"12 yılın sonunda dünyaya gösterdiğimiz; yolsuzluk iddialarının ayyuka çıktığı, hak ve özgürlüklerin, geriye gittiği bir düzen... Türkiye siyasal İslam deneyinin çöktüğünü gözler önüne seriyor"
ÖMÜR ŞAHİN KEYİF - [email protected]
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen ‘19. Milli Eğitim Şûrası’nda Osmanlıca’nın zorunlu ders olarak bütün liselerin öğretim programlarında yer almasının benimsenmesi sonrası toplumda AKP’nin gerici politikalarına yönelik tepkiler ve tartışmalar sürüyor. AKP’nin neo-Osmanlıcı değil, pan-İslamcı olduğunu ve İslam’ı yağmaya ve ranta dayalı iktidarını ayakta tutmak için araçsallaştırdığını belirten Yardımcı Doçent Doktor Behlül Özkan’la AKP’nin gerici hamlelelerinin temellerini konuştuk.
Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden Dr. Özkan, 1998-2000 arası Marmara’da yüksek lisans dersleri aldığı eski hocası Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun; 90’larda kaleme aldığı 300’den fazla yazısını ve üç kitabını inceleyerek, düşünsel donanımını ortaya koymuştu.
>>Osmanlıca kararını nasıl yorumluyorsunuz?
Uygulanabilirliği yok. Ak saray tartışmalarıyla beraber düşünüyorum. 17-25 Aralık sürecinin yıldönümü geliyor. Erdoğan ve AKP tabanında da ak saraya harcanan meblağnın yüksek oluşu üzerine tartışma sürüyor. Saraya montaj deme şansınız da yok. Otoriter rejimlerde rejimin otoriterliğinin bir binayla sergilenmesi önemlidir, tepkiyi ve bakışları oraya çeker. Hükümet, söylemdeki bu tepkisini pratiğe geçirirken, pratik tepki göstermek gerekiyor. İktidara bunu yaptırmamanın çok çeşitli yolları var, derse gitmemek gibi... Gezi ve Kobane eylemlerinde, muhalefeti uygulamaya döktüğünüz anda, iktidarın gücünün kağıttan kaplana dönüştüğünü gördük. Erdoğan’ın en büyük yenilgisidir, iktidarının ne kadar zayıf olduğunu hem o hem biz gördük.
'MUHAFAZAKARLAR DA RAHATSIZ'
>>Bu tartışmalar hükümetin İslamcı muhafazakar adımlarıyla değerlendirildiğinde, nerede duruyor?
Rejimin İslamileştirildiği, muhafazakârlaştırıldığı, din dersi sayılarının artırıldığı, imam hatip sayılarının yükseltildiği bir ortamda, Osmanlıca’nın hem algıyla oynama özelliği var hem de tabana mesaj gönderiyor. Gerçekliğe temas eden bir yönü de şu, ilahiyat fakültelerinden ve imam hatiplerden bir sürü insan mezun olacak. Bunlara iş bulmanız gerekecek. Osmanlıca zorunlu ders olursa İlahiyat mezunları öğretecek, kendi tabanına da bir işkolu yaratma amacı da olabilir. Ama ben çok sıkıştığını düşünüyorum Erdoğan’ın; özellikle ak saray konusunda. Muhafazakãr kesimde de ‘Padişahlığa mı gidiyoruz’ şeklinde tepkilere yol açtı...
>>Padişahlığa mı gidiyoruz?
Sultanlığa değil ama tek adam yönetimine gittiğimiz kesin. Erdoğan’ın kişisel egemenliği ve Erdoğan üzerinden bir rejim kurulduğu kesin. Saray da çok simgesel. Kâğıt üzerinde monarşinin olduğu ülkelerde bile saraylarda kalmıyor artık krallar.
>>Davutoğlu’nun ‘Cihan devleti’ kurulacağına dair sözlerini nasıl yorumluyorsunuz?
Davutoğlu’nun Türkiye’nin orta ölçeklikte bir ülke olmasıyla sorunu var. Misak-ı Milli sınırlarının Türkiye toplumunu hapsettiğini düşünüyor. Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar’da etki alanları oluşturarak Türkiye’nin küresel güç olmasını istediğini söylüyor.
Stratejik derinlik, Türkiye’yi küresel güç yapacağını iddia eden bir strateji. Batının 1945 öncesi emperyal yayılmayı meşrulaştıran teorilerini referans alır. Fas’tan Türkiye’ye kadar uzanan coğrafyada onlarca mezhep, farklı etnik unsur var, bunları nasıl birleştireceksiniz? Bu ülkeler Türkiye’nin liderliğini niye kabul etsinler? Türkiye’nin İslam dünyasını birleştirmeye yetecek ekonomik, askeri, siyasi gücü var mı? Davutoğlu, bu üç soruya da kimseyi ikna edecek bir cevap veremiyor. Bunlar fantastik fikirler olarak kalıyor. Geçen üç yıla bakıldığında, yanı başındaki Suriye’ye bile etkisi sıfırdı, daha sınırlarını kontrol edemiyor...
