HAZIRLAYANLAR: SEMİH GÜVEN - SEMİN SEZERER
2014'te Türkiye gündemine birçok olay damgasını vurdu. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, oğlu Bilal Erdoğan'la TÜBİTAK'ın kendisine verdiği kriptolu telefonla 'sıfırlama' konuşması yapması ise 2014'ün en büyük 'skandalı' olarak tarihe geçti. Konuşmanın internete sızması üzerine Erdoğan kendisini 'konuşmalar montaj' diyerek savundu. Ardından yaptığı konuşmalarda ise TÜBİTAK içindeki bir ekibin kendisinin kriptolu telefonunu dinlediğini, bunun bir ihanet olduğunu söyledi.
AKP'nin iş güvenliğini hiçe sayan büyüme modeli son 12 yılda binlerce emekçinin canını alırken, en büyük toplu katliam ise Soma'da gerçekleşti. Soma'da hükümetin 'örnek maden ocağı' diye ilan ettiği ocakta meydana gelen patlama sonucu 301 madenci iş cinayetine kurban gitti. Hükümettten bir tane sorumlu bile yargılanmadı.
Yasaklar her geçen gün artarak hayatımza sokuldu, yolsuzlukların üstü her geçen gün daha da pişkince kapatıldı. Kısaca 2014, Türkiye tarihinin en büyük acılarının, en büyük pişkinliklerinin, en büyük yolsuzluklarının yaşandığı yıllardan biri olarak tarihe geçti.
Bir bakışta Türkiye'de 2014'ün en önemli olayları şöyle sıralandı:
19 Ocak: Adana'da 'insani yardım' TIR'ı durduruldu
Adana'da üç adet TIR durduruldu. TIR'ların içinde Suriye'deki radikal islamcı gruplara yardım amaçlı birçok askeri mühimmat bulunduğu iddia edildi. Hükümet reddettti, 'TIR'dakiler insani yardım malzemesi' dedi.
6 Şubat: Küçük Muharrem öldü, babası cansız bedenini kar altında 16 kilometre taşıdı
Van’ın Gürpınar İlçesi’ne bağlı Yalınca Köyü’nün Çeli Mezrası’nda oturan Taş ailesi, rahatsızlanan 3 yaşındaki çocukları Muharrem için telefonla sağlık ekiplerinden yardım istedi. Sağlık ekipleri yoğun kar nedeniyle köye 'gelemedi'. Muharrem yaşamını yitirdi. Babası, sırtında 16 kilometre boyunca oğlunun cansız bedenini yoğun kar altında sırtlanarak köye taşıdı.
24 Şubat: 'Evdeki paraları sıfırladın mı?'
17 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında gerçekleşen bir ses kaydı internete sızdı. Ses kaydında Erdoğan'ın oğlu Bilal'e “Evdeki parayı sıfırladın mı” diye sorması söz konusu ses kaydının 'sıfırklama tapesi' olarak anılmasına neden oldu.
Birçok saygın ses uzmanının 'gerçek' dediği ses kaydına Erdoğan 'montaj' diyerek tepki gösterdi. Daha sonra ise Erdoğan'ın kullandığı telefonunun kendisine TÜBİTAK tarafından verilen kriptolu telefon olduğu ortaya çıktı. Erdoğan TÜBİTAK'ı suçladı, ama kayda 'montaj' demeyi bugüne kadar da hiç bırakmadı.
28 Şubat: Sarraf ve Bakan çocuklarına tahliye
17 Aralık yolsuzluk soruşturmasını 'parallellere' bağlayan hükümetin yargıya müdahalesi ile, operasyon kapsamında tutuklu bulunan 'hayırsever' işadamı Rıza Sarraf ile bakan çocukları Barış Güler, Salih Kaan Çağlayan ile Özgür Özdemir ve Hikmet Tuner'e tahliye edildi. Erdoğan, 'Adaletin yerini bulacağını biliyordum' dedi.
12 Mart: Berkin Elvan 269 gün dayanabildi
Gezi Direnişi eylemlerinde polisin attığı gaz kapsülüyle başından vurularak komaya giren 14 yaşındaki Berkin Elvan, 15 yaşında 16 kiloda 12 Mart 2014'te yaşamını yitirdi. Berkin'i son yolculuğuna yüzbinler uğurladı.
