları Dışında Harekât ve Müdahalede Bulunmak Üzere Yabancı Ülkelere Gönderilmesi, Bu Kuvvetlerin Cumhurbaşkanının Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması İle Risk ve Tehditlerin Giderilmesi İçin Her Türlü Tedbirin Alınması ve Bunlara İmkân Sağlayacak Düzenlemelerin CumhurbaşkanıTarafından Belirlenecek Esaslara Göre Yapılması İçin Anayasa'nın 92'nci Maddesi Uyarınca Bir Yıl Süreyle İzin Verilmesine Dair Karar


 


Libya'da Şubat 2011'de meydana gelen olayları takip eden süreçte demokratik kurumların inşa edilmesine yönelik çabalar artan silahlı çatışmalar sebebiyle akamete uğramış, ülkede parçalanmış bir yapı ortaya çıkmıştır.

Libya'da ateşkes tesis edilmesi, siyasi bütünlüğün oluşturulması ve işleyen bir devlet mekanizmasının kurulmasının mümkün olamaması üzerine, Libya'da barış ve istikrarın tesisini teminen Birleşmiş Milletler kolaylaştırıcılığında Libya'daki tüm tarafların katılımıyla yürütülen ve yaklaşık bir yıl süren Libya Siyasi Diyalogu sonucunda Libya Siyasi Anlaşması 17 Aralık 2015 tarihinde Fas'ın Suheyrat şehrinde imzalanmıştır.

Libya Siyasi Anlaşması kapsamında oluşturulan Ulusal Mutabakat Hükümeti, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2259 (2015) sayılı Kararı uyarınca uluslararası toplum tarafından Libya'yı temsil eden tek ve meşru hükümet olarak tanınmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2259 (2015) sayılı Kararı, Libya Siyasi Antlaşmasının uygulanması ile Ulusal Mutabakat Hükümeti dâhil söz konusu Anlaşmada atıfta bulunulan Libya kuruluşlarının desteklenmesinin yanı sıra üye devletlere Anlaşmada yer almayan ve meşruiyet iddiasında bulunan paralel kuruluşlara desteğin ve bunlarla temasın kesilmesi için de çağrıda bulunmaktadır

Libya Siyasi Anlaşmasında yeri bulunmayan, bu çerçevede hem ulusal hem uluslararası bakımdan gayrimeşru bir nitelik taşıyan sözde Libya Ulusal Ordusunun 4 Nisan 2019 tarihinde başkent Trablus'u ele geçirmek ve Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni devirmek hedefiyle başlattığı saldırıları yoğunlaşarak ve genişleyerek devam etmektedir. Libya'da çatışmaların sona erdirilmesi, ateşkes sağlanması ve siyasi sürece geri dönülmesi amacıyla yürütülen diplomatik çabalara rağmen, sözde Libya Ulusal Ordusu, dış güçlerden de aldığı destekle saldırılarını sürdürmektedir. Sivilleri ve sivil altyapıyı da hedef alan bu saldınlar nedeniyle Libya'da insani durum giderek kötüleşmektedir. Çatışmalar DEAŞ ve El-Kaide gibi terör örgütlerinin eylemleri için uygun ortam oluşmasına da sebebiyet vermektedir. Diğer taraftan, Libya toprakları ve karasuları Akdeniz üzerinden gerçekleştirilen uluslararası insan ve göçmen kaçakçılığında da kullanılmaktadır.

Bu gelişmeler, Libya'ya ilaveten Türkiye dâhil tüm bölge için de tehdit oluşturmaktadır. Sözde Libya Ulusal Ordusuna bağlı unsurlar, Libya'da faaliyet gösteren Türk şirketleri, Libya'da ikamet eden Türk vatandaşları ile Akdeniz'de seyreden Türk bandıralı gemiler gibi Türk çıkarlarının hedef alınacağı yönünde açıklamalarda bulunmaktadır. Sözde Libya Ulusal Ordusunun saldırılarının durdurulması ve çatışmaların yoğun bir iç savaşa dönüşmesi halinde Türkiye'nin gerek Akdeniz havzasındaki gerek Kuzey Afrika'daki çıkarları da olumsuz yönde etkilenecektir.

Türkiye ile Libya arasında imzalanan ve yürürlüğe giren Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasıyla daha da gelişen iki ülke arasındaki tarihi, sosyal, siyasi ve ekonomik köklü ilişkiler dikkate alındığında, Libya’da ateşkes ve barışın tesisi ile istikrarın sağlanması Türkiye açısından büyük önemi haizdir.

Ulusal Mutabakat Hükümeti ile imzalanan Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırası da Libya'nın karşı karşıya kaldığı tehditlerle mücadelede ihtiyaç duyduğu eğitim seviyesi ve harekat yeteneği yüksek, disiplinli ve kurumsallaşmış bir ordunun teşkili için gerekli eğitim ve danışmanlık hizmetlerini kapsamaktadır.

Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, tüm bölgeyi etkileyebilecek, Libya'nın bütünlüğü ve istikrarına yönelik tehditler, DEAŞ, El-Kaide ve diğer terör örgütleri, yasadışı silahlı gruplar ile yasadışı göç ve insan ticareti ile mücadelede Türkiye'den askeri destek talebinde bulunmuştur.

Bu mülahazalar ışığında, Türkiye'nin milli çıkarlarına yönelik her türlü tehdit ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde her türlü tedbiri almak, Libya'daki gayrimeşru silahlı gruplar ile terör örgütleri tarafından Türkiye'nin Libya'daki menfaatlerine yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek, kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğin idame ettirilmesini sağlamak, Libya halkının ihtiyacı olan insani yardımları ulaştırmak, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından talep edilen desteği sağlamak, bu süreç sonrasında meydana gelebilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumda karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde Türkiye sınırları dışında harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca 1 yıl süreyle izin verilmesi Genel Kurulun 02.01.2020 tarihli 41’inci Birleşiminde kabul edilmiştir.”

Bu karar da 03.01.2020 tarihli 30997 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve karar doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetleri Libya Ülkesi’nde görev almaya başlamıştır.

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın görevleri de şu şekilde tanımlanmıştır;

“Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri

Madde 4 - Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri şunlardır;

a)   Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenligine, Anayasal düzenine ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında milli güvenlik istihbaratını Devlet çapında oluşturmak ve bu istihbaratı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile gerekli kuruluşlara ulaştırmak.

b)   Devletin milli güvenlik siyasetiyle ilgili planların hazırlanması ve yürütülmesinde; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile ilgili bakanlıkların istihbarat istek ve ihtiyaçlarını karşılamak.

c)   Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat faaliyetlerinin yönlendirilmesi için Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Milli Güvenlik Kuruluna tekliflerde bulunmak.

d)  Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat ve istihbarata karşı koyma faaliyetlerine teknik konularda müşavirlik yapmak ve koordinasyonun sağlanmasında yardımcı olmak.

e)   Genelkurmay Başkanlığınca Silahlı Kuvvetler için lüzum görülecek haber ve istihbaratı, yapılacak protokole göre Genelkurmay Başkanlığına ulaştırmak.

f)      Milli Güvenlik Kurulunda belirlenecek diğer görevleri yapmak.

g)    İstihbarata karşı koymak.

h)   (Ek: 17/4/2014-6532/1 md.) Dış güvenlik, terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda Cumhurbaşkanınca veya Bakanlar Kurulunca verilen görevleri yerine getirmek.

i)     (Ek: 17/4/2014-6532/1 md.) Dış istihbarat, millî savunma, terörle mücadele ve uluslararası suçlar ile siber güvenlik konularında her türlü teknik istihbarat ve insan istihbaratı usul, araç ve sistemlerini kullanmak suretiyle bilgi, belge, haber ve veri toplamak, kaydetmek, analiz etmek ve üretilen istihbaratı gerekli kuruluşlara ulaştırmak.

j)    (Ek: 17/4/2014-6532/1 md.) İstihbarat kapasitesini, niteliğini ve etkinliğini artırmak amacıyla çağdaş istihbarat usul ve yöntemlerini araştırmak, teknolojik gelişmeleri takip etmek ve uygun görülenleri temin etmek.

(Değişik birinci cümle: 17/4/2014-6532/1 md.) Millî İstihbarat Teşkilatına bu görevler dışında görev verilemez. Milli İstihbarat Teşkilatı birimlerinin görev, yetki ve sorumlulukları Cumhurbaşkanınca onaylanacak bir yönetmelikte belirtilir.”

Belirtilen kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ulusal ve uluslararası güvenliği için yurtiçi ve yurtdışında istihbarat toplama ve faaliyette bulunmaya kanunlarla yetkili kılınmıştır. 2937 Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu ve ilgili kanunlar uyarınca faaliyetlerini gizli olarak yürütmektedir.

Yukarıda açıklanan kanunlar kapsamında Libya Ülkesi’nde faaliyet yürüten Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın faaliyetleri ve Şubat 2020 tarihinde şehit düşen Teşkilat mensuplarının kimlik bilgileri ilgili kanun maddeleri uyarınca yetkili merciler tarafından kamuoyuna açıklanmayarak gizli tutulmuştur.

İddianameye konu eylemi gerçekleştiren şüpheliler tarafından MİT’in yurtdışı görev ve faaliyetlerine ilişkin hususlar ile Devletin gizli kalması gereken bilgileri ve 2937 Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun ilgili hükümlerine rağmen şehit MİT mensuplarının kimlik bilgileri, fotoğrafları ve cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının görüntüleri bir plan dahilinde, sistematik ve koordineli biçimde Twitter isimli sosyal medya hesapları ile bir kısım gazete ve internet siteleri üzerinden ifşa edilmiştir.

Bu kapsamda;

Şüphelilerden Yeni Çağ Gazetesi yazarı Murat AĞIREL’in, @muratagirel isimli Twitter hesabından 22.02.2020 tarihinde saat 23:06’da MİT mensuplarının isimlerini açık bir şekilde yazarak “Libya'da şehit olan ve birkaç şehidimiz var diyerek geçiştirilen, tören dahi yapılmadan defnedilen Case Officer meslek memuru kahraman şehitlerimizin isimleri S*** C*** ve O*** A***dır.” şeklindeki mesajla birlikte MİT mensubu şehitlerin fotoğrafları ve kimlik bilgilerini paylaşarak ifşa ettiği tespit edilmiştir.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü’nce hazırlanan 04.03.2020 tarihli raporla @muratagirel isimli Twitter hesabının şüpheli Murat AĞIREL tarafından kullanıldığı tespit edilmiş, şüpheli Murat AĞIREL de Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ifadesi ve mahkemece yapılan sorgusunda hesabın kendisi tarafından kullanıldığını, paylaşımın da kendisi tarafından yapıldığını kabul etmiştir.

Şüpheli tarafından 22.02.2020 tarihinde yapılan ve MİT mensuplarının kimlik bilgileri, fotoğrafları, mesleki konum ve ünvanları ile birlikte ilk defa deşifre edildiği suça konu paylaşımdan önce Libya Ülkesi’nde askerlerin şehit olduğuna dair haberlerin sosyal medyada dolaşıma girdiği, şüpheli tarafından yapılan ifşa eyleminden birkaç gün öncesinde şehitlerin MİT mensubu olduğu bilinmeksizin ve beyan edilmeksizin bir kısım paylaşımların yapıldığı tespit edilmiş ise de söz konusu paylaşımların hiçbirinde şehitlerin MİT mensubu olduğuna yönelik herhangi bir ibare veya ima bulunmadığı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olduklarının belirtildiği anlaşılmıştır.

Bununla birlikte şüpheli Murat AĞIREL’in 22.02.2020 tarihinde yaptığı suça konu ifşa eyleminde MİT mensubu şehitlerin fotoğrafları ve kimlik bilgileri ile birlikte bilerek ve isteyerek özellikle kullandığı "case officer meslek memuru" teknik ifadesini MİT mensuplarının yurtdışı faaliyetlerini deşifre etmek kastıyla kullandığı, bu şekilde şehitlerin MİT mensubu olduklarının ve yürütülen MİT faaliyetinde şehit düştüklerinin soruşturma kapsamındaki tespitler doğrultusunda ilk olarak şüpheli Murat AĞIREL tarafından sosyal medyada ifşa edildiği, söz konusu paylaşımda “case officer” vurgusu yapılarak şehitlerin Libya Ülkesi’nde yürüttükleri görevlerin yabancı istihbarat birimlerince de anlaşılacak şekilde bilgi verildiği anlaşılmıştır.

Şüpheli Murat AĞIREL’in kullandığı 532 278 4... numaralı GSM hattının HTS (görüşme) kayıtları incelendiğinde, suça konu paylaşımı yaptığı gün saat 14:46’da şüphelinin Sputnik isimli haber ajansına ait (Rossiya Segodnya Uluslararası Haber Ajansı Türkiye İrtibat Bürosu adına kayıtlı) 212 809 3... numaralı sabit telefonla 914 saniye (15 dakika 14 saniye) görüşme yaptığı tespit edilmiştir.

Şüphelinin soruşturmaya konu eylemi öncesi ve sonrası görüşmelerine ilişkin HTS kayıtları soruşturma dosyasına konulmuştur.

Hakkında İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/597 sayılı dava dosyasında Terörle Mücadelede Görev Almış kişileri Hedef Göstermek, Ankara 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/776 sayılı dava dosyasında Sesli, Yazılı veya Görüntülü Bir İleti İle Hakaret, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/63 sayılı dava dosyasında

Cumhurbaşkanına Hakaret suçları ile bu soruşturma kapsamında İstanbul 11. Sulh Ceza Hakimliği’nin 10.03.2020 tarihli 2020/1600 D.İş sayılı kararı ile 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 27/3-1 maddesi kapsamında yakalama kararları bulunan Birgün Gazetesi yazarı firari şüpheli Erk ACARER’in, şüpheli Murat AĞIREL’in yukarıda anlatılan eylemiyle eş zamanlı olarak, @eacarer isimli Twitter hesabından 22.02.2020 tarihinde saat 22:57’de “Erdoğan bugün Libya’da birkaç şehit dedi. Kaynaklarımız ise saldırının sarsıcı olduğunu iddia ederek, 2 çok önemli MİT personeli ile TSK’den üst düzey bir komutanın öldüğü, bir MİT personelinin ise yaralandığı belirtiyor. Genel Kurmay’ın detaylı açıklama yapacağını umuyoruz. ” şeklinde,

Saat 23:02’de MİT mensubunun ismini açık bir şekilde yazarak “Mesela O*** A***. Kim midir? MİT Daire Başkan Yardımcısı...” şeklinde,

Saat 23:14’te ise “Yaralı MİT personeli B.Z.’nin durumu nedir?” ve “Tuğgeneral’in ismini açıklayacak mısınız?” şeklinde mesajlar paylaşarak MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıkladığı, şehit MİT mensubu O*** A***’nın açık kimlik bilgilerini, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’ndaki görev ve konumu ile birlikte deşifre ettiği, şehitlerin MİT Başkanlığı’ndaki görevi boyunca yürüttüğü faaliyetleri ve şehitlerin yürüttüğü faaliyetlerde birlikte görev aldığı diğer MİT mensuplarının faaliyetlerini ifşa etme kastıyla hareket ettiği anlaşılmıştır.

Bununla birlikte;

Şüpheliler Murat AĞIREL ve Erk ACARER tarafından gerçekleştirilen MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklanması ve MİT mensuplarının açık kimlik bilgileri, görev ve ünvanları ile birlikte ifşa edilmeleri eyleminin daha geniş kitlelere yayılması amacıyla eş zamanlı olarak yazılı basın aracılığıyla da duyurularak yaygınlaştırılmaya çalışıldığı,

Bu kapsamda;

23.02.2020 ve 24.02.2020 tarihlerinde, şüphelilerden Mehmet Ferhat ÇELİK'in genel yayın yönetmeni, Aydın KESER'in ise sorumlu yazı işleri müdürü olduğu Yeni Yaşam isimli günlük gazete ve aynı gazetenin www.yeniyasamgazetesi1.comisimli internet sitesinde, 23.02.2020 tarihinde yayımlanan "Libya'da Bir Albay Yaşamını Yitirdi" başlıklı yayında ve 24.02.2020 tarihinde yayımlanan "Asker Ölümü Gizlendi Libya'da Bir Kaç Tane!" başlıklı ve devamı niteliğinde 9. sayfada yayınlanan "Mızrak Çuvala Sığmıyor" ve "İsabetsiz Atış Demişlerdi" başlıklı yayın içeriklerinde MİT mensuplarının fotoğraflarının ve kimlik bilgilerinin paylaşılarak deşifre edildiği,

"Asker Ölümü Gizlendi Libya'da Bir Kaç Tane!" başlıklı yayın içeriğinde "Meclis'ten tezkere çıkarıp Libya'ya TSK-ÖSO gönderen AKP-MHP blokunun Libya'da TSK'nın vurulmasını gizlemesi; Erdoğan'ın 'Birkaç tane şehidimiz var. Şehitler tepesi boş kalmayacak.' sözleri tepki çekti. Libya'da MİT'in üst kademesi ve askeri komutanların öldüğü öğrenildi." şeklindeki yazının üstünde MİT mensuplarının kimlik bilgilerinin, fotoğraflarının, görev ve konumlarıyla birlikte ilk defa yazılı basında yayınlandığı tespit edilmiştir.

Soruşturma dosyasına celbedilen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 27. dönem Milletvekili Ümit ÖZDAĞ hakkında düzenlenen 09.03.2020 tarihli fezleke içeriğine göre;

27. dönem milletvekili Ümit ÖZDAĞ 26.02.2020 tarihli basın açıklamasında;

“Değerli basın mensupları, ülkemiz kötü yönetimin neticesinde birbirinden çok uzak cephelerde çatışma içine çekilmiş durumdadır. İdlib’de hava desteğinden mahrum olan büyük sayıda askerimiz dar bir alanda konuşlanmıştır. Bu konuşlanma Suriyeli sığınmacıların Türkiye’ye girmesini engellemek amacıyla yapılmak ile yetinilirse doğru ancak Suriye askerini İdlib dışına atacak bir askeri harekat için kullanılmaya kalkılacak olursa büyük bir askeri ve siyasi hata olacaktır. Değerli basın mensupları, Türk ordusu Türkiye’den 2000 km. uzaklıkta Libya’da da bir Arap iç savaşına müdahil hale gelmiştir ve halen çatışmaların içindedir. Milli İstihbarat Teşkilatı mensubu iki istihbaratçımız O*** A*** emekli bir Albay ve S*** C*** Libya’da limanda bombalanmaya çalışılan bir geminin yanındaki deponun vurularak patlaması sırasında şehit olmuşlardır. Böylece ön cephede çarpışılarak şehit olan MİT mensupları arasına katılmıştır, katılmışlardır. Allah rahmet eylesin. Saray rejiminin izlediği hatalı politikaların bedelini sahada çarpışan askerlerimiz ve istihbaratçılarımız ödemeye devam etmektedir. Değerli basın mensupları analar ağlamasın diyerek PKK terörüne karşı verilen ve vatan topraklarının bütünlüğünü, Türk milletinin birliğini savunma mücadelesinde şehit verilmesini adeta eleştiren bir siyasi iktidarın on altı Türk askerinin Suriye’de HTŞ mevzilerini savunmak için, Libya’da iki istihbaratçımızın Müslüman Kardeşleri savunmak için şehit olmasını şehitler tepesi boş kalmayacak inşallah diyerek izah etmesinin anlaşılması da mümkün değildir. İzah edilemeyen sadece bu değildir, Erdoğan’ın şehitlerden bahsederken birkaç şehit ifadesiyle şehitleri adeta değersizleştirmesi önemsizleştirmesi de izah edilebilir değildir. Şehitlerimiz milli tarihimizin parçaları, ailelerinin, annelerinin, babalarının, çocuklarının bir taneleridir, milli bir saygıyı hak etmektedirler. Değerli basın mensupları izah edilemeyen üçüncü husus Libya’da verilen şehitlerin Türk kamuoyundan gizlenmesidir. Kuzey Irak’ta şehit düşen MİT mensuplarının cenazelerine devlet iki müsteşarı ile katılmıştı şimdi neden gizliyorsunuz. Libya’daki iç savaşa katılmamızın Türk halkı tarafından kabul edilmediğini görerek şehit haberlerinin gelmesine halkın tepki vereceğini düşünerek mi şehit haberlerini gizliyorsunuz. Bu haberleri gündeme taşıyan Yeniçağ gazetesinden iki gazeteci arkadaşımızın Murat AĞIREL ve Batuhan ÇOLAK’ın sosyal medya hesaplarını ele geçirtiyorsunuz. Yaptığınız hiçbir şeyin makul izahı yok.”şeklinde beyanda bulunduğu,

Milletvekili Ümit ÖZDAĞ hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2020/57647 Soruşturma, 2020/167 Fezleke numaralı, 09.03.2020 tarihli fezlekeyle hakkında 2937 Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 27/2 ve 5237 Sayılı TCK’nun 53/1-2 maddeleri gereğince hakkında soruşturma yapılabilmesi için Anayasa’nın 83. maddesine istinaden dokunulmazlığının kaldırılması talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.

Devamında ise;

03.03.2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde şüphelilerden Hülya KILINÇ imzası ile "Sessiz Sedasız Ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi Mit Mensubunun Cenaze Görüntülerine Oda Tv Ulaştı, Siyah Çelenkte Bakın Ne Yazıyor" başlığıyla yayımlanan yazıda;

MİT mensubu S*** C***’nin 19 Şubat tarihinde Manisa İli Akhisar İlçesi’nde defnedildiği belirtilerek Milli istihbarat Teşkilatı Başkanlığı’ndaki görev süresi, görev yeri, yaşı, memleketi ve ailesine ilişkin detay bilgilere yer verildiği, ayrıca şehit MİT mensubunun geçmiş döneme ait fotoğraflarının, cenaze töreninde ve naaşının defnedildiği şehitlikte diğer MİT mensuplarının da bulunduğu gizlice çekilmiş görüntülerin de yayımlandığı tespit edilmiş, İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 04.03.2020 tarihli 2020/1183 D.iş nolu kararı ile suça konu haberin yer aldığı https://odatv.com/sessiz-sedasiz-ve-torensiz-defnedilen-libya-sehidi-mit-mensubunun-cenaze- goruntulerine-odatv-ulasti-03032009.htmlurl adresine erişimin engellenmesi kararı alınmıştır.

Yazı içeriğinde yer alan görüntüler incelendiğinde;

Şehit MİT mensubunun isim ve soy isminin baş harfleri ile doğum ve vefat tarihinin yer aldığı fotoğrafının, şehit MİT mensubunun özel hayatında çekildiği anlaşılan fotoğrafın, cenaze törenine katılan diğer MiT mensuplarını da deşifre edecek şekilde cenazenin camiden çıkarıldığı esnada çekilen fotoğrafın, gönderilen çelenge ait fotoğrafın ve şehidin defnedildiği şehitliğe ait üç adet fotoğrafın yayımlandığı tespit edilmiştir.

Şehit MİT mensubunun cenaze törenine ait fotoğraflara bakıldığında, belirli bir mesafeden cenaze töreninin izlenerek gizlice kayda alındığı anlaşılmaktadır. Söz konusu fotoğraflarda cenazeye katılan diğer MIT mensupları da açıkça deşifre edilmiş, fotoğrafları da yayınlanmak suretiyle MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgileri açıklanmıştır.

Bununla birlikte, haber içeriğinde toplam 7 adet fotoğraf yayımlanmasına rağmen cenaze törenine ait 2 görüntünün üzerine “ODATV.COM” ibaresinin eklendiği görülmektedir. Bu da söz konusu görüntülerin yalnızca Oda Tv isimli internet sitesi tarafından temin edilerek yayımlandığını, başka bir yerde yayımlanması durumunda ilk yayımlayıcı olan Oda Tv isimli internet sitesinden alındığının belli olmasını vurgulamak amacıyla yapıldığını göstermektedir.

