Yazının başlığını niçin “ahlaksız teklif” koyduk, önce onu açıklayalım.
Ahlaksız teklif, aslında bir sinema filminin adı. Söz konusu film, herkesin bir bedeli vardır, fikrinden yola çıkarak aşk mı, yoksa para mı sorusuna cevap arar ve karşısındakinin reddedemeyeceği miktarda bir para teklif edilerek aşkın satın alınabileceğini göstermeye çalışır. Günlük dilde “ahlaksız teklif” deyimi, toplumda yerleşmiş, genel kabullere, değerlere (ahlaka) aykırı bir sonuç elde etmek için paranın veya sahip olunan “gücün” sağladığı avantajdan yararlanma olgusu için kullanılır. Ahlaksız teklif, sadece bireysel ilişkiler için değil, toplumlarda değer yozlaşması yaratmak için de bir yöntem olarak kullanılır. Kısacası “ahlaksız teklif”, özel çıkarları gerçekleştirmek üzere, insanların / toplumların zor durumda bulunmalarından yararlanma isteği olarak karşımıza çıkar.
Bilindiği üzere TBMM de hükümetin yasalaştırmak istediği önerilere “tasarı”, milletvekillerinin önerilerine ise “teklif” deniliyor. Yazının başlığındaki “teklif”, Milletvekili Yusuf Başer ve 22 arkadaşı tarafından TBMM Başkanlığına 04.07.2012 tarihinde verilen “1136 sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”dir. Bu “Teklif” ile Avukatlık Kanununun 114. maddesi değiştirilmek istenilmektedir.
Yasa Teklifinin gerekçesi şu şekilde açıklanmıştır: “Türkiye Barolar Birliği baroların çatı organıdır. Bütün baroların katılımıyla oluşur. Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur. Bu sebeple Türkiye Barolar Birliğinin oluşumunun da delege yapısının da tüm baroların demokratik, eşit ve adil katılımının sağlanması gerekmektedir. Mevcut düzenlemede üye sayısı fazla olan bir iki baronun Türkiye deki yetmişin üzerinde baroyu yok sayarak ve adeta tahakküm edecek şekilde Türkiye Barolar Birliğinin yönetim kurulu, denetim kurulu, disiplin kurulu üyelerini belirleme yetkisi vermektedir. Bu durum baroların ortak çatı organı olan Türkiye Barolar Birliğinin yönetiminde çoğulcu demokrasi ve katılımcılığın sağlanamamasına sebep olmaktadır. Adeta diğer borlar yok sayılmaktadır. Getirilen düzenlemeyle tüm baroların ortak çatısı olan Türkiye Barolar Birliğinin yönetim, disiplin ve denetleme kurulu üyeliklerine tüm baroların çoğulcu ve eşit katılımı amaçlanmıştır.”
Gerekçesi bu şekilde açıklanan Yasa Teklifi ile Türkiye Barolar Birliğinin (TBB) Genel Kurulunu oluşturacak delegelerin seçim yöntemi yeniden belirlenmektedir. Teklife göre, Avukatlık Kanununun 114. maddesi değiştirilerek, önce üye sayısına (avukat sayısına) bakılmaksızın her baroya 4 er delege hakkı tanınıyor. Daha sonra üye sayısı 500 e kadar olan barolara 1 delege, üye sayısı 1000 e kadar olan barolara ek olarak 2 delege hakkı verildikten sonra, üye sayısı binden fazla barolar için, sonra gelen her bin üye için 1 (bir) delege hakkı daha tanınıyor. Bu şekilde belirlenecek sayılarla TBB Genel Kurulunun oluşturulması amaçlanıyor. Teklif anlaşılabilir ve tutarlı bir mantıkla yazılmadığı için (hangi sayıdan itibaren 500 e kadar belli edilmediğinden) ve üye sayısı 500 e kadar olan barolara birer delege hakkı daha tanındığından, aslında bütün barolara 5 er delege hakkı tanınmış olmaktadır. Böylece, 37 üyeli Tunceli Barosu da TBB Genel kurulunda 5 delegeye sahip olacak, 493 üyeye sahip Tekirdağ Barosu da 5 delegeye sahip olacaktır.
