Eskiden olsa.

~ 27.08.2015, Aydemir GÜLER ~

Üç muhalefet partisinin, biri diğerini AKP’nin yanına ittirdiği hükümet görüşmeleri bitti de, yalan rüzgarı dindi bir nebze. Bizim televizyonlara orijinal adından çok daha iyi bir başlıkla girmişti Yalan Rüzgarı dizisi. Jenerikte Y ve R vardı, İngilizcesiyle Young ve Restless’den alınma. Kim gençlik ve ataklığı yalan ve rüzgara dönüştürdüyse aklına, çevirisine sağlık. Herkes birbirine genç ve capcanlı olduğu için madik atıyor olabilir miydi? Çeviri doğrudur!

Tabii son aylardaki rüzgar o dizideki karmaşık ilişkiler ağından çok daha kavurucu, öldürücü. Bir kere gerçekten ölüm kokusunu yaydı tüm memlekete. Suruç’un üstüne koalisyon mu yükselir? Oluyor ve çok pis kokuyor…

Giren de kokuyor, girmeyen de. MHP fikirleri iktidardayken kendisi kenarda ve hatta hapiste olmayı tatmış bir partidir. AKP’li yıllar da öyle, bugün de öyle. Bu kadar yakın olduğunda iki çizgi ya birbirine karışır, ya da birbirini iter. Aynıların aynı olduğu anlaşılmasın diye iterler... Faşist partimiz bir devlet ve düzen partisi olarak, hükümete tutunacak olsa, Washington’a meydan okuyacak hali yok ya, “çözüm süreci”ne böyle atıp tutamayacak ki. Milliyetçiliğin yüzde doksanı demagojidir.

Üstelik Baykal’a da haksızlık etmiştir Bahçeli. Ve kendi kendisine… Erdoğan’ı var eden Baykaldır yakıştırması, 2002’de erken seçimin kapısını bizzat Bahçeli’nin açtığını örtmesin. Türkiye’nin şeriatçı, Amerikancı, liberal yapılanması büyük karardır. Üzmeyin birbirinizi, siz senaryoyu uyguladınız.

Anlaşılan bu bir oyun. Maksat, az kayıpla kapatmak. “Sorumlu davranalım arkadaşlar, hangimizin AKP’nin yanında görünmesi toplamda daha az kayba neden olur?” Meclis partileri ittire kaktıra ve kan gölünün orta yerinde bu sorunun yanıtını birlikte aradılar. Yanıt HDP oldu.

Demirtaş’a “ya bakan adaylarınız veto edilirse” sorusunu soranın akli yeteneklerini sorgulamayın; işini yapmış. Sorumluluğunu yerine getirmekte olan HDP’nin de bu işten yıpranarak değil, son aylarda çatışmanın tarafı olmaktan kaynaklanan bir yıpranma zaten varsa, onu telafi ederek çıkmasını kim istemez? Sorunun sahibi gazeteciliğe, yani gerçeği açığa çıkartma çabasına yakışmıyor olabilir. Gülmeyin gülmeyin, medyanın gerçeklikle bir alakası olmadığını ben de biliyorum…

Ama yalan rüzgarı dinmeyecek. Çünkü ortada görev var, sorumluluk var; bir de 21. yüzyıl sosyalizmi var!

Figen Yüksekdağ mı dedi, hükümete girmek hem görevimiz, hem sorumluluğumuz diye? Pervin Buldan ise “Hangi Bakanlık olursa olsun orada arkadaşlarımız görüşlerini yansıtacak, ifade edecektir” demiş. Rüzgar esmiş ve bakanlık “görüş ifade etme makamı" oluvermiş! Dünyada ve memlekette bakanlar kurulları, demokratik tartışma platformları olagelmiştir zaten… Pervin hanımın bile liberalizmin kitabında bulamayacağı bu tez için, Figen yoldaş şöyle sağlam bir marksist-leninist kaynak gösterebilecek mi acaba? “Bizler bakanlığa” diye işin kolayına, slogancılığa kaçmadan ama…

Demokratik tartışma platformu olmazsa, “politik mücadele alanı” da olur. Zira HDP ve dahi eşbaşkanın ESP’si, ilk sosyalist bakan güldürüsünün EMEP’i ve savaşı durdurmanın coşkusuyla yüzleri gülecek olan memleket solcusu, AKP’yle iç içe girmenin tahribatını minimize etmeliler. Seçime tek başına AKP hükümetiyle mi gitmek istersiniz, yoksa bu kirli partinin başkaları tarafından denetlendiği, frenlendiği bir modeli mi? İşte büyük mücadele. AKP’yi meşruiyet, hukuk falan sınırlarının içine çekiyoruz. Bereket bakanlarımız sivil toplum örgütlerinden çok deneyimli ve birikimliler, Sayın Başbakanın kriterlerindeki gibi.

Eskiden işimiz kolaydı. 20. yüzyıldaydık. Ekim Devrimini falan biliyorduk. Devrim diyorduk, sosyalizm diyorduk. Emperyalizmle uzlaşılmazdı. Kimlik kartımıza yazmıştık şeriatçı veya milliyetçi faşistlerle kavgamızı. Önümüze ne gelse sınıf kavramına indirgiyorduk anında!

Kazın, pardon 21. yüzyıl sosyalizminin ayağı öyle değil işte. Sorumluluk çok büyük. Roboski’nin emrini veren, IŞİD’i yaratan, bıraktım Suriye’yi, Kobane’ye saldırtan, Gezi’de, Suruç’ta çocuklarımızı yok eden bir kadronun azınlık seçim hükümeti kurmasına nasıl göz yumarız?

Ya da nasıl yuttururuz, restorasyonu mücadele niyetine!

Varsın birileri “bakanlıklarınız kan kokuyor” falan desin.

 

solhaber

Aydemir GÜLER | Tüm Yazıları
Hits: 1209