Kriz bir gün göbekten geçecekse sosyal demokratlar ne yapmalı?

~ 11.09.2011, Bülent SOYLAN ~
Kriz bu.
Nereden ve ne zaman geçeceği kestirilebilir mi?
Hele hiçbir bürokrat ve kamu kurumu size bilgi vermiyorsa, gerçek durumu ancak yandaş medyanın yoğun propagandasına rağmen anlamaya çalışıyorsanız…
Durum malum, o kriz adamın göbeğini deler geçer de; “yok canım kime değmiş ki” derler.
Bu nedenle hem uyanık olup gerçekte nereden ve ne zaman geçeceğini hesaplamak, hem de geçerken açtığı deliğin nasıl kapatılabileceğini iyi hesaplamakta yarar var.

*

Kim ne derse desin; “piyasa ekonomisi” denen şey genelde, “saldım çayıra, mevlam kayıra” düzeni ve felsefesidir.
Rüzgarı arkadan alıyorsanız yönetmesi kolaydır.
Çubuğunuzu yakar oturur, o kurtlar sofrasında kimin kimi yediğini karşıdan seyreder, işinize gelirse birilerine biraz daha güçlensin diye arkadan gaz bile verebilirsiniz.
Hele bir de tuzunuz kuruysa ve Roma imparatorlarının gladyatörleri tribünden seyretmesi gibi işin tadına kapılır, kendiniz bile bu duruma hayret eder “Allah verdikçe veriyor” deyip bunun daha kallavisi olan “küresel piyasa ekonomisi”ni kabullenirseniz, doğal olarak küresel güçleri de arkanıza alırsınız.

İşte o dönemlerde ekonomiyi idare etmek, aynen vitesten atıp arabayı bayır aşağı sürmeye benzer.
Hiçbir şey bilmeseniz de “piyasa” ve “küresel piyasa”nın aktörleri sizi alır “götürür”.
Çok çok, hafif bir tümseğe gelir de arada hızınız kesilirse “Sat bir şeyler, soranlara özelleştiriyorum de” derler, aynen denileni yapar tempoyu yine korursunuz.
Hani mirasyedilerin hesapsız kitapsız harcayıp da sıkışınca atadan kalma tarlaları, evi satması gibi bir şey…

Şimdiki devlet babanın 88’lik devlet dededen kalma malları satması ile herhangi birinin mirasyediliği arasında “kolaycılık ve sermayeden yeme” kolaycılığı konusunda sizce işin özünde bir fark var mıdır?

*

Başbakan Yardımcımız Sayın Babacan 8 Eylül 2011 günü katıldığı bir televizyon programında kriz konusunda yeni açıklamalarda bulunuyor:
O açıklamanın satır başları şöyle:

-Küresel resesyon (durgunluk) beklentileri vardır.
-Sağlam bir kamu maliyesi duruşu benimsemeliyiz.
-Şu anda 3-4 ay öncesine göre ikinci dip ihtimali daha yüksek görünüyor.
-Dünyada ciddi bir belirsizlik var.
-Genel tablo pek iç açıcı değil.
-Yüzde 5’in “daha” altında bir büyüme tahmin ediyoruz.
-2012 öyle bir yıl olacak ki, herhangi bir ülke için yüzde 3-4 büyüme gıpta edilecek bir rakam olabilecek.
-Daha önemli risk alanı durgunluk, hatta tam tersine 2009 yılında yaşadığımız gibi bir “negatif büyüme”. Yani konsantre olmamız gereken risk alanını, o alan olarak görüyoruz.

*
Yukarıdaki sözlerden de anlaşıldığına göre 2012’den itibaren “negatif büyüme” yani bu pek anlaşılmasın diye “tersten” söylenen lafın “harbisi” olan “küçülme” ile karşı karşıya gelebiliriz.

Nedir küçülme?

-İhracatın daha da düşmesi,
-Fabrikaların kapanması, üretimin durması,
-İstihdamın düşüp işsizliğin artması,
-Piyasada yaprak kımıldamaması,
-Kredi ve borçların ödenememesi,
-İnsanların tüketim ve dolayısıyla yaşam kalitesinin düşmesi,
-Geleceğe umutsuz bakış ve memnuniyetsizlik.
-Açlık ve sefalet değil mi?

*

Görüyoruz ki, iktidarın ekonomi ile ilgili Başbakan Yardımcısı böyle ciddi bir olasılıktan söz edip hükümetinin “bütün bu olumsuz tablolara karşı hazırlıklı olduğunu ve zamanında tedbir aldıklarını” alenen söylüyor.
Acaba böyle zor zamanlarda “direksiyona geçmesi” beklenen sosyal demokratlar, devrilen arabanın bu memleketin yollarında tekrar yürütülebilmesi için, pek de “liberal düzenci” olamayacak, hele hele “küresel serbest piyasacı” hiç olamayacak bir modeli “tedbiren” ve şimdiden hazırlamak, zamanı gelir gelmez piyasaya sürmek üzere “en kısa zamanda” bir kenara koymak zorunda değil midir?
Haydi “model hazır” dedik;
O modeli kavramış ve gerektiğinde uygulayacak gerçek sosyal demokrat kadrolar da acaba hazır mıdır?
Bülent SOYLAN | Tüm Yazıları
Hits: 2710