Şu anda yürürlükteki 114. maddeye göre ise, TBB Genel Kurulunu oluşturmak için önce her baroya iki delege hakkı tanınıyor, daha sonra üye sayısı yüzden fazla olan barolara, yüzden sonraki her üçyüz üye için bir delege hakkı veriliyor. Bu şekilde bugünkü sayılarına göre Barolardan gelen 400 civarında delegeden ibaret, TBB Genel Kurulu oluşuyor.
Şimdi ise, teklifi “ahlaksız” kılan somut olgulara değinmemiz gerekmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi, yasa teklifinin amacı; TBB Genel Kuruluna tüm baroların “demokratik, eşit ve adil katılımının sağlanması” olarak gösterilmiştir. Hatta daha ileri gidilerek, “Mevcut düzenlemede üye sayısı fazla olan bir iki baronun Türkiye’deki yetmişin üzerinde baroyu yok sayarak ve adeta tahakküm edecek şekilde Türkiye Barolar Birliğinin yönetim kurulu, denetim kurulu, disiplin kurulu üyelerini belirlediği” belirtilmiştir.
Çoğulcu demokrasi, katılımcılık, eşitlik gibi kulağa hoş gelen, insana “helal olsun” dedirten bu gösterişli sözlerden sonra verilen teklifteki asıl amacın, söylenenlerin tam tersini gerçekleştirmek olduğu, teklifin TBB ni siyasal iktidarın güdümünde bir kuruluş haline getirmek için hazırlandığı, aşağıda somut olarak ve matematiksel kesinlikle açıklanmaktadır.
Gerçekler şöyledir.
Avukatlık Yasası gereğince en az 30 avukat bulunan İl merkezlerinde Baro kurulması ve avukatların bulundukları ilin Barosuna üye olmaları zorunludur. Türkiye’de şu anda 78 baro bulunmaktadır. Barolar, Avukatlık Yasası gereğince Türkiye Barolar Birliği çatısı altında örgütlenmektedir.
Türkiye Barolar Birliği kayıtlarına göre Türkiye’de, 31 Aralık 2011 tarihi itibariyle mevcut 78 baroya kayıtlı toplam 74.492 avukat bulunmaktadır. (www.barobirlik.org adresinden verilere ulaşılabilir) Türkiye’deki avukatların %60 ı, yani kırk binden fazlası, üç baroya; İstanbul, Ankara ve İzmir barolarına kayıtlıdır. Sırf İstanbul Barosu bütün avukatların %38 ni bünyesinde barındırmaktadır. Türkiye’de üye sayısı 1000 den fazla 8 baro, 500 den fazla 21 baro bulunmaktadır. Bu 21 baro Türkiye’deki avukatların %86 sını temsil etmektedir. Buna karşılık, üye sayısı 300 ün altında olan baro sayısı 48 dir. Üye sayısı 100ün altında olan baro sayısının 15 olduğunu belirtmeliyiz. Üye sayısı 300 avukattan az olan 48 baronun temsil ettiği toplam avukat sayısı 6.898 olup, bu sayı tüm avukatların %9 nu oluşturmaktadır. Bir başka ifade ile tek başına İstanbul Barosu, 48 baroda bulanan toplam avukat sayısının 4 katından fazla avukatı temsil etmektedir.
Teklifteki anlayışa göre, 28.267 (şu anda 29.500) üyesi bulunan ve içerisinde (örneğin) 689 tane Siirt Barosu, 77 tane Trabzon Barosu, 18 tane Konya Barosu barındıran İstanbul Barosunun delege sayısı nerede ise bu barolarla eşitleniyor. TBB Genel Kurulunda 41 üyeli Siirt Barosu 5 delege ile 365 üyeli Trabzon Barosu da yine 5 delege ile temsil edilirken, 1572 üyeli Konya Barosu ise 7 delege ile temsil edilecektir. İstanbul Barosunun delege sayısı ise sadece 34 olacaktır. İstanbul Barosunda her 831 avukata 1 delege düşerken, Siirt Barosunda 8 avukata bir delege, Trabzon Barosunda 73 avukata bir delege, Konya barosunda ise 225 avukata bir delege düşecektir. İşte teklifi verenlerin katılımcılıktan, demokratik değerlerden ve eşitlikten anladıkları bu. Katılımcılıktan söz edenlerin Yasa Teklifine göre, İstanbul Barosunun delege sayısı Siirt Barosuna göre yaklaşık 104 kat, Trabzon Barosuna göre yaklaşık 11 kat, Konya Barosuna göre ise yaklaşık 4 kat daha az olacaktır. Aynı adaletsizlik Konya Barosu ile Siirt ve Trabzon Baroları arasında da geçerlidir. Özetle, baroların üye sayısı ile orantılı bir ağırlık (temsilde adalet), TBB Genel kuruluna yansımayacaktır.
