NEFES ALMAK!!
Günümüz dünyasında göreceli de olsa toplumlar için zaman, giderek daha hızlı akıyor. Bir yerden bir yere ulaşmak, dünyanın neresinde olursa olsun, olup bitenlerden haberdar olmak, eskisine oranla çok daha kolay ve hızlı gelişiyor. Seçim sonuçları bile çabucacık belirleniveriyor. Teknolojinin gücü sanki dünyayı daha hızlı döndürüyor. İnsan artık zamanı yaşamıyor, onun peşinden koşuyor; ama bir o kadar da çabuk unutuyor pek çok şeyi. Görmeden bakmak, duymadan dinlemek, anlamadan izlemek diye de özetleyebiliriz bu durumu.
Öyle ki, yakın çevremizde, ülkemizde, dünyamızda yaşanan birçok olay ve o olayların nedenleri, sorunlar, acı, dehşet ne varsa çoğu, sıradan haberler niteliğine bürünerek bizlere hiç değmeden uçup gidiyor; yerlerine taze, değişik, insanın yüreğini ağzına getiren cinsten yenileri bulunuveriyor bir çırpıda. Yazılı ve görsel medyanın bu duruma katkısı ise hiç de azımsanır gibi değil. Ne var ki, insanların bu bir tür dayatmaya ve bombardımana rıza gösterdiğini düşünüyorum bir yandan da. Biri, canı ne isterse ya da neyi nasıl aktarmak zorunda hissederse öyle yansıtıyor olayları, diğeri de hiçbir sorgulama yapmadan bakıyor ve geçiveriyor kendisine sunulanları. Böylece gerçekte ağır bir kabullenişin de içinde buluveriyor kendini.
Japonya’daki 11 Mart depreminin üzerinden bir buçuk aya yakın bir süre geçti. İlk günlerin heyecanının ardından özellikle televizyonlarda artık bir iki haber cümlesinin dışında ne deprem, ne tsunami ne de Fukuşima Nükleer Santrali’ndeki gelişmeler hakkında ciddi bilgiler içeren herhangi bir programa rastlayamaz olduk. Yazılı basında konunun, hak ettiği ölçekte olmasa da gerek haber boyutunda, gerekse birkaç yazar tarafından köşelerde işlendiğine tanık olmaktayız. İnternet ortamı ise haber alma açısından en önemli kaynak olma görevini üstlenmiş durumda.
İnternette yer alan bilgiler, fotoğraflar ya da video görüntüleri karşısında dehşete kapılmamak mümkün değil. Zaman zaman bilim kurgu filmlerindeki konuları aratmayacak nitelikte görüntü ve haberlerle karşılaşıveriyor insan. Toplumumuzda ne kadar yansıma buldu bu olay bilmiyorum, yoksa orada; bir nükleer santral patladı uzakta, deyip geçtik mi?
Oysa dünyadan gelen haberler ve yapılan yayınlar, nükleer macerasına hevesli bir ülke ve toplum olarak konuyla ne denli yakından ilgilenmemiz gerektiğini, hatta zorunluluğunu açıkça ortaya koyuyor. Japonya’daki deprem, tsunami ve ardından gelen nükleer santral patlamasından sonra yaşananlara kısaca göz atmak, bizleri belki facianın boyutu hakkında biraz daha düşündürebilir.
11 Mart 2011 Cuma günü, Japonya'dan gelen haberler şöyleydi: Son 140 yılın en şiddetli depremi, başkent Tokyo da dahil olmak üzere tüm ülkeyi salladı. ABD Jeolojik Araştırma Kurumu USGS, ülkenin kuzeyinde etkili olan depremin büyüklüğünü 8.9 olarak açıkladı.