Yapılan tespitlerden de görüleceği üzere haber içeriğinde yayımlanan 7 fotoğraftan, MİT Başkanlığı’nın 04.03.2020 tarihli suç duyurusunda da belirtildiği üzere diğer MİT mensuplarının da deşifre edildiği cenaze törenine ait 2 fotoğraf ile merhumun defnedildiği şehitlikte çekilen 3 foroğrafın özel olarak temin edilerek ilk defa Oda Tv isimli internet sitesi tarafından yayımlandığı anlaşılmıştır.

Cenaze töreninde gizlice çekildiği tespit edilen fotoğraflardaki diğer MİT

mensuplarının görüntülerinin, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama, yayımlama, yayma ve MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etme kastıyla yayınlandığı açıktır.

Bununla birlikte;

Oda Tv isimli internet sitesinde yer alan suça konu yazıda MİT mensubunun görev süresi, görev yeri, yaşı, memleketi ve ailesine ilişkin bilgilerin de yer aldığı, bu şekilde merhumun Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nda görev yaptığı süre içerisinde birlikte çalıştığı kişilerin faaliyetlerinin deşifre olmasına, böylelikle hem şehidin ailesinin can güvenliğinin tehlikeye düşmesine hem de şehitle birlikte aynı faaliyetlerde görev alan diğer MİT mensuplarının da muhatapları tarafından deşifre edilerek bu kişilerin de aileleriyle birlikte can güvenliklerinin tehlikeye sokulmasına sebebiyet verileceği ortadadır.

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın, cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği görüntüleri şüpheli Eren EKINCİ’den temin ettiği tespit edilmiştir. Akhisar Belediyesi basın biriminde sözleşmeli memur olarak çalışan şüpheli Eren EKİNCİ’nin Akhisar Belediye Başkanı ile birlikte MİT mensubunun cenaze törenine katıldığı, törende merhumla birlikte cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları çektiği tespit edilmiştir.

MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberin yayınlanmasından bir gün önce 2 Mart 2020 tarihinde söz konusu fotoğrafları temin etmek maksadıyla törenin gerçekleştirildiği Akhisar İlçesi’ne giden şüpheli Hülya KILINÇ’ın, fotoğrafları çeken şüpheli Eren EKİNCİ’yi saat 14:13’te arayarak 51 saniye görüştüğü, aynı gün saat 19:27’de tekrar arayarak 693 saniye (11 dakika 33 saniye) görüştüğü, şüpheli Eren EKİNCİ’den cenaze törenine ilişkin bilgileri aldığı ve şüpheli Eren EKİNCİ’nin törende çektiği merhumla birlikte cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları whatsapp isimli haberleşme programı üzerinden şüpheli Hülya KILINÇ’a gönderdiği, bu görüntülerin 3 Mart 2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayınlandığı, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamnında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklandığı, yayımlandığı, yayıldığı ve MİT mensuplarının ifşa edildiği anlaşılmıştır.

03.03.2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayımlanan ve cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının da deşifre edildiği soruşturmaya konu haberin şüpheli Hülya KILINÇ tarafından hazırlandığı, haberde yayınlanan ve cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafların şüpheli Eren EKİNCİ tarafından çekilerek şüpheli Hülya KILINÇ’a gönderildiği, Oda Tv isimli internet sitesinin genel yayın yönetmeninin şüpheli Barış PEHLİVAN olduğu, haberin şüpheli Barış PEHLİVAN’ın bilgisi ve talimatı doğrultusunda yayınlandığı, internet sitesinin sorumlu haber müdürünün ise şüpheli Barış TERKOĞLU olduğu tespit edilmiştir.

Oda Tv internet sitesi sorumlu haber müdürü şüpheli Barış TERKOĞLU’nun Cumhuriyet Başsavcılığımızca 04.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde özetle;

“Sitenin 24 saat aktif olması sebebiyle 7/24 esasıyla girilen her haberi kontrol etme şansının olmadığını, yasa gereği yayımlanan haberlerden sorumlu olduğunu bildiğini, ancak haberin kim tarafından onaylanarak yayına verildiğine dair cevap vermek istemediğini” beyan ettiği,

Oda Tv internet sitesi genel yayın yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN’ın Cumhuriyet Başsavcılığımızca 06.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde özetle;

“Genel yayın yönetmeni olduğu sitede yer alan haberin yayımlanması talimatının kendisi tarafından verildiğini, haber içeriğinde talimatı doğrultusunda düzenlemeler yapıldığını ve bu nedenle de bahsi geçen haber yönünden içerik sağlayıcı konumunda kendisinin olduğunu” beyan ettiği,

MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberi hazırlayan şüpheli Hülya KILINÇ’ın Cumhuriyet Başsavcılığımızca 04.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde özetle;

“Bahsi geçen haberi kendisinin hazırladığını, haberle ilgili olarak şüpheli Barış PEHLİVAN ile irtibat kurduğunu, bu haberin yayımlanması ile ilgili olarak haber içeriğini şüpheli Barış PEHLİVAN'a ilettiğini ve onun da haberi yayınladığını ”beyan ettiği,

Cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları çeken ve şüpheli Hülya KILINÇ’a gönderen şüpheli Eren EKİNCİ’nin Cumhuriyet Başsavcılığımızca

21.04.2020    tarihinde alınan ifadesinde özetle;

“Akhisar Belediyesi basın biriminde çalıştığını, cenaze törenine belediye başkanıyla birlikte katıldığını, törende görevi gereği fotoğraflar çektiğini, fakat şehidin ailesinin konunun hassasolduğunu beyan etmesi üzerine başka fotoğraf çekmeyerek

yayınlamadığını, cenazeden yaklaşık 10 gün sonra şüpheli Hülya KILINÇ’ın kendisini arayarak şehit cenazesine ilişkin elinde fotoğraf olup olmadığını sorduğunu, bunun üzerine Hülya KILINÇ’a whatsapp üzerinden 2 fotoğraf gönderdiğini, gönderdiği fotoğraflardan tabut taşınırken çekilen fotoğrafın haberde yayınlandığını, diğerinin yayınlanmadığını, şehidin MİT mensubu olduğunu bilmediğini, Hülya KILINÇ’ın da kendisine şehidin     MİT mensubu olduğunu söylemediğini,                                                                         bilseydi fotoğrafları

göndermeyeğini”beyan ettiği anlaşılmıştır.

MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberin hazırlanması sürecine ilişkin şüpheli Hülya KILINÇ’ın kullandığı 542 536 2... numaralı GSM hattına ait HTS kayıtlarının incelemesinde;

Şüphelinin 29 Şubat 2020 tarihinde şehidin cenaze töreninin yapıldığı mahallenin muhtarı Cemali MERTER ile irtibat kurmaya başladığı, bu irtibattan iki gün sonra da 2 Mart 2020 günü sabah 09:25’te Cemali MERTER arayarak cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiği, saat 10:06 - 14:18 arasında cenaze töreninin yapıldığı Manisa İli Akhisar İlçesi’nde bulunduğu, bu süreçte şehitliğe de giderek şehidin naaşının defnedildiği mezarın fotoğraflarını çektiği, şüpheli Hülya KILINÇ’ın Akhisar’da bulunduğu süre içerisinde yalnızca Akhisar Belediyesi basın biriminde çalışan şüpheli Eren EKİNCİ ile irtibat kurduğu, şüpheli Eren EKİNCİ’den cenaze törenine ilişkin bilgi aldığı ve cenazede çektiği fotoğrafları istediği, şüpheli Eren EKİNCİ’nin cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları whatsapp isimli haberleşme programından gönderdiği, aynı gün şüpheli Hülya KILINÇ’ın topladığı bilgileri Oda Tv genel yayın yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN’a göndererek merhumla birlikte cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının da deşifre edildiği soruşturmaya konu haberi 3 Mart 2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayımlattığı tespit edilmiştir.

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın haberi hazırlama sürecinde irtibat kurduğu mahalle muhtarı Cemali MERTER’in Cumhuriyet Başsavcılığımızca 16.04.2020 tarihinde tanık sıfatıyla alınan ifadesinde;

“Ben hangi konuda ifade vereceğimi anladım. Manisa ili Akhisar ilçesinde 6 yıldan beridir bir mahallede muhtarlık yapmaktayım. Şehit olan şahsı çocukluğundan beri tanırım ve ayrıca uzaktan akrabam olmaktadır. Şehit olan şahsı ben Türk Silahlı Kuvvetleri’nde elektrik teknisyeni olarak biliyordum. Zira kendisi Endüstri Meslek Lisesi mezunudur. Ben şehit olduğu haberini deprem dolayısıyla çadırda kalırken muhtar olmam nedeniyle vatandaşlardan öğrendim. Sonrasında da derhal cenaze evine gittim başsağlığı diledim ve 19 Şubat tarihinde mahallede şehit olduğuna dair paylaşım yaptım. Ben kendisinin MİT mensubu olduğunu kesinlikle bilmiyordum. Zaten yukarıda da söylediğim gibi kendisinin Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olduğunu bildiğim için paylaşımımda da MİT mensubu olduğuna yönelik bir ibare kullanmadım. Paylaşım yaptığın gün de cenaze işlemleri yapılarak şehidimizi defnettik.

Hülya Kılınç'la daha önce herhangi bir tanışıklığım bulunmamaktadır. Kendisi muhtemelen benim numaramı muhtar olmamdan kaynaklı olarak bulmuştur.Cenazeden 1 hafta 10 gün sonra beni arayarak kendisini Manisa'da yerel gazeteci olarak tanıttı ve bana sizin orada bir şehit varmış diyerek bu basına yansımadı sizin bir bilginiz var mı dedi. Ben de kendisine doğrudur şehidimiz var ancak ailesi çok üzgün ve kötü durumda kimseyle konuşacak durumda değiller ve herhangi bir bilgi alamazsın boşuna gelme dedim. Görüşme bu şekilde sonlandı. Daha sonra 2-3 gün sonra beni tekrar aradı ve kendisinin otobüste olduğunu ve mahalleye geleceğini ve benimle görüşmek istediğini söyleyerek yardımcı olmamı istedi. Bende kendisine yardımcı olamayacağımı işletmiş olduğum kıraathanede çalıştığımı söyledim. Sonrasında Hülya Kılınç direkt olarak işletmiş olduğum kıraathaneye geldi. Ben yine burada kendisine kıraathanede çalıştığımdan dolayı yardımcı olamayacağımı söyledim. Sonrasında kıraathaneden ayrıldı. 1-1,30 saat sonra tekrar kıraathaneye geldi. Bana şehit olan kişinin MİT mensubu olduğunu öğrendiğini ve bana bu konuda bildiklerimi veya ekleyeceğim herhangi bir şey olup olmadığını sordu. Ben de kendisine şahsın uzaktan akrabam olduğunu ve yıllardır Türk Silahlı Kuvvetleri’nde teknisyen olarak çalıştığını bildiğimi, MİT ile herhangi bir alakası olup olmadığını bilmediğimi söyledim, bunun üzerine bana cenazeye kimlerin geldiğini, Milletvekili, kaymakam, belediye başkanının cenazede olup olmadığını sordu. Ben de kendisine sadece Akhisar Belediye Başkanı ile Akhisar Milletvekili Ahmet Vehbi BAKIRLIOĞLU’nu gördüğümü söyledim. Başka da herhangi birinin geldiyse de görmediğimi söyledim. Ayrıca bana hiç cenazeye gönderilen çelenk olup olmadığını da sordu. Ben de kendisine 1 tane siyah çelengin olduğunu ve üzerinde grup, kurul veya teşkilat başkanı şeklinde bir şey yazdığını ama tam olarak üzerinde ne yazdığını hatırlamadığımı söyledim. Sonrasında benden cenazeye ilişkin fotoğraf istedi. Ben de kendisine bizim cenazemiz varken fotoğraf çekecek durumda değildik zira çok üzgündük bende hiç bir fotoğraf yok dedim. Bunun üzerine başka birileri çekmiş olabilir mi, bildiğim kimse olup olmadığını sordu ben de herhangi bir kimseyi bilmediğimi söyledim. Dolayısıyla haberde yer alan fotoğrafları nasıl temin ettiğini bilmiyorum.”şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın sık irtibatlı olduğu Murat ÇORLU Cumhuriyet Başsavcılığımızca 16.04.2020 tarihinde tanık sıfatıyla alınan ifadesinde;

“Ben 1970 yılından 2006'ya kadar gazetecilik mesleği ile uğraştım son olarak ulusal basında Dünya Gazetesinde istihbarat haber müdür olarak çalışırken emekli oldum. Sonrasında da Manisa ilinde haber236 haber portalı üzerinden internet gazeteciliğine devam etmekteyim.

Hülya Kılınç ile tam tarihini hatırlamamakla birlikte 2004-2005 yıllarından beri tanışırım, zira ben İstanbul'da Dünya Gazetesinde istihbarat haber müdürü iken kendisi de gazetemizin Manisa'daki muhabirliğini yapıyordu. Kendisiyle uzun yıllar görüşmedim sonrasında 2017 yılında İzmir'e yerleştikten sonra internet haber portalı kurmuş olmamdan dolayı Manisa'da yine Hülya Kılınç ile irtibatımız oldu. Daha doğrusu beni ziyarete geldi. Yukarıda tarafıma okumuş olduğunuz görüşmelerin tamamı benden iş talebinde bulunmasından kaynaklı yapılan görüşmelerdir. Zira yukarıda da belirtmiş olduğum gibi haber236 haber portalını kurmuş olduğumdan dolayı çalışacak kişilere ihtiyacım vardı. Yapılan görüşmelerde buna ilişkindir. Hülya Kılınç'ın Odatv isimli sitede imzasıyla yayımlanan habere ilişkin önceden herhangi bir bilgim bulunmamaktadır. Bu konuda da bana herhangi bir bilgi paylaşımında bulunulmadı. Ben de herkes gibi bu konuyu sonrasında medyadan öğrendim. Hülya Kılınç'ın yapmış olduğu habere ilişkin hiçbir bilgim bulunmamaktadır. Dolayısıyla haber içeriğinde bilgileri, fotoğrafları kimlerden temin ettiği konusunda herhangi bir bilgim bulunmamaktadır.”şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Hülya KILINÇ Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan 04.03.2020 tarihli ifadesinde, “cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiğinde şehidin MİT mensubu olduğunu bilmediğini, bunu birkaç gün sonra medyadan öğrendiğini” beyan ettiği anlaşılmış ise de, şüphelinin mahalleye gittiğinde görüştüğü muhtar Cemali MERTER Cumhuriyet Başsavcılığımızca tanık sıfatıyla alınan ifadesinde “Hülya KILINÇ’ın mahalleye gelip kendisiyle görüştüğünde şehidin MİT mensubu olduğunu söylediğini, cenazeye herhangi bir çelenk gelip gelmediğini ve cenazede çekilmiş fotoğraf olup olmadığını sorduğunu” ifade etmiştir.

Bununla birlikte şüpheli Hülya KILINÇ’ın kullandığı GSM hattının baz bilgilerinin yapılan incelemelerinde, şüphelinin haberin yapılmasından 1 gün önce yani 2 Mart 2020 tarihinde cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiği ve o gün içerisinde MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haber metnini hazırlayarak şüpheli Barış PEHLİVAN’a gönderdiği, şüpheli Barış PEHLİVAN’ın da bir gün sonra yani 3 Mart 2020 tarihinde haberi Oda Tv internet sitesinde yayımladığı tespit edilmiştir.

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın “şehidin cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiğinde şehidin Mit mensubu olduğunu bilmediği, bunu birkaç gün sonra medyadan öğrendiği” beyanının gerçeği yansıtmadığı, şüphelinin şehidin MİT mensubu olduğunu bilerek merhum dışında cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberi yaptığı ve cenaze töreninin yapıldığı mahalleden ısrarla cenaze anına ait fotoğraf temin etmeye çalıştığı açıktır. Nitekim, Oda Tv internet sitesinde yayımlanan ve diğer MİT mensuplarının ifşa edildiği cenaze anına ait 2 fotoğrafın üzerinde de söz konusu görüntülerin yalnızca ve ilk defa Oda Tv isimli internet sitesi tarafından temin edilerek yayımlandığını belirtmek maksadıyla “ODATV.COM” ibaresine yer verildiği, haberin başlığının da "Sessiz Sedasız Ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi Mit Mensubunun Cenaze Görüntülerine Oda Tv Ulaştı, Siyah Çelenkte Bakın Ne Yazıyor"şeklinde olduğu tespit edilmiştir.

Soruşturma aşamasında alınan ifadelerinde şüphelilerin soruşturmaya konu haberin zaten ifşa olmuş bir bilginin haberleştirilmesinden öteye gitmediği yönünde benzer savunma yapmışlar ise de;

Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak maksadıyla MİT mensuplarının deşifre edildiği suça konu paylaşımlarda ve aynı amaçla yayımlanan haberlerde yer alan bilgiler ve fotoğraflar daha önceden ifşa olmuş bilgiler değildir. Şehitlerin MİT mensubu olduklarının ilk olarak şüpheli Murat AĞIREL tarafından sosyal medyada ifşa edildiği ve söz konusu paylaşımda “case officer” vurgusunun yapılarak MİT mensuplarının Libya Ülkesi’nde yürüttükleri görevlerine ilişkin yabancı istihbarat birimlerince de anlaşılacak şekilde deşifre edildiği,

MİT mensubu O*** A***’nın Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’ndaki görev ve pozisyonuyla ilgili bilgilerin de ilk defa firari şüpheli Erk ACARER tarafından “Mesela O*** a*** (şehidin ismi şüpheli tarafından açık bir şekilde yazılmıştır). Kim midir? MİT Daire Başkan Yardımcısı...” şeklindeki tweetle sosyal medya üzerinden deşifre edildiği,

Şehitlerin MİT mensubu olduklarına, kimlik bilgilerine, fotoğraflarına ve görevlerine ilişkin bilgilerin ilk olarak şüpheliler Aydın KESER ve Mehmet Ferhat ÇELİK’in sorumlu yazı işleri müdürü ve genel yayın yönetmeni olduğu Yeni Yaşam isimli gazete ve aynı gazetenin internet sitesi üzerinden yayınlandığı, MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklandığı, yayıldığı ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanları ile birlikte ifşa edildiği,

03.03.2020    tarihinde Oda Tv’de yayımlanan MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberde de, şehit MİT mensubunun cenaze töreninden gizlice çekilen görüntüler elde edilerek ilk defa “ODATV.COM” baskısıyla yayımlanmış, MİT mensubu şehidin kimlik bilgileri, ailevi bilgileri ve MİT Başkanlığı’ndaki görevine ilişkin bilgilerle birlikte cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının görüntülerine yer verildiği tespit edilmiştir.

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın 04.03.2020 tarih ve 547-116518983 sayılı suç duyurusu yazısında da “mezkur haberde paylaşılan cenaze görüntülerinde merhum dışında başka MİT personelinin de fotoğraflarına yer verilerek deşifrelerine yol açıldığı” belirtilmiştir.

Şüphelilerin eylemleri zaten ifşa olmuş bilgilerin tekrar paylaşılmasından ibaret sıradan bir eylem olmayıp, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın faaliyetlerinin ve MİT mensuplarının bir plan dahilinde koordineli şekilde deşifre edilmesi, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklanması, yayınlanması, yayılması ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa edilerek MİT mensuplarının hem kişisel hem de ailelerinin can güvenliklerinin tehlikeye atılması eylemidir.

Bununla birlikte;

2937 Sayılı Yasanın 27/3 maddesinde, birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki bilgi ve belgelerin yayımlanması, yayılması veya açıklanmasının suç olarak düzenlendiği, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın görev ve yetkilerinden doğan faaliyetlerine ve bu faaliyetler kapsamında görev alan personellerine ilişkin bilgilerin yayımlanması, yayılması veya açıklanmasının birinci ve ikinci fıkrada belirtilen hükümlerden farklı bir suç olarak tanımlandığı görülmektedir. Nitekim 17.04.2014 tarihli ve 6532 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna yönelik açılan iptal davasına karşı Anayasa Mahkemesinin 30.12.2015 Tarih 2014/122 E. 2015/123 K. Sayılı ve Resmi Gazetenin 29640 sayısında 01.03.2016 tarihinde yayımlanan karar içeriğinde de; "Aynı maddenin dava konusu üçüncü fıkrasında ise denilmek suretiyle bu husus ayrıca bir başlık altında incelenmiş olup ifşa edilmiş olsa dahi Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının görev ve yetkilerinden doğan faaliyetlerine ve bu faaliyetler kapsamında görev alan personellerine ilişkin bilgilerin yayımlanması, yayılması veya açıklanmasının ayrıca bir suç olarak düzenlenmesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına karar verilmiştir.

2.    SUÇ DUYURUSU

İddianameye konu paylaşım ve haberlere ilişkin Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığımıza suç duyurusunda da bulunulmuştur.

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı'nın 04.03.2020 tarih ve 546-116518922 sayılı suç duyurusu yazısında;

“1. ‘@muratagirel’ ve ‘@eacarer’ isimli Twitter hesaplarından yapılan paylaşımlarda ve ‘Yeni Yaşam’ isimli gazetenin hem basılı nüshasında, hem de internet sitesi olan www.yenitasamgazetesi1.comsitesinde yayımlanan haberlerde merhum MİT personelini, kimlik bilgilerini ve fotoğraflarını paylaşılmak suretiyle ifşa eden ve MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususlar ile devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklayan ifadelere verilmiş olup bahse konu Twitter paylaşımları ve haberlere ilişkin birer örnek ilişikte sunulmaktadır.

2.  Bahse konu Twitter paylaşımları ve haberlerde yer alan açıklamaların ifade özgürlüğü ile hiçbir ilgisinin bulunmadığı, yazılma amacının merhum MİT personelini ve MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususları ifşa etmek ile devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak olduğu açıktır.

3.  5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ‘Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama’ başlıklı 329 uncu maddesi;

‘(1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(2)  Fiil, savaş zamanı işlenmiş veya devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askeri hareketlerini tehlikeye koymuşsa, faile on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(3)  Fiil, failin taksiri sonucu meydana gelmiş ise birinci fıkrada yazılı olan halde, faile altı aydan iki yıla, ikinci fıkrada yazılı hallerden birinin varlığı halinde ise üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.’

4.  2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun ‘Cezai hükümler’ başlıklı 27nci maddesi;

‘Milli İstihbarat Teşkilatının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alan, temin eden, çalan, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan ve bunları yok eden kişiye dört yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev vefaaliyetlerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlara üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir.

Birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki bilgi ve belgelerin; radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması halinde; 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununun 11 inci maddesi ile 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 4 üncü ve 6 ncı maddeleri hükümlerine göre sorumlulukları belirlenenler ile bunları yayanlar hakkında üç yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası verilir.

Bu kanun kapsamındaki görev ve yetkilerin kullanılmasını engelleyenlere üç yıldan beş yıla kadar, ihmal veya suistimal suretiyle önleyenlerle yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.

Söz konusu fiillerin MİT mensuplarınca işlenmesi halinde verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.

...’ şeklinde düzenlenmiştir. Devletin gizli kalması gereken bilgilerinin, MİT personelinin ve MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususların ifşasına yol açan ifadeler, 5237 sayılı TCK’nın 329 uncu maddesinde ve 2937 sayılı Kanunun 27 nci maddesinde düzenlenen ‘Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama’ ve ‘MİT

Personelini İfşa’ suçlarını oluşturmaktadır.

