Dolar bizde neden düştü, herkes buna neden şaştı?

~ 22.12.2015, Bülent SOYLAN ~

Önümdeki ekran Amerikan Dolarının 2.90 dolayında olduğunu gösteriyor.
Yani, son günlerde artacağı beklenirken biraz dalgalanarak da olsa şu sıralar düşüşte...

Oysa daha geçenlerde Amerikan Merkez Bankası (FED) dünyadaki bütün ekonomistlerin merakla beklediği kararını açıklamış ve “Madem ekonomimiz iyiye gidiyor, o zaman ben de kendi işlemlerimdeki faizimi 0,25 puan arttırırım” demiş ve arttırmıştı.

Beklenen, hatta endişeyle beklenen gelişme, “Amerika” faizleri arttırınca, doların bütün gelişmekte olan (yani henüz gelişmesini tamamlamamış) ülkelerden önemli ölçüde çekilip Amerika’ya yönelmesiydi. Para buralardan çekilip az bulunur hale gelince de bizdeki doların fiyatı yükselecek, zayıf ekonomiler ciddi biçimde sıkıntıya düşecekti.

Ama olmadı. En azından o korkuyla beklenen FED kararından bu yana geçen 10-15 günden beri korkulan olmadığı gibi tam tersine bir tabloyla karşılaştık ve şaşırdık: 
Sanki FED, “Amerikan ekonomisi maalesef kötüye gidiyor ama Türkiye yükseliyor” demiş gibi, beklenenin aksine dolar karşısında bizim Türk Lirası değer kazanmaya başladı.

Haydi şimdi gelin de; ülkenin bir kısmında tanklarla mahallelere girilmiş, giderek daha fazla çatışılan, turizmi, ihracatı sıkıntıya düşmüş, üreticisinin de tüketicisinin de beklentilerinin giderek zayıfladığı bu ekonomide bütün bunlar olurken doların neden ucuzladığını yani Türk Lirasının neden değer kazandığını sade yurttaşa açıklayın bakalım.
Görünüşe göre zor iş. 
Ama yine de “şimdiki durumu” dilimiz döndüğü kadar anlatmaya çalışalım.
*
1.Birinci söyleyeceğimiz, “şimdiki” durumun biz bunları söylerken bile “değişebilme” olasılığıdır. Çünkü günümüzde “sermaye”nin kendine göre “duygularla” bir anda ve neredeyse bir tuş hareketiyle borsadan dövize, dövizden borsaya ya da bir ülkeden bir diğer ülkeye “kayması” öyle ”gün” falan değil, “an” meselesidir. Dolayısıyla ekranlarda sürekli kıpırdanan o kurların bir anda şaşırtıcı biçimde değişebileceğini kimse aklından çıkarmamalıdır.

2.Döviz kurları, temelde iki ekonominin birbirlerine karşı durumuna göre oluşur. 
Yani; kuvvetli ekonominin parası kuvvetli, zayıf ekonominin parası kuvvetsizdir. Bu iki ekonominin kendi aralarındaki dengenin şundan ya da bundan yana gelişmesi, aynı ölçüde paralarının da birbirlerine göre değerlerinin değişmesine yol açan en önemli unsurdur. 
Daha somutunu söyleyelim: Amerikan ekonomisi Türkiye ekonomisine göre daha iyiye gidiyorsa Amerikan dolarının fiyatı artar, Amerikan ekonomisi geri giderken Türkiye’de ekonomi gelişir, zenginleşirse Dolar düşer, TL’nin değeri artar.
Dolayısıyla, -bizim ekonominin ileri gitmediği ayan beyan ortadayken- İyi kötü inandırıcılığı olan FED’in “Amerikan ekonomisinde düzelme var” demesi karşısında bizdeki dolar kurunun yükselmesi yönünde bir etki doğması piyasa ekonomisinin en temel kuralıdır.
Kısa dönemler ve diğer etkenler dışında “genel gidişat” budur.

3.”İyi ama kısa dönemde neden böyle olmuyor” dendiğinde, şu birkaç neden üzerinde de durmak gerekir.
Bir kere “belirli bir andaki döviz kuru”, ülke ekonomilerinin genel gidişatı dışında pek çok nedenden daha etkilenir. Dolayısıyla bizim ekranlarda gördüğümüz kur, olumlu-olumsuz bir çok etkenin bir arada yarattığı “sonuç”tur.