20 Mart: Twitter yasaklandı, annemiz babamız bile DNS değiştirdi
17-25 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından ortaya çıkan yeni tapelere sinirlenen dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, “Twitter'ın mıwitter'ın kökünü kazıyacağız” dedi. Twitter'a erişim yasağı getirildi.
Twitter yasağını güvenli internet için kullanılan VPN ve DNS servisleriyle aşan yurttaşlar, tweet atma rekoru kırdı. Yandaşlar bile Twitter'a girmek zorunda kaldı.
27 Mart: Süleyman Şah'a saldırı görüşmesi internete düştü, olan Youtube'a oldu
Dış politikadaki 'Stratejik derinliğini' “Gerekirse Suriye'den Süleyman Şah Türbesi'ne 2 füze attırarak” göstermeye çalışan dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile görüşmesi Youtube'a sızınca hükümet bu kez de çareyi Youtube'a erişimi engellemekte buldu. Komşusuna apaçık bir şekilde savaş açmaya çalışan Davutoğlu, ilerleyen günlerde bir de üstüne Başbakan yapıldı.
27 Mart: Televizyonunuzda bir problem yok, Erdoğan'ın sesi kısıldı
Van Mitingi'nde kürsüye çıkan Tayyip Erdoğan, yurttaşlara sesi kısık olarak seslendi. Dinleyenlerin ciddiyetini yitirdiği konuşmada Erdoğan'ın söylediklerine bir türlü yoğunlaşılamadı. Seçim çalışmasını kişisel 'karizma' üzerinden yürüten Erdoğan'ın konuşmada ısrar etmesi birçok kişi tarafından 'seçim çalışmasını olumsuz etkileyeceği” gerekçesiyle eleştirildi.
Erdoğan'ın sesiinin neden kısık olduğu konusunda çeşitli spekülasyonlar ortaya atıldı. Erdoğan'ın kanser tedavisi gördüğü, bu yüzden sesinin kısıldığı bile iddia edildi.
30 Mart: Yeniden AKP de, "1150 No'lu tutanak nerede?"
AKP teşkilatının bindirilmiş kıtalarla belediyelerin ve devletin tüm kaynaklarını kullanarak hazırlandığı seçimlerde bir de üstüne usulsüzlük yaşanmayan sandık neredeyse kalmadı.
Yetmedi, seçim sandıklarının açılacağı ve oyların sayılacağı saatlerde elektrik kesintileri hükümet görevlileri tarafından 'Trafoya giren kedilere' bağlandı.
Yetmedi, Ankara'da seçim sonuçları AKP'nin aleyhine geliştiği saatlerde hükümetin bakanları sandıklara akın etti.
Sonuç: Yerel seçimlerden AKP zaferle çıktı.
Akıllara ise Ankara'da usulsüz seçime karşı CHP'nin adayı Mansur Yavaş için tutanak arayan binlerce gencin mücadelesi kazındı: “Arkadaşlar 1150 No'lu tutanak nerede?”
8 Nisan: Seçimler bitti, Cemaat'e ilk hükümet operasyonu geldi
30 Mart seçimlerinin ardından Cemaat'e beklenen operasyonlar dalgasının ilk ayağı geldi. Yasa dışı telefon dinleme iddiaları ile ilgili aralarında Emniyet Müdür eski Yardımcısı İsmail Bilgin ile İstihbarat Şube eski Müdürü Ertuğrul Yetkin'in de bulunduğu biri emekli, biri kadın sekiz polis gözaltına alındı.
17 Nisan: AİHM'nin Türkiye'yi mahkûm ettiği köy bombalamalarına zamanaşımı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'yı suçlu bularak yakınları ölen ailelere 2 milyon 305 bin avro tazminat ödemesini kararlaştırdığı Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köyünün 1994’te TSK tarafından bombalanması olayına askeri savcılık tarafından takipsizlik kararı verdi.
19 Nisan: Sarraf: Cari açığı ben kapattım
Sabah ve takvim gazetelerine konuşan 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının en önemli isimlerinden Rıza Sarraf, “200 ton altın ihraç edip Türkiye'ye 25 milyar TL gelir sağladım. Cari açığın yüzde 15'ini ben kapattım” dedi.