5.       Yapılan araştırma neticesinde, ‘@muratagirel’ isimli Twitter hesabının kullanıcısının ‘YENİÇAĞ Gazetesi’ yazarı ‘Murat AĞIREL’, ‘@eacarer£ isimli Twitter hesabının kullanıcısının ise ‘BirGün Gazetesi’ yazarlarından ‘ErkACARER’ isimli şahıslar olabileceği, ayrıca Yeni Yaşam Gazetesi’nin Haber Merkezi Sorumlusunun Semiha ALANKUŞ, Genel Yayın Yönetmeninin Mehmet Ferhat ÇELİK ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürünün Aydın KESER isimli şahıslar olabileceği değerlendirilmektedir.

SONUÇ ve İSTEM : Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; MİT personelini ve MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususları ile Devletin gizli kalması gereken bilgilerini ifşa kastı ifadeleri paylaşan ‘@muratagirel’ ve ‘@eacarer’ isimli Twitter hesaplarının kullanıcıları ve Yeni Yaşam Gazetesi sorumluları ile tespit edilecek diğer şahıslar hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak haklarında kamu davası açılmasına karar verilmesi hususunu arz ve talep ederim.”

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı'nın 04.03.2020 tarih ve 547-116518983 sayılı diğer suç duyurusu yazısında;

1. www.odatv.comisimli internet haber sitesinde yayınlanan ve Hülya KILINÇ tarafından kaleme alınan ‘Sessiz, sedasız ve törensiz defnedilen Libnya şehidi MİT mensubunun cenaze görüntülerine Odatv ulaştı ’ başlıklı haberde, merhum MİT personelini, kimlik bilgilerini ve fotoğraflarını paylaşılmak suretiyle ifşa eden ve MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususlar ile devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklayan ifadelere yer verilmiştir. Diğer taraftan, mezkur haberde paylaşılan cenaze görüntülerinde merhum dışında başka MİT personelinin de fotoğraflarına yer verilerek deşifrelerine yol açıldığı görülmektedir.

2.    Söz konusu haber metninde;

-    ‘Geçen ay Libya’da şehit düşen Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu S. C. (27), memleketi Manisa’nın Akhisar ilçesinde sessiz sedasız defnedildi.’

-    ‘Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu henüz 27yaşındaki Şehit S.C.’nin naaşı, 19 Şubat tarihinde memleketi Manisa’nın Akhisar ilçesinde sıkı güvenlik önlemleri altında sessiz sedasız ve törensiz mezarlığa defnedildi. Akhisar ilçe Kaymakamı Sabit Kaya, siyasi partilerin ilçe başkanları ve vatandaşların katıldığı cenazede, ‘Teşkilat Başkanı’ yazılı sadece tek bir siyah çelengin bulunması dikkat çekti.’

-    ‘Hademelikyapan baba ve ev hanımı annenin çocuğu olan S.C., üniversite öğrenimi ve askerlik görevinin ardından şehit olana kadar MİT’te 4 yıl görev yaptı. Acılı aile, görevi başında şehit olan oğulları ile ilgili açıklama yapmak istemezken, günler geçmesine rağmen şehidin mezarında ismi yazılmadı’

şeklinde ifadelere yer verilmiştir.

3.Bahse konu haber metninde yer alan hususların ifade özgürlüğü ile hiçbir ilgisinin bulunmadığı, yazılma amacının merhum MİT personelini ve MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususları ifşa etmek ile devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak olduğu açıktır.

4.5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ‘Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama’ başlıklı 329 uncu maddesi;

‘(1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(2)  Fiil, savaş zamanı işlenmiş veya devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askeri hareketlerini tehlikeye koymuşsa, faile on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(3)  Fiil, failin taksiri sonucu meydana gelmiş ise birinci fıkrada yazılı olan halde, faile altı aydan iki yıla, ikinci fıkrada yazılı hallerden birinin varlığı halinde ise üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.’

5. 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun ‘Cezai hükümler’ başlıklı 27nci maddesi;

‘Milli İstihbarat Teşkilatının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alan, temin eden, çalan, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan ve bunları yok eden kişiye dört yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev vefaaliyetlerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlara üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir.

Birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki bilgi ve belgelerin; radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması halinde; 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununun 11 inci maddesi ile 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 4 üncü ve 6 ncı maddeleri hükümlerine göre sorumlulukları belirlenenler ile bunları yayanlar hakkında üç yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası verilir.

Bu kanun kapsamındaki görev vew yetkilerin kullanılmasını engelleyenlere üç yıldan beş yıla kadar, ihmal veya suistimal suretiyle önleyenlerle yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.

Söz konusu fiillerin MİT mensuplarınca işlenmesi halinde verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.

...’ şeklinde düzenlenmiştir. Devletin gizli kalması gereken bilgilerinin, MİT personelinin ve MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususların ifşasına yol açan ifadeler, 5237 sayılı TCK’nın 329 uncu maddesinde ve 2937 sayılı Kanunun 27 nci maddesinde düzenlenen ‘Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama’ ve ‘MİT Personelini İfşa’ suçlarını oluşturmaktadır.

SONUÇ ve İSTEM : Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; MİT personelini ve MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususları ile Devletin gizli kalması gereken bilgilerini ifşa kastı taşıyan mezkur haberi kaleme alan www.odatv.comisimli internet haber sitesi yazarlarından Hülya KILINÇ ile tespit edilecek diğer şahıslar hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak haklarında kamu davası açılmasına karar verilmesi ve mezkur habere ilgili mevzuat çerçevesinde yayın yasağı getirilmesi hususlarını arz ve talep ederim.” şeklindeki iki farklı dilekçe ile sorumlulular hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur.

3. SORUŞTURMAYA BAŞLANILDIKTAN SONRA YÜRÜTÜLEN DEZENFORMASYON FAALİYETLERİ

MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklayan, yayınlayan, yayan ve MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa eden şüphelilere yönelik soruşturma başlatılmasının ardından, soruşturmayı itibarsızlaştırmak amacıyla bir çok dezenformasyon faaliyeti gerçekleştirilmiştir.

Bu kapsamda;

Şüpheli Barış PEHLİVAN’ın tutuklu olarak bulunduğu Silivri Cezaevi’nde 06.03.2020 tarihinde darp edildiğine ilişkin 07.03.2020 tarihinde gerçek dışı haberler yapılmıştır. Haberler üzerine Silivri ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından gerekli araştırma ve idari soruşturmalar yapılmış, tüm kamera kayıtları incelenmiş ve haberlerin gerçek dışı olduğu anlaşılarak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 07.03.2020 tarihinde konuyla ilgili basın açıklaması yapılmıştır.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 07.03.2020 ve Cumhuriyet Başsavcılığımızın

09.03.2020    tarihli basın açıklamaları sonrasında Barış PEHLİVAN vekilinin 09.03.2020 tarihli dilekçesi ile “müvekkilinin cezaevinde darp edildiğine” dair şikayeti üzerine Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma sonucu “müştekinin darp edildiğine ilişkin soyut iddiadan başka herhangi bir delil bulunmadığı gibi adli hekim raporları, kamera görüntüleri ve tanık beyanlarına göre müştekinin darp edilmediğinin sabit olduğu” gerekçesiyle 23.03.2020 tarih ve 2020/2160 karar numaralı Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verildiği anlaşılmıştır.

Yine aynı şekilde, şüpheli Murat AĞIREL’in 08.03.2020 tarihinde tutuklanması talebiyle sevk edildiği İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’nce serbest bırakıldığı şeklinde bir kısım yayın organlarında “Murat AĞIREL hakkında birbirinden farklı iki karar” başlığı altında yalan haberler yayınlanmış ve sahte olarak düzenlenen sorgu tutanağı sosyal medyada dolaşıma sokulmuştur. Söz konusu sahte belgeyi düzenleyenler, kullananlar ve yayanlar hakkında sahtecilik suçundan ayrıca soruşturma başlatılmış, Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan 09.03.2020 tarihli basın açıklaması ile bu hususlar kamuoyuyla paylaşılmıştır.

4.    HUKUKİ DEĞERLENDİRME

4.1.           2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı

Kanunu’nun 27’inci Maddesi

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğüne, anayasal düzenine, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan gelecek mevcut ve muhtemel tehditler hakkında bilgi toplamak, önlem almak ve gerekli durumlarda ilgili makamları uyarmakla görevlidir.

17/04/2014 tarihli 6532 sayılı Kanun ile değişik 2937 sayılı Kanunu'nun Cezai Hükümler başlıklı 27. maddesinde;

"Millî İstihbarat Teşkilatının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alan, temin eden, çalan, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan ve bunları yok eden kişiye dört yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlara üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir.

Birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki bilgi ve belgelerin; radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması hâlinde; 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununun 11 inci maddesi ile 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 4 üncü ve 6 ncı maddeleri hükümlerine göre sorumlulukları belirlenenler ile bunları yayanlar hakkında üç yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası verilir." hükmü bulunmaktadır.

Bu madde hükmünü ihtiva eden 17.04.2014 tarihli ve 6532 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna yönelik Anayasaya aykırılık iddiasıyla açılan iptal davasında Anayasa Mahkemesi, 30.12.2015 Tarih 2014/122 E. 2015/123 K. Sayılı kararında da detaylıca belirtildiği üzere;

Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...” ve “Basın hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında, “Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.” denilmek suretiyle temel hak ve hürriyetler arasında yer alan “ifade hürriyeti” ve “basın hürriyeti” güvence altına alınmıştır. Anılan maddelerin sırasıyla ikinci ve dördüncü fıkralarında ise bu hürriyetlerin millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabileceği, 28. maddenin beşinci fıkrasında ise devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da ayaklanma veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı yazanların veya bastıranların veya aynı amaçla basanların, başkasına verenlerin, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu tutulabileceği belirtilerek bu hürriyetlerin mutlak olmadığı ve anılan nedenlere dayalı olarak sınırlandırılabileceği kabul edilmiştir.

Ancak anılan hak ve hürriyetlerin sınırlandırılabilmesi için yukarıda belirtilen nedenlerin varlığı yeterli olmayıp temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması rejimini belirleyen Anayasa’nın 13. maddesine de uyulması gerekmektedir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca, ifade ve basın hürriyeti ile bilgi edinme hakkı yalnızca kanunla ve demokratik bir toplumda gerekli olduğu ölçüde sınırlanabilir.

Ayrıca getirilen bu sınırlamalar, hakkın özüne dokunamayacağı gibi Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

Dava konusu kurallarla MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında elde ettiği veya hazırladığı ve doğası itibariyle gizli olan, bu nedenle de sadece yetkili kişilerle paylaşılabilen bilgi ve belgelerin elde edilmesi veya temin edilmesi ile bunların ve/veya MİT mensuplarının ve/veya ailelerinin kimliklerinin her türlü medya veya kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması suç olarak düzenlenerek ifade ve basın hürriyetleri ile bilgi edinme hakkına bir sınırlama getirilmektedir. Fakat bu sınırlama, millî güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturabilmek ve karşı istihbarat faaliyetlerinde bulunabilmek amacıyla elde edilen, bu yönüyle millî güvenliğin korunmasına ilişkin devlet sırlarını ve kişilerin özel hayatına ilişkin hususları da içeren bilgi ve belgelerin gizliliği ile görevlerini yerine getirebilmelerinin zorunlu gereği olarak kimliklerini gizleyerek çalışan MİT mensuplarının görev, şahıs ve aile güvenliklerinin sağlanmasına yönelik bir düzenlemedir. Dolayısıyla anılan sınırlama millî güvenlik, kamu düzeni ve kamu güvenliğinin tesis edilmesi ve korunması amaçlarıyla getirilmekte olup demokratik toplum düzeni bakımından alınması gereken tedbirler kapsamında kalmaktadır.

Bu şekilde, demokratik toplum düzeni bakımından alınması gerekli tedbirler kapsamında anılan hak ve hürriyetlere sınırlama getirilirken kurallarda bunun sadece MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında elde ettiği ve doğası itibariyle gizli olan ve bu nedenle sadece yetkili kişilerle paylaşılabilen bilgi ve belgeler ile MİT mensuplarının veya ailelerinin kimlikleriyle sınırlandırılmış olması, hem anılan hakların kullanımını ciddi surette güçleştirip amacına ulaşmasına engel olarak hakların özünün zedelenmesini önlemekte, hem de sınırlama aracının sınırlama amacına uygun ve orantılı şekilde kullanılmasını temin ederek anılan haklar ile millî güvenliğin, kamu düzeninin, kamu güvenliğinin ve kişilerin özel hayatına ilişkin bilgilerin korunması arasındaki makul dengenin kurulmasını sağlamaktadır.

4.1.1.    Suçla Korunan Hukuksal Yarar

17/04/2014 tarihli 6532 sayılı Kanun ile değişik 2937 sayılı Kanunu'nun Cezai Hükümler başlıklı 27. Maddesinde korunan hukuki değer, millî güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturabilmek ve karşı istihbarat faaliyetlerinde bulunabilmek amacıyla elde edilen, bu yönüyle millî güvenliğin korunmasına ilişkin devlet sırlarının ve kişilerin özel hayatına ilişkin hususları da içeren bilgi ve belgelerin gizliliği ile görevlerini yerine getirebilmelerinin zorunlu gereği olarak kimliklerini gizleyerek çalışan MİT mensuplarının görev, şahıs ve aile güvenliklerinin sağlanmasına yönelik bir düzenlemedir. MİT mensuplarının ve ailelerinin kimliklerinin ifşa edilmesinin, yayımlanmasının, yayılmasının veya açıklanmasının suç olarak öngörülme nedeninin, bu kişilere ve ailelerine kendileriyle aynı durumda bulunan kişilere nazaran özel bir imtiyaz ve ayrıcalık tanımak değil, yürüttükleri görevler nedeniyle kimliklerinin ifşa olmasının, yayımlanmasının, yayılmasının veya açıklanmasının MİT mensuplarının görevlerini yerine getirme imkânını ortadan kaldırması ve kendileri ile birlikte ailelerinin güvenliklerini tehdit altına sokmasıdır.

Anayasa’nın 10. maddesinde kanun önünde eşitlik ilkesine yer verilmiştir. Buna göre, eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.

Dolayısıyla ilgili maddede belirtilen kişilerin özel durumundan kaynaklanan nedenlere dayalı olarak diğer kişilere nazaran farklı bir kuralın düzenlenmesi söz konusu olup bunun eşitlik ilkesini zedeleyen bir yönü de bulunmamaktadır.

4.1.2.    Suçun Maddi Unsurları

İddianamemize konu 2937 Sayılı Yasanın 27/3 maddesinde; MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgelerle MİT mensuplarının veya ailelerinin kimliklerine ilişkin bilgi ve belgelerin radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması suç olarak düzenlenmektedir.

Yasada açıkça Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı görevlilerinin gerek kendilerinin gerekse aile yakınlarının korunmasının amaçlandığı, yapılan işin önemi ciddiyeti ve tehlikenin ağırlığı nedeniyle teşkilat personelinin kimliğinin deşifre edilmesinin, MİT görevlilerinin ve yakınlarının bilinmesi, tanınması, izlerinin sürülebilmesi veya bir şekilde bu kişilere ulaşılabilmesini sağlayacak eylem ve işlemlerin her şekilde yasaklandığı hüküm altına alınmıştır.

Yukarıda da belirtildiği üzere 2937 Sayılı Yasanın 27/3 maddesinde, birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki bilgi ve belgelerin yayımlanması, yayılması veya açıklanması suç olarak düzenlendiği, dolayısıyla bu bilgiler ifşa edilmiş olsa dahi Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının görev ve yetkilerinden doğan faaliyetlerine ve bu faaliyetler kapsamında görev alan personellerine ilişkin bilgilerin yayımlanması, yayılması veya açıklanmasının birinci ve ikinci fıkrada belirtilen hükümlerden ayrıca suç olarak tanımlandığı görülmektedir.

İddianameye konu eylemde şüphelilerin alınan ifadelerinde soruşturmaya konu haberin zaten ifşa olmuş bir bilginin haberleştirilmesinden öteye gitmediği yönünde benzer savunmalarda bulundukları anlaşılmış ise de;

MİT mensuplarının deşifre edildiği suça konu paylaşımlarda ve aynı amaçla yayımlanan haberlerde yer alan bilgiler ve fotoğraflar daha önceden ifşa olmuş bilgiler değildir. Şehitlerin MİT mensubu olduklarının ilk olarak şüpheli Murat AĞIREL tarafından sosyal medyada deşifre edildiği ve söz konusu paylaşımda “case officer” vurgusunun yapılarak MİT mensuplarının Libya Ülkesi’nde yürüttükleri görevlerine ilişkin yabancı istihbarat birimlerince de anlaşılacak şekilde deşifre edildiği tespit edilmiştir.

MİT mensubu O*** A***’nın Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’ndaki görev ve pozisyonuyla ilgili bilgilerin de ilk defa firari şüpheli Erk ACARER tarafından “Mesela O*** A*** (şehidin ismi şüpheli tarafından açık bir şekilde yazılmıştır). Kim midir? MİT Daire Başkan Yardımcısı...” şeklindeki tweetle sosyal medya üzerinden deşifre edildiği tespit edilmiştir.

Şehitlerin MİT mensubu olduklarına, kimlik bilgilerine, fotoğraflarına ve görevlerine ilişkin bilgilerin ilk olarak şüpheliler Aydın KESER ve Mehmet Ferhat ÇELİK’in sorumlu yazı işleri müdürü ve genel yayın yönetmeni olduğu Yeni Yaşam isimli gazete ve aynı gazetenin internet sitesi üzerinden yayınlandığı, MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklandığı, yayıldığı ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanları ile birlikte ifşa edildiği tespit edilmiştir.

03.03.2020    tarihinde Oda Tv’de yayımlanan MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberde de, şehit MİT mensubunun cenaze töreninden gizlice çekilen görüntüler elde edilerek ilk defa “ODATV.COM” baskısıyla yayımlanmış, MİT mensubu şehidin kimlik bilgileri, ailevi bilgileri ve MİT Başkanlığı’ndaki görevine ilişkin bilgilerle birlikte cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının görüntülerine yer verildiği tespit edilmiştir.

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın 04.03.2020 tarih ve 547-116518983 sayılı suç duyurusu yazısında da “mezkur haberde paylaşılan cenaze görüntülerinde merhum dışında başka MİT personelinin de fotoğraflarına yer verilerek deşifrelerine yol açıldığı” belirtilmiştir.

Şüphelilerin eylemleri zaten ifşa olmuş bilgilerin tekrar paylaşılmasından ibaret sıradan bir eylem olmayıp, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın faaliyetlerinin ve MİT mensuplarının bir plan dahilinde koordineli şekilde deşifre edilmesi, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklanması, yayınlanması, yayılması ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa edilerek MİT mensuplarının hem kişisel hem de ailelerinin can güvenliklerinin tehlikeye atılması eylemidir.

Bununla birlikte;

2937 Sayılı Yasanın 27/3 maddesinde, birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki bilgi ve belgelerin yayımlanması, yayılması veya açıklanması suç olarak düzenlendiği, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın görev ve yetkilerinden doğan faaliyetlerine ve bu faaliyetler kapsamında görev alan personellerine ilişkin bilgilerin yayımlanması, yayılması veya açıklanmasının birinci ve ikinci fıkrada belirtilen hükümlerden farklı bir suç olarak tanımlandığı görülmektedir. Nitekim 17.04.2014 tarihli ve 6532 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna yönelik açılan iptal davasına karşı Anayasa Mahkemesinin 30.12.2015 Tarih 2014/122 E. 2015/123 K. Sayılı ve Resmi Gazetenin 29640 sayısında 01.03.2016 tarihinde yayımlanan karar içeriğinde de; "Aynı maddenin dava konusu üçüncü fıkrasında ise denilmek suretiyle bu husus ayrıca bir başlık altında incelenmiş olup ifşa edilmiş olsa dahi Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının görev ve yetkilerinden doğan faaliyetlerine ve bu faaliyetler kapsamında görev alan personellerine ilişkin bilgilerin yayımlanması, yayılması veya açıklanmasının ayrıca bir suç olarak düzenlenmesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına karar verilmiştir.

4.1.3.    Manevi Unsur

2937 Sayılı Yasanın 27/3 maddesinde; MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgelerle MİT mensuplarının veya ailelerinin kimliklerine ilişkin bilgi ve belgelerin radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması suç olarak düzenlenmektedir. Buna göre maddede tanımlanan suçun işlenebilmesi için failin genel kastının yanında herhangi bir özel amacın aranmadığı, yalnızca fiilin bilenerek ve istenerek işlenmesinin yeterli olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu kapsamda failin MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgelerle MİT mensuplarının veya ailelerinin kimliklerine ilişkin bilgi ve belgelerin bu niteliklerini bilerek ve bu nitelikleri eylemlerine yansıtarak hareket etmesi yeterlidir. Yayımlanan, yayılan veya açıklanan bilgi ve/veya belgelerden bu bilgi/belgenin MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerine, makam, görev ve faaliyetlerine ilişkin olduğunun tespiti yeterlidir. Bir MİT personelinin kimlik bilgilerinin veya fotoğrafının bu niteliğini bilmeksizin veya eylemlerine yansıtmaksızın yayımlanması, yayılması veya açıklanması suç oluşturmayacaktır.

4.2.    5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 329’uncu Maddesi

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama” başlıklı 329’uncu maddesinde;

“(1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(2)    Fiil, savaş zamanı işlenmiş veya devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askeri hareketlerini tehlikeye koymuşsa, faile on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(3)    Fiil, failin taksiri sonucu meydana gelmiş ise birinci fıkrada yazılı olan halde, faile altı aydan iki yıla, ikinci fıkrada yazılı hallerden birinin varlığı halinde ise üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.” hükmü bulunmaktadır.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 20.09.2018 tarih, 2018/2088 Esas ve 2018/2728 Karar numaralı kararında da ayrıntılarıyla açıklandığı üzere;

4.2.1.    Suçla Korunan Hukuksal Yarar

Devlet güvenliği, iç veya dış siyasal yararları ve milli savunmaya ilişkin menfaatlerdir. Madde gerekçesinde de korunan menfaat, millî savunma olarak belirtilmektedir. Bu nedenle korunan hukuki değer belgenin ya da bilginin ihtiva ettiği sır değil, devletin güvenliği ve siyasi menfaatleridir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 09/01/1973 tarih, 4640-19 sayılı kararı, Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 21/06/2007 tarih, 83-81 sayılı kararı) Burada önemli olan husus temin edilen ya da açıklanan bilgilerin, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları gereği gizli kalmasının zorunlu olmasıdır.

