Hayatımız Vizyonda
Birileri düğmeye bastı, mobil ajanlar menkul casusluk arabalarına, kameralar gayrimenkul odalara yerleşti. Yönetmen “Motor!” deyince çekim başladı. Seks, video ve şantajla, Türkiye’de siyasal alan yeniden tasarlandı. Senaryo, CHP’nin AKP’ye daha yakın oranda, MHP’nin de yok olacağı bir Meclis üstüne kurgulanmıştı. Çünkü yapımcı, AKP’nin iktidar olacağı, ancak güçlü bir CHP muhalefetiyle dengeleneceği, daha demokrat, çünkü Araplara örnek olacak bir film ısmarlamıştı.
Biz seyirciler, her şeyin farkındaydık.
Ama filmin ne yapım, ne yönetim, zaten ne de senaryo aşamasında sözümüz geçiyordu. Çekimini elimiz kolumuz bağlı seyrederken, hiç olmazsa köhne CHP’nin yenilendiğine sevindik. Montajda öngörülmedik gelişmeler olabilir, filmin sonu yapımcıyı da yönetmeni de aşıp, senaristi şaşırtabilirdi. Başka bir deyişle, yardımcı aktörlerden biri baş aktörden daha başarılı bir oyun çıkarırsa, Oscar’ı iktidar yerine muhalefet alabilirdi, henüz…
***
Birileri düğmeye bastı, yönetmen “Motor!” dedi, figüranlar korosu “Arap Baharı, Arap Baharı!” diye çığlıklandı. Mağrip’ten Maşrık’a Arap halkları ayaklandı.
Başlangıçta her şey yolunda gidiyor, filmin çekimi yazılan senaryoya harfiyen uyuyordu. Özellikle Türkiye’de, taşlar yerine oturmuştu. Aktörlerden figüranlara herkes, biçilen rolü sanki hangi filmde oynadığının farkındaymış, önceden ezberletilmiş gibi canı gönülden oynuyordu.
Ama yerküre, milyarlarca yıldır süren deviniminde, üstünde bir ömürcük geçirenlerin çevirdiği ne filmler görmüştü! Tınmadı bile değil, ne çekenden haberi oldu, ne çevirenden. Güneşin çevresindeki dönüşünü her zamanki hızında sürdürdü.
Oysa filmin çekiminde zaman kaybı vardı. Türkiye dışı çekimler uzamıştı. Bahar geçiyor, bazı Arap ülkelerindeki ayaklanmalar gecikiyordu.
Olsun! Böyle küresel yapımlarda, zaten senaryonun başı olur, sonu spontan gelirdi. Tunus zamanında, Mısır gecikmeli tamamlanmıştı. Libya’da tık yok muydu? Teknik ekip gönderildi, figüranlara silah dağıtıldı, nasıl kullanılır öğretildi, ayaktakımından “ayaklanmacı”, talandan ayaklanma yaratıldı. Yetmedi, Libya’yı profesyonel oyunculara bombalatmaya başladılar.
Türkiye’deki baş ve yardımcı aktörlerin de doğaçlama yapması gerekti tabii ki: Önce Hüsnü Mübarek’e kefen ve mezar metreküp dersi verildi, sonra Libya’daki Türk yatırımlarının üstüne bir bardak su içilip, Kaddafi’ye ya teslim ol, ya da geber, öğüdü…
Bahar geçti yaz geldi, ama Mağrip’ten Maşrık’a ayaklanıp diktatörlerinden temizlenen ellere bile demokrasi gelemedi. Olsun! Yapımcıları da zaten filmin sinema mı, televizyon dizisi mi olacağını kararlaştırmamışlardı. Çekimler uzayınca, senaryo da Arapların hızına uygun, beş bölümü atla altıncısında yakala, koyun aynı yerde otlar, tadında bir Türk televizyon dizisine uyarlandı.
Oysa Türkiye’de Araplaşmış Türkler bile hamarattı, iç çekimler hiç hız kesmedi: Seçimlerden tam önce, dizinin MHP’nin tinsel politikadan cinsel tasfiyesine ilişkin bölümü başarıyla yayımlandı. Senaryoya göre MHP Meclis dışı kalacak, AKP iktidarının giderek artan otokrat eğilimleri skoru yüzde 30’a yükselen güçlü bir CHP dengelenecek ve yüzde onluk baraja rağmen Türkiye’nin gündemini belirleyen BDP ile işbirliği yapması sağlanarak, arzulanan Kürt özerkliği de aradan çıkartılacaktı.
***
Ne var ki Türk seçmenler, tüm suflörlere rağmen, figüranlıkta aktörlerin başarısını gösteremedi ve platoyu altüst etti: CHP, güçlü muhalefet rolünde göz doldurmadı. MHP sahneden çekilmedi. AKP iktidarı, iç ve dış çekimlerde hukuk doğaçlaması yapmaktan hem rolünü karıştırdı, hem de senaryoyu.
Küresel dizinin kriz aşamasındayız: BDP boykotu, tutuklu milletvekilleri derken, iç çekimlerde eksik bir kadro, dış çekimlerde Türkiye’yi Suriye ile kapıştırma sahnesinin hazırlıkları… AKP iktidarı, her ne kadar düne kadar canı ciğeri, kankası ve kardeşi Beşşar Esad’ı tu kaka ettiyse de dizinin bundan sonraki bölümleri artık freni patlamış doğaçlama.
Bu küresel filmin adı “İslami Demokrasi”. Başrolde Türkiye, hayatımızı oynuyoruz, ancak sonunu ne senarist biliyor, ne de biz, sayın seyirciler.
***
Seyirci olmaktan sıkıldıysanız sevgili okurlarım, yazar ve uzman dostlarımla birlikte yarattığımız
www.mgkmedya.com’a buyrun. Altyapımızı yeniden düzenledik, renkli, dinamik, genç kalemler keşfetmek ve benim tüm yazılarımı okumak isteyenleri bekleriz.
‘G’ NOKTASI
Gazeteci Enver Aysever’in SKY Türk televizyonundaki görevine son verildi. Gazetecilerin iktidara yaranmak isteyen medyalardan kovulmasına alışmıştık.
Oysa Enver Aysever’in, CHP’li Gürsel Tekin ve Barış Yarkadaşbaskısıyla
SKY Türk’ten atıldığı ileri sürülüyor.
Eğer iddia doğruysa, bu ülkede meğer muhalefet de muktedirmiş basını tırpanlayıp, gazeteci susturmaya…
“Kafan kesilecekse, sakalın için üzülmeye
gerek yoktur.”
ANONİM BİLGE
(Cumhuriyet 29.06.2011)
Hits: 3097