Avukatlık; sorgulayarak, itiraz edilerek, kuşku duyularak sürdürülen bir hak arama mesleğidir. Avukatlık, tahakkümün her türlüsüne cesaretle karşı durmaktır. Avukatlığın temel karakteri, özgürlük ve bağımsızlıktır. Bu nedenle avukatlık, iktidarın emrinde olarak, yanında gözükerek, yamacında kalarak, gölgesine sığınarak sürdürülen bir meslek olarak yürütülemez.
Avukatlığın tarihi de işlevi de diyalektiği de buna izin vermez.
Dolayısıyla Barolar ve Türkiye Barolar Birliği, bu özellikleri görmezden gelen birer meslek örgütü gibi davranamazlar. Aksi taktirde avukatları ve avukatlığı temsil etme özelliğini yitirirler. Baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin başkan ve yöneticileri, avukatlığın özüne, tarihine, işlevine uygun davranmak zorundadırlar.
Bu bağlamda Türkiye Barolar Birliği Başkanının tutum ve davranışları değerlendirildiğinde Başkanın, hukuku bir teferruat olarak gören anlayışını ve yargı özelleştirilirken, avukatlık özünden uzaklaştırılıp tasfiye edilirken, avukatlığın onuruyla oynanırken sessiz ve tepkisiz kalışını kabul edilemez buluyoruz.
Öte yandan, siyasal iktidara yaslanarak yargının ve avukatların sorunlarının çözüleceğini varsayan anlayış, Türkiye Barolar Birliği Başkanının kişiliğinde meşruluğunu yitirerek sürdürülmektedir. Sağlıksız bu tutumun gelip dayandığı bugünkü aşamada sorun kişiselleşmiş ve avukatlara pasaport sağlanması vb türü sığ bir alana sıkıştırılmıştır.
Kaldı ki, “Yargı reformu strateji belgesi” adını taşıyan ama gerçekte bir itirafname olan ve otoriterleşmeye meşruluk kazandırmaya çalışan bu belgenin/sürecin peşinden gitmek, iktidarın yarattığı hukuk illüzyonunun körleşmesine kapılmaktan başka bir sonuç doğuramaz. Yasalaşan birinci paket bu illüzyonu gözler önüne sermişken, körleşmenin bulaşıcılığına sığınmak artık hiçbir baro yönetimi için mümkün olmamalıdır.
İktidara benzeyerek ve özenerek hukuk devleti savunuculuğu yapılması, demokratik bir devlette görülmüş bir durum değildir. Hiçbir anlam taşımayan bu zorunluluğu Türkiye Barolar Birliği Başkanına ve yönetimine dayatanın ne olduğu bilinmemektedir. Ancak “oligarşinin tunç yasasının” ayakta tuttuğu Barolar Birliği Başkan ve Yönetimini mesleğin ve hukukun özüne ters düşmekten kurtaracak haklı, meşru ve yasal girişim, avukatların çok büyük bir çoğunluğunu temsil eden 12 baro tarafından başlatılmıştır.
Avukat Hareketi olarak bu girişimi desteklediğimizi bildiriyoruz.
Günümüzün yakıcı sorunu, adaletsizlikle ifade edilmekte olan her türlü haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk ve sömürü düzenidir. Toplumun adalet isteğine sahip çıkarak bu talebi ileri götürmek baroların görevidir.
Dolayısıyla 12 baro tarafından başlatılan girişimin yapması gereken şey, Türkiye Barolar Birliği yönetiminin inatla sürdürdüğü hukuksuz tutuma karşı daha fazla oyalanmadan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve Yönetimini seçen iradeye başvurmak üzere, tüm delegelere çağrı yaparak Ankara’da alternatif bir genel kurul toplamak ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve Yönetim Kurulu için güven oylaması yapmaktır.
Gerisini zaten hayatın zorunlulukları belirleyecek, insanlığın hak, hukuk ve adalet mücadelesinde her figür hak ettiği yerini bulacaktır.
AVUKAT HAREKETİ