4.2.2.    Suçun konusu;

Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları gereği, “niteliği bakımından” gizli kalması gerekli bilgiler oluşturmaktadır. Gizliliği gerekli kılan husus Devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararlarıdır. Devletin güvenliği veya siyasal yararları ile yakından ilgili olan ve elde edilmeleri bu değerleri tehlikeye sokabilecek mahiyet taşıyan bu bilginin özünde sır niteliğinde olması da gerekir. (Erem, a.g.e. cilt 1s. 48; Gözübüyük. Alman, Fransız, İsviçre ve İtalyan Ceza Kanunlarıyla Mukayeseli TCK. Açıklaması, cilt 1. S.510; Ögel, s 1034; Öztürk, s.384; Çağlayan, s.28). Herkes tarafından bilinen şeyler sırrın konusu olamaz (Askeri Yargıtay 2. Dairesi 1987/762-747 sayılı ilamı). Sır, başkalarına kapalı, alenileşmemiş gizlenmesinde yarar görülen bir alan olduğu için artık sır vasfı kalmamış aleni hale gelen bilgilerin sır kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. (AİHM, 26/11/1991 tarih, Sunday Times/İngiltere Kararı). Eğer bilgi, temin edilmeden önce açıklanmış veya herkes tarafından bilinen bir husus hâline gelmiş ise, artık sır olma vasfını kaybettiğinden, temini suç oluşturmayacaktır. Ancak, herkes tarafından öğrenildiğini kabul etmek için bu bilginin esasının, ruhunun kesin surette öğrenilmiş olması gerekmektedir. Ancak, rivayet, tahmin, şayia gibi hususlar bilginin sır olma vasfını ortadan kaldırmayacağı gibi (Erem, Faruk, TCK şerhi özel hükümler, cilt 2 1993 baskı, s. 1038;, Savaş, Vural-Mollamahmutoğulu, Sadık TCK. nu yorumu 2, cilt, 2,baskı s. 184,Öğel 1940, s.1025) daha önce kısmen açıklansa ya da yayına konu olsa da, kapsam ve niteliği itibariyle devletin güvenliği veya siyasal yararlarını koruma kabiliyetini muhafaza eden bilginin temini de bu suçlara vücut verir. Doktrinde aksine görüşlerde mevcuttur. “Devlet sırının, sır olmaktan çıkması hukuka uygun yolla açıklanması ile olur. Hukuka aykırı yöntemle temin edilen bilgi açıklanmış olması sır vasfını ortadan kaldırmaz. Aynı bilgi yeniden açıklanırsa suç oluşacaktır” ( Siyasal veya Askeri Casusluk Suçu S. 83, 2018 baskı Doç. Dr. Murat BALCI) Suçlar, soyut tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Gizli kalması gerekli bilgilerin temin edilmesi veya açıklanması dışında başka bir neticenin gerçekleştirilmesi aranmamıştır.

4.2.3.    Suçun Maddi Unsuru

Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları gereği, niteliği bakımından gizli kalması gerekli bilgilerin temin edilmesidir. TCK’nın 328. maddesi ise, Devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge ya da vesika içeriklerindeki bilgilerin "siyasal veya askerî casusluk" maksadıyla temin edilmesini cezalandırmaktadır. Suçun maddi unsuru; suça konu bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla “temin etmek” tir. (Erem, a.g.e. cilt 1,s.50; Gözübüyük, a.g.e. Cilt 1. S.510; Ögel,s 1034; Öztürk, s.384) TCK’nın 328. maddesinde düzenlenen suçu, 327. maddedeki suçtan ayıran tek özelliğin, devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge ya da vesika içeriklerindeki bilgilerin "siyasal veya askerî casusluk" maksadıyla temin edilmesi olduğu açıkça görülmektedir. "Temin" kelimesi gizli kalması gereken bilgilerin öğrenilmesi için çaba göstermek, bu hususta vasıtalara başvurma gereğini ifade etmektedir. Bilgilerin böylece temini yani öğrenilmesiyle suç oluşur; bu suçun oluşabilmesi için bunların açıklanmasına gerek yoktur. Temin etme, belgelerin alınmasını gerektirmeden bu belgelerin içindeki bilgilerin öğrenilmesi anlamındadır. (Dolunay, 2007, s.456-457) Madde de suç için "temin etme" şeklindeki tek bir hareket öngörülmüş ise de, temin etme çeşitli yollarla olabilir (Arslan-Azizağaoğlu, 2004, s.1291). Bilgiyi temin etmek için kullanılan vasıtanın önemi yoktur. Bilgilerin temin edilmesi; bilgiyi içeren belgeyi ele geçirme, kopyasını elde etme, fotoğrafını çekme, başka bir yere kaydetme gibi çeşitli davranışlarla işlenebilir. Fakat suç, yalnızca temin etme hareketi ile işlenebileceğinden bağlı hareketli suç tipindedir. (Dr. H. Sarıgüzel Devlet Sırlarına Karşı Suçlar... syf.237). Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 24.02.1940 gün ve 1940/828-477 sayılı kararıyla, “Malumatın tesadüfi olmaksızın casusluk kast ve niyetiyle gayret ve mesai sarf edilerek istihsalinin lüzumlu olduğuna” işaret edilmiştir. 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanununun 132'nci maddesinin ikinci fıkrasının ilk hali; "gizli kalması gereken malumatı elde eden..." şeklindeyken madde de 11.06.1936 tarih ve 3038 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, "elde eden" tabiri yerine "istihsal eden" tabiri getirilmişti. Bundan maksat, tesadüfen böyle bir malumatı elde eden kimsenin hareketinin suç sayılmayacağını, bu suçun teşekkülü için, gizli kalması gereken malumatı bazı teşebbüslerde bulunmak suretiyle istihsal etmenin gerekliliği idi (Çağlayan, 1984, s.26). 5237 sayılı TCK'da ise "temin etme" ibaresi tercih edilmiştir. Şu halde, "temin" kelimesinin; gizli kalması gereken bilgilerin tesadüfi öğrenilmesi dışında iradi, bilinçli ve icrai bir çaba göstererek, bu hususta vasıtalara başvurarak ya da aracılara ulaşılması suretiyle herhangi bir şekilde öğrenilmesi olarak anlaşılması gerekmektedir. Böylece bilginin doğrudan kaynağından veya nakledenden temini arasında bir fark yoktur. Bilginin temini için kullanılan vasıtanın önemi olmadığı gibi bilgiyi içeren belgenin de elde edilmiş olması ve temin edilen bu bilginin başkasına verilmesi şart değildir (Erem, a.g.e. Cilt. s. 50). “Suç, sır olan bilginin temin edilmesiyle tamamlanmış olur.” (Dr. Mehmet Yayla a.g.e. S. 197) Gerek mülga 765 sayılı Ceza Kanunu gerekse 5237 sayılı Ceza Kanununda "casusluk" açık bir şekilde tarif edilmiş değildir. Öğretide, "casusluk; bir bilgi ya da hedefe ulaşmak için yapılan gizli haber alma faaliyeti, organizasyon ve metotların tümüne verilen addır. Casus ise bu faaliyeti yürüten kişidir”. (Dr. Mehmet YAYLA, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, Mayıs 2012 baskı-s.46) Doktrinde “Siyasi casusluk”, Devletin yönetilmesi, yönetme yetkisinin kullanılması, idaresiyle ilgili bilgilerin, bir devlet veya kuruluşun gizli amaçları için temin edilmesi ve açıklaması olarak tanımlanmalıdır ( Siyasal veya Askeri Casusluk Suçu S. 41, 2018 baskı Doç. Dr. Murat BALCI). Madde gerekçesine göre ise siyasal casusluktan maksat; yabancı bir devlet yararına, Türkiye Devletinin veya vatandaşlarının veya Türkiye'de oturmakta, ikâmet etmekte olanların zararına olarak bilgilerin toplanması demektir. Kamu sağlığına ilişkin, malî veya milletin maneviyatına ilişkin gizli kalması gereken bütün bilgiler casusluğun kapsamı içindedir. Askerî casusluktan maksat ise; yabancı devlet yararına ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti zararına askerî bilgilerin toplanmasıdır. TCK’nın 329. maddesinde; Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları gereği, niteliği bakımından gizli kalması gerekli bilgilerin açıklanması, 330. maddesinde de bu bilgilerin, "siyasal veya askerî casusluk maksadıyla” açıklanması suç sayılarak yaptırıma bağlanmıştır. Her iki suçun maddî unsuru olan "açıklama", yukarıda nitelikleri gösterilen devlet sırlarının bir veya birden fazla kişiye her ne suretle olursa olsun bildirilmesi ya da nakledilmesidir. TCK’nın 330. maddesini, 329. maddesinden ayıran unsurun, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları gereği, niteliği bakımından gizli kalması gerekli bilgilerin "siyasal veya askerî casusluk" özel maksadı/saiki ile açıklanması olduğu anlaşılmaktadır. Suçların faili herkes olabilir.

4.2.4.    Suçun Manevi Unsuru

Genel kasttır. Ancak bazı hallerde, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının fail tarafından bilinerek ve istenerek gerçekleştirilmesi, suçun oluşumu için yeterli görülmeyebilir. Bu gibi hallerde, suç tipinde kişinin kastı dışında ayrıca belli bir saikle hareket etmesi aranmıştır. Saik; amaç ya da gaye, kasttan önce gelen, kastı hazırlayan bir duygu ve düşüncedir. Suçun işlenmesine neden olan gerekçedir. Saik, her ne kadar suçun unsuru değil ise de, manevi unsurun gerçekleşmesi bakımından aranan husus haline gelebilir. Bu bağlamda, siyasi ve askeri casusluk suçlarında özel saik de aranmaktadır. Esasen Ceza Kanununun 327. maddesinde tanımlanan suç ile 328. maddede tanımlanan suçu ayıran en temel kriter “casusluk maksadı”dır.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi 18.06.2014 tarih 2014/4290-7360 sayılı, 08.05.1975 tarih ve 11 esas - 16 sayılı kararlarında ve Askeri Yargıtay bir kısım kararlarında (Askeri Yargıtay Dava Daireleri Kurulu 02.10.1997 gün ve 1997/98-114 sayılı, 29.06.1978 tarih ve 70 esas-58 sayılı kararları gibi) casusluk suçlarının oluşması için, “casus ile casusluğu talep eden arasında bir anlaşmanın varlığı”nı aramıştır. Ne var ki bu düşünce doktrinde; failin, herhangi bir ülke ya da organizasyon ile anlaşma olmadan bilgi ve belgeleri temin edip, sonradan belirleyebileceği bir devlete servis edebilme ihtimalinin her zaman mümkün olduğu (Dr. Mehmet Yayla, a.g.e.s.201-202), madde metninde ve gerekçesinde açıkça belirtildiği gibi siyasal ve askeri casusluk maksadının manevi unsur içinde değerlendirilmesi gereken bir konu olmasına rağmen maddede olmayan bir şartın, suç tipinin oluşumu için aranmasının doğru olmadığı (Dr. Murat Balcı. F.S.M. Ünv. a. g. makale) gerekçeleriyle haklı olarak eleştirilmiştir. Bilindiği üzere kast, kişinin iç dünyasıyla ilgili bir kavram olup, kastın açıkça ifade edilmediği durumlarda, iç dünyaya ait bu olgunun dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak belirlenmesi gerekir. Bu itibarla anılan suçlar yönünden kastın belirlenmesinde; failin kişilik özellikleri, bilgilerin temin edilme zaman ve yeri, bilgilerin temin edilme yöntemi, bir örgüt mensubu ise örgütün amaç ve faaliyetleri gibi kriterlere bakılmalıdır. Özel olarak istihbarat birimlerinde (MİT, Emniyet ve Jandarma istihbaratı) görevlendirilmiş kişilerin izinsiz bilgi paylaşımı halinde casusluk maksadının bulunduğu kabul edilmelidir. Zaman ve yer açısından ise, ülkeler arası ikili ilişkilerin gergin olduğu zamanlarda ya da terör olaylarının yoğun yaşandığı dönemde sır niteliğindeki bilgilerin temin edilmesi halinde casusluk kastının varlığı kabul edilebilir. Bu cümleden olarak "Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulunda görevli bulunan Bakanlar ve Kuvvet Komutanlarının milli güvenlikle ilgili gerçekleştirdikleri faaliyetler dolayısıyla dinlenilmeleri devlet sırrı kabul edilebilecek bilgiler bakımından siyasi casusluk kapsamında değerlendirilmelidir". (Doç.Dr. Murat Balcı, a.g.makale) Yorum, yasa metnine bağlı kalarak anlam ve kapsamının belirlenmesine ilişkin mantıki bir ameliyedir. Suç tanımı yapan yasa metninde bulunmayan bir unsurun içtihat yoluyla yasaya eklenmesi, kanun koyucunun yerine geçilerek zımnen yasama yetkisine müdahale sonucunu doğuracaktır. Öğretide de kabul edildiği gibi, casusluk amacı ile bilginin temin edilmesi TCK’nın 328. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için yeterlidir. Başka bir ülkeye veya yapıya vermek zorunlu değildir. Aksine kabul, yasa koyucunun madde metni ve gerekçesinde yer vermediği bir unsurun içtihat yoluyla yasaya dahil edilmesi demektir. (Dairenin 28.06.2016 tarih, 2016/638-4601sy.kararından)

Şu hale göre, casusluk suçları yönünden, madde gerekçesi de nazara alındığında niteliği gereği devlet sırrı olan bilginin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin zararına, yabancı bir devlet yararına temin edilmesi ya da açıklanması gerekmekte ise de, casus ile casusluğu talep eden arasında, bu bilgi ve belgelerin karşı tarafa aktarılmasına yönelik bir anlaşmanın bulunması şart değildir. Anılan suçların niteliği ve işleniş şekli itibariyle, kanunun öngörmediği böyle bir unsurun suçun oluşması için gerekli kabul edilmesi, ispatının neredeyse imkansız olması nedeniyle bu tür suçların yaptırımsız kalması sonucunu doğuracaktır.

Askeri Yargıtayın 27.01.1942 tarih ve 1723 esas - 1819 sayılı kararında yapılan; “Mahkemece tespit edilen suçun tavsif şekline nazaran fiil alelade ifşadan ibaret olup hadisede casusluk kastının vücudu anlaşılabilmek için suçun muktazi unsuru olan sırrın

yabancı bir devlete veya onun namına hareket eden şahsa ıttılaına isali şart olup, ..

şeklindeki saptama, TCK’nın 330. maddesinde düzenlenen devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerin, "siyasal veya askerî casusluk" maksadıyla açıklanması suçu bakımından sanığın kastının “alelade ifşa/açıklama” olmadığının, başka bir tabirle sırrın yabancı bir devletin veya onun namına hareket eden şahsın öğrenmesini/ıttılaını amaçlamasının, sırrın muhatabına ulaşmasını/isalini hedeflemesinin şart olduğunu vurgulaması itibariyle önemlidir.

Öğretide, Hafızoğulları/Özen'e göre; Devlet sırrını temin ile siyasi ve askeri casusluk suçları arasındaki fark suç saiki ile ilgilidir. Suçluluk faaliyetinin amacını teşkil eden casusluk, temine çalışılan gizli kalması gereken bilginin niteliğine göre ya siyasi ya da askeri casusluk olur.

Aynı yazarların aktarımlarına nazaran; İtalya doktrininde (Antolesei, Diritto, Penale, Ps, II, syf. 987), "failin, bir çıkar karşılığı olarak hareket etmesinin, bilgiyi yabancı bir devletin bilgisine ulaştırmak niyetinde olmasının gerekmediği, hatta failin, bilgiyi örneğin, hükumet muhaliflerine, bir siyasi partiye vs.., iletmek niyetiyle temin etmek istemiş olmasının yeterli olduğu, ancak fail bilgiyi kendi şahsi çıkarını gözeterek alırsa fiilinin bu suçu değil, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme suçunu oluşturacağı...” ifade edilmektedir. (Hafızoğulları/Özen; TCK. Millet ve Devlete Karşı Suçlar 2016 baskı syf.461)

4.2.5.    Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak İfade ve Basın Özgürlüğü

Anayasanın 25 ve 26. AİHS’nin 10. maddeleri ile teminat altına alınan, düşünce ve kanaate sahip olma, bilgiye erişme (haber alma), düşünce ve kanaati açıklama ve yayma haklarını da kapsayan ifade özgürlüğü; demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından biri olarak, toplumun gelişmesi, bireyin kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için en temel haklardan birisidir. Basın özgürlüğü ise AİHS’nin 10. maddesi çerçevesinde korunurken, Anayasanın 28. maddesinde özel bir himaye görmüştür. Demokratik bir toplumdan beklenen, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin zaruri umdesi olan ifade ve basın özgürlüğünün, esas itibariyle siyasi otoritenin veya halkın çoğunluğunun onaylamadığı, sarsıcı rahatsız edici görüş ve düşünceleri de koruduğu (AİHM, Handyside/Birleşik Krallık Başvurusu) kabul edilmektedir. Ancak toplum hayatında temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması kaçınılmazdır. Çünkü toplumsal yaşama gerçeği ve bu gerçeğin zorunlu unsuru olan "ortak düzen" realitesi, özgürlükler idealitesinin sınırlılığını koşullamaktadır. (Eren 2004 sy. 15) Düzensizlik, kargaşa ve huzursuzluk içinde gerçek özgürlüğün varlığından bahsedilemez. Hürriyetlerin sınırlandırılmadığı bir ortam, toplum hayatı ve kamu düzeni açısından tehlikeli olduğu gibi bireylerin kendi menfaatlerinin de aleyhinedir. Sınırları belirtilmeyen özgürlükler özgürlük vaadinden başka bir şey değildir. Bu vaadin sosyal hayat içinde bir kargaşa ortamı yaratmadan, gerçek manada vücut bulabilmesi için ham madde halindeki hürriyetlerin kanun yoluyla işlenmesi ve herkesin hak ve hürriyetlerinin nereye kadar uzanıp nerede bittiğinin açıkça belli edilmesi gerekir." (Münci Kapani 1970, sy. 204) (Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları H. Sarıgüzel sy. 23) Mutlak haklardan olmayan ifade ve basın özgürlüğünün, gerek bilgiye ulaşmada/haber almada, gerekse düşünce ve kanaati açıklama ve yaymada sınırsız bir özgürlük vadetmediği de tartışmadan varestedir. AİHS kişilere her türlü bilgiye erişim hakkı tanımamıştır (AİHM, Loiseau/Fransa Başvurusu). Nitekim hem AİHS, hem Anayasa, hem de Basın Kanunu, demokratik toplumun zorladığı bir gerekliliğin varlığı durumunda, meşru amaçlar için, hakkın özüne dokunmayan ölçülü sınırlamaların getirilebileceğini öngörmüştür.

Diğer taraftan Anayasanın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken ödev ve sorumluluklarının da bulunduğuna gönderme yapmaktadır. Dolayısıyla ifade ve basın özgürlüklerinin kullanımı yönünden basın için geçerli olan bazı "görev ve sorumluluklar" da bulunmaktadır. (Anayasa Mahkemesi 15.02.2017 tarih, 2014/2983 ve 25.02.2016 tarih, 2015/18567 Başvuru)

Sanığın hukuki durumu bağlamında; Anayasanın 26/2. maddesinde, “Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması”, AİHS’nin 10/2. maddesinde “gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi” 5187 sayılı Basın Kanunun 3/2 maddesinde, “Devlet sırlarının açıklanmaması”, sınırlama için öngörülen meşru sebepler arasında yer almıştır. Devlet sırları, devletin güvenliğini ve bekasını ilgilendirdiğinden hemen her hukuk sistemi bu sırların muhafazası hususunda büyük bir hassasiyet göstermekte, kuralın ihlalini veya buna teşebbüs etmeyi ağır şekilde cezalandırmaktadır. Türk hukuku bakımından da durum aynıdır. Anayasanın 28. maddesindeki, "...Devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla basanlar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olurlar." hükmüne istinaden kanun koyucu, 5237 sayılı TCK İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, Yedinci Bölüm’de Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk adı altında, 326-339. maddelerinde yer alan suçlar ihdas etmiştir.

Somut olayda;

Şehitlerin MİT mensubu olduklarının ilk olarak şüpheli Murat AĞIREL tarafından sosyal medyada deşifre edildiği ve söz konusu paylaşımda “case officer” vurgusunun yapılarak MİT mensuplarının Libya Ülkesi’nde yürüttükleri görevlerine ilişkin yabancı istihbarat birimlerince de anlaşılacak şekilde deşifre edildiği,

MİT mensubu O*** A***’nın Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’ndaki görev ve pozisyonuyla ilgili bilgilerin de ilk defa firari şüpheli Erk ACARER tarafından “Mesela O*** A*** (şehidin ismi şüpheli tarafından açık bir şekilde yazılmıştır). Kim midir? MİT Daire Başkan Yardımcısı...” şeklindeki tweetle sosyal medya üzerinden deşifre edildiği,

Şehitlerin MİT mensubu olduklarına, kimlik bilgilerine, fotoğraflarına ve görevlerine ilişkin bilgilerin ilk olarak şüpheliler Aydın KESER ve Mehmet Ferhat ÇELİK’in sorumlu yazı işleri müdürü ve genel yayın yönetmeni olduğu Yeni Yaşam isimli gazete ve aynı gazetenin internet sitesi üzerinden yayınlandığı, MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklandığı, yayıldığı ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanları ile birlikte ifşa edildiği,

03.03.2020 tarihinde Oda Tv’de yayımlanan MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberde de, şehit MİT mensubunun cenaze töreninden gizlice çekilen görüntüler elde edilerek ilk defa “ODATV.COM” baskısıyla yayımlanmış, MİT mensubu şehidin kimlik bilgileri, ailevi bilgileri ve MİT Başkanlığı’ndaki görevine ilişkin bilgilerle birlikte cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının görüntülerine yer verildiği tespit edilmiştir.

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın 04.03.2020 tarih ve 547-116518983 sayılı suç duyurusu yazısında da “mezkur haberde paylaşılan cenaze görüntülerinde merhum dışında başka MİT personelinin de fotoğraflarına yer verilerek deşifrelerine yol açıldığı” belirtilmiştir.


 


5.1. Murat AĞIREL

Yeniçağ Gazetesi yazarı olduğu,

Şubat 2020 tarihinde Libya Ülkesi’nde şehit düşen Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı mensuplarının kimlik bilgileri ilgili kanun maddeleri uyarınca yetkili merciler tarafından kamuoyuna açıklanmayarak gizli tutulmasına rağmen şüpheli Murat AĞIREL’in, MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususlar ile Devletin gizli kalması gereken bilgileri ve şehit MİT mensuplarının kimlik bilgilerini, fotoğraflarını Twitter isimli sosyal medya hesabından ifşa ettiği anlaşılmıştır.

Şüpheli Murat AĞIREL, @muratagirel isimli Twitter hesabından 22.02.2020 tarihinde saat 23:06’da MİT mensuplarının isimlerini açık bir şekilde yazarak “Libya'da şehit olan ve birkaç şehidimiz var diyerek geçiştirilen, tören dahi yapılmadan defnedilen Case Officer meslek memuru kahraman şehitlerimizin isimleri S*** C*** ve O*** A***dır.” şeklindeki mesajla birlikte MİT mensubu şehitlerin fotoğrafları ve kimlik bilgilerini paylaştığı tespit edilmiştir.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü’nce hazırlanan 04.03.2020 tarihli raporla @muratagirel isimli Twitter hesabının şüpheli Murat AĞIREL tarafından kullanıldığı tespit edilmiş, şüpheli Murat AĞIREL de Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ifadesi ve mahkemece yapılan sorgusunda “hesabın kendisi tarafından kullanıldığını, paylaşımın da kendisi tarafından yapıldığını” kabul etmiştir.

Şüpheli tarafından 22.02.2020 tarihinde yapılan ve MİT mensuplarının kimlik bilgileri, fotoğrafları, mesleki konum ve ünvanları ile birlikte ilk defa deşifre edildiği suça konu paylaşımdan önce Libya Ülkesi’nde askerlerin şehit olduğuna dair haberlerin sosyal medyada dolaşıma girdiği, şüpheli tarafından yapılan ifşa eyleminden birkaç gün öncesinde şehitlerin MİT mensubu olduğu bilinmeksizin ve beyan edilmeksizin bir kısım paylaşımların yapıldığı tespit edilmiş ise de söz konusu paylaşımların hiçbirinde şehitlerin MİT mensubu olduğuna yönelik herhangi bir ibare veya ima bulunmadığı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olduklarının belirtildiği anlaşılmıştır.

Bununla birlikte şüpheli Murat AĞIREL’in 22.02.2020 tarihinde yaptığı suça konu ifşa eyleminde MİT mensubu şehitlerin fotoğrafları ve kimlik bilgilerini bilerek ve isteyerek özellikle belirttiği "case officer meslek memuru" teknik ifadesini MİT mensuplarının yurtdışı faaliyetlerini deşifre etmek kastıyla kullandığı, şehitlerin MİT mensubu olduklarının ve yürütülen MİT faaliyetinde şehit düştüklerinin ilk olarak şüpheli Murat AĞIREL tarafından sosyal medyada ifşa edildiği, söz konusu paylaşımda “case officer” vurgusu yapılarak şehitlerin Libya Ülkesi’nde yürüttükleri görevlerin yabancı istihbarat birimlerince de anlaşılacak şekilde bilgi verildiği anlaşılmıştır.

