Geçen hafta üniversite rektörü sayı vermiş, 53 mescitleri varmış. Bir cami tamam, iki cami inşaat halinde... Çanakkale 18 Mart'a, savaşın 100. yıldönümüne günler kala, paralele mi aslına mı bağlanacağı tartışmalı rektörü vesilesiyle güncellikte yükseliyor. Ama kaç tane cami yaparsanız yapın, Erdoğan'ın birkaç lastiğinin de bu kentte patlayacağı kesin!
25 Nisan'a tasarlanan liderler buluşması çöktü. Hatırlarsanız, Erdoğan Ermenistan devlet başkanına, Anzak günü törenleri için davetiye göndermiş ama reddolunmuştu. Sonra en dost devletlerin bile üçüncü sınıf bir temsiliyet düzeyine çekildikleri haber oldu. Anzak günü değilse de, AKP şovu çöküyor... Dahası da olacak.
Rektörlüğün cami inşaatı örneği, gericiliğin yıllardır taşrada yürüttüğü tipik operasyonu yansıtıyor. Kentleri üniversite vasıtasıyla gericileştirmekti plan. “Her kente üniversite” sloganının sağcılar tarafından icat edilmesi rastlantı değildi... Taşra ve kasaba üniversitelerine devletin doğrudan kampüsteki gerici örgütlenmesi, öğrenci göçüne yurt ve yardım servisi sunan tarikatlar, kurumun kent protokolündeki ve sosyal yaşamdaki ağırlığı, başlı başına ekonomik bir faktör olması, yerel sermayeyi kendine bağlaması vb eşlik eder... Ama diğer tarafta, hele de toplumsal doku elverişliyse, üniversitenin tanımı gereği bağrında bir aydınlanma motivasyonu taşıması ihmal edilemez. Aydınlanmadan sadece haberdar olanlar bile AKP düzenine sığmıyor!
Çanakkale de bu çatışmaya sahne oldu. Görünen o ki, toplumsal doku kendisine şırınga edilen gericiliği hep kusmakta, geri püskürtmekte veya etkisizleştirmekte. Ancak memleketin sorunu burada da geçerliliğini hatırlatıyor: Örgütsüz bir halkın gericiliğe direncinin garantisi yoktur.
Üstelik, üniversiteye kavuşana kadar giderek küçülen ve kendi kabuğuna çekilen, ancak sonrasında nüfusu artmaya ve tarihsel önemini hatırlamaya başlayan Çanakkale “kuşatma altında”dır! Savaşın 100. yıldönümü, dilerim bugünkü kuşatmanın bütünlüğünü, dolayısıyla mücadelenin bütünlüğünü zihinlerde canlandırır...
Çanakkale üniversitesinde dincilik rekorları kırılması rastlantı değil. Gülüp geçilmemeli. Çanakkale ilericidir, yani dinselleşmeye kendiliğinden direnç gösterir. Ama kuşatma altındayken, kentin, var olan camilerini de sarıp sarmalayan, kendi sekülerliğine benzeten ilerici toplumsal dokusuna güvenmekle yetinemeyiz.
Çünkü basbayağı bir saldırı sürüyor!
Önceleri Türk milliyetçiliğinin ve ulus-devletin kurucu sembolleri üretildi Çanakkale'den.
Liberalizmin yükseldiği evrede, savaş sadece ve sadece acıların resmedildiği bir apolitizm tablosuna dönüştürüldü: İnsanlar neden birbirini öldürüyordu ki? Devletler neden savaşıyordu? Hepimiz kardeş değil miydik?
Hepimiz kardeş olalım, kabul. Ama kardeşlik hedefine savaşın nedenleri örtülerek değil açığa çıkarılarak ulaşılabilir. Liberaller emperyalizmi, savaşın tarihsel bağlamını, paylaşım ve hegemonya kavgalarını gizliyorlardı resmen! Kime hizmet ediyor olabilirlerdi, sizce?
Sonra AKP'li yıllar geldi... Çanakkale ve yine savaş, İslamcılaşmanın, bir şeriat rejimine dönüşmenin kurucu sembolleri arasına yerleştirildi. 1915 bir din savaşıydı artık! İman kuvvetiyle kazanılmıştı. Belediyeler din turizmi için otobüsleri yolluyor, savaş alanlarının üstüne uydurma anıtlar dikiliyor, otopark betonları dökülüyor, koruma bölgesinin inşaata açılması için alttan alta hazırlık yürütülüyordu. AKP rejimi zaten başlı başına, kirli paranın dinle aklandığı bir sakillik abidesi değil miydi!
Önceki yıllarda AKP Çanakkale'ye çıkartma yaptı hep. Parti binalarını basarak, bindirme kıtalarla sokakları işgal ederek. Çanakkale halkı geçen yıl 18 Mart akşamı, işgalin sona erdiği dakikada güle oynaya alanları dolduracak, diktatöre yanıtı öyle verecekti. Aynı Çanakkale Haziran direnişinin parlayan yıldızlarından biri olmuştu. Direnen Çanakkale 2013 Ramazan ayında yine bindirme kuvvetlerle kordona kurulan iftar sofralarına gülüp geçmişti.
Yüzüncü yıl vesilesiyle Erdoğan tüy dikmeye kalkıp, Ermeni katliamının tarihine bitişik duran Anzak gününü bir şova çevirmeye, Medz Yeğern'i dinselleştirilmiş Çanakkale'yle örtmeye kalkıyor. Olmaz ki, tutmaz ki... Boşa uğraşıyorlar Çanakkale'yi gericiliklerine bayrak yapmak için...
Boşa uğraşmış olacaklar... Ama bir koşulla: Birkaç ipucu yukarıda verilen bütünlüğü kuran bir mücadele örgütlenebilirse...
solhaber