>>Eğitimde bilimsellikten uzak adımların izlerini Davutoğlu’nu incelerken de gördünüz mü?
Davutoğlu’nun 90’larda yazdığı 300’den fazla yazıyı, üç kitabını okudum. Bu yazıların önemli bir kısmı da Türkiye’deki eğitim üzerine. Eğitim alanında 90’lı yıllarda yazdıklarına baktığımızda, ‘Köy Enstitüleri ateist nesil yetiştirmek amacıyla kurulmuştu, imam hatiplerse Türkiye’de gerçek eğitimin örnek kurumlarıydı’... Davutoğlu’nun Türkiye’deki eğitim sistemini imam hatipleri model alarak dönüştürmesi çok şaşırtıcı değil. Davutoğlu doktora tezinde İslam ve batı düşünce yapısını karşılaştırdığında, İslam düşünce yapısında vahyin önemine hep dikkat çeker örneğin, bu eğitime de sirayet ediyor. ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ diye bir çıkış noktası vardır Mustafa Kemal’in. Bunu eleştirirsiniz, ‘sadece pozitivist metodoloji üzerinden eğitim uygulanamaz’ şeklinde dünyada da eleştiriliyor bu; ama daha ileri taşımak için. Burada yine sorun, tıpkı ulus-devleti ümmetçi perspektifte yeniden yorumlayarak, geçmişe dönük bir “restorasyon” gerçekleştirmek istedikleri gibi, eğitimde de, bilim üzerinden değil ama vahiy ve dini öğreti üzerinden bir restorasyona girişmeye çalışacaklardır, ama şunu da eklemek gerekir ki Türkiye’de eğitimin İslamileşmesi 50’lerden itibaren başladı AKP bu anlamda bir sebep değil sonuç...
>>AKP’nin bütün bu İslamcı ve muhafazakâr hamlelerindeki nihai amaç nedir?
Yüzde 45 oy oranı var, son seçimlerde aldığı, bu tabanı konsolide ederek iktidarda kalmaya çalışıyor. AKP iktidarının son 12 yıldır sürmesinin en önemli sebeplerinden biri ekonomide yaşanan genişleme; şehirlerin inşaat, madenlerin maden firmalarına yağmalatılması... Ama tabii ki siz çıkıp ben yeşil alanı yağmalıyorum, madenlerde kölelik sistemiyle çalıştırıyorum diyemezsiniz, bunu ambalajlamanız gerekiyor. Dolayısıyla madenlerde ölenleri şehit ilan ediyorsunuz, fıtratında var diyorsunuz bütün bu rejimi de İslami kalkanla korumanız gerekiyor.
'İRAN DA FARKLI DEĞİL'
>>Siyasal İslam’ın doğasına aykırı mı bu?
Aslında AKP ve Erdoğan siyasal İslam içinde bir istisna. Siyasal İslam’ın global sermayeye ve neo-liberalizme en entegre olmuş hali. Türkiye’deki siyasal islam dini değerler de dahil her şeyi araçsallaştırmış durumda iktidarını devam ettirmek için. İşin içinde hiçbir değer kalmadı İslamı temsil eden. Geldiğimiz nokta İslamcılar açısından çok acınılacak bir durum. Siyasal İslam geleneğinin Türkiye’de en az 50 yıllık evveliyatı var, Erdoğan bu geleneğin değerler bağlamında çöküşünü simgeliyor. Hiçbir değere sahip çıkmayarak... “Bakara makara” diyen bir Bakan hâlâ korunuyor, ak saray gibi milyonlarca dolara inşa edilen bir israfla ilgli tek eleştiri gelmiyor. Bu da hiç çarpıcı değil, İran’daki rejimin de çok farkı yok. Dünyada demokrasi, kişisel hakların korunması, hukukun üstünlüğüyle rekabet edebilecek bir sistem daha bulunmadı. Siyasal İslam’da bununla rekabet edebilecek bir sistemi geliştirebilecek entelektüel ya da ideolojik derinlik yok. 12 yıllık tecrübenin sonunda dünyaya gösterdiğimiz; yolsuzluk iddialarının ayyuka çıktığı, otoriterleşilen, kişisel hak ve özgürlüklerin, basın özgürlüğünün geriye gittiği, madenlerde 19. yüzyıl kölelik sisteminin olduğu, yeşil alanların yağmalatıldığı bir düzen... Türkiye bu bağlamda siyasal İslam deneyinin çöktüğünü gözler önüne seriyor.