Şüpheli Murat AĞIREL’in kullandığı 532 278 4... numaralı GSM hattının HTS (görüşme) kayıtları incelendiğinde, suça konu paylaşımı yaptığı gün saat 14:46’da şüphelinin Sputnik isimli haber ajansına ait (Rossiya Segodnya Uluslararası Haber Ajansı Türkiye İrtibat Bürosu adına kayıtlı) 212 809 3... numaralı sabit telefonla 914 saniye (15 dakika 14 saniye) görüşme yaptığı tespit edilmiştir.

Şüpheli Murat AĞIREL’in Cumhuriyet Başsavcılığımızca 06.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde özetle;

“Yeniçağ Gazetesi’nde yazarlık yaptığını, ... muratagirel isimli Twitter hesabını kendisinin kullanıdığını, söz konusu hesaptan 22 Şubat 2020 tarihinde öğleden sonra 11:06 (23:06)’da şehit iki MİT mensubunun fotoğraflarının ve isimlerinin yer aldığı paylaşımı kendisinin yaptığını, ... sosyal medyada Libya Ülkesi’nde şehit olan personellerin olduğu yönünde haberler okumasının ardından kim olduklarını beyan etmek istemediği kaynaklarından konuyu araştırdığını, kaynaklarının şehitlerin MİT mensubu olduklarına dair beyanda bulunmadıklarını fakat devlet millet hizmeti kapsamında Libya’da görevli olduklarını beyan ettiklerini, bu bilgiler doğrultusunda açık kaynaklardan temin ettiği şehitlere ait fotoğraflarla birlikte tweeti attığını, ‘case offiser’ ibaresinin de kaynakları tarafından kendisine beyan edildiğini ve saha elemanı manasına gelen ibareyi de twitte kullandığını, ancak konuyu teyit etmeye çalıştığı kaynaklarının bu kişilerin fotoğraflarını iletmediğini, yine bu kişilerin sonrasında öğrendiği Milli İstihbarat Teşkilatı faaliyetlerine dair herhangi bir beyanda bulunmadıklarını, bu hususu kendisinin de kavrayamadığını, paylaşımı yaptıktan sonra çeşitli mecralardan paylaşımla ilgili rahatsızlık duyulan hususların kendisine iletildiğini, bu vesile ile şehitlerin MİT personeli olabileceğini düşündüğünü, ... amacının şehitlerin hatırlanarak şehadetlerini yüceltmek ve isimlerinin anılmasını sağlayarak kendilerini ve şehadetlerini övmek olduğunu ...”beyan ettiği,

Cumhuriyet Başsavcılığımızın 06.03.2020 tarihli sevk yazısı ile;

“Dış istihbarat görevi olan MİT mensuplarının bilgilerini, fotoğraflarını ve görevleriyle ilgili detaylara, çalıştıkları pozisyonun tanımlanmasına, bu suretle istihbarat faaliyetlerinin ve can güvenliklerinin tehlikeye düşürülmesine sebebiyet verildiği, MİT mensuplarının deşifre edilerek internet üzerinden elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlandığı, devletin güvenliği ve siyasal yararları tehlikeye sokulduğu, bu bilgilerin bu aşamada tespit edilemeyen kişiler tarafından şüpheliye ulaştırıldığı, şüphelinin bu kişilerle ilgili bilgileri vermekten özellikle kaçındığı, eylemin MİT mensuplarının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin deşifre edilmesi özel kastı ile yapıldığı, şüphelinin üzerine atılı suçların işlendiğine dair somut delillere ulaşıldığı, CMK’nın 100/2.b.2 maddesinde de belirtildiği üzere soruşturma sürecinde suça konu bilgi, belge ve görüntülerin ne şekilde elde edildiğine ilişkin

başka kişiler üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması konusunda kuvvetli şüphenin bulunduğu, CMK’nın 100/2.b.1 maddesi kapsamında suça iştirak ettiği değerlendirilen diğer şüphelilere dair delilleri karartabileceği, bu şüphelilerin kaçmalarına imkan sağlayabilecek bilgileri serbest kalması halinde aynı suçu işleyen kişilere aktarabileceği” gerekçeleriyle CMK’nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanması talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildiği,

İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından şüpheli hakkında 07.03.2020 tarihli “yurtdışına çıkmama” adli kontrol kararı verildiği,

Söz konusu karara aynı gün Cumhuriyet Başsavcılığımızca itiraz edildiği, itirazı değerlendiren İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği tarafından şüpheli hakkında “tutuklamaya yönelik yakalama emri” düzenlenmesi kararı çıkarıldığı,

Yakalama kararına istinaden yeniden sorgusu yapılan şüphelinin İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin 08.03.2020 tarihli 2020/1450 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Yapılan tespitlerden de anlaşılacağı üzere;

İstihbari bir terim olan "case officer meslek memuru" tanımını kullanan şüphelinin MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak, yayımlamak, yaymak ve MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etmek kastıyla hareket etmiştir.

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda açıkça MİT mensuplarının gerek kendilerinin gerekse aile yakınlarının korunmasının amaçlandığı, yapılan işin önemi, ciddiyeti ve tehlikenin ağırlığı nedeniyle Başkanlık personelinin kimliğinin deşifre edilmesinin yasaklandığı, MİT mensuplarının ve yakınlarının bilinmesi, tanınması, izlerinin sürülebilmesi veya bir şekilde bu kişilere ulaşılabilmesini sağlayacak eylem ve işlemlerin yasaklandığı hüküm altına alınmıştır.

Şüpheli Murat AĞIREL yaptığı paylaşımda Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak maksadıyla, daha önceden MİT mensubu oldukları bilinmeyen ve dış istihbarat vazifesi olan şehitlere ilişkin bilgileri ve fotoğrafları, görevlerine ilişkin detaylara ve çalıştıkları pozisyonun literatürdeki tanımlamasına yer vermek suretiyle


paylaşarak MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamış, yayınlamış, yaymış ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etmiştir.

Bu bilgileri internet medyası aracılığı ile elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayınlayan şüphelinin sevk maddelerinde belirtilen 2937 Sayılı Kanunun 27. maddesi ile birlikte TCK’nın “Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama” başlıklı 329’uncu maddesinde tanımlanan suçları işlediği anlaşılmıştır.

5.2.    Erk ACARER

Birgün Gazetesi yazarı olduğu,

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/597 sayılı dava dosyasında Terörle Mücadelede Görev Almış kişileri Hedef Göstermek,

Ankara 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/776 sayılı dava dosyasında Sesli, Yazılı veya Görüntülü Bir İleti İle Hakaret,

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/63 sayılı dava dosyasında Cumhurbaşkanına Hakaret suçları,

Bu soruşturmayla ilgili olarak da İstanbul 11. Sulh Ceza Hakimliği’nin 10.03.2020 tarihli 2020/1600 D.İş sayılı kararı ile 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 27/3-1 maddesi kapsamında hakkında yakalama kararları bulunduğu tespit edilmiştir.

Şüpheli Murat AĞIREL’le eş zamanlı olarak, Birgün Gazetesi yazarı firari şüpheli Erk ACARER’in, @eacarer isimli Twitter hesabından 22.02.2020 tarihinde saat 22:57’de “Erdoğan bugün Libya’da birkaç şehit dedi. Kaynaklarımız ise saldırının sarsıcı olduğunu iddia ederek, 2 çok önemli MİT personeli ile TSK’den üst düzey bir komutanın öldüğü, bir MİT personelinin ise yaralandığı belirtiyor. Genel Kurmay’ın detaylı açıklama yapacağını umuyoruz. ” şeklinde,

Saat 23:02’de MİT mensubunun ismini açık bir şekilde yazarak “Mesela O*** A***. Kim midir? MİT Daire Başkan Yardımcısı...” şeklinde,

Saat 23:14’te ise “Yaralı MİT personeli B.Z.’nin durumu nedir?” ve “Tuğgeneral’in ismini açıklayacak mısınız?” şeklinde mesajlar paylaşarak MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıkladığı, şehit MIT mensubu O*** A***’nın açık kimlik bilgilerini, Milli istihbarat Teşkilatı Başkanlığı’ndaki görev ve konumu ile birlikte ilk defa deşifre ettiği, şehidin MİT Başkanlığı’ndaki görevi boyunca yürüttüğü faaliyetleri ve şehidin yürüttüğü faaliyetlerde birlikte görev aldığı diğer MİT mensuplarının faaliyetlerini ifşa etme özel kastıyla hareket ettiği anlaşılmıştır.

MİT mensubu O*** A***’nın Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’ndaki görev ve konumunun ilk defa şüpheli Erk ACARER tarafından sosyal medyada paylaşıldığı tespit edilmiştir.

Bununla birlikte;

Şüphelinin, MİT mensuplarının görev ve konumunu deşifre ederek ailesinin can güvenliği ile birlikte, MİT Başkanlığı’ndaki görevi boyunca yürüttüğü faaliyetleri ve yürüttüğü faaliyetlerde birlikte görev aldığı diğer MİT mensuplarının ve ailelerinin can güvenliğini tehlikeye düşürdüğü,

07.04.2017 tarihinde yurtdışına çıkış yaptığı, bir daha ülkemize girişinin olmadığı, hakkında birçok yakalama kararı bulunduğu ve halen Almanya Ülkesi’nde firari olduğu, MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama, yayımlanma, yayma ve MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etme eylemini gerçekleştirdiği tespit edilmiştir.

Şüphelinin yurtdışında firari olması sebebiyle soruşturmayla ilgili ifadesinin alınamamış ve yurtdışında kullandığı GSM hattı ile yaptığı iletişimler tespit edilip analizi yapılamamıştır.

Yapılan tespitlerden de anlaşılacağı üzere;

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda açıkça MİT mensuplarının gerek kendilerinin gerekse aile yakınlarının korunmasının amaçlandığı, yapılan işin önemi, ciddiyeti ve tehlikenin ağırlığı nedeniyle Başkanlık personelinin kimliğinin deşifre edilmesinin yasaklandığı, MİT mensuplarının ve yakınlarının bilinmesi, tanınması, izlerinin sürülebilmesi veya bir şekilde bu kişilere ulaşılabilmesini sağlayacak eylem ve işlemlerin yasaklandığı hüküm altına alınmıştır.

Şüpheli Erk ACARER, Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak maksadıyla gerçekleştirdiği soruşturmaya konu eylemiyle, daha önceden MİT mensubu oldukları bilinmeyen ve dış istihbarat vazifesi olan şehitlere ilişkin bilgileri, görevlerine ve teşkilat içerisindeki konumlarına yer vermek suretiyle paylaşarak MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamış, yayınlamış, yaymış ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etmiş,

Bu bilgileri internet medyası aracılığı ile elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayınlayan şüphelinin sevk maddelerinde belirtilen 2937 Sayılı Kanunun 27. maddesi ile birlikte TCK’nın “Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama” başlıklı 329’uncu maddesinde tanımlanan suçları işlediği anlaşılmıştır.

5.3.    Aydın KESER

Yeni Yaşam Gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü olduğu,

Şüpheliler Murat AĞIREL ve Erk ACARER tarafından gerçekleştirilen MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklanması ve MİT mensuplarının açık kimlik bilgileri, görev ve ünvanları ile birlikte ifşa edilmeleri eyleminin daha geniş kitlelere yayılması amacıyla ismi geçen şüphelilerle eş zamanlı olarak yazılı basın aracılığıyla da duyurularak yaygınlaştırılmaya çalışıldığı,

Bu kapsamda;

23.02.2020 ve 24.02.2020 tarihlerinde Yeni Yaşam isimli gazetede ve aynı gazetenin www.yeniyasamgazetesi1.comisimli internet sitesinde, MİT mensuplarının kimlik bilgilerinin ve fotoğraflarının ifşa edilerek yayınlandığı tespit edilmiştir.

Şüpheli Aydın KESER'in sorumlu yazı işleri müdürü olduğu Yeni Yaşam isimli günlük gazetede ve aynı gazeteye ait internet sitesinde, 23.02.2020 tarihinde yayımlanan "Libya'da Bir Albay Yaşamını Yitirdi" başlıklı yayında ve 24.02.2020 tarihinde yayımlanan "Asker Ölümü Gizlendi Libya'da Bir Kaç Tane!" başlıklı ve devamı niteliğinde 9. sayfada yayınlanan "Mızrak Çuvala Sığmıyor" ve "İsabetsiz Atış Demişlerdi" başlıklı yayın içeriklerinde MİT mensuplarının fotoğraflarının ve kimlik bilgilerinin paylaşılarak deşifre edildiği,

"Asker Ölümü Gizlendi Libya'da Bir Kaç Tane!" başlıklı yayın içeriğinde "Meclis'ten tezkere çıkarıp Libya'ya TSK-ÖSO gönderen AKP-MHP blokunun Libya'da TSK'nın vurulmasını gizlemesi; Erdoğan'ın 'Birkaç tane şehidimiz var. Şehitler tepesi boş kalmayacak.' sözleri tepki çekti. Libya'da MİT'in üst kademesi ve askeri komutanların öldüğü öğrenildi." şeklindeki yazının üstünde MİT mensuplarının kimlik bilgilerinin, fotoğraflarının, görev ve konumlarıyla birlikte ilk defa yazılı basında yayınlandığı tespit edilmiştir.

Şüpheli Aydın KESER’in, MİT mensuplarının kimlik bilgilerinin ve fotoğraflarının yayımlandığı Yeni Yaşam Gazetesi’nin sorumlu yazı işleri müdürü olduğu, bu sebeple de yayımlanan haberlerden yasal olarak sorumlu olduğu,

Bununla birlikte şüpheli Aydın KESER’in alınan ifadesinde de suça konu MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklandığı, yayınlandığı, yayıldığı ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa edildiği haberlerin yapılması ve yayımlanmasını “sorumlu yazı işleri müdürü olarak bizzat kendisinin ve genel yayın yönetmeni şüpheli Mehmet Ferhat ÇELİK’in istediğini ”beyan ettiği anlaşılmıştır.

Yeni Yaşam Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olan şüpheli Aydın KESER’in Cumhuriyet Başsavcılığımızca 06.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde özetle:

“Daha önceden Özgür Gündem isimli gazetede çalıştığını, yaklaşık 8 aydır da Yeni Yaşam Gazetesi’nin yazı işleri müdürlüğü görevini yaptığını, gazeteye bağlı olarak faaliyet yürüten www.yeniyasamgazetesi1.comlinkli internet sitesinin de yöneticisi olduğunu, yayımlanan haberlere bizzat kendisinin onay verdiğini, ayrıca genel yayın yönetmeni olan Mehmet Ferhat ÇELİK’in de haberin yapılacağından bilgisi ve onayı olduğunu, haberlerin yapılmasını kendisinin ve Mehmet Ferhat ÇELİK’in istediğini ancak MİT mensuplarını ifşa etme kasıtlarının olmadığını”beyan ederek MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklandığı, yayınlandığı, yayıldığı ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa edildiği haberlerin “bilgi ve talimatı doğrultusunda yayımlandığını”ifade etmiştir.

Cumhuriyet Başsavcılığımızın 06.03.2020 tarihli sevk yazısı ile;

“Dış istihbarat görevi olan MİT mensuplarının bilgilerini, fotoğraflarını ve görevleriyle ilgili detaylara, çalıştıkları pozisyonun tanımlanmasına, bu suretle istihbarat faaliyetlerinin ve can güvenliklerinin tehlikeye düşürülmesine sebebiyet verildiği, MİT mensuplarının deşifre edilerek yazılı basın ve internet üzerinden elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlandığı, devletin güvenliği ve siyasal yararları tehlikeye sokulduğu, şüphelinin alınan ifadesinde ‘bahse konu haberlerin yapılması ve yayınlanmasının yazı işleri müdürü olarak bizzat kendisinin ve genel yayın yönetmeni Ferhat ÇELİK’in istediğini’ beyan ettiği, eylemin MİT mensuplarının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin deşifre edilmesi özel kastı ile yapıldığı, şüphelinin üzerine atılı suçların işlendiğine dair somut delillere ulaşıldığı, CMK’nın 100/2.b.2 maddesinde de belirtildiği üzere soruşturma sürecinde suça konu bilgi, belge ve görüntülerin ne şekilde elde edildiğine ilişkin başka kişiler üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması konusunda kuvvetli şüphenin bulunduğu, CMK’nın 100/2.b.1 maddesi kapsamında suça iştirak ettiği değerlendirilen diğer şüphelilere dair delilleri karartabileceği, bu şüphelilerin kaçmalarına imkan sağlayabilecek bilgileri serbest kalması halinde aynı suçu işleyen kişilere aktarabileceği” gerekçeleriyle CMK’nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanması talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildiği,

İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından şüpheli hakkında 07.03.2020 tarihli “yurtdışına çıkmama” adli kontrol kararı verildiği,

Söz konusu karara aynı gün Cumhuriyet Başsavcılığımızca itiraz edildiği, itirazı değerlendiren İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği tarafından şüpheli hakkında “tutuklamaya yönelik yakalama emri” kararı çıkarıldığı,

Yakalama kararına istinaden yeniden sorgusu yapılan şüphelinin İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin 08.03.2020 tarihli 2020/1452 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Yapılan tespitlerden de anlaşılacağı üzere;

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda açıkça MİT mensuplarının gerek kendilerinin gerekse aile yakınlarının korunmasının amaçlandığı, yapılan işin önemi, ciddiyeti ve tehlikenin ağırlığı nedeniyle Başkanlık personelinin kimliğinin deşifre edilmesinin yasaklandığı, MİT mensuplarının ve yakınlarının bilinmesi, tanınması, izlerinin sürülebilmesi veya bir şekilde bu kişilere ulaşılabilmesini sağlayacak eylem ve işlemlerin yasaklandığı hüküm altına alınmıştır.

Şüpheli Aydın KESER’in sorumlu yazı işleri müdürü olduğu Yeni Yaşam Gazetesi’nde Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak maksadıyla yayınlanan 23.02.2020 ve 24.02.2020 tarihli suça konu haberlerde, daha önceden MİT mensubu oldukları bilinmeyen ve dış istihbarat vazifesi olan şehitlere ilişkin bilgileri, fotoğrafları ve görevlerine ilişkin detaylara yer vermek suretiyle yayınlayarak MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklanmış, yayınlanmış, yayılmış ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa edilmiş,

Bu bilgileri internet medyası aracılığı ile elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayınlayan şüphelinin sevk maddelerinde belirtilen 2937 Sayılı Kanunun 27. maddesi ile birlikte TCK’nın “Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama” başlıklı 329’uncu maddesinde tanımlanan suçları işlediği anlaşılmıştır.

5.4.    Mehmet Ferhat ÇELİK

Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olduğu,

Şüpheliler Murat AĞIREL ve Erk ACARER tarafından gerçekleştirilen MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklanması ve MİT mensuplarının açık kimlik bilgileri, görev ve ünvanları ile birlikte ifşa edilmeleri eyleminin daha geniş kitlelere yayılması amacıyla ismi geçen şüphelilerle eş zamanlı olarak yazılı basın aracılığıyla da yaygınlaştırılmaya çalışıldığı,

Bu kapsamda;

23.02.2020 ve 24.02.2020 tarihlerinde Yeni Yaşam isimli gazetede ve aynı gazetenin www.yeniyasamgazetesi1.comisimli internet sitesinde, MİT mensuplarının kimlik bilgilerinin ve fotoğraflarının ifşa edilerek yayınlandığı,

Şüpheli Aydın KESER'in sorumlu yazı işleri müdürü olduğu Yeni Yaşam isimli günlük gazetede ve internet sitesinde, 23.02.2020 tarihinde yayımlanan "Libya'da Bir Albay Yaşamını Yitirdi" başlıklı yayında ve 24.02.2020 tarihinde yayımlanan "Asker Ölümü Gizlendi Libya'da Bir Kaç Tane!" başlıklı ve devamı niteliğinde 9. sayfada yayınlanan "Mızrak Çuvala Sığmıyor" ve "İsabetsiz Atış Demişlerdi" başlıklı yayın içeriklerinde MİT mensuplarının fotoğraflarının ve kimlik bilgilerinin paylaşılarak deşifre edildiği,

"Asker Ölümü Gizlendi Libya'da Bir Kaç Tane!" başlıklı yayın içeriğinde "Meclis'ten tezkere çıkarıp Libya'ya TSK-ÖSO gönderen AKP-MHP blokunun Libya'da TSK'nın vurulmasını gizlemesi; Erdoğan'ın 'Birkaç tane şehidimiz var. Şehitler tepesi boş kalmayacak.' sözleri tepki çekti. Libya'da MİT'in üst kademesi ve askeri komutanların öldüğü öğrenildi." şeklindeki yazının üstünde MİT mensuplarının kimlik bilgilerinin, fotoğraflarının, görev ve konumlarıyla birlikte ilk defa yazılı basında yayınlandığı,

Şüpheli Mehmet Ferhat ÇELİK’in, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklandığı, yayınlandığı, yayıldığı ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa edildiği Yeni Yaşam Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni olduğu, bu sebeple de yayımlanan haberlerden yasal olarak sorumlu olduğu,

Bununla birlikte, şüpheli Aydın KESER’in alınan ifadesinde de “bahse konu haberlerin yapılması ve yayımlanmasını sorumlu yazı işleri müdürü olarak bizzat kendisinin ve genel yayın yönetmeni şüpheli Mehmet Ferhat ÇELİK’in istediğini”beyan ettiği tespit edilmiştir.

Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan şüpheli Mehmet Ferhat ÇELİK Cumhuriyet Başsavcılığımızca 06.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde özetle;

“Daha önceden Kentim Gazetesi, Dicle Haber Ajansı, Di Haber ve Mezopotamya Ajansı'nda çalıştığını, 2018 yılından bu yana da Yeni Yaşam Gazetesi'nde çalıştığını, 2019 yılı ocak veya şubat ayından itibaren Yeni Yaşam Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığını, gazeteye bağlı olarak faaliyet yürüten www.yeniyasamgazetesi1.comlinkli internet sitesinin sorumlusunun şüpheli Aydın KESER olduğunu, yayımlanan haberlerden yayınlandıktan sonra bilgisi olduğunu ” beyan etmiştir.

