Av. Hatice Demir
Hukuk fakültesinde okurken, her ne kadar yargının üç sacayağı olduğu, hukukun iddia, savunma ile karar mercilerinin her birinin ayrı ayrı değerli olduğu ve aralarında bir hiyerarşi olmadığı bizlere anlatılmış olsa da buna pek inanmıyordum. “Koskoca hâkim…” tamlaması kafamda dönüp duruyordu. Hatta hazır yeri gelmişken anlatayım, gelmediyse de konuyu bir şekilde buraya çekip anlatayım inanılmaz dert oldu içime, şöyle de bir anım var efendim. Okul yeni bitmiş, halamın eşi eksik olmasın mesleki kariyerim için pek hevesli, sürekli ne yapmak istediğimi soruyor. Ben de bir yandan staj için evrak topluyorum, bir yandan da “hukuk mezunlarının yapabileceği işler” listelerine göz gezdiriyorum. Her “ne yapacaksın şimdi” diyene de listeden seçtiklerimi sıralıyorum. Derken enişte bir gün yakalıyor beni, “Bak Hatice, benim bir sürü avukat tanıdığım var “ diyor. “Ya bana staj yeri ayarlasana” dememe kalmadan devam ediyor, “Ama hiç hâkim tanıdığım var mı? Yok! Hâkim ol sen. Hâkimlik havalı. Hem de alkollüyken araç kullanıp yakalansan bile bişey olmuyor” diyor. Bizim enişte alkollü araç kullanmak konusunda dertli, bu konudaki bütün mevzuata da hâkim. Neyse, kendince böyle düşünmüş, sağ olsun yakıştırmış bana. Bu örnek, halkımızın gözünde hâkim, savcılarımızın ne kadar değerli olduğunu göstermek için dursun burada.
Ama tabi şimdi hayaller, hayatlar… Bakın bu yazıda Diyarbakır Mars’a taşındığından beri Diyarbakır Baro Başkanı’na tebligat yapamayanlardan, aşşşşırı tutku derecesinde seven erk*klerimizi her daim koruyup kollayanlardan, kendi meslektaşlarını adliye içinde yaka paça gözaltına aldıranlardan vs. bahsetmeyeceğim. Onları zaten biliyoruz. Ben, özel hukukta başımıza gelen travmatik olaylardan bahsedeceğim. Bize, “hâkim acaba konuya ne kadar hâkim?” diye sordurtan olaylardan…
Bir vatsap grubumuz var, yaklaşık 30 avukat arkadaşın olduğu. Buraya geçen gün bir duruşma zaptı fotoğrafı geldi. Anadolu Adliyesi’nden bir sulh hukuk mahkemesi... Duruşma zaptında, mahkemenin adının yazdığı yerin yanına parantez açılıp “(ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ SIFATIYLA)” yazılmış. Başta anlamadık, “hayırdır ya, ne ki bu şimdi” derken meslektaşımız olayı açıkladı. Dava sulh hukukta açılmış, hâkim görevsizlikle dosyayı asliye hukuka yollamış. Asliye hukuk da görevsizlik vermiş derken dosya dönmüş dolaşmış Yargıtay’dan “sulh hukukun görevli olduğuna dair karar”la tekrar sulh hukuka gelmiş. Ama sevgili hâkimimiz bu kararı içine sindirememiş. “Tamam, el mahkûm bakacağız” demiş. Demiş de, yine içi rahat etmemiş. Duruşma zabıtlarıyla ilgililere gerekli mesajları yollamış. Buradan, bu protest tavrını çok anlamlı bulduğumu belirtiyor ve kendisine selam ediyorum.
Daha fenası geçenlerde başımıza geldi. Ofisteki diğer meslektaşım, bir tazminat davasında “davalı vekili”. Dosya, ihtiyati hacizden kaynaklı maddi, manevi tazminat davası. Dava açılmış, davacı vekili teminatın alacaklıya ödenmemesine dair karar almış. Buraya kadar sıkıntı yok. Ancak, bu teminatın zararlarını karşılamaya yetmeyeceğini düşünmüş olacak ki, icra dosyasına yatırılan “yediemin ücreti”nin de alacaklıya geri ödenmemesini talep etmiş. Şimdi bakın buradaki hukuksuz talebi geçiyorum, daha fenası var. Davacı vekili hemen sonra icra dosyasını incelemiş, paranın alacaklı vekilinin hesabına yattığını fark etmiş ve demiş ki; “Bu yediemin ücreti, alacaklının vekilinin hesabına yatmış. Eyy hâkim, biz bu davayı kazanırsak bunlardan hiçbir şey alamayacağız. Çünkü davalının durumu malum… O yüzden sen bu yediemin ücreti için, DAVALI VEKİLİNİN HESAPLARINI BLOKE ET” Talebin garabeti bir yana, sevgili hâkimimiz hemen talebi haklı bulmuş ve dosyada taraf sıfatı olmayan, üçüncü kişi dahi olmayan davalı avukatının banka hesabını bloke etmiş. Davacı vekiline de elden takipli müzekkereyi vermiş mi… Ooooh, şenlik üstüne şenlik… Avukat delirmesin de ne yapsın? Müvekkilin hesabına para aktarılacak, hiçbir işlem yapamıyor. Bankayı arıyor, “Hesabınızda bloke var avukat bey” diyorlar. Avukat bey haklı olarak çıldırıyor. Ve biz ofisin diğer avukatları anlıyoruz ki; yakın gelecekte, "davacının haklı çıkması halinde davalıdan paranın tahsil edilemeyeceği yönünde kanaat oluştuğunda", "madem davalıdan tahsil edemeyeceğiz öyleyse avukatından tahsil ederiz" diye düşünen hâkimlerimiz tarafından hesaplarımızın dondurulacağı günler bizi beklemektedir... İşte arkadaşlar, bu dramdır!
İşin şakası bir yana, gerçi durumun şaka kaldırır bir yanı da kaldı mı bilmiyorum ama, ülkemizde adliyeler gitgide manav dükkanına benzemekte. Bunu durdurmak için, bu durumdan rahatsız olan tüm hâkim, savcı ve avukatlar birlikte mücadele yollarını aramalıyız. Birbirimizi biraz daha dinlemeli, birlikte iş yapabilmenin yollarını biraz daha ortaklaştırmalıyız. Hukukun siyasi iktidarın panayır alanına ya da neon ışıklar altında ego savaşlarının yaşandığı sahnelere çevrilmemesi için, daha çok söz üreterek…
http://haber.sol.org.tr/blog/diren-terazi/av-hatice-demir/hakim-konuya-ne-kadar-hakim-136378