25 Nisan: Kılıç'tan Erdoğan'a 'fırça'
Anayasa Mahkemesi'nin 52'nci kuruluş yıldönümünde konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, hükümetin yargı üzerinde kurduğu baskılara dönük sert bir konuşma yaptı ve yargının bağımsız olması gerektiğine vurgu yaptı. Kılıç'ın konuşması sırasında salonda bulunan dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, törenin kokteyl bölümüne katılmadan AYM'den ayrıldı.
1 Mayıs'ta Taksim emekçiye yine yasak!
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın "Taksim'i unutun seneye Kadıköy'de de miting yapılmayacak” emrini harfiyen yerine getiren Emniyet, Taksim’e adım attırmadı. Biber gazı, tazyikli su ve plastik mermilerin tabiri caizse bol keseden kaullanılıdğı gün sonunda en az 71 kişi yaralandı, 142 kişi gözaltına alındı.
10 Mayıs: Erdoğan-Feyzioğlu kavgası: Bir daha da gelmem!
Danıştay'ın 146. yıldönümünde kürsüde konuşmasını yapan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'na dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'dan sert tepki geldi. Feyzioğlu'nun konuşmasının sonlarında ayağa kalkan Erdoğan, Feyzioğlu'na “Böyle bir edepsizlik olmaz ki” diyerek tepki gösterdi. Daha sonra ayağa kalkan Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de sakinleştiremedi. Erdoğan salonu terk etti.
Ardından ise Erdoğan'ın talimatıyla Adli Yıl açılış törenleri kaldırıldı. Karara yargı cephesinden de sert tepki geldi.
13 Mayıs: 'Örnek maden ocağı' Soma '301' can aldı
Manisa'nın Soma ilçesinde bulunan özel bir maden ocağında meydana gelen yangın sonucunda 301 madenci göçük altında kalarak cinayete kurban gitti. Hükümet yetkilileri tarafından daha önce yapılan açıklamalarda 'örnek maden ocağı' olarak tanımlanan ocakta yaşam odalarının bile bulunmadığı ortaya çıktı. Hükümetten bir tek kişi bile görevinden istifa etmedi.
14 Mayıs: Acılı madenciye devlet tekmesi
Soma'da katliam sonrası 'korkulan' oldu, devlet bölgeye intikal etti. Başbakanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel acılı bir madenci yakınını yerlere düşürüp tekmeledi. Ardından ise Yerkel attığı tekme ile bacağını 'incittiği' için yedi gün iş göremez raporu aldı.
16 Mayıs: Yerkel'in tekmesi yetmedi, Erdoğan da madenci tokatladı
301 madencinin iş cinayetine kurban gitmesinde kendinde bir sorumluluk görmeyen hükümet, üstüne bir de Soma'daki acılı madencilere şiddet uygulamaya devam etti. Tepkilerden çekindiği için günlerce Soma'ya gidemeyen Erdoğan, katliamdan üç gün sonra gidebildiği Soma'da yurttaşlar tarafından protesto edildi. Tepkilerin yoğunlaştığı bir sırada bir markete doğru yönelen Erdoğan, kendisini yuhalayan bir yurttaşa “Sen bu ülkenin başbakanına yuh çekersen tokadı yersin” dedi.
Ardından acılı madenci, Erdoğan'ın korumaları tarafından acımasızca dövüldü.
16 Mayıs: 13 yaşındaki çocuğu gözaltına aldılar, çocuğa korkudan altını ıslattırdılar
İzmir’de ‘Soma katliamı’nı protesto eylemine katılan A.K. 13 yaşında polis şiddetiyle tanıştı. Gözaltına alınmak isterken korkudan altını ıslatan A.K için Valilik “Korkudan altını ıslatmadı, TOMA ıslattı” dedi. ‘Yeni Türkiye’nin ne olduğunu erken öğrenen A.K. şimdi üç yıl hapis istemiyle yargılanıyor.
1 Haziran: AKP'nin Gezi korkusu yine zirvede
Geçen yıl milyonları sokağa döken Gezi Direnişi 2014'te de yıl boyunca AKP'nin en büyük korkusu oldu. Direnişin yıldönümünde on binlerce polis görevlendirildi. İstanbul'da vapur ve metro seferleri iptal edildi. Tüm Türkiye'de yüzlerce kişi gözaltına alındı.
Hükümetin 'dış tehdit' korkusu öyle bir boyuta ulaştı ki, CNN International muhabiri Ivan Watson tekmelenerek gözaltına alındı. Tüm dünyanın gözünün önünde canlı yayında yapılan gözaltı sonucu hükümet kendisini savundu. Daha sonra Hükümet kanadından yapılan açıklamalarda Türkiye'nin basın özgürlüğünde lider ülkelerden biri olduğu bile iddia edilecekti.
