Kadın cinayetlerini protesto eden ve yakınlarını kaybetmiş insanlar hikâyelerini anlattı. Sezgi’yi öldürenleri tahliye eden mahkemeye rağmen ve boşandığı erkek tarafından katledilen bir abla için ‘vazgeçmiyoruz’.
NESLİHAN KARATAŞ
Kırklareli’nde çocuğunun gözleri önünde “Ölmek istemiyorum” diye haykıran Emine Bulut boşandığı erkek Fedai Bulut tarafından yaşamından vahşice koparıldı. Emine Bulut cinayetinin ardından Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar “Ölmek İstemiyoruz” ve “Emine Bulut’un çığlığıyız” diyerek sokakları, meydanları doldurdu. Kadınlar, bulundukları her yerden devletiyle, yargısıyla ve basınıyla birlikte erkek egemen sisteme Emine Bulut’un çığlığını iletmeye çalıştı.
Bu eylemlerden biri de Antalya’da gerçekleşti. Antalya Kadın Platformu’nun yaptığı çağrı ile kadınlar bir araya gelerek “Ölmek İstemiyoruz” dedi. Kalabalık arttıkça sesler de giderek yükseldi. Yüzler de aynı öfke ve kararlılıkla kadınlar bir kişi daha eksilmeyeceklerinin sözünü verdi.
Eylemin sona ermesinin ardından gözleri dolu dolu olmuş yaşlı bir amca elinde telefonuyla yanımıza yaklaştı ve bir Facebook sayfasını gösterdi. Sayfanın adı ‘Sezgi Kırıt İçin El Ele.’
Sayfadaki resmi göstererek “Kızımı öldürdüler” dedi. Sadece “kızımı öldürdüler...”
Sanki biraz önce ölümlerden, cinayetlerden hiç bahsetmemişiz gibi yine buz kesti yüreğimiz.
Hani insan hiç alışmıyor, diyorlar ya gerçekten de öyle. Çok değil, sadece 10 dakika önce yaptığımız basın açıklamasının ardından gerçekleşen bir hikâye bu.
En az Emine Bulut cinayeti kadar vahşice…
Baba gözleri dolarak anlatmaya başladı ve “1O yıl geçti ama öfkem hala dün gibi” dedi.
Sezgi Kırıt, 15 yaşında küçücük bir kız çocuğuydu. Kaçırıldı. Bedenine uyuşturucu enjekte edilerek birçok erkeğin cinsel istismarına uğradı. Parçalanmış bedenini bir valizin içine koyarak Isparta’nın Gönen ilçesi’nde bir araziye attılar. Sezgi Kırıt, cinayetinin soruşturma aşaması bile 7 yıl sürdü. Ancak 7 yıl sonra dava açılabildi. Sanıklar ilk duruşmada ağırlaştırılmış müebbet ve ayrıca 28 yıla mahkûm oldular. Buraya kadar tamam. Asıl olanlar ise bundan sonra gerçekleşti...
Tabii ki sanıklar karara itiraz ediyor ve tahliye ediliyorlar. Sanıklar, sadece 1 yıl yatıyor içeride. Sonrası zaten malum…
Şu an baba temyiz duruşmasını bekliyor. 10 yıl sonra gelecek adaletten çok da umutlu değil. Elinde kızının fotoğrafı ile “Davaların peşini bırakmayın, birbirinize sahip çıkın” diyor. 15 yaşında kararmış küçük bir hayat ve bir aile düşünün 10 yıldır hâlâ adalet bekliyor…
Ardından genç bir kadın daha yaklaşıyor yanımıza “Eylem bitti mi?” diye soruyor. “Bitti” deyince boynumuza sarılıp “Yetişemedim” diyerek, ağlamaya başlıyor. Bir süre öyle kalıyoruz yine. İsmini vermek istemediğimiz bu kadın arkadaşın ablası, boşandığı erkek tarafından 5 yıl önce öldürülmüş. Davası hâlâ sürüyor. Adalet yine bekleniyor ama gelmiyor…
Bir babanın feryadında ve bir kız kardeşin “Yetişemedim” sözünde kalıyor aklımız.
Eylem anında kanımız donarak dinlediğimiz ve şuan sizlerin okuduğu bu hikâyeler maruz bırakıldığımız öfkeyi, şiddeti, düşmanlığı ortaya çıkarmakla kalmıyor. Aynı zamanda tüm kurumlar ile toplumsal yapıların nasıl da erkekler tarafından ve erkekler için kurulduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Ancak şu da var ki kadınların dinlediği, tanık olduğu, gözlerinin gördüğü her hikâyede kararlılıkları bin kat daha artıyor. Sadece salt bir öfke durumundan bahsetmiyoruz. Bir kişi daha eksilmesin diyerek verilen mücadeleden bahsediyoruz. Bunu mücadeleyi de “Yetişemedim” sözü fazlasıyla açıklıyor zaten.
Cinsiyetçi yargı mekanizmalarının hayatlarımıza kast eden, ilkeleri daima erkek failler lehine işleten mahkeme heyetleri gülüşümüzü, bakışımızı, kıyafetimizi, içkimizi ve kahkahamızı gerekçe gösterenlere haksız tahrik indirimleri yağdırdıkları o salonlarda hayatlarımıza sahip çıkmaya devam edeceğimizi bilsinler. Kadın cinayetlerinin ‘münferit’ değil ‘sistematik erkek şiddeti’ olduğunu her yerde haykıracağız. Kadınlar; kapalı kapılar ardında görülür zannedilen bu davaların takipçisi olacak, isyanlarını adliye koridorlarından meydanlara taşımaya devam edecek. Kadın cinayetlerinin üzerine örtülmeye çalışılan ‘intihar’ perdelerini tek tek kaldıracağız.
Elbet, “10 yıldır içim yanıyor” diyen baba ve “Yetişemedim” diyen kız kardeş kazanacak…