Japonyada kıyıları vuran ilk tsunaminin ardından, yeni tsunamilerin yaşanabileceği uyarısında bulunuldu. İlk tsunaminin, bazı bölgelerde 10 metre yüksekliğe ulaştığı, çok sayıda araç ve evin sular altında kaldığı bildirildi. Tsunami, bir yolcu trenini de yuttu. (1)
12.03.2011 günlü haberlere ülkenin kuzeydoğu kıyılarına vuran tsunaminin ardından bu kez de Fukuşima Nükleer Reaktöründe hasar meydana geldiği yansıdı. Nükleer santralde radyasyon sızıntısı riskinin az olduğu belirtilmişti. Japon hükümeti radyasyon oranında artış olduğu iddiasını yalanladı; sözcü Yukio Edano, “bugün patlama olan nükleer tesisteki reaktörü çevreleyen metal korumanın hasar görmediğini ve tesis çevresinde radyasyon oranında artış tespit edilmediğini, santral çevresindeki radyasyon oranının artmadığı gibi azaldığını belirterek, reaktördeki basınçtaki baskının da gerilediğini” kaydetti. (2)
Japon bilim adamları da hükümetin açıklamalarını doğrulayarak tehlikenin korkulacak boyutta olmadığı konusunda açıklamalarda bulundular. Tokyo Üniversitesi'nden Profesör Naoto Sekimura yakıtın çok küçük bir kısmının eridiğini ve sızdığını söyleyerek santral yakınlarında yaşayanlardan sakin olmalarını istedi. Sekimura, yakıtın büyük bir kısmının reaktörün içinde kaldığını, operasyonun durdurulduğunu ve soğutma çalışmalarının başlatıldığını söyledi. (3)
15.03.2011 günü İkinci patlama gerçekleşti. Deutsche Welle'nin haberine göre; “Başkent
Tokyo'ya 240 km. uzaklıkta bulunan Fukuşima Daiçi nükleer santralinde, iki gün arayla yaşanan ikinci patlamada, Santralin 1. ve 3. reaktörlerindeki hidrojen patlamalarının ardından, bir başka reaktörde de soğutucu suyun içerisinde bulunması gereken yakıt çubukları sistemdeki güç kaybı nedeniyle tamamen açıkta kaldı.”
Nükleer santralde meydana gelen bu patlamada 11 kişi yaralandı. Hükümet, patlamaların “reaktör konteynırlarına” zarar vermediğini, radyoaktif sızıntının henüz halk sağlığı için tehlike yaratan bir boyutta olmadığı açıklamasını yaptı. Televizyondan halka seslenen Japonya Başbakanı Naoto Kan, “Ülkemiz,
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en kötü trajediyle karşı karşıya. Birbirimize kenetlendiğimiz takdirde bunu aşacağımıza inanıyorum” sözleriyle moral vermeye çalıştı.
Bu haberin hemen ardından gelen haberlerde ise, nükleer santraldeki patlamaların ardından en az 22 kişinin yüksek miktarda radyasyona maruz kaldığı, 190 kişinin radyasyondan etkilendiğinin düşünüldüğü, santralin bulunduğu bölgeden 210 binden fazla kişinin tahliye edildiği belirtiliyordu. (4)
18.03.2011’de Japonya'daki Fukuşima Nükleer Santralindeki Nükleer Tehdit Seviyesi 5'e yükseltildi.
30.03.201; Japonya'da, insan sağlığı için ciddi risk oluşturan plütonyumun toprağa sızdığı doğrulandı. En üst düzeyde alarma geçildi. Muhalif vekiller ayrıca Başbakan Naoto Kan'ı, santral çevresinde oluşturulan 20 kilometrelik tahliye alanını genişletmeme konusunda eleştirdi. Ulusal Strateji Bakanı Koiçiro Gemba ise hükümetin, Tokyo Elektrik Şirketi'nin (TEPCO) işlettiği Fukuşima santralini geçici olarak kamulaştırabileceğini açıkladı
Japon Kyodo haber ajansının bildirdiği, radyasyonun ve plütonyumun toprağa karıştığı haberi, yetkililer tarafından doğrulandı. TEPCO yöneticileri santralin etrafındaki 5 bölgedeki toprakta plütonyum bulunduğunu ancak insan sağlığı için tehdit oluşturmadığını bildirdi. (5)
01.04.2011, Ölüler radyasyon yayacak; santralin bulunduğu Fukuşima bölgesinde,
deprem ve
tsunami nedeniyle ölen 1000 kişinin cesedi bulundu. Ancak, cesetlerin ne yapılacağı ülkede tartışma yarattı. Yetkililer santral bölgesinde bulunan cesetlerin yüksek dozda radyasyona maruz kaldıklarını belirterek, yakılmaları halinde havaya radyasyon karışacağını, gömülmeleri durumunda ise toprağa radyasyon bulaştırabileceklerini söyledi. Şimdi tek tek tüm cesetlerin radyasyondan arındırılması planı üzerinde duruluyor.
