Yok öyle yağma, rüzgar eken fırtına biçer

~ 19.01.2023, Yeni Yaklaşımlar ~

'Nasıl oluyor da bir ilçe topraklarının yüzde 90’ını sermayeye tahsis ediyorsunuz? Nasıl oluyor da üç beş şirketin çıkarı için, halka rağmen bu dayatmayı sürdürüyorsunuz.'

SERDAR KIZIK


Olacak gibi değil.

Nerden baksan olmuyor. Mızrak çuvala sığmıyor.

Yapılanların hiçbir gerekçesi, izahı, mazereti, elle tutar yanı yok…

Memleketin kısmen bozulmamış ender bölgelerinden birisini doğayı, insanı, tüm canlıları yok sayarak yağmalanıyor, daha da geniş büyük talanların peşinde koşuluyor.

Yeter artık…

Nasıl oluyor da bir ilçe topraklarının yüzde 90’ını sermayeye tahsis ediyorsunuz?

Nasıl oluyor da üç beş şirketin çıkarı için, halka rağmen bu dayatmayı sürdürüyorsunuz.

Biliyoruz sermaye iktidarısınız, 20 yıldır yerli ve yabancı, yandaş şirketler için çalışıyor, onların istediği düzenlemeler sağlıyor, yetmiyorsa kendi çıkardığınız yasaları bile değiştirerek daha vahşi, daha azgın düzenlemelere gidiyorsunuz…

KARABURUN’dan söz ediyorum. Hani şu cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle özel çevre koruma bölgesi ilan edilen KARABURUN’dan.

Ne yaman bir çelişkidir ki hem korumaya al, hem şirketlere peşkeş çek.

Ne büyük tutarsızlık, tümüyle saçmalık.

Efendim, temiz enerji rüzgar ve güneş ( RES- GES) santralleri için yapılıyormuş tahsisler…

Temiz enerjiye karşı çıkan yok ama bir denge , bir planlama olmalı değil mi?

Devasa santrallerin altında yaşayan insanları, hayvanları, bitkileri, doğal yaşamı korumalı değil mi?

Yok, bunları gözeten yok.

Evlerin dibine kurduğunuz hilkat garibeleri santrallerin insan sağlığını nasıl etkilediği…

Hayvancılığın kara keçilerin yaşam alanlarının neden yok edildiği…

Doğanın devasa iş makinalarıyla alt üst edilmesinin, ağaçların, bitkilerin, kuşların, böceklerin hiç sayılmasının sizin için önemi yok değil mi?

YETMEDİ Mİ

Ya sizin bu ülkeye, insanlarına, doğaya yaptığınız yetmedi mi ?

Türkiye'nin en güzel bölgelerinde, denizlerinde, dağlarında, derelerinde, göllerinde yol verdiğiniz katliamlar yetmedi mi?

Doymadınız mı ?

Hiç mi utanmanız, vicdanınız yok ?

 

Hiç mi çocuklarınıza, torunlarınıza, gelecek kuşaklara sorumluluğunuz yok?

Ne kadar doyumsuzsunuz !

İktidarınız ve sermayenin çıkarları için bu ülkeye bu kadar mı kıyılır?

Yatıp, kalkıp günahtan söz ederken bu denli “günahkar* olmayı nasıl göze alıyorsunuz?

Yeter artık, yeter...

O zaman niçin Karaburun’u Türkiye’nin özel korumaya alınan 18. bölgesi ettiniz.

Memlekette bütün ilçe sınırlarıyla korumaya alınmış bir başka ilçesi yok.

Bu saçmalığa nereden bakalım, nerenizden tutalım ?

Sayısız örneğini gördük ; çevreyi korumakla ilgili bakanlık, adeta çevre düşmanı.

Halka, hukuka karşı kendi çıkardıkları ÇED yönetmeliğini bile defalarca değiştirmekten, sıkılmadı, yorulmadılar.

***

Yediniz, bitirdiniz, tükettiniz!..

Yıllardır kentlerimizi, doğamızı , yaylalarımızı, verimli topraklarımızı, ovaları yandaşlarınıza, rantçılara, sermayeye peşkeş çektiniz.

Beton oldu her yer.

