Seçim meydanlarında “Kaynak” tartışmalarının ayyuka çıktığı bugünlerde Defense News dergisinin “1 Milyar Dolarlık Havuzlu Çıkarma Gemisi; LPD/Landing Platform Dock Projesi” haberi ulusal basında öne çıkmasa da iktidarın “Kaynak” tercihlerine ışık tutabilir.[1] Projeye ayrılan bütçe “Kaynak” tartışmalarında AKP’nin siyasi tercihlerinin “ibretlik” başka bir örneğidir.
Çünkü TSK Atatürk’ün veciz sözlerinde ifadesini bulan “Yurtta sulh Cihanda sulh” ilkesi çerçevesinde vatan topraklarının savunulmasını esas alan bir doktrinle harbe hazırlanmaktadır. Savunma Harcamalarında ise milli menfaatler, ulusal güvenlik politikaları ve tasarruf her hal ve karda öncelikle dikkate alınacak vazgeçilmez parametrelerdir. Bu bağlamda savunma ve güvenlik projelerinde temel ilke; ulusal savunma ve güvenlik stratejilerinin zorunlu kıldığı ihtiyaçlara öncelik verilmesidir. Ancak söz konusu projenin milli hedef ve ulusal çıkarların zorunlu kıldığı bir harekât ihtiyacı olduğu tartışmalıdır.
Eğer bu projenin gerekçesi Amfibi Tugaya sahip TSK’nın Harekât ihtiyacı ise bir LPD yetmez! Demek ki bu başlangıç, gerisi gelecek… Üç mü olur? Dört mü olur? Ağanın elinden tutulmaz! Eğer gerekçe Türkiye’nin Milli Stratejik güvenlik ihtiyaçları ise; “İsraftır”…
Çünkü habere göre “2021 yılında tamamlanması planlanan proje kapsamında yurt içinde üretilecek havuzlu çıkarma gemisi Ege, Karadeniz ve Akdeniz Harekât Alanlarında ve gerektiğinde Hint Okyanusu ile Atlantik Okyanusu'nda kullanılabilecektir"
Daha önce maliyetinin 500 Milyon Dolar olduğu açıklanan LPD Projesinin imza aşamasında 1 Milyar Dolara yükselmesini bir kenara not edelim ve bu çıkarma gemileri hangi milli savunma ihtiyacımızın gereğidir? Bir düşünelim…
Anadolu, çevreleyen üç denizdeki deniz harekât alanları için yarımada konumundadır. Bu konum Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de milli menfaatlerimiz gereği yapılacak her türlü harekâtta doğal “ana üs” ve “uçak gemisi” görevleri için eşsiz stratejik üstünlük sağlamaktadır. Bu nedenle Ege, Akdeniz ve Karadeniz deniz harekât alanlarındaki ulusal güvenlik ihtiyaçlarımız bu tip gemilere öncelikli gerekçe olamaz. Haberde altı çizilen Atlantik ve Hint Okyanusundaki görevler (!) için halkın cebinden 1 Milyar Dolarlık kaynağın ayırılmasını da ulusal güvenlik ihtiyaçları ile gerekçelendirmek oldukça güç görünüyor.
Yoksa Türkiye Okyanuslar ötesine çıkarmaya mı hazırlanıyor? Çünkü bu tip çıkarma gemileri özellikle okyanus aşırı amfibi harekât maksadı ile tasarlanmıştır. Haberde de vurgulandığı üzere İspanya ve Avustralya’dan sonra Dünya’da bu çıkarma gemisine sahip olacak 3ncü ülke Türkiye olacaktır. Okyanusta kıyısı olan veya Okyanus ötesi coğrafyalardaki stratejik hedef ve ekonomik çıkarlarının gereği askeri güç kullanabilecek deniz kuvvetlerinin tercihi olan bu gemiye ayrılan 1 Milyar Dolarlık “Kaynak” hangi gerekçeye dayanıyor?
ABD’nin küresel “âli (!)” ihtiyaçları için Türkiye’nin kâh sırtını sıvazlayan kâh “Baseball” sopasını gösteren Obama’nın yeni Güvenlik Stratejilerine destek için mi? Cevap hayır ise; Geriye kalan diğer olasılık “Yandaş” gemi üreticilerine “kaynak” aktarmak mı? Her ikisi de değilse geriye tek olasılık kalıyor…
Dış politikamıza yön veren “Yurtta sulh Cihanda sulh” ilkesi terk edilmiştir ve taban tabana zıt bir yaklaşımla “Stratejik derinliğin” ulaştığı coğrafyalara yelken açılacaktır. En tehlikeli olasılık da budur.
[1] http://www.defensenews.com/story/defense/policy-budget/industry/2015/05/10/turkey-signs-1b-deal-for-landing-platform-dock/27091441/