4.Bu “diğer” etkenlerden birincisi; borsacıların “piyasanın daha önceden satın alması” dedikleri şeydir. 
Eğer piyasada döviz fiyatlarının artacağı konusunda bir beklenti varsa, alıcılar “aman şunu çok pahalılanmadan alalım” düşüncesi ile dövize çok öncelerden yüksek ilgi göstererek onu olması gerekenden daha yüksek bir kura taşırlar. 
Yani pahalılaştırırlar.
Şimdi yaşanan büyük ölçüde odur.

FED’in faizleri yükseltme konusundaki niyeti aylarca hatta yıllarca önceden adeta “efsaneleştiği” için, Türkiye’deki döviz fiyatları “Amerika’da faizler arttırılacak, dolar kuru artacak” söylenti ve beklentilerinden dolayı aslında bu etkiyi görmüş ve yükselmişti. 
Yani dolar üç artacaksa beş artmıştı.

Dolayısıyla; FED faizleri arttırdığında, bizdeki dolar kuru zaten bu etki hesaba katılarak yükselmiş yani piyasa tabiriyle dövize ek talep gelmiş, fiyatı önceden arttırılmıştı. Hatta bu artış “piyasayı” o kadar korkutmuştu ki, döviz fiyatları olması gerekenin de üzerine çıkartılmış, şimdi “beklenen şey gerçekleştiğine göre” artık “beklenen”in yerini “olması gereken”in alması gerekiyordu. Olması gereken de muhtemelen biraz aşağılarda bir kur seviyesiydi.

Bir başka neden, dövizin artacağı beklentisiyle “dolara hücum” zaten erken başlamıştı ve şimdilerde “kur” sadece yerine oturuyordu ama, FED’den beklenen faiz artışı da aslında beklendiği kadar korkutucu olmamış, yüzde 0,25’lerde kalmıştı. Hatta bu kurumun yetkilileri, faiz artışlarının -bizim gibi ülkelerde yıkıcı olmaması için- kademeli yapılacağını yani “alıştıra alıştıra” faiz arttıracaklarını söyleyip bazı yürekleri ferahlatmıştı.

Dolayısıyla dolarda büyük bir spekülatif kazanç görmeyenler “bu gün al yarın sat, paranı katla” beklentisiyle ikinci bir fiyat dalgası yaratıp yeniden “dolara hücum”a geçmemişler, işi gevşek tutmuşlardı.

Peki, şimdi ne olacak?
Döviz fiyatlarında her zaman; gerek ülkemizdeki enflasyon ve gerekse ekonominin diğer ekonomilere göre gerilerde kalması dolayısıyla her zaman için bir “yükseliş” vardır. 
Örneğin şimdi 2.90 olan kur, bir yıl önce 2,32; üç yıl önce 1,78 ve beş yıl öncesinde de 1,57 idi.

Amerikan ekonomisindeki hafif iyileşme beklentisi ile ortaya çıkan yükselme, daha sonra bu beklentinin FED tarafından tescili ile piyasada önce yükselme sonra düşüş yönünde bir “dalgalanma” yaratmışsa da bu, genel eğilimin dışında, “geçici” bir etkidir.

Bunun yanı sıra, gerek döviz üzerindeki bazı manipülasyonlar yani suni dalgalandırmalar; gerekse kaynağı belli olmayan ama büyük ölçüde çevredeki savaş durumundan dolayı ani ama büyük çaplı giriş çıkışlar ve zaman zaman bizim Merkez Bankamızın piyasaya “müdahale”leri, hatta bazı asayiş olayları dolayısıyla da, genel gidişi çok değiştirmeyecek olsa bile bazı dalgalanmalar olacaktır.

Nitekim, Merkez Bankası bu günlerde bankaların ve dolayısıyla kendi rezervlerinin güçlenmesi için dövize verdiği faizi, 0,25 puan arttırmış ve piyasanın döviz talebini kendi eliyle bir miktar yükseltmiştir. Ancak bunun “şimdilik” piyasa fiyatlarına ciddi bir etkisi olmamıştır.
Ama Merkez Bankamızın sembolik ölçülerde bile olsa bankaların dövize ilgisini arttıracak yöndeki bu tavrı ve belirttiğimiz nedenler, Türkiye’nin daha uzunca bir dönem yükselen döviz kurlarıyla karşı karşıya kalacağına işaret etmektedir.

 

Bülent SOYLAN | Tüm Yazıları
Hits: 1290