Doymak bilmiyor iştahınız, yağma ve talan hırsınız...

Bari ülkenin en bakir, bozulmamış topraklarına kıymayın!

Biraz insanlığınız, kalplerinizde sevgi, merhamet kaldıysa, mümkündür...

Geçmişte âşık olmuşsunuzdur, hiç olmazsa onun adına “yeter” deyin. Bir bakıma sanmayın ki size sesleniyorum, asıl derdim, size sessiz kalanlara, gerçeği görmeden destek sağlayanlara.

***

Dinleyin!

Biraz vicdanınız kaldıysa anlatayım.

Karaburun, dünyada nergisin anayurdu. Belki sevdiğinize, eşinize, evinize bir tutam almışsınızdır, olağanüstü kokar.

Yarımada, karasal ve deniz bölgeleri, doğal yapısı ve barındırdığı uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış türleri de içeren bitki ve hayvan varlığıyla, çok özel ve nadir bir alandır.

Doğu Akdeniz Havzası’nın en temiz kalmış bölgesidir. Bunu unutmayın.

Çünkü bu coğrafya çok özel.

Nesli tükenme tehlikesindeki Akdeniz foklarının, kalan son önemli üreme ve yaşam alanı.

Yine nesli tükenme sürecindeki deniz çayırları Akdeniz’de yalnızca bu sularda kaldı.

“Hurma” adıyla bir zeytin türü var ki dalından kopar ye, yeryüzünde yalnızca bu coğrafyada bulunuyor.

***

Karaburun’un simgesi kıl keçisini unutmayayım.

Gelin, bölgedeki ekolojik ve organik tarımı, küçük kıyı balıkçılığını, turizmi, zeytinciliği, köylerde sürdürülen geleneksel yaşam biçimini, kültürü öldürmeyin!

Karaburun dünya mirasıdır, anlayın!..

BİRAZ SOLUKLANIN ARTIK

Milli Park, Tabiat Parkı, Tabiat Anıtı ile Tabiatı Koruma Alanları’nı, Muhafaza Ormanları’nı, Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları’nı, Özel Çevre Koruma Bölgeleri’ni ve Doğal SİT Alanları’nı bile yatırımlara açan...

Cumhuriyet’in yıllardır koruduğu meraları, yaylaları imara açan...

Korumacı yasaları değiştiren...

Altına imza attığı BM, Avrupa Konseyi, Biyolojik Çeşitlilik, RAMSAR benzeri uluslararası sözleşmeleri, protokolleri ihlal eden...

Yerel yönetimlerin elindeki imar yetkisini merkezi hükümetin bakanlıklarına alan...

Deniz, göl ve nehir kıyılarını, dağları ve ormanları yağmalatan...

Binlerce yıllık buluntulara “çanak çömlek” diyen...

Kıyılara, koylara yapılmış kaçak yapılara dokunmayan...

Başta Karadeniz’dekiler olmak üzere ülkenin derelerini HES yatırımlarıyla sermayeye peşkeş çeken, doğal yaşamın can suyunu kesen...

Kaz Dağları’nı, Kozak Yaylası’nı, Toroslar’ı, eşsiz ormanları delik deşik edip, madencilere ve taşocaklarına sunan...

En değerli kıyılara, Karaburun gibi temiz ve bakir alanlara denizi kirleten balık çiftliklerini konduran ve bu tesislerin kendi çıkardıkları yönetmelikleri bile delik deşik etmesini seyreden...

Birinci sınıf tarım alanlarını Cargill örneğinde görüldüğü gibi yabancı sermayeye, sanayiye açan, çimento fabrikalarına terk eden...

İstanbul’un depremde toplanılacak yeşil alanlarına bile AVM diken...

Haliç Tersanesi, Haydarpaşa Garı gibi tarihi ve kültürel değerlerini yok sayan

Ayazma, Sulukule, Fener, Tarlabaşı, Balat ve Ayvansaray’da kentsel dönüşüm adıyla yoksulların evlerini alıp, sermayeye pazarlayan...

3. köprüyle İstanbul’un tükenen ormanlarını daha da yok eden...

Atatürk Orman Çiftliği’ni imara açan...