'REFERANSLAR HEP BATIDAN'
>>Davutoğlu’nda bu değerlerini kaybetmiş yapının temellerini gözlemlediniz mi?
Davutoğlu sürekli batılılaşmayı eleştiriyor, fakat Stratejik Derinlik kitabında, batının siyaset bilimine, 1945 öncesi, bugün batıda geçerliliğini yitirmiş, emperyal yayılmayı meşrulaştıran, Mahan, Mackinder, Haushofer, Spykman gibi teorisyenleri referans aldığını görüyoruz. Hem pan-İslamizmi savunuyor, hem de referanslarını batıda arkaikleşmiş, geçerliliği kalmayan stratejistyenler üzerinden yapıyor, batı okuması son derece eklektik ve araçsal. Hiç sorgulamıyor mesela bu adamlar 1945 öncesi yaygındı batıda, bugün niye kullanılmıyorlar diye...
>>Tüm bunlar üzerine, AKP’nin ‘yeni Türkiye’ sloganı için ne düşünüyorsunuz?
Demokratik, barışçıl bir Türkiye kurulacaksa bu AKP’nin kuracağı bir Türkiye olmayacak. Çünkü vizyonu ve ideolojisi buna müsait değil, 21. yüzyılda dini değerleri referans alarak yeni bir Türkiye kurulamaz. AKP’ye oy verenleri de Kürtleri de dışlamayan demokratik, hukukun üstünlüğüne inanan, tek tip etnik kimlik dayatmasının üstünde olan bir yeni Türkiye kurulursa bunu AKP’nin karşısında olan kesim kuracak. Öbürü yeni Türkiye olmayacak zaten, o 12 yıldır kurulmaya çalışılıyor. Kürt sorununu çözmek için aldıkları parametreler bile İslami, demokrasi, insan hakları üzerinden değil.
***
ABDÜLHAMİD'İ MODEL ALIYOR
“Osmanlıcılık, neo-Osmanlıcılık bugünkü hükümetin pratiğe geçiremeyeceği kadar derin ve entelektüel bir ideoloji. Bugünkü uygulamalara, Osmanlıcı demek Osmanlı’ya hakarettir. 1830’lardan itibaren Osmanlı’da elit kadro şunu gördü, ‘İslami ideolojiyi kullanarak imparatorluğu ayakta tutamıyoruz, gayrimüslim unsurları devletin yönetimine entegre etmeliyiz, ideoloji İslam değil Osmanlıcılık olacak, batılılaşma yönünde reformlar yapılacak.’ Davutoğlu Tanzimat sonrası batılılaşma reformlarını reddeden bir akademisyen. İslamcılık ideolojisini kullanmış Abdülhamid’i model alır. ‘Batılı reformlarla dağılmaktan kurtulacağını düşünenler yanlış yaptı, İslamcı ideoloji uygulamak zorundaydılar’ der, Türkiye’nin de bunu model alması gerektiğini düşünür. Pan-İslamist dememin sebebi de sadece Türkiye’de İslamcılık yapmıyor, İslam dünyasını birleştirmesi gerektiğini buna da Türkiye’nin liderlik etmesi gerektiğini düşünür.
***
PAZARDAKİ EN KÖTÜ DETERJAN
“Türkiye’nin bir petrol ve doğalgaz geliri yok. Yeşil alanlarını tarihi mekanlarını maden ve nehirlerini yağmalatıyor, 12 yılda düzen bunun üzerinden kuruldu. 301 kişi ölüyor madende, Roboski’de ölüyor, şehir merkezi yağmalanıyor, dış politikada ciddi sorunlar var... Bunu nasıl kapatıyor, medya ve haberleşme özgürlüğünü ciddi anlamda kısıtlayarak. Pazarlama alanında çalışan bir arkadaşımın verdiği örnek çok çarpıcı gelmişti. ‘Bana piyasadaki en kötü deterjanı ver, sınırsız reklam ve rakiplerimi kötüleme hakkım olsun, deterjanın pazar payını yüzde 80’e çıkarabilirim. AKP’nin başarısı bu. Ama sorunlar algı operasyonuyla kapatamayacağınız boyutlara ulaşabiliyor. Türkiye oraya hızla gidiyor...”
***
NEDEN?
Okullarda Osmanlıca öğretilmesi kararının ardından, kamuoyunda yaşanan tartışmaları; eski hocası Davutoğlu’nun 1990-2000 arasında yazdığı 300 makaleyi ve üç kitabını tarayan Yard. Doç. Dr. Behlül Özkan’la konuştuk.
http://birgun.net/news/view/akp-siyasal-islami-da-cokertti/10341