11 Haziran: IŞİD Musul'a girdi, 'Türkiye'yi işgal etti
Cihatçı IŞİD'in Irak'ta ilerleyişine karşı önlem almayan Türkiye, Musul Başkonsolosluğunun basılmasıyla 'şaşkına döndü'. Özel harekat polisleri ve Başkonsolos dahil 49 kişi IŞİD tarafından rehin alındı. Çalışanlar 20 Eylül'e kadar rehin tutuldu. Ardından rehinelerin IŞİD'li mahkumlarla takas karşılığı serbest bırakıldığı ortaya çıktı.
18 Haziran: 'İntihar ederim' diyen Kenan Evren'e müebbet cezası!
Darbeci Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya müebbet hapis cezasıyla cezalandırıldı. Bir kez bile duruşmaya gelmeyen ikili, davaları hastanelerde yataklarına uzanarak takip etti.
26 Haziran 2009 yılında, 'hakkında yargılanma kararı çıkarsa işi yargıya bırakmayıp intihar edeceğini' söyleyen Evren, bırakın yargılanmayı, müebbet kararına rağmen bile intihar etmedi.
10 Ağustos: Devletin tüm imkanlarını kullanan Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu
Devletin tüm imkanlarını kendisi için seferber etmekten çekinmeyen Tayyip Erdoğan, yüzde 51,79 oyla Cumhurbaşkanı seçildi. CHP ve MHP tarafından daha önce kamuoyunun pek de tanımamasına rağmen ortak aday olarak gösterilen Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38,44'de, Selahattin Demirtaş ise yüzde 9,76'da kaldı.
21 Ağustos: Erdoğan'dan Başbakanlık kararı: Seni seçtim Davutoğlu!
Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduktan sonra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Başbakan olmasını istedi, Davutoğlu Başbakan oldu.
3 Eylül: 'Ayıp olmasa' Şahbaz'a beraat vereceklerdi
Gezi Direnişi sırasında Ankara’da Ethem Sarısülük’ü başından vurarak öldüren polis Ahmet Şahbaz'a adeta ‘beraat’ gibi karar verildi. Şahbaz’ın mahkemedeki iyi haline vurgu yapılan karar sonucu 'olası kasıtla' adam öldürmekten 7 yıl 9 ay 10 gün ceza verildi. Sadece 4 yıl yatacak olan Şahbaz, bir de Sarısülük ailesine ‘hakaret’ ve ‘yaralama’ iddialarıyla dava açtı. Ailenin 10 yıl 5 aya kadar hapsi isteniyor.
6 Eylül: Torunlar'da kaza değil, cinayet: Asansör düştü, 10 işçi öldü
AKP'nin iş sağlığı ve güvenliğini umursamayan tutumu sonucu İstanbul Mecidiyeköy'de bulunan Torunlar İnşaat'a ait şantiyede bir asansör 32. kattan düştü. 10 işçi iş cinayetine kurban gitti.
6-7 Ekim: Hükümetin Kobane tahammülsüzlüğü 50 cana mal oldu
IŞİD'in Suriye'de bulunan Kobane kantonunu kuşatması ve katliamlara girişmesi üzerine Türkiye'de yapılan Kobane eylemlerine polisin ve Hüda-Par'lıların saldırısı sonucu oluşan çatışmalarda 50 kişi hayatını kaybetti. Başbakan Davutoğlu ise zarar gören TOMA'lardan dolayı tepkisini '1 TOMA yerine 100 TOMA alınacak' sözleriyle gösterdi ve 'kamu düzeni' vurgusu yaptı.
18 Ekim: 'Hırsızlar' itinayla AKlandı: Yolsuzluk dosyasına takipsizlik kararı verildi
17 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonucu gözaltına alınan sanıklara AKP'den yargı kıyağı geldi. 17-25 Aralık'ı soruşturan savcıları görevden aldıran hükümet, yeni atadığı savcılara da dava ile ilgili takipsizlik kararı aldırdı. Yolsuzluk operasyonunun önemli isimlerden Rıza Sarraf'ın dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'e şikayet ettiği Fatih eski emniyet müdürü yardımcısı Orhan İnce'den ve yolsuzluk operasyonları sonrası AKP'den istifa eden İdris Bal'dan gelen takipsizlik kararına itiraz başvuruları 'doğal olarak' reddedildi.
