Sevgili, Perşembe günü yapılan bağımsızlık referandumu dolayısıyla, bütün dünyanın gözü, İngiltere ve İskoçya’nın üstündeydi. Önemi dolayısıyla konudan çıkarılması gereken derslere gelecek yazıda değineceğim. Bugün İngiltere ve İskoçya ile ilgili kimi yaşanmış, kimi tarihi fıkralara değineceğim. İngiltere ve İskoçya’ya ilk kez, Akşam gazetesinde genç bir gazeteciyken 1967 yılında Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın resmi gezisini izlemek için gittim. Gezi, Abdülaziz’in tarihi İngiltere ziyaretinin yüzüncü yılına rastladığı için çok önemseniyordu. Görkemli oldu. Abdülaziz’in o ünlü gezisine katılan Tanzimat’ın ünlü simalarından Keçecizade Fuat Paşa ile ilgili çok hoş bir fıkra vardır. Ne kadar gerçektir bilinmez ama yine de anımsamakta yarar var, Çok nüktedan olan Keçecizade Fuat Paşa Kraliçe Victoria ile konuşurken, “Siyasette her şeyin bir bedeli vardır, satılık olmayan bir şey yoktur” deyince Kraliçe abarttığını söylemiş, Fuat Paşa ısrar etmiş, bunun üzerine Kraliçe alaycı bir ifade ile, - Ne yani, demiş, mesela bana ne önerebilirsiniz ki? Fuat Paşa taşı gediğine koymuş: - Gördünüz mü Haşmetmehap, pazarlık başladı bile!
***
Cevdet Sunay, Fuat Paşa gibi kıvrak zekâlı bir politikacı değildi. Hatta gezide, az daha bir de skandala yol açıyordu. İskoçya’nın başkenti olan Edinburgh’da rahmetli Sunay, konuşmasına şöyle başladı: - Şirin kasabanıza gelmekten çok mutluluk duydum. Allah’tan çeviriyle görevli genç diplomatımız hiç tereddütsüz bunu güzel başkentinize gelmekten diye tercüme etti. Perşembe günü yüzde 45’e - yüzde 55 ile Birleşik Krallık’a bağlılık kararıyla sonuçlanan referandumun ülkesi İskoçya’ya daha sonraları da çeşitli vesilelerle gittim. İskoçları hep cana yakın, sevecen kişiler olarak tanıdım. Bir keresinde, dostum Teoman Hnal’ın düzenlediği bir viski tadım turunda, birçok uzman tarafından dünyanın en iyisi viskisi olarak kabul edilen Mc Allan’ı ziyaret ederken kuruluşun İskoç olan genel müdürüne sordum: - Hep İngilizlerin uydurduğu İskoçları, nekes gösteren İskoç fıkraları okuyor ve dinliyoruz, herhalde siz İskoçların da İngiliz fıkraları vardır, anlatır mısınız? Ev sahibimiz, enfes viskilerimizi yudumlarken anlatmaya başladı: “İki İskoç İngiltere sınırını geçmişler ve koyun çalarken yakalanmışlar. Hemen mahkemeye çıkarılmışlar. Savcı söz iddianamesini okumaya başlamış: - Koyunlarımızı çalmak üzere sınırımızı geçen bu iki adam... İskoçlardan yaşça büyük olanı, savcının sözünü keserek itiraz etmiş: - Hayır sayın yargıç, biz kadınlarınızı çalacaktık. Ama onları görünce vazgeçip koyunlarınızı çalmaya karar verdik!”
***
Bir de İngiliz emperyalizmini ince ince taşlayan fıkra var ki şöyle: “Tanrı dünyayı yaratırken, her ülkeden bir kişiyi huzuruna çağırıyor ve onlara neler ihsan edeceğini sayıyormuş. Sıra İskoç’a gelmiş Yüce Tanrı anlatmaya koyulmuş: - Sana sulak yemyeşil bir ülke veriyorum. Yanında bir hayat suyu (viski) veriyorum ki, ister iç keyfini sür, ister sat yolunu bul. - Teşekkür ederim! - Acele etme, bitmedi! Bunların yanı sıra, sana gelecek zamanlardan birinde denizden çıkan bir servet de bahşedeceğim. İskoç, keyiften ağzı kulaklarına vararak şükranlarını sunmuş: - Beni herkesten daha imtiyazlı kıldığın için sana şükürler olsun Tanrım, - Dur şapşal demiş ulu Tanrı, daha komşu olarak kimi vereceğimi henüz anlatmadım!” Yine de İskoç’un konumunu abartmayalım. Bir zamanlar İngiltere’ye komşu olmayan kimse yoktu. O zamanlar Birleşik Krallık ülkeleri keyfince parçalara ayırır, bölerdi. Ama köprülerin altından çok sular aktı. 18 Eylül 2014 tarihinde bir zamanlar herkesi dilediği gibi bölen Birleşik Krallık ve egemeni İngilizler bölünmekten kıl payı kurtuldukları için şükrettiler. Eeee, etme bulma dünyası!