Cumhuriyet Başsavcılığımızın 06.03.2020 tarihli sevk yazısı ile;

“Dış istihbarat görevi olan MİT mensuplarının bilgilerini, fotoğraflarını ve görevleriyle ilgili detaylara, çalıştıkları pozisyonun tanımlanmasına, bu suretle istihbarat faaliyetlerinin ve can güvenliklerinin tehlikeye düşürülmesine sebebiyet verildiği, MİT mensuplarının deşifre edilerek yazılı basın ve internet üzerinden elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlandığı, devletin güvenliği ve siyasal yararları tehlikeye sokulduğu, şüpheli Aydın KESER’in alınan ifadesinde ‘bahse konu haberlerin yapılması ve yayınlanmasının yazı işleri müdürü olarak bizzat kendisinin ve genel yayın yönetmeni Ferhat ÇELİK’in istediğini’ beyan ettiği, eylemin MİT mensuplarının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin deşifre edilmesi özel kastı ile yapıldığı, şüphelinin üzerine atılı suçların işlendiğine dair somut delillere ulaşıldığı, CMK’nın 100/2.b.2 maddesinde de belirtildiği üzere soruşturma sürecinde suça konu bilgi, belge ve görüntülerin ne şekilde elde edildiğine ilişkin başka kişiler üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması konusunda kuvvetli şüphenin bulunduğu, CMK’nın 100/2.b.1 maddesi kapsamında suça iştirak ettiği değerlendirilen diğer şüphelilere dair delilleri karartabileceği, bu şüphelilerin kaçmalarına imkan sağlayabilecek bilgileri serbest kalması halinde aynı suçu işleyen kişilere aktarabileceği”gerekçeleriyle CMK’nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanması talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildiği,

İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından şüpheli hakkında 07.03.2020 tarihli “yurtdışına çıkmama” adli kontrol kararı verildiği,

Söz konusu karara aynı gün Cumhuriyet Başsavcılığımızca itiraz edildiği, itirazı değerlendiren İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği tarafından şüpheli hakkında “tutuklamaya yönelik yakalama emri” kararı çıkarıldığı,

Yakalama kararına istinaden yeniden sorgusu yapılan şüphelinin İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin 08.03.2020 tarihli 2020/1451 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Yapılan tespitlerden de anlaşılacağı üzere;

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda açıkça MİT mensuplarının gerek kendilerinin gerekse aile yakınlarının korunmasının amaçlandığı, yapılan işin önemi, ciddiyeti ve tehlikenin ağırlığı nedeniyle Başkanlık personelinin kimliğinin deşifre edilmesinin yasaklandığı, MİT mensuplarının ve yakınlarının bilinmesi, tanınması, izlerinin sürülebilmesi veya bir şekilde bu kişilere ulaşılabilmesini sağlayacak eylem ve işlemlerin yasaklandığı hüküm altına alınmıştır.

Şüpheli Mehmet Ferhat ÇELİK’in Genel Yayın Yönetmeni olduğu Yeni Yaşam Gazetesi’nde Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak maksadıyla yayınlanan 23-24.02.2020 tarihli suça konu haberlerde, daha önceden MİT mensubu oldukları bilinmeyen ve dış istihbarat vazifesi olan şehitlere ilişkin bilgileri, fotoğrafları ve görevlerine ilişkin detaylara yer vermek suretiyle yayınlayarak MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklanmış, yayınlanmış, yayılmış ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa edilmiş,

Bu bilgileri internet medyası aracılığı ile elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayınlayan şüphelinin sevk maddelerinde belirtilen 2937 Sayılı Kanunun 27. maddesi ile birlikte TCK’nın “Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama” başlıklı 329’uncu maddesinde tanımlanan suçları işlediği anlaşılmıştır.

5.5.    Hülya KILINÇ

Manisa İli’nde yerel muhabir olduğu,

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı mensubu şehitlerin kimlik bilgilerinin, fotoğraflarının ve görevlerine ilişkin bilgilerin diğer şüpheliler Murat AĞIREL, Erk ACARER ve Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat ÇELİK ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın KESER tarafından ifşa edilmesinin ardından, Manisa ilinde yerel muhabirlik yapan şüpheli Hülya KILINÇ’ın Manisa İli Akhisar İlçesi’nde defnedilen ve diğer MİT mensuplarının da katıldığı şehit MİT mensubu S*** C***’nin cenaze törenine ait görüntülere ulaşarak yayımlamak için özel gayret sarf ettiği,

Bu kapsamda;

Şüphelinin 29 Şubat 2020 tarihinde cenaze töreninin yapıldığı mahallenin muhtarı Cemali MERTER ile irtibat kurmaya başladığı, bu irtibattan iki gün sonra da 2 Mart 2020 günü sabah 09:25’te Cemali MERTER arayarak cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiği, saat 10:06 - 14:18 arasında cenaze töreninin yapıldığı Manisa İli Akhisar İlçesi’nde bulunduğu, bu süreçte şehitliğe de giderek MİT mensubunun defnedildiği mezarın fotoğraflarını çektiği, şüpheli Hülya KILINÇ’ın Akhisar’da bulunduğu süre içerisinde Akhisar Belediyesi basın biriminde çalışan şüpheli Eren EKİNCİ ile de irtibat kurduğu, şüpheli Eren EKİNCİ’den cenaze törenine ilişkin bilgi aldığı ve cenazede çektiği fotoğrafları istediği, şüpheli Eren EKİNCİ’nin cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları whatsapp isimli haberleşme programından kendisine gönderdiği, aynı gün şüpheli Hülya KILINÇ’ın topladığı bilgileri ve merhumla birlikte cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının da deşifre edildiği fotoğrafları Oda Tv Genel Yayın Yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN’a göndererek 3 Mart 2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayımlattığı,

Bununla birlikte şüpheli Hülya KILINÇ’ın, Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ifadesinden de anlaşılacağı üzere Oda Tv Genel Yayın Yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN’la irtibat halinde olduğu tespit edilmiştir.

03.03.2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde şüphelilerden Hülya KILINÇ imzası ile "Sessiz Sedasız Ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi Mit Mensubunun Cenaze Görüntülerine Oda Tv Ulaştı, Siyah Çelenkte Bakın Ne Yazıyor" başlığıyla yayımlanan yazıda;

MİT mensubu S*** C***’nin 19 Şubat tarihinde Manisa İli Akhisar İlçesi’nde defnedildiği belirtilerek Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’ndaki görev süresi, görev yeri, yaşı, memleketi ve ailesine ilişkin detay bilgilere yer verildiği, ayrıca MİT mensubunun geçmiş döneme ait fotoğraflarının, cenaze töreninde ve naaşının defnedildiği şehitlikte gizlice çekilmiş görüntülerin de yayımlandığı anlaşılmıştır.

Yazı içeriğinde yer alan görüntüler incelendiğinde;

MİT mensubunun isim ve soy isminin baş harfleri ile doğum ve vefat tarihinin yer aldığı fotoğrafının, özel hayatında çekildiği anlaşılan fotoğrafın, cenaze törenine katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafın, gönderilen çelenge ait fotoğrafın ve defnedildiği şehitliğe ait üç adet fotoğrafın yayımlandığı tespit edilmiştir.

MİT mensubunun cenaze törenine ait fotoğraflara bakıldığında, belirli bir mesafeden cenaze töreninin izlenerek gizlice kayda alındığı anlaşılmaktadır. Söz konusu fotoğraflarda cenazeye katılan diğer MİT mensupları da açıkça deşifre edilmiş, fotoğrafları da yayınlanmak suretiyle MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgileri açıklanmıştır.

Bununla birlikte, soruşturmaya konu yazı içeriğinde toplam 7 adet fotoğraf yayımlanmasına rağmen cenaze törenine ait 2 görüntünün üzerine “ODATV.COM” ibaresinin eklendiği, söz konusu görüntülerin yalnızca Oda Tv isimli internet sitesi tarafından temin edilerek yayımlandığı, başka bir yerde yayımlanması durumunda ilk yayımlayıcı olan Oda Tv isimli internet sitesinden alındığının vurgulanmaya çalışıldığı,

Yazı içeriğinde yayımlanan 7 fotoğraftan diğer MİT mensuplarının da deşifre edildiği cenaze törenine ait 2 fotoğraf ile MİT mensubunun defnedildiği şehitlikte çekilen 3 foroğrafın özel olarak temin edilerek ilk defa Oda Tv isimli internet sitesi tarafından yayımlandığı,

Cenaze töreninde gizlice çekildiği tespit edilen fotoğraflardaki diğer MİT

mensuplarının görüntülerinin, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama, yayımlama, yayma ve MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve Unvanlarıyla birlikte ifşa etme kastıyla yayınlandığı açıktır.

Bununla birlikte;

Oda Tv isimli internet sitesinde yer alan suça konu yazıda MİT mensubunun görev süresi, görev yeri, yaşı, memleketi ve ailesine ilişkin bilgilerin de yer aldığı, bu şekilde merhumun Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nda görev yaptığı süre içerisinde birlikte çalıştığı kişilerin faaliyetlerinin deşifre olmasına, böylelikle hem şehidin ailesinin can güvenliğinin tehlikeye düşmesine hem de şehitle birlikte aynı faaliyetlerde görev almış diğer MİT mensuplarının da muhatapları tarafından deşifre edilerek bu kişilerin de aileleriyle birlikte can güvenliklerinin tehlikeye sokulmasına sebebiyet verileceği ortadadır.

Soruşturma işlemleri sonucunda;

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın, cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği görüntüleri şüpheli Eren EKİNCİ’den temin ettiği, Akhisar Belediyesi basın biriminde sözleşmeli memur olarak çalışan şüpheli Eren EKİNCİ’nin MİT mensubunun cenaze törenine katıldığı, törende bazı görüntüleri kayda aldığı, soruşturmaya konu yazının yayınlanmasından bir gün önce şüpheli Hülya KILINÇ’ın şüpheli Eren EKİNCİ ile irtibata geçerek cenaze töreniyle ilgili bilgi aldığı ve cenaze törenine ait görüntü istediği, şüpheli Eren EKİNCİ’nin de cenaze töreninde çektiği bazı görüntüleri şüpheli Hülya KILINÇ’a whatsapp isimli mesajlaşma programı üzerinden gönderdiği, bu görüntülerden bir kısmının 3 Mart 2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayınlanarak cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği tespit edilmiştir.

03.03.2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayımlanan cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu yazının şüpheli Hülya KILINÇ tarafından Oda Tv isimli internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN ile irtibatlı olarak hazırlandığı, haberde yayınlanan fotoğrafların şüpheli Eren EKİNCİ tarafından çekilerek şüpheli Hülya KILINÇ’a gönderildiği, Oda Tv isimli internet sitesinin sorumlu haber müdürünün de şüpheli Barış TERKOĞLU olduğu anlaşılmıştır.

Şüpheli Hülya KILINÇ Cumhuriyet Başsavcılığımızca 04.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde özetle;

“Manisa İli’nde serbest gazetecilik yaptığını, Oda Tv’ye iki yıldır ara ara haber gönderdiğini, haberleri Barış PEHLİVAN’a ilettiğini, şehit haberini sosyal medyada gördüğünü, şehidin asker olduğunu düşündüğünü, konuyla ilgili daha fazla bilgi edinebilmek için şehidin cenaze töreninin yapıldığı mahallenin muhtarı ile irtibat kurduğunu, sonrasında cenaze töreninin yapıldığı mahalleye giderek şehidin anne ve babasıyla görüştüğünü, şehidin ailesinin kendisine açıklama yapmak istemediklerini, haberdeki fotoğrafları sosyal medyadan bulduğunu, cenaze anına ilişkin görüntüleri de sosyal medyadan edindiğini, mezarlıktaki fotoğrafları ise kendisinin çektiğini, mahalleye gittiğinde ve şehidin ailesiyle görüştüğünde şehidin Mit mensubu olduğunu bilmediğini, mahalleden ayrıldıktan birkaç gün sonra şehidin Mit mensubunu olduğunu medyadan öğrendiğini, haberi bizzat kendisinin hazırladığını, sonrasında yayınlanması için Barış PEHLİVAN’a gönderdiğini ve haberin yayınlandığını ” beyan etmiştir.

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın MİT mensuplarının ifşa edildiği haberi hazırlama sürecinde irtibat kurduğu mahalle muhtarı Cemali MERTER Cumhuriyet Başsavcılığımızca

16.04.2020   tarihinde tanık sıfatıyla alınan ifadesinde;

“Ben hangi konuda ifade vereceğimi anladım. Manisa ili Akhisar ilçesinde 6 yıldan beridir bir mahallede muhtarlık yapmaktayım. Şehit olan şahsı çocukluğundan beri tanırım ve ayrıca uzaktan akrabam olmaktadır. Şehit olan şahsı ben Türk Silahlı Kuvvetleri’nde elektrik teknisyeni olarak biliyordum. Zira kendisi Endüstri Meslek Lisesi mezunudur. Ben şehit olduğu haberini deprem dolayısıyla çadırda kalırken muhtar olmam nedeniyle vatandaşlardan öğrendim. Sonrasında da derhal cenaze evine gittim başsağlığı diledim ve 19 Şubat tarihinde mahallede şehit olduğuna dair paylaşım yaptım. Ben kendisinin MİT mensubu olduğunu kesinlikle bilmiyordum. Zaten yukarıda da söylediğim gibi kendisinin Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olduğunu bildiğim için paylaşımımda da MİT mensubu olduğuna yönelik bir ibare kullanmadım. Paylaşım yaptığın gün de cenaze işlemleri yapılarak şehidimizi defnettik.

Hülya Kılınç'la daha önce herhangi bir tanışıklığım bulunmamaktadır. Kendisi muhtemelen benim numaramı muhtar olmamdan kaynaklı olarak bulmuştur. Cenazeden 1 hafta 10 gün sonra beni arayarak kendisini Manisa'da yerel gazeteci olarak tanıttı ve bana sizin orada bir şehit varmış diyerek bu basına yansımadı sizin bir bilginiz var mı dedi. Ben de kendisine doğrudur şehidimiz var ancak ailesi çok üzgün ve kötü durumda kimseyle konuşacak durumda değiller ve herhangi bir bilgi alamazsın boşuna gelme dedim. Görüşme bu şekilde sonlandı. Daha sonra 2-3 gün sonra beni tekrar aradı ve kendisinin otobüste olduğunu ve mahalleye geleceğini ve benimle görüşmek istediğini söyleyerek yardımcı olmamı istedi. Bende kendisine yardımcı olamayacağımı işletmiş olduğum kıraathanede çalıştığımı söyledim. Sonrasında Hülya Kılınç direkt olarak işletmiş olduğum kıraathaneye geldi. Ben yine burada kendisine kıraathanede çalıştığımdan dolayı yardımcı olamayacağımı söyledim. Sonrasında kıraathaneden ayrıldı. 1-1,30 saat sonra tekrar kıraathaneye geldi. Bana şehit olan kişinin MİT mensubu olduğunu öğrendiğini ve bana bu konuda bildiklerimi veya ekleyeceğim herhangi bir şey olup olmadığını sordu. Ben de kendisine şahsın uzaktan akrabam olduğunu ve yıllardır Türk Silahlı Kuvvetleri’nde teknisyen olarak çalıştığını bildiğimi, MİT ile herhangi bir alakası olup olmadığını bilmediğimi söyledim, bunun üzerine bana cenazeye kimlerin geldiğini, Milletvekili, kaymakam, belediye başkanının cenazede olup olmadığını sordu. Ben de kendisine sadece Akhisar Belediye Başkanı ile Akhisar Milletvekili Ahmet Vehbi BAKIRLIOĞLU’nu gördüğümü söyledim. Başka da herhangi birinin geldiyse de görmediğimi söyledim. Ayrıca bana hiç cenazeye gönderilen çelenk olup olmadığını da sordu. Ben de kendisine 1 tane siyah çelengin olduğunu ve üzerinde grup, kurul veya teşkilat başkanı şeklinde bir şey yazdığını ama tam olarak üzerinde ne yazdığını hatırlamadığımı söyledim. Sonrasında benden cenazeye ilişkin fotoğraf istedi. Bende kendisine bizim cenazemiz varken fotoğraf çekecek durumda değildik zira çok üzgündük bende hiç bir fotoğraf yok dedim. Bunun üzerine başka birileri çekmiş olabilir mi, bildiğim kimse olup olmadığını sordu ben de herhangi bir kimseyi bilmediğimi söyledim. Dolayısıyla haberde yer alan fotoğrafları nasıl temin ettiğini bilmiyorum.” şeklinde beyanda bulunduğu,

Şüpheli Hülya KILINÇ Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan 04.03.2020 tarihli ifadesinde, “cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiğinde şehidin MİT mensubu olduğunu bilmediğini, bunu birkaç gün sonra medyadan öğrendiğini” beyan ettiği anlaşılmış ise de, şüphelinin mahalleye gittiğinde görüştüğü muhtar Cemali MERTER Cumhuriyet Başsavcılığımızca tanık sıfatıyla alınan ifadesinde “Hülya KILINÇ’ın mahalleye gelip kendisiyle görüştüğünde şehidin MİT mensubu olduğunu söylediğini, cenazeye herhangi bir çelenk gelip gelmediğini ve cenazede çekilmiş fotoğraf olup olmadığını sorduğunu” ifade ettiği,

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın kullandığı GSM hattının baz bilgilerinin yapılan incelemelerinde, şüphelinin haberin yapılmasından 1 gün önce yani 2 Mart 2020 tarihinde cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiği ve o gün içerisinde MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haber metnini hazırlayarak şüpheli Barış PEHLİVAN’a gönderdiği, şüpheli Barış PEHLİVAN’ın da bir gün sonra yani 3 Mart 2020 tarihinde Oda Tv internet sitesinde yayımladığı tespit edilmiştir.

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın “şehidin cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiğinde şehidin Mit mensubu olduğunu bilmediği, bunu birkaç gün sonra medyadan öğrendiği” beyanının gerçeği yansıtmadığı, şüphelinin şehidin MİT mensubu olduğunu bilerek merhum dışında cenazeye katılan diğer MIT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberi yaptığı ve cenazenin yapıldığı mahalleden ısrarla cenaze anına ait fotoğraf temin etmeye çalıştığı açıktır. Nitekim, Oda Tv internet sitesinde yayımlanan ve diğer MİT mensuplarının ifşa edildiği cenaze anına ait 2 fotoğrafın üzerinde de söz konusu görüntülerin yalnızca ve ilk defa Oda Tv isimli internet sitesi tarafından yayımlandığını belirtmek maksadıyla “ODATV.COM” ibaresine yer verildiği, haberin başlığının da "Sessiz Sedasız Ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi Mit Mensubunun Cenaze Görüntülerine Oda Tv Ulaştı, Siyah Çelenkte Bakın Ne Yazıyor" şeklinde olduğu anlaşılmıştır.

Oda Tv Genel Yayın Yönetmeni şüpheli Barış PEHLIVAN Cumhuriyet Başsavcılığımızca 06.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde özetle;

“2007 yılında Oda Tv isimli internet sitesinin kuruluşundan itibaren genel yayın yönetmenliğini yaptığını, şüpheli Hülya KILINÇ’ı birkaç yıl önce tanıdığını, Hülya KILINÇ’ın kendisini şehidin cenaze töreninden sonra tam tarihini hatırlamadığı İtalya’da bulunduğu dönemde arayarak şehide Manisa ilinde cenaze töreni yapıldığını, bununla ilgili haber yapması durumunda ilgilenip ilgilenmeyeceğini sorduğunu, kendisinin de haberle ilgili çalışma yapmasını döndüğünde değerlendireceğini söylediğini, Türkiye’ye döndüğünde Hülya KILINÇ’ın haberin taslağını ve fotoğrafları kendisine gönderdiğini, birgün sonra da haberi yayınladıklarını ”beyan etmiştir.

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları temin ettiği şüpheli Eren EKİNCİ Cumhuriyet Başsavcılığımızca 16.04.2020 tarihinde alınan ifadesinde;

“Ben 2013 yılından beri Manisa'da gazetecilik yapmaktayım. Anadolu Ajansı ve yerel gazeteler dahil olmak üzere çeşitli haber ajanslarında çalıştım. Şuanda da Akhisar Belediyesi’nde basın biriminde sözleşmeli memur olarak çalışmaktayım. Hülya KILINÇ ile Manisa'da gazetecilik yapmış olduğundan dolayı yaklaşık 2-3 yıldır tanışıyoruz. Ancak kendisiyle meslektaş ilişkisi haricinde herhangi bir arkadaşlığımız yoktur.

Tarihini tam hatırlamamakla birlikte 19 Mart tarihinde belediyeye şehit cenazesi olduğuna ilişkin bilgi gelmesi üzerine belediye başkanı ile birlikte şehit cenazesinin bulunduğu yere gittik. Buraya giderken biz şehidin Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olduğunu düşünüyorduk. Aklımıza da başkaca herhangi bir şey gelmedi. Cenazede Akhisar Kaymakamı, bir milletvekili ve yine protokolden bazı kişiler ve vatandaşlar mevcuttu. Ben burada Akhisar Belediyesi’nde basın biriminde çalıştığımdan dolayı görevim gereği başta belediye başkanı olmak üzere protokolün fotoğraflarını çektim yine cenazeye ilişkin bir kaç görüntü daha çektim ancak şehidin ailesi bana konunun hassas olduğunu ve fotoğraf çekip yayınlamazsanız seviniriz lütfen anlayış gösterin şeklinde söylemde bulunmaları üzerine fotoğraf çekmeyi bıraktım ve bu söylemden sonra da hiç bir fotoğraf çekmedim ve yayınlamadım. Cenaze töreni bittikten sonrada biz belediye başkanı ile birlikte başka bir etkinliğe geçtik. Bu cenaze esnasında ve sonrasında da benim şehidin MİT mensubu olduğuna ilişkin herhangi bir bilgim olmadı. Ayrıca cenaze töreninde bulunan belediye başkanının ve milletvekilinin de şehidin MİT mensubu olduğuna dair herhangi bir bilgileri olmadığını düşünüyorum. Cenaze töreninde de şehidin MİT mensubu olduğuna ilişkin herhangi bir konu konuşulduğunu duymadım.

Cenaze töreni üstünden yaklaşık 10 güne yakın bir zaman geçtikten sonra öğlen saatlerinde Hülya KILINÇ beni arayarak çayını içmek istiyorum görüşelim şeklinde bir talepte bulundu. Ben de kendisine çalıştığımı ve yoğun olduğumu söyleyerek görüşemeyeceğimizi kendisine ilettim. Aynı gün akşam saatlerinde tekrar beni aradı. Burada kendisi ile yerel basına ilişkin çeşitli konular konuştuk. Yine bu görüşme içerisinde bana katılmış olduğum şehit cenazesine ilişkin elimde fotoğraf olup olmadığını ve bunu haber yapmayı düşündüğünü bu sebeple incelemek üzere fotoğraf istediğini söyledi. Ancak haberi yapıp yapmayacağına ilişkin herhangi bir detay vermedi ve yine bu görüşmede bana şehidin MIT mensubu olduğuna ilişkin herhangi bir şey söylemedi. Zira yukarıda da belirtmiş olduğum gibi ben şehidi Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olarak biliyordum. Bunun üzerine Hülya KILINÇ'a whatsapp isimli mesajlaşma programı üzerinden 2 fotoğraf gönderdim. Göndermiş olduğum fotoğraflardan birinde şehidin cenazesinin vatandaşlar tarafından taşınırken ki bir fotoğraf, diğerinde ise şehidin naaşı ve protokol vardı. Ancak Hülya KILINÇ sadece kendisine göndermiş olduğum vatandaşların tabut taşırken çekmiş olduğum fotoğrafı kullanmış, milletvekilinin ve protokolün bulunmuş olduğu fotoğrafı ise kullanmadığını haber yayınlandıktan sonra gördüm. Haber içeriğinde kullanılan diğer fotoğrafların nereden temin edildiğine ilişkin herhangi bir bilgim yoktur. Ayrıca burada cenaze esnasında vatandaşların da telefonları ile fotoğraf ve video çektiklerini belirtmek istiyorum. Yine tarafıma sormuş olduğunuz üzere 3 Mart tarihinde yapılan görüşmeleri tam olarak hatırlamıyorum muhtemelen yine kendisi benimle görüşmek istemiştir. Ancak çalıştığım ve yoğun olduğum için kendisi ile o gün hiç görüşmedim. Açıkçası ben Hülya KILINÇ tutuklandıktan sonra bu haberi gördüm ve şehidin MIT mensubu olduğunu da bu haberi okuduktan sonra öğrendim. Zira şehidin MİT mensubu olduğunu bilseydim bu fotoğrafları kendisine kesinlikle göndermezdim. Şehidin Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu diye bildiğimden dolayı ve Hülya KILINÇ'ın da sadece incelemek için fotoğrafı istemiş olduğundan dolayı 2 fotoğrafı gönderdim.