Ayrıca,nükleer santralde, olası bir felaketi önlemek için kendilerini feda eden 300 santral çalışanı ölümü bekliyor. (6)
02.04.2011; Japonya'daki nükleer santralde tehlike yüzünden kimse çalışmak istemeyince ABD'li danışmanlık şirketi dolgun maaşa işçi aramaya başladı.
Nükleer enerji sektöründe faaliyet gösteren Bartlett Nuclear firmasından Joe Melanson, 'İdarecilerimizden iki hafta önce Japonya'da çalışmak isteyen kişilerin listesini yapmalarını istedik. Bu konuda deneyimli isimlere ihtiyacımız var' dedi. Bu hafta sonu Japonya'ya götürülecek ilk gruptaki işçi sayısının 10'un altında olduğunu, adayların söz konusu tehlikenin farkında olduklarını, belirterek, işe kabul edilme şartlarını ise şöyle sıraladı: “Adaylar, öncelikli olarak
nükleer enerji sektöründe tecrübeli olmalı. Bölgeye gidecek olanların, ailesinden bu görev konusunda onay alması gerekiyor. İşçiler, radyoaktif bölgede çalışmaya gönüllü olmalı ve tabii ki geçerli bir pasaportu bulunmalı.” Melanson, Japonya'ya işçi göndermeye devam edeceklerini ifade etti. (7)
03.04.2011, Nükleer felaketin merkezi Fukuşima Santralı için
“nükleer kamikaze” aranıyor.
Santralin işleticisi TEPCO, “zıplayıcı” olarak adlandırdığı nükleer mühendislere sızıntıyla savaşmaları için günlüğü 6 bin dolar teklif ediyor.
Japonya dünya çapında günlüğü 6 bin dolara nükleer kamikaze arıyor. ABD'den 10 gönüllü bugün yola çıktı. (8)
04.04.2011, Japonya'da 11 Mart'ta meydana gelen depremin ardından oluşan tsunamide, felaketten zarar gören Fukuşima nükleer santralinde görevli iki kişinin öldüğü açıklandı. (9)
05.04.2011, 11 Mart’ta meydana gelen deprem ve tsunami felaketinde hasar gören nükleer santralden Büyük Okyanus’a radyasyonlu su sızıyor. 2 numaralı reaktörde meydana gelen çatlağın yol açtığı sızıntıya engel olmak için çalışmalar sürüyor. Japonya, nükleer sızıntıyla başa çıkmak amacıyla Rusya’dan yüzen nükleer arıtma gemisi istedi. Rus arıtma gemisi, radyoaktif maddeyi katılaştırıp depolayabiliyor. (10)
06.04.2011, Nükleer santralinin işletmecisi TEPCO, hidrojen birikmesi nedeniyle meydana gelebilecek yeni bir patlamayı önlemek amacıyla 1 numaralı reaktöre azot aktarmayı planlıyor. (11)
09 Nisan 2011, Nükleer felaket tehlikesiyle boğuşan Japonya'nın son umudu olan dünyanın en büyük su ve beton pompası, ABD’nin
Atlanta kentinde dev Rus nakliye uçağı Antonov AN-124’e yükleniyor. Wisconsin’deki Putzmeister America Inc. Firmasınca üretilen, yaklaşık 86 ton ağırlığındaki pompa, 26 tekerlekli bir taşıyıcı araç üzerine monte edilmiş durumda. Uzatılabilir vinç kolunun 60 metreye uzanabildiği araç, 3 kilometre uzaktan kumandayla kullanılabiliyor.