20 Ekim: Validebağ halkı Koru'suna sahip çıktı
Validebağ Korusu'nun bitişiğinde cami inşaatı yapılmasının, korunun betonlaştırılması için bir adım olacağını belirten yurttaşlar sokağa çıktı. Polis saldırısının hiç eksik olmadığı bölgede direniş de her geçen gün daha da kitleselleşerek büyüdü.
21 Ekim: Muhalifler artık 'makul şüphe' taşıyor
Hükümet 6-7 Ekim olaylarını bahane ederek 'kamu düzeni'ni sağlamaya dönük iç güvenlik paketi hazırladı. Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı pakette özellikle şüphelilerin ev ve işyerlerine arama yapabilmek için ‘somut delile dayalı kuvvetli şüphe’ yerine ‘makul şüphe’nin yeterli sayılması kamuoyunda yoğun tepkiyle karşılandı. Daha sonraki dönemlerde Davutoğlu'nun ayak bastığı her bölgede 'makul şüphe' gerekçesiyle gözaltılar yapılmaya başlandı. Paketin getirdiği olağanüstü hal uygulamaları arasında yüzünü kapatanların suçlu ilan edilmesi ve molotofun ateşli silah olarak sayılması gibi düzenlemeler de yer alıyor.
28 Ekim: Bu kez Ermenek'te maden faciası: 18 madenci yaşamını yitirdi
Hükümetin enerji bağımlılığından kurtulmak için kömürde 18'inci yüzyıl çalışma koşullarını dayattığı madencilik sektörü bu kez de Ermenek'te faciaya yol açtı. Has Şekerler Maden Ocağı'nda yaşanan 'su baskınının' ardından 18 işçi ocakta mahsur kaldı.
Maden ocağındaki birçok eksikliğe rağmen iş müfettişlerinin ocağa 'çalışabilir' raporu verdiği ortaya çıktı.
Günler geçtikçe madencilerin cansız bedenlerine ulaşıldı.
Bir madenci annesinin "Oğlum yüzme bilmezdi, suyun içinde ne yaptı" şeklindeki acı dolu çaresizliği ve bir madenci babasının kara lastikli yırtık ayakkabısı akıllara kazındı.
Devletin şefkatli eli, acılı babanın yarasını babaya yırtık olmayan kara lastikli bir ayakkabı alarak sarmaya çalıştı.
Facianın sorumluluğunu hükümetten kimse yine üstlenmedi.
Üstüne bir de madende yaşanan faciaya 'doğal afet' deme pişkinliğine maruz kaldık.
29 Ekim: Erdoğan'ın sarayı oldu: KaçAK Saray
1 milyar 370 milyon liralık maliyeti ve yargı kararlarına rağmen 'Kaçak' olarak inşa edilmesi nedeniyle kamuoyunun büyük tepkisini çeken Cumhurbaşkanlığı Binası 'Ak Saray' , Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hizmetine sunuldu. Erdoğan sarayın milletin olduğunu iddia etti, saraydaki lüksü ise 'büyük Türkiye'nin itibarı'na bağladı.
7 Kasım: Yırca'da bir gecede 6 bin zeytin ağacını söktüler: “Zeytinyağı nasıl geçecek boğazınızdan!”
Manisa'nın Soma ilçesinin Yırca köyünde Kolin İnşaat, Termik Santral yapımı için 6 bin zeytin ağacını bir gecede söktü. Ağaç katliamına karşı gelen köylüler özel güvenlikçiler tarafından dövüldü. CNN Türk'te canlı yayına bağlanan köy muhtarı Mustafa Akın, "Sabah zeytin, zeytinyağı yiyeceksiniz değil mi? nasıl yiyeceksiniz onu boğazınızdan nasıl geçecek?" derken gözyaşlarını tutamadı.
2 Aralık: Parası olana 'Bedelli' coşkusu!
Hükümetin aylardır kararsız kaldığı, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bir reddedip bir sıcak baktığı Bedelli Askerlik kararı en sonunda alındı. 1 Ocak 1988 tarihi alt sınır olmak üzere 27 yaşını doldurmuş olanlara 18 bin lira karşılığı Bedelli Askerlik yapma imkanı tanındı. Kararın alınmasının nedeninin Ağustos ayında yapılacak olan genel seçimler öncesi seçim yatırımı olduğu görüşü ağırlık kazandı.