Yine bu konuya ilişkin olarak Akhisar Belediyesi’nde basın işlerine baktığımdan dolayı yerel gazeteciler sürekli haber yapmak amacıyla benden fotoğraf isterler, ben de kendilerine fotoğraf gönderirim. Fotoğraf göndermiş olduğum kişiler haber değeri görürlerse bu fotoğrafları yayınlarlar. Hülya KILINÇ'la olan paylaşımımda tamamen bu şekilde olmuştur. Ben kesinlikle şehidin MIT mensubu olduğunu bilmiyordum. Herhangi bir suç işleme kastımda bulunmamaktadır ” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Hülya KILNIÇ Cumhuriyet Başsavcılığımızın 04.03.2020 tarihli sevk yazısı ile;

“Dış istihbarat görevi olan MİT mensuplarının bilgilerini, fotoğraflarını ve görevleriyle ilgili detaylara, bu suretle istihbarat faaliyetlerinin ve can güvenliklerinin tehlikeye düşürülmesine sebebiyet verildiği, MİT mensuplarının deşifre edilerek internet üzerinden elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlandığı, devletin güvenliği ve siyasal yararları tehlikeye sokulduğu, eylemin MİT mensuplarının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin deşifre edilmesi özel kastı ile yapıldığı, şüphelinin üzerine atılı suçların işlendiğine dair somut delillere ulaşıldığı, CMK’nın 100/2.b.2 maddesinde de belirtildiği üzere soruşturma sürecinde suça konu bilgi, belge ve görüntülerin ne şekilde elde edildiğine ilişkin

başka kişiler üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması konusunda kuvvetli şüphenin bulunduğu, CMK’nın 100/2.b.1 maddesi kapsamında suça iştirak ettiği değerlendirilen diğer şüphelilere dair delilleri karartabileceği, bu şüphelilerin kaçmalarına imkan sağlayabilecek bilgileri serbest kalması halinde aynı suçu işleyen kişilere aktarabileceği”gerekçeleriyle CMK’nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanması talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildiği,

İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin 05.03.2020 tarihli 2020/166 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Yapılan tespitlerden de anlaşılacağı üzere;

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda açıkça MİT mensuplarının gerek kendilerinin gerekse aile yakınlarının korunmasının amaçlandığı, yapılan işin önemi, ciddiyeti ve tehlikenin ağırlığı nedeniyle Başkanlık personelinin kimliğinin deşifre edilmesinin yasaklandığı, MİT mensuplarının ve yakınlarının bilinmesi, tanınması, izlerinin sürülebilmesi veya bir şekilde bu kişilere ulaşılabilmesini sağlayacak eylem ve işlemlerin yasaklandığı hüküm altına alınmıştır.

Şüpheli Hülya KILINÇ, Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak maksadıyla hazırladığı 03.03.2020 tarihli haberde, dış istihbarat vazifesi olan şehit MİT mensubunun kimlik ve görevine ilişkin bilgilerine, şehide ait fotoğraflara ve özellikle de halen görevde olan bazı MIT mensuplarının da katıldığı cenaze törenine ait görüntülere yer vermek suretiyle yayınlayarak MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamış, yayınlamış, yaymış ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etmiş,

Bu bilgileri internet medyası aracılığı ile elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayınlayan şüphelinin sevk maddelerinde belirtilen 2937 Sayılı Kanunun 27. maddesi ile birlikte TCK’nın “Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama” başlıklı 329uncu maddesinde tanımlanan suçları işlediği anlaşılmıştır.

5.6.    Eren EKİNCİ

Manisa İli Akhisar İlçe Belediyesi basın biriminde görevli olduğu ve Manisa İli’nde yerel gazetecilik yaptığı,

19 Şubat 2020 tarihinde Akhisar Belediye Başkanı ile birlikte MİT mensubunun cenaze törenine katıldığı, törende merhumla birlikte cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları çektiği ve şüpheli Hülya KILINÇ’a ulaştırdığı tespit edilmiştir.

MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberin yayınlanmasından bir gün önce 2 Mart 2020 tarihinde cenaze töreninde çekilmiş fotoğrafları temin etmek maksadıyla törenin gerçekleştirildiği Akhisar İlçesi’ne giden şüpheli Hülya KILINÇ’ın, cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları çeken şüpheli Eren EKİNCİ’yi saat 14:13’te arayarak 51 saniye görüştüğü, aynı gün saat 19:27’de tekrar arayarak 693 saniye (11 dakika 33 saniye) görüştüğü, bu görüşmelerde şüpheli Eren EKİNCİ’den cenaze törenine ilişkin bilgileri aldığı ve sonrasında şüpheli Eren EKİNCİ’nin törende çektiği cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları whatsapp isimli mesajlaşma programı üzerinden şüpheli Hülya KILINÇ’a gönderdiği,

03.03.2020   tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde şüphelilerden Hülya KILINÇ imzası ile "Sessiz Sedasız Ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi Mit Mensubunun Cenaze Görüntülerine Oda Tv Ulaştı, Siyah Çelenkte Bakın Ne Yazıyor" başlığıyla yayımlanan yazıda;

Naaşın camiden çıkarıldığı esnada şüpheli Eren EKİNCİ tarafından çekilen ve şüpheli Hülya KILINÇ’a gönderilen fotoğrafın üzerine “ODATV.COM” ibaresi de eklenerek ilk defa 3 Mart 2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayınlandığı, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamnında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklandığı, yayıldığı ve cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının da ifşa edildiği tespit edilmiştir.

Yapılan tespitlerden de görüleceği üzere haber içeriğinde yayımlanan 7 fotoğraftan diğer MİT mensuplarının da deşifre edildiği cenaze törenine ait 2 fotoğraf ile merhumun defnedildiği şehitlikte çekilen 3 foroğrafın özel bir gayretle temin edilerek ilk defa Oda Tv isimli internet sitesi tarafından yayımlandığı anlaşılmıştır.

Cenaze töreninde gizlice çekildiği tespit edilen fotoğraflardaki diğer MİT mensuplarının görüntülerinin, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama, yayımlama, yayma ve MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etme kastıyla yayınlandığı açıktır.

03.03.2020   tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayımlanan cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberin şüpheli Hülya KILINÇ tarafından Oda Tv isimli internet sitesinin genel yayın yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN ile irtibatlı olarak hazırlandığı, yayınlanan ve cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafların şüpheli Eren EKİNCİ tarafından çekilerek şüpheli Hülya KILINÇ’a gönderildiği, haberin şüpheli Barış PEHLİVAN’ın bilgisi ve talimatı doğrultusunda yayına girdiği, internet sitesinin sorumlu haber müdürünün ise şüpheli Barış TERKOĞLU olduğu tespit edilmiştir.

Şüpheli Hülya KILINÇ Cumhuriyet Başsavcılığımızca 04.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde özetle;

“Şehit haberini sosyal medyada gördüğünü, şehidin asker olduğunu düşündüğünü, konuyla ilgili daha fazla bilgi edinebilmek için şehidin cenaze töreninin yapıldığı mahallenin muhtarı ile irtibat kurduğunu, sonrasında cenaze töreninin yapıldığı mahalleye giderek şehidin anne ve babasıyla görüştüğünü, şehidin ailesinin kendisine açıklama yapmak istemediklerini, haberdeki fotoğrafları sosyal medyadan bulduğunu, cenaze anına ilişkin görüntüleri de sosyal medyadan edindiğini, mezarlıktaki fotoğrafları ise kendisinin çektiğini, mahalleye gittiğinde ve şehidin ailesiyle görüştüğünde şehidin Mit mensubu olduğunu bilmediğini, mahalleden ayrıldıktan birkaç gün sonra şehidin Mit mensubunu olduğunu medyadan öğrendiğini, haberi bizzat kendisinin hazırladığını, sonrasında yayınlanması için Barış PEHLİVAN’a gönderdiğini ve haberin yayınlandığını ” beyan ettiği,

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın MİT mensuplarının ifşa edildiği haberi hazırlama sürecinde irtibat kurduğu mahalle muhtarı Cemali MERTER Cumhuriyet Başsavcılığımızca

16.04.2020   tarihinde tanık sıfatıyla alınan ifadesinde özetle;

“Şehit olan şahsı ben Türk Silahlı Kuvvetleri’nde elektrik teknisyeni olarak bildiğini, cenazeden 1 hafta 10 gün sonra Hülya Kılınç'ın kendisini arayarak Manisa'da yerel gazeteci olduğunu söylediğini ve sizin orada bir şehit varmış basına yansımadı sizin bir bilginiz var mı diyerek cenazeyle ilgili bilgi istediğini, 2-3 gün sonra tekrar aradığını ve kendisinin otobüste olduğunu ve mahalleye geleceğini ve kendisiyle görüşmek istediğini söyleyerek yardımcı olmasını istediğini, kendisinin yardımcı olmak istemediğini söylediğini, sonrasında Hülya Kılınç’ın işletmiş olduğum kıraathaneye geldiğini, kendisine şehit olan kişinin MİT mensubu olduğunu öğrendiğini ve kendisine bu konuda bildiği herhangi bir şey olup olmadığını sorduğunu, kendisine şahsın uzaktan akrabası olduğunu ve yıllardır Türk Silahlı Kuvvetleri’nde teknisyen olarak çalıştığını bildiklerini, MİT ile herhangi bir alakası olup olmadığını bilmediğini söylediğini, bunun üzerine cenazeye kimlerin geldiğini, Milletvekili, kaymakam, belediye başkanının cenazede olup olmadığını, cenazeye çelenk gelip gelmediğini sorduğunu,kendisinden cenazeye ilişkin fotoğraf istediğini, kendisinin cenazeleri varken fotoğraf çekecek durumda olmadıklarını, fotoğraf çekmediklerini söylediğini” beyan ettiği anlaşılmıştır.

Şüpheli Hülya KILINÇ Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan 04.03.2020 tarihli ifadesinde, “cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiğinde şehidin MİT mensubu olduğunu bilmediğini, bunu birkaç gün sonra medyadan öğrendiğini” beyan ettiği anlaşılmış ise de, şüphelinin mahalleye gittiğinde görüştüğü muhtar Cemali MERTER Cumhuriyet Başsavcılığımızca tanık sıfatıyla alınan ifadesinde “Hülya KILINÇ’ın mahalleye gelip kendisiyle görüştüğünde şehidin MIT mensubu olduğunu söylediğini, cenazeye herhangi bir çelenk gelip gelmediğini ve cenazede çekilmiş fotoğraf olup olmadığını sorduğunu” ifade ettiği,

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın kullandığı GSM hattının baz bilgilerinin yapılan incelemelerinde, şüphelinin haberin yapılmasından 1 gün önce yani 2 Mart 2020 tarihinde cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiği ve o gün içerisinde MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haber metnini hazırlayarak şüpheli Barış PEHLİVAN’a gönderdiği, şüpheli Barış PEHLİVAN’ın da bir gün sonra yani 3 Mart 2020 tarihinde Oda Tv internet sitesinde yayımladığı tespit edilmiştir.

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın “şehidin cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiğinde şehidin Mit mensubu olduğunu bilmediği, bunu birkaç gün sonra medyadan öğrendiği” beyanının gerçeği yansıtmadığı, şüphelinin şehidin MİT mensubu olduğunu bilerek merhum dışında cenazeye katılan diğer MIT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberi yaptığı ve cenazenin yapıldığı mahalleden ısrarla cenaze anına ait fotoğraf temin etmeye çalıştığı açıktır. Nitekim, Oda Tv internet sitesinde yayımlanan ve diğer MİT mensuplarının ifşa edildiği cenaze anına ait 2 fotoğrafın üzerinde de söz konusu görüntülerin yalnızca ve ilk defa Oda Tv isimli internet sitesi tarafından yayımlandığını belirtmek maksadıyla “ODATV.COM” ibaresine yer verildiği, haberin başlığının da "Sessiz Sedasız Ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi Mit Mensubunun Cenaze Görüntülerine Oda Tv Ulaştı, Siyah Çelenkte Bakın Ne Yazıyor" şeklinde olduğu anlaşılmıştır.

Şüpheli Eren EKİNCİ Cumhuriyet Başsavcılığımızca 16.04.2020 tarihinde alınan ifadesinde;

“Ben 2013 yılından beri Manisa'da gazetecilik yapmaktayım. Anadolu Ajansı ve yerel gazeteler dahil olmak üzere çeşitli haber ajanslarında çalıştım. Şuanda da Akhisar Belediyesi’nde basın biriminde sözleşmeli memur olarak çalışmaktayım. Hülya KILINÇ ile Manisa'da gazetecilik yapmış olduğundan dolayı yaklaşık 2-3 yıldır tanışıyoruz. Ancak kendisiyle meslektaş ilişkisi haricinde herhangi bir arkadaşlığımız yoktur.

Tarihini tam hatırlamamakla birlikte 19 Mart tarihinde belediyeye şehit cenazesi olduğuna ilişkin bilgi gelmesi üzerine belediye başkanı ile birlikte şehit cenazesinin bulunduğu yere gittik. Buraya giderken biz şehidin Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olduğunu düşünüyorduk. Aklımıza da başkaca herhangi bir şey gelmedi. Cenazede Akhisar Kaymakamı, bir milletvekili ve yine protokolden bazı kişiler ve vatandaşlar mevcuttu. Ben burada Akhisar Belediyesi’nde basın biriminde çalıştığımdan dolayı görevim gereği başta belediye başkanı olmak üzere protokolün fotoğraflarını çektim yine cenazeye ilişkin bir kaç görüntü daha çektim ancak şehidin ailesi bana konunun hassas olduğunu ve fotoğraf çekip yayınlamazsanız seviniriz lütfen anlayış gösterin şeklinde söylemde bulunmaları üzerine fotoğraf çekmeyi bıraktım ve bu söylemden sonra da hiç bir fotoğraf çekmedim ve yayınlamadım. Cenaze töreni bittikten sonrada biz belediye başkanı ile birlikte başka bir etkinliğe geçtik. Bu cenaze esnasında ve sonrasında da benim şehidin MİT mensubu olduğuna ilişkin herhangi bir bilgim olmadı. Ayrıca cenaze töreninde bulunan belediye başkanının ve milletvekilinin de şehidin MİT mensubu olduğuna dair herhangi bir bilgileri olmadığını düşünüyorum. Cenaze töreninde de şehidin MİT mensubu olduğuna ilişkin herhangi bir konu konuşulduğunu duymadım.

Cenaze töreni üstünden yaklaşık 10 güne yakın bir zaman geçtikten sonra öğlen saatlerinde Hülya KILINÇ beni arayarak çayını içmek istiyorum görüşelim şeklinde bir talepte bulundu. Ben de kendisine çalıştığımı ve yoğun olduğumu söyleyerek görüşemeyeceğimizi kendisine ilettim. Aynı gün akşam saatlerinde tekrar beni aradı. Burada kendisi ile yerel basına ilişkin çeşitli konular konuştuk. Yine bu görüşme içerisinde bana katılmış olduğum şehit cenazesine ilişkin elimde fotoğraf olup olmadığını ve bunu haber yapmayı düşündüğünü bu sebeple incelemek üzere fotoğraf istediğini söyledi. Ancak haberi yapıp yapmayacağına ilişkin herhangi bir detay vermedi ve yine bu görüşmede bana şehidin MİT mensubu olduğuna ilişkin herhangi bir şey söylemedi. Zira yukarıda da belirtmiş olduğum gibi ben şehidi Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olarak biliyordum. Bunun üzerine Hülya KILINÇ'a whatsapp isimli mesajlaşma programı üzerinden 2 fotoğraf gönderdim. Göndermiş olduğum fotoğraflardan birinde şehidin cenazesinin vatandaşlar tarafından taşınırken ki bir fotoğraf, diğerinde ise şehidin naaşı ve protokol vardı. Ancak Hülya KILINÇ sadece kendisine göndermiş olduğum vatandaşların tabut taşırken çekmiş olduğum fotoğrafı kullanmış, milletvekilinin ve protokolün bulunmuş olduğu fotoğrafı ise kullanmadığını haber yayınlandıktan sonra gördüm. Haber içeriğinde kullanılan diğer fotoğrafların nereden temin edildiğine ilişkin herhangi bir bilgim yoktur.

Ayrıca burada cenaze esnasında vatandaşların da telefonları ile fotoğraf ve video çektiklerini belirtmek istiyorum. Yine tarafıma sormuş olduğunuz üzere 3 Mart tarihinde yapılan görüşmeleri tam olarak hatırlamıyorum muhtemelen yine kendisi benimle görüşmek istemiştir. Ancak çalıştığım ve yoğun olduğum için kendisi ile o gün hiç görüşmedim. Açıkçası ben Hülya KILINÇ tutuklandıktan sonra bu haberi gördüm ve şehidin MIT mensubu olduğunu da bu haberi okuduktan sonra öğrendim. Zira şehidin MİT mensubu olduğunu bilseydim bu fotoğrafları kendisine kesinlikle göndermezdim. Şehidin Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu diye bildiğimden dolayı ve Hülya KILINÇ'ın da sadece incelemek için fotoğrafı istemiş olduğundan dolayı 2 fotoğrafı gönderdim.

Yine bu konuya ilişkin olarak Akhisar Belediyesi’nde basın işlerine baktığımdan dolayı yerel gazeteciler sürekli haber yapmak amacıyla benden fotoğraf isterler, ben de kendilerine fotoğraf gönderirim. Fotoğraf göndermiş olduğum kişiler haber değeri görürlerse bu fotoğrafları yayınlarlar. Hülya KILINÇ'la olan paylaşımımda tamamen bu şekilde olmuştur. Ben kesinlikle şehidin MİT mensubu olduğunu bilmiyordum. Herhangi bir suç işleme kastım da bulunmamaktadır ” şeklinde beyanda bulunmuş ise de şüpheli Hülya KILINÇ ile eylem öncesi görüşme sıklığı ve süreleri ayrıca yerel gazeteci olarak çalışan şüphelinin kamuoyunca da tartışılan konuyu bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu göz önünde bulundurularak savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu anlaşılmıştır.

Yapılan tespitlerden de anlaşılacağı üzere;

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda açıkça MİT mensuplarının gerek kendilerinin gerekse aile yakınlarının korunmasının amaçlandığı, yapılan işin önemi, ciddiyeti ve tehlikenin ağırlığı nedeniyle Başkanlık personelinin kimliğinin deşifre edilmesinin yasaklandığı, MİT mensuplarının ve yakınlarının bilinmesi, tanınması, izlerinin sürülebilmesi veya bir şekilde bu kişilere ulaşılabilmesini sağlayacak eylem ve işlemlerin yasaklandığı hüküm altına alınmıştır.

Şüpheli Eren EKİNCİ, halen görevde olan bazı MİT mensuplarının katıldığı cenaze töreninde çektiği görüntülerini Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak maksadıyla şüpheli Hülya KILINÇ’a gönderip Oda Tv isimli internet sitesinde

03.03.2020     tarihinde yayımlanmasını sağlayarak MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamış, yayınlamış, yaymış ve MİT mensuplarını ifşa etmiştir.

Bu bilgileri internet medyası aracılığı ile elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayınlayan şüphelinin sevk maddelerinde belirtilen 2937 Sayılı Kanunun 27. maddesi ile birlikte TCK’nın “Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama” başlıklı 329’uncu maddesinde tanımlanan suçları işlediği anlaşılmıştır.

5.7.    Barış PEHLİVAN

Oda Tv isimli internet sitesinin genel yayın yönetmeni olduğu,

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı mensubu şehitlerin kimlik bilgilerinin, fotoğraflarının ve görevlerine ilişkin bilgilerin şüpheliler Murat AĞIREL, Erk ACARER ve Yeni Yaşam Gazetesi tarafından ifşa edilmesinin ardından, Manisa ilinde yerel muhabirlik yapan şüpheli Hülya KILINÇ’ın şüpheli Barış PEHLİVAN ile koordinasyon halinde Manisa ili Akhisar ilçesinde defnedilen şehit MİT mensubu S*** C***’nin cenaze töreni görüntülerine ulaşarak haberleştirmek için özel gayret gösterdiği,

Bu kapsamda;

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın 29 Şubat 2020 tarihinde MİT mensubunun cenaze töreninin yapıldığı mahallenin muhtarı Cemali MERTER ile irtibat kurmaya başladığı, bu irtibattan iki gün sonra da 2 Mart 2020 günü sabah 09:25’te Cemali MERTER’i arayarak cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiği, saat 10:06 - 14:18 arasında cenaze töreninin yapıldığı Manisa İli Akhisar İlçesi’nde bulunduğu, bu süreçte şehitliğe de giderek MİT mensubunun defnedildiği mezarın fotoğraflarım çektiği, şüpheli Hülya KILINÇ’ın Akhisar’da bulunduğu süre içerisinde Akhisar Belediyesi basın biriminde çalışan şüpheli Eren EKİNCİ ile de irtibat kurduğu, şüpheli Eren EKİNCİ’den cenaze törenine ilişkin bilgi aldığı ve cenazede çektiği fotoğrafları istediği, şüpheli Eren EKİNCİ’nin cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları whatsapp isimli mesajlaşma programından gönderdiği, aynı gün şüpheli Hülya KILINÇ’ın topladığı bilgileri ve cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları Oda Tv Genel Yayın Yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN’a gönderdiği ve şüpheli Barış PEHLİVAN’ın soruşturmaya konu haberi Oda Tv isimli internet sitesinde 3 Mart 2020 tarihinde yayımlattığı,

Bununla birlikte şüpheli Hülya KILINÇ’ın, Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ifadesinden de anlaşılacağı üzere Oda Tv Genel Yayın Yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN’la irtibat halinde olduğu tespit edilmiştir.

03.03.2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde şüphelilerden Hülya KILINÇ imzası ile "Sessiz Sedasız Ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi Mit Mensubunun Cenaze Görüntülerine Oda Tv Ulaştı, Siyah Çelenkte Bakın Ne Yazıyor" başlığıyla yayımlanan yazıda;

MİT mensubu S*** C***’nin 19 Şubat tarihinde Manisa İli Akhisar İlçesi’nde defnedildiği belirtilerek Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’ndaki görev süresi, görev yeri, yaşı, memleketi ve ailesine ilişkin detay bilgilere yer verildiği, ayrıca şehit MİT mensubunun geçmiş döneme ait fotoğraflarının, cenaze töreninde ve naaşının defnedildiği şehitlikte gizlice çekilmiş görüntülerin de yayımlandığı tespit edilmiştir.

Yazı içeriğinde yer alan görüntüler incelendiğinde;

MİT mensubunun isim ve soy isminin baş harfleri ile doğum ve vefat tarihinin yer aldığı fotoğrafının, şehit MİT mensubunun özel hayatında çekildiği anlaşılan fotoğrafın, cenaze törenine katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafın, gönderilen çelenge ait fotoğrafın ve şehidin defnedildiği şehitliğe ait üç adet fotoğrafın yayımlandığı tespit edilmiştir.

MİT mensubunun cenaze törenine ait fotoğraflara bakıldığında, belirli bir mesafeden cenaze töreninin izlenerek gizlice kayda alındığı anlaşılmaktadır. Söz konusu fotoğraflarda cenazeye katılan diğer MİT mensupları da açıkça deşifre edilmiş, fotoğrafları da yayınlanmak suretiyle MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgileri açıklanmıştır.

Bununla birlikte, soruşturmaya konu yazı içeriğinde toplam 7 adet fotoğraf yayımlanmasına rağmen cenaze törenine ait 2 görüntünün üzerine “ODATV.COM” ibaresinin eklendiği, söz konusu görüntülerin yalnızca Oda Tv isimli internet sitesi tarafından temin edilerek yayımlandığı, başka bir yerde yayımlanması durumunda ilk yayımlayıcı Oda Tv isimli internet sitesinden alındığının belli olmasının vurgulanmaya çalışıldığı,

Yazı içeriğinde yayımlanan 7 fotoğraftan diğer MİT mensuplarının da deşifre edildiği cenaze törenine ait 2 fotoğraf ile MİT mensubunun defnedildiği şehitlikte çekilen 3 foroğrafın özel olarak temin edilerek ilk defa Oda Tv isimli internet sitesi tarafından yayımlandığı,

Cenaze töreninde gizlice çekildiği tespit edilen fotoğraflardaki diğer MİT

mensuplarının görüntülerinin, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama, yayımlama, yayma ve MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etme kastıyla yayınlandığı açıktır.