(12)
10.04.2011, Yüksek radyasyona maruz kalmayı göze alan Japon gazeteciler Fukushima Nükleer Santrali'ndeki patlamadan geriye kalanları görüntülediler. Reaktörlere yaklaştıkça radyasyon seviyesinin hızla arttığı ve boşaltılması gerektiği söylenen 20 kilometrelik bölgeye girilmeyeceğine dair çevrede herhangi bir işaret olmadığını belirttiler. Reaktörün çevresindeki 17 kilometrelik çembere girilince radyasyon cihazında çevredeki radyasyonun insan sağlığına zarar verecek boyutlara ulaştığı görüldü. (13)
11.04.2011, Japon Hükümeti sözcüsü Yukio Edano, tesis etrafında şimdiye kadar çapı 20 kilometre olarak belirlenmiş olan tahliye alanının genişletilmesine karar verildiğini belirtti
12.04.2011, Japonya Nükleer Güvenlik Kurumu, Fukuşima Daiçi nükleer santralindeki nükleer sızıntının tehlike derecesini ''geçici olarak'' Çernobil felaketiyle aynı seviye olan Uluslararası Nükleer ve Radyolojik Durum Ölçeği'ne göre 7'ye yükseldiği belirtildi. (14)
17.04.2011, Japonya Başbakanı Naoto Kan, Fukuşima Nükleer Santrali'nde meydana gelen radyasyon sızıntısı nedeniyle özür diledi. Kan'ın yazısı
New York Times ve
Washington Postgazetelerinde de yer aldı. (15)
18.04.2011, Japonya’da yapılan nükleer enerji karşıtı gösterilerde TEPCO’ya ve hükümete güvensizlik belirtildi Tokyo’da 1500 kadar kişi nükleer karşıtı protesto yürüyüşü yaptı. Göstericiler ülkedeki tüm nükleer santrallerin kapatılmasını talep etti. TEPCO, Fukuşima Daiçi nükleer santralindeki krizin tamamen kontrol altına alınacağı dokuz aylık bir yol haritası çıkarttı. TEPCO üç ay içinde nükleer radyasyon sızıntısının azalacağını belirtti. TEPCO, dokuz ayda da reaktörlerin soğumuş bir şekilde kapatılacağını öngördüklerini belirtti. Cumartesi günü(16/04) hükümet santralin yakınında, denizde radyasyon miktarının arttığı, bunun kaynağının santraldeki yeni sızıntılar olabileceğini belirtilmişti. (16)
21.04.2011, Fukuşima nükleer santralinin 20 kilometre çapındaki tahliye bölgesinin, girişe yasak bölge ilan edilmesine karar verildi. (17)
22.04.2011, Fukuşima nükleer santralini işleten TEPCO şirketinin başkanı Masakata Şimizu nükleerzedelerin gazabına uğradı.Felaket nedeniyle iflasın eşiğine gelen şirketin başkanı ise, öfkeli Japonlar karşısında eğilerek ve diz çökerek özür dilemekten başka bir şey yapamadı. (18)
23.04.2011, Nükleer santrale 20 kilometreden fazla yaklaşılması yasaklanırken, 50 kilometrelik alanda bulunan
evler de bir ay içinde boşaltılacak. Hükümet sözcüsü Yukio Edano, kararın uluslararası kurumlardan gelen radyasyon seviyesinin yükseldiği uyarıları nedeniyle alındığını söyledi. (19)
Bu arada 11 Mart 2011 tarihinden itibaren nükleer enerji yeniden dünyanın gündemine oturdu. Ülke yönetimleri bu konuyu mercek altına almak zorunda kaldılar. Almanya, Hindistan, Bulgaristan ve diğer bir çok ülkede tepkiler yoğunlaşırken Japonya gibi bir ülkenin bile bu krizi yönetemediği, Tokyo Elektrik Şirketinin (TEPCO) sicilinin pek de parlak olmadığı ve ekonomik krize girdiği için kamulaştırılacağı yönündeki haberlerin altında, Ukrayna'nın başkenti Kiev'de düzenlenen bağış konferansında 26 Nisan 1986'da dünyanın en büyük nükleer kazasının yaşandığı Çernobil santrali için, 25 yıl sonra milyonlarca Euro yardım toplandı.
Ukrayna’da 19.04.2011 tarihinde düzenlenen, Uluslararası Nükleer Güvenlik ve Çernobil Kazasını Anma Konferansı'na katılan Türkiye, Çernobil nükleer santralinin tamamıyla izole edilebilmesi ve facianın izlerinin silinmesi için 1 milyon dolar bağışta bulundu.
Nükleer mühendislerin göz ardı ettiği tehlikelerin (20) veya yüksek teknolojinin nükleer santral kazalarını önleyip önleyemeyeceği (21) gibi sorularının belki de Fukuşima olayından daha verimli dersler çıkartabilmek için tartışıldığı ve seslerin iyice yükseldiği bir ortamda ülkemizin en üst düzey yetkililerinden biri, Sinop’da kurulması düşünülen nükleer santral için Japonlar ile yaptığı son görüşmede, “Bu koşullarda müzakereler için Japonya’dan bir müddet zaman istendiğini, bunun hem nezaket ve diplomasi, hem de insanlık gereği olduğunu, bu sürenin kendilerine tanınabileceğini, bu hususu kendilerine belirttiğini, ne zaman başlayacağız denirse, Nisan’da başlayacaktık ama 1-2 ay daha erteleneceğini" söylüyordu. (22)
Demek diplomasi ve nezaket gereği olarak Japonya’ya birkaç ay süre vermişiz? Demek Japonlar “haydi” deseler “seve, seve” diyeceğiz. Bu ülkenin insanlarının o birazcık nezakete bile hakkı yok demek ki!! Sormadan, soruşturmadan, düşünmeden, düşündürmeden “haydi !” Öyle mi?