3 Aralık: Keşke biz de Alzheimer olsaydık!
Erdoğan’la beraber türkü söylemeyi herşeyin üstünde tutan Yavuz Bingöl, “Tayyip Bey'in annesine küfredildi, o da Berkin'in annesini yuhalattı. Bu çok insani” sözleriyle ‘yandaşlığın’ bile seviyesini düşürdü. Kamuoyundan büyük tepki gören Bingöl’e belki de en ağır eleştiri kardeşi Oğuz Bingöl’den geldi: Ah anacım, güzel anacım, yiğit anacım bir gün gelip Alzehimer olduğuna sevineceğim hiç aklıma gelmezdi.” Baba Yılmaz Bingöl de “Keşke ben de Alzheimer olsaydım da bunları görmeseydim” dedi.
14 Aralık: Cemaat'e karşı 'intikam operasyonu
Hükümetin Cemaat'e yapacağı operasyonları önceden kamuoyuna duyurmasıyla Twitter fenomeni haline gelen Fuat Avni'nin birkaç gün önce duyurduğu Cemaat'e yeni operasyon yapıldı. Zaman gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın da aralarında bulunduğu 31 kişi gözaltına aldındı.
Bir yıl önce17 Aralık'ta Bakan çocuklarına yapılan operasyon tarihine neredeyse denk getirildiği için operasyonun adı 'intikam operasyonu' olarak anıldı.
15 Aralık: Polis bir yurttaşı neredeyse 'ağzını yırtarak' gözaltına aldı
Adana'da dinlenme parkına, Kobani'de IŞİD'e karşı savaşırken ölenler için taziye çadırı kurmak isteyenlere polis saldırdı. 12 kişi gözaltına alındı. Bir yurttaşın neredeyse 'ağzı yırtılarak' gözaltına alınması büyük tepki çekti.
17 Aralık: "Darbe yapacak gücümüz olsaydı Beşiktaş'ı şampiyon yapardık"
Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı üyesi 35 kişi hakkında "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçundan açılan dava görüldü. Dava, dünyada bir taraftar grubuna darbe suçlamasında bulunarak dünyada bir ilke sahne oldu. Davada söz alan sanıklardan birinin "Darbe yapacak gücümüz olsaydı Beşiktaş'ı şampiyon yapardık" sözü açılan davanın absürdlüğünü gözler önüne sermeye yetti. Davanın görüldüğü saatlerde Çağlayan Adliyesi önü açık hava tribünü haline geldi.
Sanıkların 'yurtdışı yasağımızı kaldırın, Liverpool deplasmanına gidelim" sözünü dikkate alan mahkeme, sanıkların yurtdışı yasağını kaldırdı.
19 Aralık: Gülen'e yakalama kararı
Hükümetin 'Paralel yapının 1 numarası' olarak gördüğü Gülen Cemaati lideri Fethullah Gülen hakkında İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği, tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardı. Kararın gerekçesi ise Gülen'in silahlı terör örgütü kurması ve yönetmesi olarak duyuruldu..
19 Aralık: Pınar Selek'e dördüncü kez beraat kararı
Mısır Çarşısı patlamasıyla ilgili Sosyolog Pınar Selek'in yeniden yargılanmaya başladığı davanın üçüncü duruşmasında Pınar Selek için dördüncü kez beraat kararı verildi. Pınar Selek, "Bu karar, Türkiye'de hukuk devleti olduğunu göstermiyor. "Umarım savcı itiraz etmez ve 16 yıllık süreç tekrar devam etmez" dedi. Savcı bir gün sonra karara itiraz etti ve karar temyize götürüldü.
24 Aralık: Hükümetin Erdoğan sevgisi çocuk tutuklattı
Konya'da Kubilay'ı anma töreninde yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği ileri sürülen 16 yaşındaki liseli M.E.A. okulundan alınarak çıkarıldığı mahkemede tutuklandı. Başbakan Ahmet Davutoğlu da tutuklama kararını "Kim olursa olsun Cumhurbaşkanı'nın makamına saygı göstermesi gerekir" diyerek savundu.
İki gün cezaevinde kalan M.E.A, kamuoyunda oluşan yoğun tepkinin ardından serbest bırakıldı.