Teklif sahiplerinin amacının, baro seçimlerinde, demokratik, eşit ve adil katılımının sağlanması olmadığı yukarıdaki tablodan anlaşılmaktadır. Temsilde adaletin aşırı şekilde saptırıldığı ve teklif edilen sistemin Anayasaya açıkça aykırılık oluşturduğu bu kadar belli iken, teklif sahiplerinin yasa değişikliğini, demokrasi ve katılımcılık adı altında sunmaları bir ahlak sorunu yaratmıyor mu? Teklif sahiplerinin sırıtan kaba kurnazlıklarının altında, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük baroların mevcut siyasal anlayışa muhalif tutumlarının TBB ne yansımasını önleme “gizli” amacı bulunduğunu anlamak için teklif sahiplerinin anlak düzeyinde olmak gerekemiyor. Bu çerçevede, Yasa Teklifini hazırlayanların kendi kaba kurnazlıklarını ve çarpıtılmış demokratik anlayışlarını kamuoyuna, topluma, hele avukatlara dayatmalarını “ahlaksız teklif” olarak tanımlamak yanlış mıdır?
Şuandaki yasa bile temsilde adaleti sağlamazken, (örneğin İstanbul Barosu tüm avukat sayısının %38 ni bünyesinde barındırırken, TBB Genel Kurulunda %22 oranında delege ile temsil edilmektedir) yapılan bu Teklifle temsilde adalet tamamen sapmakta, (İstanbul Barosunun TBB Genel Kurulundaki temsil oranı %6 ya kadar düşmektedir) siyasal iktidarın bir türlü etkisizleştiremediği büyük barolar bu şekilde işlevsizleştirilmek istenmektedir. Bilindiği üzere, iktidar gücüyle, üye sayısı az baroların manipüle edilmesi, onlara bir takım “teklifler” götürülmesi çok kolay olduğu gibi, pratik bir gerçek olarak da, az üyeye sahip baroların büyük çoğunluğunun Teklifi hazırlayan siyasal anlayışa yatkın davrandıkları bilinmektedir.
Demokratik ahlaktan yoksun bu yasa teklifinin, bütün barolardan tepki göreceğini umuyoruz. Çünkü hiçbir “hukukçu” ve avukat, böylesine kaba bir saptırmayı benimseyerek kendisini küçültmeyecektir.
Yine de, gerçekleri ters yüz etmenin nasıl bu denli kolay ve mümkün olabildiğini, teklifi verenlerin kişilikleri bağlamında, sorgulamamız gerekmektedir. Üstelik bu teklifi verenler hukukçu ve avukattırlar. Bir milletvekilini, en azından avukat meslektaşlarına karşı bu kadar kör eden hırs, nasıl bir yetişme tarzının sonucu olabilir, düşünmemiz gerekiyor. Karşısındakini aptal yerine koyma cesaretine nasıl ulaştıklarını araştırmamız gerekiyor.
Bu tür ahlaksız tekliflere, içinde azıcık da olsa demokrasi yatkınlığı olan iktidar yanlısı milletvekillerinin dahi prim vermeyeceğini umuyoruz. Ancak bu teklif bir kez daha gösterdi ki, mevcut siyasal iktidarın demokrasi, katılım ve çoğulculuk adı altında istediği tek şey, hayatın her alanında kendi iktidarını pekiştirmektir.
Bu ilkel demokrasi anlayışının gelip çarpacağı siper, her bir avukatın kişiliğinde yükselen onuru ve namusu olacaktır. Ama tek tek avukatlardan önce, kurumsal olarak baroların ve TBB nin bu “ahlaksız teklif” karşısında nasıl tutum takınacağını görmek her avukatın hakkıdır.
Av. Başar YALTI