Hep eleştiri, hep eleştiri nereye kadar… Rakiplerin hakkında konuşmak değil, ne yapacağını anlatmalıymışsın…
Bu tavsiyeler düzen partileri için anlamlı olabilir. İşleri zor; belirli sınırlar içinde hareket etmeye mecburlar. Hangisi işsizliği bitireceğini iddia edebilir? Etse kim inanır! İşsizlik kapitalizmin koşullarından biri çünkü. Hal böyle olunca, sömürü düzeninin içinde oynanacağına göre, birtakım allı pullu reklamlar olmalı. Biz bu reklamlara “proce” diyoruz.
Merkez Türkiye procesinin kime ait olduğunu tv’de görmemiş, Kemal Bey’in sesini duymamış olun. Önünüzde bir metin, bir de okların Türkiye’ye akıp Türkiye’den çıkıp durduğu ortaokul düzeyindeki video olsun sadece. Bu procenin kime ait olduğunu tahmin bile edemezsiniz!
Özünde piyasa var. Dünya birbiriyle yarışta olacak, Türkiye pay kapmaya çalışacak. Devlet altyapıyı yapıp girişimciyi zengin edecek. Bürokrasiyi kaldırmak adına kamu karalanacak. Proce dediğin sofistike olacak, “bir bildiği vardır” dedirtecek. Kırk koşula bağlı bir yatırımın, döviz fiyatından, kâr oranından, faizden, enerjiden söz etmeden, varsayım veya uydurmalara dayanarak, ne kadar katma değer, kaç yılda kaç kişiye iş imkânı yaratacağını falan söyleyeceksiniz. 1 buçuk milyon veya 2 milyon kişiye iş demeyeceksiniz. İlle küsurat vereceksiniz. Hazırda bekleyen uzman ve akiller koşup gelecek, çok iyi, ne iyi düşünülmüş diyecekler…
Erdoğan Toprak 2015-35 dönemini 80’lere benzetecek! “O yılların turizmi vardı, şimdi merkez Türkiye.” Dediği bu Toprak’ın. Oysa 80’lerin turizmi de faşist-liberal darbenin turizmidir! Kıyıları ona buna dağıttılar, koruma altındaki alanları yağmaladılar. Bunu ancak liberallerin faşist darbesi yapabilirdi. İyi de, Evren’in cenazesini niye yalnız bıraktınız, onun ne günahı vardı!
Davutoğlu Merkez Türkiye kavramı benim diyor. Tüzmen proceyi benim dönemimden araklamışlar diye feryat figan. İnanırım… Veya bu anonim bir proce olabilir. Düzen partilerinin “sahibi meçhul proce”si. İsteyene faili meçhul lafını, isteyene meçhul asker anıtını çağrıştırsın.
Buradan bir cacık olmaz. Oy bile çıkmaz. Türkiye AKP faşizmiyle kıyasıya hesaplaşmaya girmezse, zaten 2035’i görmez! Ülke nüfusu 3-5 milyon olsaydı, çoktan eski Türk kağanının oğulları gibi dört yöne dağılmıştık. Ama efsanedeki gibi şanlı devletler kurmaya değil, el kapısında dilenmeye. Fazla kalabalık olduğumuzdan yıkım zamana yayılıyor. AKP’yle hesaplaşmadan geçen yirmi yılda bizi dışarda ve içerde savaşlar bekler. İşçiler ve kadınlar günde 2’şer 3’er değil, topluca katledilir. Alevilerin sırf öne atılan gençleri kıyılmakla kalmaz. Bir depremde nükleer tesis çöker. Ülkenin bir kısmı IŞİD’e, ya da yeni bir Türk veya Kürt IŞİD’ine geçer. Çözüm süreci Türk ve Kürt kanında yüzen bir tekne olarak yola devam eder! Bu kirle hesaplaşmayan bir Türkiye 2035’e kadar çoktan felâket merkezi haline gelir.
Halkımız bunun tam olarak ayırdında olmayabilir. Hâlâ birtakım hayaller görenler çoktur. Ama Merkez Türkiye procesinden heyecan da çıkmaz, oy da çıkmaz. CHP 20 yılda işsizliği yüzde 5’e indirecekmiş. Metal işçisi sıfırlamanın yolunu buldu bile. İşi sona eren vardiya, sonrakilerin içeri girmesini bekliyor. Kartı basmayan yani atılmış olan varsa fabrikayı işgal edecekler! Patron da kimseyi atamıyor.
Procenizi seveyim! Yirmi yıl bekleyip işsizliği 5’e indirmek yerine, mücadeleyi örgütleyip sıfırlasak ya!
solhaber