Deprem yarası geçer! Yürek yarası kalır!
Yorum yapmayayım.
Ben “mektupları” açıklayayım.
Siz okuyun.
Dün saat 9’u birkaç dakika geçmişti.
İsmini yazmayacağım.
Okurdan “elektronik-mektup” geldi.
Şöyle diyordu mektup:
“Biz Van depreminden sonra çadırlarda kalıp sonra Afet Koordinasyon Merkezi tarafından İstanbul’a getirilip barınma imkanı sağlanacağına söz verilen bir kafileyiz.
6 gündür İstanbul’dayız.
Küçük Çekmece Öğretmen Evi’nde kalıyorduk. Bugün (1 aralık 2011) bize Kartal Yakacık Huzur Evi’ne yerleştirileceğimizi, Küçük Çekmece Öğretmen Evi’ni boşaltmamız gerektiğini söylediler.
Aksi takdirde zor kullanarak dışarı atılacağımızı bildirdiler.
Madem öyle dedik.
Bizi memleketimize gönderin.
Talebimizi dikkate almıyorlar.
Sizden gazeteci olarak ricamız bu konuyla ilgilenebilmenizdir. Lütfen yardımlarınızı bekliyoruz. Burada 30 aile mağdur durumdayız. Kimsenin tanıdığı, akrabası yok. Kendimizi dışarı atılmış hissediyoruz… Lütfen….”
Xxx
Gelen mektup buydu.
Gazete yazarı ne yapabilir.
Ben de onu yaptım.
Cevap yazdım. Şöyle dedim:
“Merhaba,
Gönderdiğiniz bilgi için teşekkür ederim.
Üzüntü veren bir durum.
Konuyu inceleyeceğim.
Sizleri Küçük Çekmece Öğretmen Evi'inden hangi gerekçeyle zor kullanarak atıyorlar?
Kim yapıyor bunu?
Hangi bakanlık, hangi kurum, hangi yetkili, polis mi, belediye mi, valilik mi, kim?
Bana biraz daha bilgi geçebilir misiniz?
Selamlar. Saygılar.
Necati... ”
Xxx
Yarım saat geçmedi.
Cevap mektubu geldi.
Şunlar yazılıydı:
“Bize sadece buranın bugün boşaltılması gerektiği söyleniyor. Ne bir gerekçe söylüyorlar, ne de başka bir açıklama yapan var.
Gelenler, valiliğin emri dediler.
Sabah vakti henüz insanlar kahvaltısını yaparken 2 otobüs getirip beklettiler.
Kartal’da Maltepe huzur evlerine dağıtılacağımız söylendi.
Hepimiz birlikte karşı çıktık.
Bizi Vana geri göndermelerini istedik.
Gelen memur durumumuzu müdür yardımcısına bildireceğim. Derdinizi bir de onlara anlatın diyerek küstahça ve aşağılayıcı bakışlarla gitti.
Biz de şuan bekleyişteyiz.
Necati Bey buradaki, insanların çoğunun maddi durumu zaten yetersiz. Bize “burada(İstanbul’da) fazla kalırsanız sıkılacağımızı ev sıcaklığı için böyle bir proje düşündüklerini” söylediler. Ardından herkesin bilgilerini alıp “size iş verirsek ev kirasını siz ödeyebilir misiniz?” dediler. Çoğunluktan “hayır cevabını” aldılar.
Bilmediğimiz bir yere getirilmişiz.
Biz dilenci değiliz Necati Bey.
Onlar davet ettiği için biz geldik.
Bu muameleyi gördükten sonra Van’a dönüp “çadırlarda soğukta kalmayı” tercih ederiz.
Alakanıza teşekkür ederiz Necati Bey….”
xxx
Evet gelen mektuplar bunlar!
Mektuplarda anlatılan; “evleri depremde yıkılmış insanların kalplerini İstanbul’da nasıl yaralıyorlar” onu görün.
Son sözü siz söyleyin.
Yorumu siz yapın.
KUTU
(uyan borusu)
Çevir kazı yanmasın
Nobeli verilmeli!
Şike cezalarını indiren yasa iktidar partisinin de desteği, oyları, katkılarıyla Meclis’ten geçti. Köşke imzaya çıktı. Sonra bu yasanın “şike suçlamasıyla hapiste yatanları kurtarmak için hazırlandığı” şüphesi dile getirildi. İktidar partisinin iki ağır topu AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Bu yasa değişikliği şık olmamıştır, hoş olmamıştır, yakışık almamıştır” yakınmasına ve avunmasına başladılar. Yasa çıkarken siz nerdeydiniz diye sormalı. Bu iki ağır topa; “çevir kazı yanmasın Nobel’i” verilmeli.
Hits: 2007