Üç hafta önceki yazımda AKP’nin faili meçhul cinayetlerle imtihanını yazmıştım. O yazıda yer almayan bir hususu ekleyerek bu yazıya başlayayım: “Faili meçhuller” bu topraklarda bir“devlet” geleneğidir, sermaye sınıfının hiçbir dönem vazgeçmediği bir “siyaset aracı”dır. Bu nedenle de gerçeğin ortaya çıkmasının (bu düzende) hep bir sınırı vardır. Nasıl, işlendikleri zaman sonuçları itibari ile siyasi yaşama bir müdahale hedefi taşıyorlarsa, faili meçhul cinayetlerin çözülmesi de (daha doğrusu çözülme olasılığı da)aynı hedefi taşımaktadır.
Hrant Dink öldürüleli 9 yıl oldu.
Cinayet soruşturması şimdi kamu görevlilerine atladı. Aralarında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesinden en üst düzeyde yöneticilerinde bulunduğu bir toplamtasarlayarak kasten öldürmek, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme, görevi kötüye kullanma suçlarından ve esas önemlisi “silahlı örgüt kurmak”suçundan yargılanacaklar. Yargıtay’da ana dava ile bu davayı birleştirdi. Tetiği çeken ve yardım edenler ile bu davanın sanıkları birlikte yargılanacaklar.
İddianamenin kabul edilmesi süreci yargılamanın nasıl geçeceğine dair ipuçlarını da gösterdi. İddianame defalarcaBaşsavcılık ile ilgili savcı arasında gitti geldi. Herkesin bildiği üzere, yargılamanın AKP’ye sıçramaması için önlem alınmaya çalışılıyor.
Peki, bu olasılığa rağmen yargılama neden zorlanıyor.
Daha önce de yazmıştık, AKP iktidarı Cemaati bitirmek için gidebildiği kadar gidecektir. Bunu yalnızca “intikam” için de yapmamaktadır. Rejimin oturması için de bu tür girdilere ihtiyaç duymaktadır. Artık bir “terör örgütü” olarak tanımlanan Cemaatin “silahlı” bir yapılanma olduğunun ispatlanabilmesi için “faili meçhul” dosyaların kullanılacağı anlaşılıyor. Dink davası ise bunlar arasında oldukça kritik yere oturuyor. İddianamenin “silahlı örgüt” üzerinden inşa edilmesi de bu sürecin başlatıldığını gösteriyor.
Bu ve olası benzer yargılamaların AKP’ye bulaşmaması içinse ellerindeki “hukuksuz” güce güvendikleri açık. Önceki “yargılama” pratikleri olası durumlarda nasıl bir yol izleneceğini de göstermektedir.
Bu dosyalarda Cemaatin sorumluğu biliniyor. Ancak, bunların bir kısmını, özellikle de Hrant Dink dosyasının tüm sorumluluğunu Cemaate yüklemekle bu iş biter mi?
Dink suikastı 2. Cumhuriyet rejiminin yol almasında oldukça önemli bir işlev gördü. Kontrgerilla ile hesaplaşma büyük yalanına geniş yığınlar inandırılmış, ardından da muhaliflerin tasfiyesine girişilmişti. Yargıda burada oldukça kritik bir rol oynamıştı. Yaşananları hepimiz hatırlıyoruz.
Şimdi ise bu süreçte rol oynayan ve Dink’in öldürülmesinde sorumluluğu bulunan güçlerin bir kısmı yargı önüne çıkarılacak. Ancak AKP bir kez daha yargılama dışında. Oysa AKP Cemaat ile ortaklık yaptığı tüm bu yıllar boyunca alınan her kararın, yapılan her işin ortağı olmaktan öte bir sorumluluk taşımakta. Tüm bu sürecin sonucunda kurulan “yeni” rejimi bugün de o temsil ediyor.
HrantDink suikastı bu seferde 2. Cumhuriyet rejiminin yerleşme sürecinde işlevlendirilmek isteniyor.
Yalnız, AKP ve Cemaatin unutulmaması gereken bir ortağı daha var: Liberaller.
Utanmazca “Hrant’ın Arkadaşları” olarak kendilerini adlandıran bu toplam, tüm bu yıllar boyunca uyguladıkları “liberal terör” ile tüm sürecin esas sorumluları arasında yer almışlar, Dink suikastının aydınlatılmasını engellemişler, ortaklarının sorumlulukları gizlemişlerdir. Şimdi de, önümüzdeki dönemin tartışmalarına hazırlanmaktadırlar!
Gerçekten güçlü bir belleğe ihtiyacımız bulunmakta. Anlaşılan o ki, içimizden birileri yalnızca bununla uğraşmalı, bunun sorumluluğunu almalı, tüm bu yıllar boyunca yaşananları, sorumluları tek tek not etmelidir.
http://gazetemanifesto.com/2016/02/01/hrant-dink-suikasti-ile-imtihan/