Terörün Değirmenine Su Taşımayalım. Şimdi Kardeşlik Zamanıdır

~ 22.07.2015, Yeni Yaklaşımlar ~

Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde meydana gelen ve birçok yurttaşımızın ölümüne ve yaralanmasına neden olan terör saldırısını şiddetle, nefretle ve lanetle kınıyoruz. Ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara şifa diliyoruz. Acımız kadar  öfkemiz de büyüktür..

            Bu alçakça terör saldırısı, ne yazık ki artık rutinleşmiş kınalamaların dışında herkesi bazı konularda düşünmeye ve bir “muhasebe” yapmaya yöneltmelidir.

            Bu saldırı; kendi çıkarları doğrultusunda genelde dünyayı, özelde ortadoğuyu yeniden dizayn etmeye, haritaları yeniden çizmeye soyunan emperyalist güçlerin emelleri doğrultusunda her şeyi yapabileceğini, bu açıdan insan yaşamının, hak ve özgürlüklerin önemsenmediğini bir kez daha göstermiştir. Bu amaçlar doğrultusunda bizzat emperyalist güçlerce kurgulanıp yaratılan ve sahaya sürülen kukla ve taşeron örgütler aracılığı ile sözde “özgürlük ve demokrasi” adına halklar birbirine kırdırılmaktadır. Bu aşamada herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi, kime, kimlere ve neye hizmet ettiğini sorgulaması gerekmektedir.

            Bu açıdan üzerinde asıl durulması gereken, terörün beslendiği düşünsel ve psikolojik kaynaklar ile yeşerdiği iklimdir. Bu kaynak; ulus olma bilincinin, ortak aidiyet duygusunun yitirilmesi, etnik, mezhepsel ve bölgesel düzeyde zihinsel bölünme ve kutuplaşmadır. Gerçekten bir toplum mühendisliğine bağlı genetik bir operasyonla toplum mitoz bir bölünmeye tabi tutulmakta, kişiler ulusun bir parçası olarak ele alınmayıp, etnik, mezhepsel, bölgesel, dinsel kimlikler ön plana çıkarılmakta, bir nefret söylemi ve ötekileştirme politikası ile belirtilen kimliklere bağlı olarak kin ve düşmanlık tohumları ekilmekte ve sürekli olarak da bu tohumlar sulanmaktadır. Ne yazık ki tüm bu sinsi faaliyetlerde “özgürlük, demokrasi” gibi kutsal değerler, bir perdeleme olarak kullanılmaktadır. Emperyalizmin asla barış, özgürlük ve demokrasi gibi bir kaygısı olmamıştır ve olamaz. Emperyalizmin gölgesinde ve güdümünde de hepimizin ortak değeri ve isteği olan bu kavramlar hayata geçirilemez. Asıl bakılması gereken, tetiği veya pimi çekenler değil, bunları sağlayanlar ve çektirenlerdir.

            Bu nedenle hepimizin ihtiyacı olan şey bir an önce bu bölünmüşlük ve kutuplaşmayı ortadan kaldırmak, olaylara etnik, mezhepsel, bölgesel ve dinsel temellerde değil, insan, birey ve ulusun eşit birer parçası perspektifinden bakmaktır. Oyunu bozacak olan budur. Tüm değerlendirmelerde etnik, bölgesel, mezhepsel ve dinsel kimlikleri öne çıkarmak, sürekli olarak bunlara vurgu yapmak, bunların altını kalın çizgilerle çizmek, kardeşliğe, barışa ve demokrasiye hizmet etmeyeceği gibi, emperyalizmin değirmenine su ve kan taşımaktan öte bir şeye hizmet etmeyecektir. Bugün çeşitli gerekçelerle desteklenen, büyütülüp beslenen terörün, yarın destekleyenlere de yöneleceği muhakkaktır. Bu ayrılık virüslerini toplumumuzun bünyesinden atıp, bizi birbirimize bağlayan ortak vatan, ortak geçmiş ve ortak gelecek bağları ile eşitlik temelinde ulus bilincini, ortak aidiyet duygusunu yeşertmek, belirtilen kimliklerle değil, aynı ulusun parçası olma temelinde birbirimizi kucaklamaktan, belli kimlikler için değil, tüm yurttaşlar için daha fazla özgürlük ve demokrasi talep etmekten başka çıkış bulunmamaktadır. Ortadoğudaki kanlı mezhep, din ve etnik çatışmalardan çıkarılacak çok ders vardır. Terör üzerinde kimse kimseyi tehdit etmemeli yahut bunu siyasi çıkarları uğruna kullanmamalı, kimden gelirse gelsin, kime yönelirse yönelsin teröre tek vücut halinde karşı durulmalıdır. Terörü, yöneldiği kişilerin etnik, bölgesel, mezhepsel veya dinsel aidiyetleri bakımından ele almak, terörü beslemekten öteye gitmez.

            Şimdi her zamankinden fazla birbirimize sarılma, birlik, kardeşlik ve demokrasi zamanıdır. Bu memleket  hepimizin. Yeter ki, sevgi eksilmesin yüreğimizden…

                                    İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI

Hits: 930