TMMOB’ye bağlı meslek odalarının yetkilerini ellerinden alanlara seyirci, suskun kalmayın…

Liste çok uzun, saymakla bitmiyor...

DİRENEN KAZANIR

Ama direniş de sürüyor. Yağmalanan alanlardan itirazlar yükseliyor, isyalar büyüyor.

Doğa, ormanlar, denizler, nehirler, göller, topraklar, dağlar, taşlar korunsun diye , üstelik baskılara karşın, güçlü bir ses var ülkenin dört bir yanında.

Karaburun Kent Konseyi şu açıklamayı yaptı RES kapasitesi artırımı için düzenlenen ÇED toplantı öncesi:

” Karaburun Yarımadası nın Doğası yok oluyor,

2013 Yılından başlayarak “Yenilenebilir doğal kaynaklardan faydalanarak elektrik enerjisi üretimi” denilerek kent sakinlerinin rızası dışında doğaya zarar verecek bir girişimde bulunuluyor. Bizler, Yenilenebilir Enerji Üretimine tümden karşı değiliz ....

Ancak ,Karşı olduğumuz yapılan yanlış uygulamalardır.…

Proje onaylandığı takdirde 15 yıllık meyve veren 30 bin zeytin ağacı yerlerinden sökülüp taşınacak. Köylünün yaşam kaynağı elinden alınmış olacak.

Karaburun Yarımadasında 15 Endemik Bitki, 4 Nadir ve CITES (Nesli Tehlike Altındaki Türlerin Ticaretine İlişkin Uluslararası Sözleşme) kapsamında olan 5 bitki türü bulunuyor.

Florasında 76 tür Tıbbi, 38 Tür arıcılık, 30 Tür Gıda, 39 Tür Ticari, 34 Tür Peyzaj ve 19 Tür Yem değerine sahip ekonomik Değeri olan bitki türü yer almakta..

İlçemizin simgelerinden olan kıl keçisi yetiştiriciliği ve elbette hayvancılık her geçen gün yok oluyor. Üreticiler-Çobanlar meralarının, ruhsat sahalarının büyük bölümünde kaldığını, hayvanlarının bu bölgelere girmesinin yasaklandığını belirtiyor. Hayvanlarının RES’lerin yaydığı manyetik dalga ve ses kirliliğinden olumsuz etkilendiğini – süt verimlerinin de düştüğünü söyleyerek hayvancılığın bölgede tamamen bitme durumuna geldiğine dikkati çekmektedirler. Yetkililer geçmiş yıllarda 50 – 60.000 baş hayvana ulaşan popülasyonun 5 – 6.000 seviyelerine kadar düştüğünü, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile yapılan çalışmalar ile şu an 20.000 baş hayvana ancak ulaştığını vurguluyor…

Dünyada kabul görmüş standartlarda RES’lerin yaşam alanlarına yaklaşım azami mesafesi Avrupa, ABD, Kanada’da 1.4 kilometreyken, Çeşme ve Karaburun’da 400 metreye kadar inmiş durumda. Doğa’ya zarar verecek bu girişime DUR diyelim.

Daha fazla RES, GES İstemiyoruz...

RES’lerin ekonomik ömrü yirmi yıl olarak belirtiliyor. Börklüce Mustafa’nın toprakları adeta yeniden yaşama kapatılmak isteniyor. Yaşam Alanlarımızı Savunalım...

Çocuklarımıza, Torunlarımıza, Gelecek Nesiller İçin Yaşanabilir Bir Doğa Bırakalım...’’

Dün Karaburun Yayla Köy’de güçlü bir itiraz vardı. RES kapasite arttırımı istemli ÇED toplantısı, halkının yoğun protestoları sonucu yaptırılmadı. Daha fazla RES GES istemediklerini dile getirdiler, haykırdılar, slogan attılar. Kent Konseyi Başkanı Mustafa Özer destek veren kuruluşlarla birlikte direneceklerini söyledi. Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan da ‘’Karaburun keçimizin inadıyla devam ediyoruz, Yok öyle yağma! Rüzgâr ekerseniz, Fırtına biçersiniz. Nokta!" dedi.

Sermaye ve sömürü düzenine karşı mücadele, doğayı da koruyacaktır…


https://haber.sol.org.tr

Hits: 6373