Türkiye Anonim Şirketi'nde Kürtler

~ 17.03.2015, Yeni Yaklaşımlar ~

Diktatör Balıkesir'de açılış adı altında yaptığı mitingteki konuşmasına Kürt sorunu yoktur çıkışı ile başladı, konuşmayı Türkiye'nin bir anonim şirkete dönüşmesi gerektiğini söyleyerek bitirdi.

Konuşma cevapsız kalmadı ve HDP'den art arda yanıtlar geldi. Yanıtlar tahmin edileceği gibi konuşmanın ilk vurgusuyla ilgiliydi; Kürt sorunu yoksa bir müzakere niye yürüyordu, ama bu sözler yanlış anlaşılmamalı müzakere mutlaka yürümeliydi... Kürtler Türkiye demokrasisinin temel güç ve dinamiğiydi, dolayısıyla sorun aslında Kürt sorunu değil kötü yönetici sorunuydu...

Konuşmanın ikinci kısmına takılan ya da buna yanıt veren bir HDP'li yoktu galiba. Varsa bile bu açıklamaların gölgesinde kaldı. Demek ki HDP'yi ilgilendiren Erdoğan'ın açıklamalarının ilk kısmıydı.

Oysa Erdoğan devam ediyordu; Türkiye'yi yöneten bir işadamı gibi yönetmeliydi.

Erdoğan'ın işadamları... Telefon konuşmalarında bu milletin ırzına geçmeye çalışma niyetlerini hiç saklamayan, hepimize küfrederken aslında gerçek niyetlerini pek güzel anlatan işadamları.

Erdoğan bu memleketin tam da böyle yönetilmesini istediğini her fırsatta ifade ediyor. On iki yıldır yaptıklarını yeterli görmüyor, daha fazlasını istiyor. Adını koyalım diyor, tıpkı telefondaki yakın dostu, ortağı olan işadamı gibi.

Kendisinin patron, yakın çevresinin şirket yöneticisi, kalan herkesin işçi olduğu bir ülke hayali kuruyor adam. Kimsenin işçilikle bir derdi olmadığını, meselenin patron-işçi ilişkisinin varlığı olduğunu söylemeye gerek var mı? Patron-işçi ilişkisi sömürü, baskı, işçinin sermayeye zorunlu olarak bağlı olması demek.

Sahi, bu ilişkide Kürtler nerede duruyor?

Kürt sorunu olmayan bir ülke diyordu diktatör. O sorun bir zamanlar varsa bile artık yoktu; çünkü beyefendi onu da çözmüştü.

İtirazların içeriği bir felaket olsa da, HDP yöneticileri haklı olarak itiraz ettiler bu inkarcılığa. Türkiye'nin Kürt sorunu var demeye çalıştılar, ama kusura bakmasınlar onu bile başaramadılar. Çünkü cümlenin ikinci yarısını göremediler. Göremeyince de itirazların içeriği doğal olarak bir felakete dönüştü.

Bu ülke bir işadamı gibi yönetilmek istendiği için ve yalnızca şimdi değil, bu ülke hep böyle yönetilmek istendiği için bizim büyük sorunlarımız var. Erdoğan'ın anlattığı paket bir bütün ve Erdoğan bu bağlamda kimseyi yanıltmıyor, temel noktayı açıklıkla tarif ediyor.

Erdoğan'ın kendisinden öncekilerden bir farkı var elbette, o patronla işçi arasındaki ilişkiyi mantıksal sınırına, tek patronluğa kadar götürmeyi deniyor. Bir ülkeyi baştan aşağı şirkete dönüştürmek isterken, hayalinde istemediği, beğenmediği, kendisine uymayan işçileri kovan bir patron var. Tek ve büyük patron, beğenmediği herkesi memleketten atacak ve yeni bir Türkiye yaratacak.

Çoğu zaman insanları da bu yanıltıyor. Erdoğan'ın tek patron olmasına karşı çıkmak, patron-işçi ilişkisinin varlığına genel olarak karşı çıkmaya neden engel teşkil etsin... İkisiyle birden, üstelik birbirinin şiddetini artıracak ve besleyecek şekilde mücadele etmek mümkünken, birisi adına diğerinden niye vazgeçelim... Bunların arasında bir çelişki ya da birbirini dışarıda bırakan bir ilişki yok. Türkiye'de hem Erdoğan'a, hem de Erdoğan'ı yaratan düzene karşı aynı anda mücadele etmek mümkün. Erdoğan'a karşı mücadele ederken başka patronlardan destek alarak Erdoğan'dan sonra başka Erdoğan'lar yaratmanın önünü açmak istemiyorsak bu zorunlu hatta.

Kürt sorununu böylesi bir bütünselliğin içine oturtmak gerçekten çok mu zor? Müzakere masasını, Türkiye demokrasisinde Kürtlerin yerini düşüneyim derken Erdoğan'a cevap veremez hale gelen, koca bir şirkete dönüşmüş ülkede şirketteki Kürtlerin pozisyonunu sorgularken aslında Erdoğan'ın hayaline onay verir konuma düşen Kürt siyasetçileri bu konuda mazeret üretmeye çalışabilir.

Ama bu durumda dahi kendi sözünü söyleyemeyen, dayanışmaktan kendi adına düşünmeye ve üretmeye fırsat bulamayan solun, solculuğun mazereti olamaz. Tartışmalı bir patronun gücünü azaltma hedefi uğruna şirketin kendisini meşrulaştırmak solculuk değildir.

Üstelik, Kürt halkıyla dayanışacağım diye ne yapacağını şaşıranların, Erdoğan'ı gerileteyim diye kendisi olmaktan çıkanlardansa, Erdoğan'ın memleketi şirketleştirmesine bütün emekçiler adına direnenlerin, Kürt patronlarına değil ama Kürt emekçilerine daha fazla faydası olacağı açıktır.

Erdoğan'ın Türkiye Anonim Şirketi'nin örnek işadamı telefonda memleketin ırzına geçmeye çalışırken, ilk anda Türk, Kürt ayırmadığını düşünebilirsiniz. Doğru ama eksik... Bu harami çetesinin patron ile işçiyi birbirinden ayıracağına, patrona, Türk de olsa Kürt de, dokunmayacağına emin olabilirsiniz. Bir şirket gibi yönetilmek istenen Türkiye tam da bu çünkü.

Hadi Kürt siyasetçisi bunu görmeyi tercih etmiyor, Türkiyeli solcunun akıntının dışında kalıp bunu göstermeye çalışması temel görevi değil mi?

Bırakın, birileri de Türkiye Anonim Şirketi'nde Kürtler ne olacak diye soranlara destek olmak yerine, bu şirketleşmeye bütünsel olarak direnmenin yollarını arasın, bu genel direnişin sesini yükseltmeye çalışsın.

 

Özgür Şen/ solhaber

 

Hits: 1030