“İç Güvenlik Yasa Tasarısı” ile ilgili olarak açıklamada bulunan İHD Çanakkale Şube Başkanı Serpil Bayar, “Hükümet, bu tür hak ve özgürlükleri kısıtlayan yasa düzenlemeleri ile kişileri fişlemekte, yargısız infazları yaygınlaştırmakta ve yargı bağımsızlığı ilkesini hiçe saymaktadır. Hükümeti, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleriyle ve AİHM içtihatlarıyla uyumlu hukuksal düzenlemeler yapmaya ve uygulamaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
TBMM'ye gönderilen ve Mayıs ayında görüşülmesi  planlanan, kamuoyunda “yeni iç güvenlik paketi” olarak bilinen, “Polis  Vazife ve Selahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde  Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ile ilgili  açıklama yapan İnsan Hakları Derneği (İHD) Çanakkale Şube Başkanı Serpil  Bayar, “Torba kanun şeklinde hazırlanan yasa tasarısı, Avrupa İnsan  Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde yer alan kişi özgürlüğü ve  güvenliği hakkı, 6.maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı,  10.maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ve 11.maddede yer alan toplanma  özgürlüğü hakları açısından sakıncalar taşımakla birlikte iç hukuk  açısından yargıç güvencesini ortadan kaldırmaktadır. 4. madde  değişikliği ile kişilerin üzerleri, eşyaları ve araçları yargıç kararı  olmaksızın polis tarafından aranabilecektir. Her ne kadar tasarıda,  kolluk amirinin arama yapma kararının 24 saat içinde görevli hakime  sunulacağı hükmü bulunsa da bunun pratikte hiçbir önemi yoktur. Çünkü  arama, fiilen, amirin emri ile gerçekleşmiş bitmiş olacaktır. 
Bu durum masumiyet karinesini ortadan kaldıracaktır. 13.madde  değişikliği ile polise sınırları ve içeriği belirsiz, koruma altına  alma, yakalama, uzaklaştırma yapma imkanı getirilmektedir. Bu düzenleme  ile de CMK’un 90-92.maddeleri işlemez hale getirilmekte ve kolluğun  keyfi gözaltı işlemleri yasal hale getirilmektedir. 15.madde değişikliği  ile polise savcı ve mahkeme yerine geçerek müşteki, mağdur ya da tanık  ifadelerini alma yetkisi tanınmaktadır. Bu değişiklikle CMK’nın tanıdığı  haklar müşteki mağdur ya da tanıklık bakımından, kullanılamaz hale  gelecektir. 16/7/b bendi değişikliği ile silah kullanma yetkisi  genişletilmektedir. Bu madde değişikliği ile “orantılı güç ve orantılı  müdahale “ ilkeleri hiçe sayılarak kolluk güçlerine yargısız infaz emri  verilmektedir. 16.maddede 2007 yılı değişikliğinden sonra polisin keyfi  silah kullanımı sonucu 180 kadar insan öldürülmüştür. Yapılmak istenen  değişiklik ile bu sayılar daha da fazlalaşacaktır. Oysaki yapılması  gereken, polisin silah kullanımı ile ilgili 16.maddenin açık net,  öngörülebilir, hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir tanıma  kavuşturulmasıdır. 
Toplumsal eylemlerde insanların eylem ve etkinliklerini dağıtmak için  kullanılan ve birçok insanın yaralanmasına neden olan basınçlı su ve  boya araçları ile uygulamalarına 16.madde değişikliği ile yasallık  kazandırılmak istenmektedir. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri  Kanunu 23. 33.maddelerinde değişiklikler yapılmaktadır. Madde  değişiklikleri ile Molotof, havai fişek, bilye, sapan ateşli silah  kapsamına alınmıştır. Ceza miktarları artırılmıştır. Ayrıca şiddet  kullanmasa, yüzünü kapatmasa da yasa dışı örgüt propagandası yapmak  şeklinde bir suç yaratılmakta(33/b) ve 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası  öngörülmektedir. 3713 sayılı Terörle Mücadele kanunun 7/2(a) bendi  yürürlükten kaldırılmakta ve yerine getirilen madde ile ceza miktarları  artırılmaktadır. Yüzünü kısmen ya da tamamen kapatanlara verilecek  cezalar en az 3 yıl olacaktır. Bu madde pekala ifade özgürlüğünün keyfi  biçimde sınırlandırılması sonucunu doğurabilecektir. 
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 91.maddesine 4.fıkra eklenmekte,  önleyici gözaltı müessesi getirilmektedir. Bu yolla polis suçüstü  hallerinde 24 saat toplantı ve gösterilerde ise 48 saat gözaltında tutma  yetkisi ile donatılmaktadır. Belirtilen durumda kişiler 48 saat izole  edilmiş durumda tutulabilecekler, avukatına erişim hakları ve onun  yardımından yararlanma hakları ellerinden alınmış olacaktır. Bu durum  işkence yasağı bakımından da sakıncalıdır. Ayrıca, katalog suçlar  maddesi olarak bilinen 100.maddenin 3.fıkrasına 2911 sayılı kanunun  33.maddesi ve 3713 sayılı kanunun 7/3.maddesi eklenmek suretiyle  toplanma özgürlüğünü kullananlar bakımından tutuklama kararı  verilebilecekler listesi genişletilmektedir. Yüzü kapamak gibi ifadeler  belirsiz ifadelerdir. Pekala, kültür ve sanat insanları, tiyatrocular,  gösteri sanatı ile iştigal edenler düzenledikleri etkinliklerde söz  gelimi maskları kullanamayacaklar, palyaço kıyafetleri giyemeyecekler,  söz gelimi maskeli balo kıyafetleri ile bir durumu protesto  edemeyecekler ya da düşüncelerini bu tür kıyafet ya da malzemeler  kullanarak açıklayamayacaklar. 
O nedenle gelecekte hem toplanma özgürlüğü hem de ifade özgürlüğü  açısından 'yüz örtme', 'yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlar' gibi  ifadeler keyfiliğe yol açacaktır. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun  11.maddesine G; H ve I bentleri eklenerek vali ve kaymakamların adli  yetkilerle donatılması yolu açılmış olmaktadır. Bu durum güçler ayrılığı  ilkesine, hukukun üstünlüğü ilkesine, bağımsız ve tarafsız yargı  ilkesine, adil yargılanma ve savunma hakkı ilkesine aykırılık  oluşturmaktadır. 
Sonuç olarak görüşülmekte olan yeni güvenlik paketi, insan hakları ve  özgürlüklerini güvence altına alan, hakları ve özgürlükleri koruyan ve  genişleten hükümler taşımamaktadır. Tam tersine bireylerin hak ve  özgürlüklerini keyfi biçimde sınırlandıran, yargı güvencesini ortadan  kaldıran düzenlemelerdir. Hükümet, bu tür hak ve özgürlükleri kısıtlayan  yasa düzenlemeleri ile kişileri fişlemekte, yargısız infazları  yaygınlaştırmakta ve yargı bağımsızlığı ilkesini hiçe saymaktadır.  Hükümeti, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleriyle ve AİHM  içtihatlarıyla uyumlu hukuksal düzenlemeler yapmaya ve uygulamaya davet  ediyoruz” ifadelerini kullandı.
http://www.canakkaleolay.com/details.asp?id=94301