İki yeni haber: 23.04.2011 tarihli habere göre, Japonya'da meydana gelen deprem ve tsunami sonrası Fukuşima Santrali'ndeki nükleer sızıntı İtalya'ya bu konuda geri adım attırdı. Nükleer santrallerin yapımı için 12 Haziran'da referanduma gitmeye hazırlanan İtalya'da hükümet nükleer santral yapımını öngören yasa tasarısının dondurulması için düğmeye bastı ve karar Senato tarafından 133 kabule karşı 104 red ile onaylandı. İtalya’ da hiç nükleer santral bulunmadığını hatırlatalım. (23)
İkincisi ise, 24.04.2011 tarihli.Japon Hükümeti, 11 Mart'ta meydana gelen felaketinin telafisi için 48,9 milyar dolar (4 trilyon yen) tutarında olağanüstü bütçeye ihtiyaç olduğunu açıkladı. Vergi artışlarının gündemde olduğu ve bütçenin büyük bir kısmının emeklilik fonlarından finanse edileceği kaydediliyor. (24)
Nobel ekonomi ödüllü Profesör Joseph E. Stiglitz'in makalesinden bir alıntı yapalım: “Sonuçta, Las Vegas'ta kumar oynayanlar kazandıklarından daha fazlasını kaybederler. Toplum olarak, büyük bankalarımız ve büyük nükleer enerji yeteneklerimizle gezegenimizle kumar oynuyoruz. Las Vegas'ta olduğu gibi, şanslı azınlık -ekonomimizi riske atan bankacılar ve gezegenimizi riske atan enerji şirketlerinin sahipleri- çuval dolusu parayla çekip gidebilirler. Fakat ortalama olarak ve neredeyse kesin bir şekilde toplum olarak biz tüm kumarbazlar gibi kaybedeceğiz. Bu, ne yazık ki bizim karşı karşıya olduğumuz tehlikede göz ardı etmeyi sürdürdüğümüz Japon felaketinin dersidir.” (25)
Bize, ülkemiz gerçeklerine gelince; kabul edelim ya da etmeyelim, kendi kendine(!) göçen binalarla, 9 şiddetinde deprem görmüşçesine yarılarak çöken yolların ülkesiyiz biz. Dört tekerlekli araçları bile kullanma özürlüyüz. Kural tanımazlıkta dünyanın önde gideniyiz. En büyük, en affedilmez hatalara en akıl dışı gerekçeler yaratarak, yaşanan acıları yüksek mükemmeliyetçilik düzeyinde unutanlar cennetiyiz. Karşı karşıya olduğumuz tehlike, Japon felaket dersini pek çok yönden aşacak niteliktedir. Fukuşima deneyinin ve bizim adımıza, bize sorulmadan yapılan tercihlerin, gelecek nesiller açısından öneminin anlaşıldığını düşünmüyorum. O nedenle, konunun uzmanı olan fizikçilerden mühendislere, politikacılardan ekonomistlere, hukukçulardan sosyologlara, edebiyatçılara, yazılı ve görsel medyaya ve kuşkusuz bireylere çok iş düşmektedir.
Bugün nefes alıyoruz, ama zaman öylesine hızlı akıyor ki, durduğunu fark etmeyebiliriz.
_____________________________
(7) Haber 356, “Dolgun Maaşla Cehenneme İşçi Alınacak!”,
(10) TRT Haber; “Okyanusa Radyasyonlu Su Sızıyor!”
, 18.04.2011;
(17) Akşam, “Fukuşima'ya Giriş Yasaklanıyor”,
(22) TRT, “"Nükleer Müzakereler Ertelendi",
(23) Haberjet.com, “İtalya, Nükleer Santraller İçin Geri Adım Attı”,
Hits: 3680