Bununla birlikte;

Oda Tv isimli internet sitesinde yer alan suça konu yazıda MİT mensubunun görev süresi, görev yeri, yaşı, memleketi ve ailesine ilişkin bilgilerin de yer aldığı, bu şekilde merhumun Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nda görev yaptığı süre içerisinde birlikte çalıştığı kişilerin faaliyetlerinin deşifre olmasına, böylelikle hem şehidin ailesinin can güvenliğinin tehlikeye düşmesine hem de şehitle birlikte aynı faaliyetlerde görev almış diğer MİT mensuplarının da muhatapları tarafından deşifre edilerek bu kişilerin de aileleriyle birlikte can güvenliklerinin tehlikeye sokulmasına sebebiyet verileceği ortadadır.

Soruşturma işlemleri sonucunda;

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın, cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği görüntüleri şüpheli Eren EKİNCİ’den temin ettiği, Akhisar Belediyesi basın biriminde sözleşmeli memur olarak çalışan şüpheli Eren EKİNCİ’nin MİT mensubunun cenaze törenine katıldığı, törende bazı görüntüleri kayda aldığı, MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu yazının yayınlanmasından bir gün önce şüpheli Hülya KILINÇ’ın şüpheli Eren EKİNCİ ile irtibata geçerek cenaze töreniyle ilgili bilgi aldığı ve cenaze törenine ait görüntü istediği, şüpheli Eren EKİNCİ’nin de cenaze töreninde çektiği bazı görüntüleri şüpheli Hülya KILINÇ’a whatsapp isimli haberleşme programı üzerinden gönderdiği, bu görüntülerden bir kısmının 3 Mart 2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayınlanarak cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği tespit edilmiştir.

03.03.2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayımlanan cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu yazının şüpheli Hülya KILINÇ tarafından Oda Tv isimli internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN ile irtibatlı olarak yayına hazırlandığı, haberde yayınlanan ve cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafların şüpheli Eren EKİNCİ tarafından çekilerek şüpheli Hülya KILINÇ’a gönderildiği, haberin şüpheli Barış PEHLİVAN’ın bilgisi ve talimatı doğrultusunda yayına girdiği, internet sitesinin sorumlu haber müdürünün şüpheli Barış TERKOĞLU olduğu anlaşılmıştır.

MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklandığı, yayınlandığı, yayıldığı ve MİT mensuplarının ifşa edildiği haberi hazırlayan şüpheli Hülya KILINÇ’ın Cumhuriyet Başsavcılığımızca 04.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde;

“Manisa ilinde serbest gazetecilik yaptığını, Oda Tv’ye iki yıldır ara ara haber gönderdiğini, haberleri Barış PEHLİVAN’a ilettiğini, şehit haberini sosyal medyada gördüğünü, şehidin asker olduğunu düşündüğünü, konuyla ilgili daha fazla bilgi edinebilmek için şehidin cenaze töreninin yapıldığı mahallenin muhtarı ile irtibat kurduğunu, sonrasında cenaze töreninin yapıldığı mahalleye giderek şehidin anne ve babasıyla görüştüğünü, şehidin ailesinin kendisine açıklama yapmak istemediklerini, haberdeki fotoğrafları sosyal medyadan bulduğunu, cenaze anına ilişkin görüntüleri de sosyal medyadan edindiğini, mezarlıktaki fotoğrafları ise kendisinin çektiğini, mahalleye gittiğinde ve şehidin ailesiyle görüştüğünde şehidin Mit mensubu olduğunu bilmediğini, mahalleden ayrıldıktan birkaç gün sonra şehidin Mit mensubunu olduğunu medyadan öğrendiğini, haberi bizzat kendisinin hazırladığını, sonrasında haberi yayınlanması için Barış PEHLİVAN’a gönderdiğini ve haberin yayınlandığını ” beyan ederek MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklandığı, yayınlandığı, yayıldığı ve MİT mensuplarının ifşa edildiği haberin şüpheli Barış PEHLİVAN’ın talimatıyla yayınlandığını,

Şüpheli Hülya KILINÇ Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan 04.03.2020 tarihli ifadesinde, “cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiğinde şehidin MİT mensubu olduğunu bilmediğini, bunu birkaç gün sonra medyadan öğrendiğini” beyan ettiği anlaşılmış ise de, şüphelinin mahalleye gittiğinde görüştüğü muhtar Cemali MERTER Cumhuriyet

Başsavcılığımızca tanık sıfatıyla alınan ifadesinde “Hülya KILINÇ’ın mahalleye gelip kendisiyle görüştüğünde şehidin MIT mensubu olduğunu söylediğini, cenazeye herhangi bir çelenk gelip gelmediğini ve cenazede çekilmiş fotoğraf olup olmadığını sorduğunu”

beyan etmiştir.

Bununla birlikte şüpheli Hülya KILINÇ’ın kullandığı GSM hattının baz bilgilerinin yapılan incelemelerinde, şüphelinin haberin yapılmasından 1 gün önce yani 2 Mart 2020 tarihinde cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiği ve o gün içerisinde MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haber metnini hazırlayarak şüpheli Barış PEHLİVAN’a gönderdiği, şüpheli Barış PEHLİVAN’ın da bir gün sonra yani 3 Mart 2020 tarihinde haberi Oda Tv internet sitesinde yayımladığı tespit edilmiştir.

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın “şehidin cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiğinde şehidin Mit mensubu olduğunu bilmediği, bunu birkaç gün sonra medyadan öğrendiği” beyanının gerçeği yansıtmadığı, şüpheliler Hülya KILINÇ ve Barış PEHLİVAN’ın şehidin MİT mensubu olduğunu bilerek merhum dışında cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberi yaptıkları ve cenazenin yapıldığı mahalleden cenaze anına ait fotoğrafı ısrarla temin etmeye çalıştıkları açıktır. Nitekim, Oda Tv internet sitesinde yayımlanan ve diğer MİT mensuplarının ifşa edildiği cenaze anına ait 2 fotoğrafın üzerinde de söz konusu görüntülerin yalnızca ve ilk defa Oda Tv isimli internet sitesi tarafından temin edilerek yayımlandığını belirtmek maksadıyla “ODATV.COM” ibaresine yer verildiği, haberin başlığının da "Sessiz Sedasız Ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi Mit Mensubunun Cenaze Görüntülerine Oda Tv Ulaştı, Siyah Çelenkte Bakın Ne Yazıyor" şeklinde olduğu tespit edilmiştir.

Oda Tv Genel Yayın Yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN Cumhuriyet Başsavcılığımızca 06.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde özetle;

“2007 yılında Oda Tv isimli internet sitesinin kuruluşundan itibaren genel yayın yönetmenliğini yaptığını, şüpheli Hülya KILINÇ’ı birkaç yıl önce tanıdığını, Hülya KILINÇ’ın kendisini şehidin cenaze töreninden sonra tam tarihini hatırlamadığı İtalya’da bulunduğu dönemde arayarak şehide Manisa ilinde cenaze töreni yapıldığını, bununla ilgili haber yapması durumunda ilgilenip ilgilenmeyeceğini sorduğunu, kendisinin de haberle ilgili çalışma yapmasını döndüğünde değerlendireceğini söylediğini, Türkiye’ye döndüğünde Hülya KILINÇ’ın haberin taslağını ve fotoğrafları kendisine gönderdiğini, birgün sonra da haberi yayınladıklarını, Hülya KILINÇ’ın Oda Tv isimli site ile organik bağının olmadığını, haber karşılığında kendisine ücret de ödemediklerini, haberin yayınlanması talimatını kendisinin verdiğini, MİT mensuplarını veya MİT faaliyetlerini deşifre etme kastının olmadığını” beyan ettiği,

Cumhuriyet Başsavcılığımızın 06.03.2020 tarihli sevk yazısı ile;

“Dış istihbarat görevi olan MİT mensuplarının bilgilerini, fotoğraflarını ve görevleriyle ilgili detaylara, bu suretle istihbarat faaliyetlerinin ve can güvenliklerinin tehlikeye düşürülmesine sebebiyet verildiği, MİT mensuplarının deşifre edilerek internet üzerinden elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlandığı, devletin güvenliği ve siyasal yararları tehlikeye sokulduğu, eylemin MİT mensuplarının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin deşifre edilmesi özel kastı ile yapıldığı, şüphelinin üzerine atılı suçların işlendiğine dair somut delillere ulaşıldığı, CMK’nın 100/2.b.2 maddesinde de belirtildiği üzere soruşturma sürecinde suça konu bilgi, belge ve görüntülerin ne şekilde elde edildiğine ilişkin

başka kişiler üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması konusunda kuvvetli şüphenin bulunduğu, CMK’nın 100/2.b.1 maddesi kapsamında suça iştirak ettiği değerlendirilen diğer şüphelilere dair delilleri karartabileceği, bu şüphelilerin kaçmalarına imkan sağlayabilecek bilgileri serbest kalması halinde aynı suçu işleyen kişilere aktarabileceği”gerekçeleriyle CMK’nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanması talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildiği,

İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği’nin 06.03.2020 tarihli 2020/203 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Yapılan tespitlerden de anlaşılacağı üzere;

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda açıkça MİT mensuplarının gerek kendilerinin gerekse aile yakınlarının korunmasının amaçlandığı, yapılan işin önemi, ciddiyeti ve tehlikenin ağırlığı nedeniyle Başkanlık personelinin kimliğinin deşifre edilmesinin yasaklandığı, MİT mensuplarının ve yakınlarının bilinmesi, tanınması, izlerinin sürülebilmesi veya bir şekilde bu kişilere ulaşılabilmesini sağlayacak eylem ve işlemlerin yasaklandığı hüküm altına alınmıştır.

Şüpheli Barış PEHLİVAN’ın hazırlanması sürecinde aktif olarak yer aldığı ve

03.03.2020    tarihinde genel yayın yönetmeni olduğu Oda Tv isimli internet sitesinde Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak maksadıyla yayınlattığı haberde, dış istihbarat vazifesi olan şehit MİT mensubunun kimlik ve görevine ilişkin bilgilerine, şehide ait fotoğraflara ve özellikle de halen görevde olan bazı MİT mensuplarının da katıldığı cenaze törenine ait görüntülere yer vermek suretiyle yayınlayarak MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamış, yayınlamış, yaymış ve MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etmiştir.

Bu bilgileri internet medyası aracılığı ile elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayınlayan şüphelinin sevk maddelerinde belirtilen 2937 Sayılı Kanunun 27. maddesi ile birlikte TCK’nın “Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama” başlıklı 329’uncu maddesinde tanımlanan suçları işlediği anlaşılmıştır.

5.8.    Barış TERKOĞLU

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı mensubunun ve cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği cenaze törenine ait görüntülerin yayınlandığı Oda Tv isimli internet sitesinin sorumlu haber müdürü olduğu,

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın 29 Şubat 2020 tarihinde MİT mensubunun cenaze töreninin yapıldığı mahallenin muhtarı Cemali MERTER ile irtibat kurmaya başladığı, bu irtibattan iki gün sonra da 2 Mart 2020 günü sabah 09:25’te Cemali MERTER’i arayarak cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiği, saat 10:06 - 14:18 arasında cenaze töreninin yapıldığı Manisa İli Akhisar İlçesi’nde bulunduğu, bu süreçte şehitliğe de giderek MİT mensubunun defnedildiği mezarın fotoğraflarını çektiği, şüpheli Hülya KILINÇ’ın Akhisar’da bulunduğu süre içerisinde Akhisar Belediyesi basın biriminde çalışan şüpheli Eren EKİNCİ ile de irtibat kurduğu, şüpheli Eren EKİNCİ’den cenaze törenine ilişkin bilgi aldığı ve cenazede çektiği fotoğrafları istediği, şüpheli Eren EKİNCİ’nin cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları whatsapp isimli mesajlaşma programından gönderdiği, aynı gün şüpheli Hülya KILINÇ’ın topladığı bilgileri ve cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları Oda Tv Genel Yayın Yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN’a gönderdiği ve merhumla birlikte cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının da deşifre edildiği soruşturmaya konu haberin şüpheli Barış TERKOĞLU’nun sorumlu haber müdürü olduğu Oda Tv isimli internet sitesinde 3 Mart 2020 tarihinde yayınlandığı,

03.03.2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde şüphelilerden Hülya KILINÇ imzası ile "Sessiz Sedasız Ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi Mit Mensubunun Cenaze Görüntülerine Oda Tv Ulaştı, Siyah Çelenkte Bakın Ne Yazıyor" başlığıyla yayımlanan yazıda;

MİT mensubu S*** C***’nin 19 Şubat tarihinde Manisa İli Akhisar İlçesi’nde defnedildiği belirtilerek Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’ndaki görev süresi, görev yeri, yaşı, memleketi ve ailesine ilişkin detay bilgilere yer verildiği, ayrıca şehit MİT mensubunun geçmiş döneme ait fotoğraflarının, cenaze töreninde ve naaşının defnedildiği şehitlikte gizlice çekilmiş görüntülerin de yayımlandığı tespit edilmiştir.

Yazı içeriğinde yer alan görüntüler incelendiğinde;

MİT mensubunun isim ve soy isminin baş harfleri ile doğum ve vefat tarihinin yer aldığı bir adet fotoğrafının, şehit MİT mensubunun özel hayatında çekildiği anlaşılan bir adet fotoğrafın, cenaze törenine katılan diğer MIT mensuplarının da deşifre edildiği bir adet fotoğrafın, gönderilen çelenge ait bir fotoğrafın ve şehidin defnedildiği şehitliğe ait üç adet fotoğrafın yayımlandığı tespit edilmiştir.

MİT mensubunun cenaze törenine ait fotoğraflara bakıldığında, belirli bir mesafeden cenaze töreninin izlenerek gizlice kayda alındığı anlaşılmaktadır. Söz konusu fotoğraflarda cenazeye katılan diğer MIT mensupları da açıkça deşifre edilmiş, fotoğrafları da yayınlanmak suretiyle MIT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgileri açıklanmıştır.

Bununla birlikte, soruşturmaya konu yazı içeriğinde toplam 7 adet fotoğraf yayımlanmasına rağmen cenaze törenine ait 2 görüntünün üzerine “ODATV.COM” ibaresinin eklendiği, söz konusu görüntülerin yalnızca Oda Tv isimli internet sitesi tarafından temin edilerek yayımlandığı, başka bir yerde yayımlanması durumunda ilk yayımlayıcı Oda Tv isimli internet sitesinden alındığının belli olmasının vurgulanmaya çalışıldığı,

Yazı içeriğinde yayımlanan 7 fotoğraftan diğer MIT mensuplarının da deşifre edildiği cenaze törenine ait 2 fotoğraf ile MİT mensubunun defnedildiği şehitlikte çekilen 3 foroğrafın özel bir gayretle temin edilerek ilk defa şüpheli Barış TERKOĞLU’nun sorumlu haber müdürü olduğu Oda Tv isimli internet sitesi tarafından, cenaze töreninde gizlice çekildiği tespit edilen fotoğraflardaki diğer MIT mensuplarının görüntülerinin, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama, yayımlama, yayma ve MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etme kastıyla yayınlandığı açıktır.

Bununla birlikte;

Oda Tv isimli internet sitesinde yer alan suça konu yazıda MİT mensubunun görev süresi, görev yeri, yaşı, memleketi ve ailesine ilişkin bilgilerin de yer aldığı, bu şekilde merhumun Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nda görev yaptığı süre içerisinde birlikte çalıştığı kişilerin faaliyetlerinin deşifre olmasına, böylelikle hem şehidin ailesinin can güvenliğinin tehlikeye düşmesine hem de şehitle birlikte aynı faaliyetlerde görev almış diğer MİT mensuplarının da muhatapları tarafından deşifre edilerek bu kişilerin de aileleriyle birlikte can güvenliklerinin tehlikeye sokulmasına sebebiyet verileceği ortadadır.

Soruşturma işlemleri sonucunda;

Şüpheli Hülya KILINÇ’ın, cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği görüntüleri şüpheli Eren EKİNCİ’den temin ettiği, Akhisar Belediyesi basın biriminde sözleşmeli memur olarak çalışan şüpheli Eren EKİNCİ’nin MİT mensubunun cenaze törenine katıldığı, törende bazı görüntüleri kayda aldığı, MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu yazının yayınlanmasından bir gün önce şüpheli Hülya KILINÇ’ın şüpheli Eren EKİNCİ ile irtibata geçerek cenaze töreniyle ilgili bilgi aldığı ve cenaze törenine ait görüntü istediği, şüpheli Eren EKİNCİ’nin de cenaze töreninde çektiği bazı görüntüleri şüpheli Hülya KILINÇ’a whatsapp isimli haberleşme programı üzerinden gönderdiği, bu görüntülerden bir kısmının 3 Mart 2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayınlanarak cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği tespit edilmiştir.

03.03.2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayımlanan cenazeye katılan diğer MIT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu yazının şüpheli Hülya KILINÇ tarafından Oda Tv isimli internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni şüpheli Barış PEHLİVAN ile irtibatlı olarak yayına hazırlandığı, haberde yayınlanan ve cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafların şüpheli Eren EKİNCİ tarafından çekilerek şüpheli Hülya KILINÇ’a gönderildiği, haberin şüpheli Barış PEHLİVAN’ın bilgisi ve talimatı doğrultusunda yayına girdiği, internet sitesinin sorumlu haber müdürünün şüpheli Barış TERKOĞLU olduğu anlaşılmıştır.

Oda Tv isimli internet sitesinin Sorumlu Haber Müdürü şüpheli Barış TERKOĞLU Cumhuriyet Başsavcılığımızca 04.03.2020 tarihinde alınan ifadesinde;

“Kendisinin 12 yıldır Oda Tv isimli internet sitesinde çeşitli görevlerde bulunduğunu, yaklaşık 4-5 yıldır da sorumlu haber müdürü olduğunu, söz konusu haberin sorumlu haber müdürü olduğu sitede yayınlandığını, haberin siteye şüpheli Hülya KILINÇ tarafından hazırlanarak gönderildiğini, Hülya KILINÇ’ı şahsen tanımadığını, sitenin 24 saat aktif olması sebebiyle 7/24 esasıyla girilen her haberi kontrol etme şansının olmadığını ancak yasa gereği yayınlanan her haberden sorumlu olduğunu bildiğini, haberin kim tarafından onaylanarak yayına verildiğine dair soruya cevap vermek istemediğini, haberde MİT mensuplarını veya MİT faaliyetlerini deşifre etme kasıtlarının olmadığını” beyan ettiği,

Cumhuriyet Başsavcılığımızın 04.03.2020 tarihli sevk yazısı ile;

“Dış istihbarat görevi olan MİT mensuplarının bilgilerini, fotoğraflarını ve görevleriyle ilgili detaylara, bu suretle istihbarat faaliyetlerinin ve can güvenliklerinin tehlikeye düşürülmesine sebebiyet verildiği, MİT mensuplarının deşifre edilerek internet üzerinden elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlandığı, devletin güvenliği ve siyasal yararları tehlikeye sokulduğu, eylemin MİT mensuplarının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin deşifre edilmesi özel kastı ile yapıldığı, şüphelinin üzerine atılı suçların işlendiğine dair somut delillere ulaşıldığı, CMK’nın 100/2.b.2 maddesinde de belirtildiği üzere soruşturma sürecinde suça konu bilgi, belge ve görüntülerin ne şekilde elde edildiğine ilişkin başka kişiler üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması konusunda kuvvetli şüphenin bulunduğu, CMK’nın 100/2.b.1 maddesi kapsamında suça iştirak ettiği değerlendirilen diğer şüphelilere dair delilleri karartabileceği, bu şüphelilerin kaçmalarına imkan sağlayabilecek bilgileri serbest kalması halinde aynı suçu işleyen kişilere aktarabileceği”gerekçeleriyle CMK’nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanması talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildiği,

İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin 05.03.2020 tarihli 2020/166 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Yapılan tespitlerden de anlaşılacağı üzere;

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda açıkça MİT mensuplarının gerek kendilerinin gerekse aile yakınlarının korunmasının amaçlandığı, yapılan işin önemi, ciddiyeti ve tehlikenin ağırlığı nedeniyle Başkanlık personelinin kimliğinin deşifre edilmesinin yasaklandığı, MİT mensuplarının ve yakınlarının bilinmesi, tanınması, izlerinin sürülebilmesi veya bir şekilde bu kişilere ulaşılabilmesini sağlayacak eylem ve işlemlerin yasaklandığı hüküm altına alınmıştır.

Şüpheli Barış TERKOĞLU’nun sorumlu haber müdürü olduğu Oda Tv isimli internet sitesinde 03.03.2020 tarihinde Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak maksadıyla yayınlanan haberde, dış istihbarat vazifesi olan şehit MİT mensubunun kimlik ve görevine ilişkin bilgilerine, şehide ait fotoğraflara ve özellikle de halen görevde olan bazı MİT mensuplarının da katıldığı cenaze törenine ait görüntülere yer vermek suretiyle yayınlayarak MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamış, yayınlamış, yaymış ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etmiştir.

Bu bilgileri internet medyası aracılığı ile elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayınlayan şüphelinin sevk maddelerinde belirtilen 2937 Sayılı Kanunun 27. maddesi ile birlikte TCK’nın “Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama” başlıklı 329’ uncu maddesinde tanımlanan suçları işlediği anlaşılmıştır.

6.     Netice-i Talep

Bu deliller doğrultusunda Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı mensubu olan şehitlerin kimlik bilgilerinin ve dolayısıyla da ailelerinin kimlik bilgilerinin, çalıştıkları görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin şüphelilerce izah olunan biçimde yayımlanmak, yayılmak ve açıklanmak suretiyle 2937 Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 27/3. Fıkrasında tanımlanan suç ile TCK’nın 329’uncu maddesinde tanımlanan “Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklama” suçlarını tüm şüphelilerin işledikleri anlaşılmıştır.

Yukarıda açıklanan nedenler ve soruşturma evrakı kapsamında bulunan tüm deliller uyarınca atılı suçu işlediklerine dair haklarında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 170/2 maddesi anlamında yeterli delil elde edilen şüphelilerin eylemlerine uyan sevk maddeleri uyarınca SÜRELİ HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMALARINA,

Kasten işlemiş oldukları suç nedeniyle süreli hapis cezasına mahkumiyetleri halinde 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesinde sayılı BELİRLİ HAKLARI KULLANMAKTAN YOKSUN BIRAKILMALARINA,

Şüphelilerin gözaltında ve/veya tutuklu kaldıkları sürelerin 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 63. maddesi uyarınca MAHSUBUNA,

Soruşturma ve kovuşturma giderlerinin 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 325. Maddesi uyarınca ŞÜPHELİLERDEN TAHSİLİNE,

Karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur. 23/04/2020

Metin Kutusu: Yasin ERKAL 189853
İstanbul Cumhuriyet Savcısı
Hasan YILMAZ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili

GÖRÜLDÜ

23/04/2020

İrfan FİDAN

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı

NOT: Olayın kapsam ve niteliği dikkate alınarak Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Gizli Kalması Gereken Bilgileri Açıklama, İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek suçlarına iştirakı bulunan şüphelilerin tespiti amacıyla soruşturmaya devam edilmek üzere soruşturma evrakı tefrik edilmiş olup, Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2020/57732 soruşturma sırasına kayden soruşturmaya devam edilmektedir.

 

 

 

 

Hits: 1488