Validebağ Korusu İstanbul Anadolu yakasının ikinci büyük yeşil alanı ve birinci derece doğal sit alanıdır. 354 bin metrekare alana kurulu bu koru ile ilgili bu kitapsal bilgilendirmeler bir kenarda dursun, Koru Koşuyolu’ndaki bina, site, okul ve işyerlerinin ortasında adeta korunmuş bir bölge. Koru ile ilgili 2006’dan bu yana yapılaşmaya açılacağı söylentileri dolaşmasına rağmen, 2012 yılına kadar herhangi bir adım atılmamıştır. 2009 yılında ise Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in Koru’ya yapılması istenen çocuk parkı, seyir terası, göletler, açık hava tiyatroları ve düğün salonlarını içeren ‘çılgın projesi’ zemin bulamadan unutulmuştur. Fakat yine 2012 yılında Validebağ Korusu’nun güneyi, 165 pafta, 1313 ada, 178 parsel sayılı taşınmazın güneyindeki tescil dışı yeşil alan, plan tadilatı yapılarak “Dini Tesis Alanı” olarak yapılaşmaya açılmış ve bunun üzerine mahalle sakinleri yapılaşmaya açılan bu alan için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne itiraz dilekçesi sunarak yapılan değişikliğe karşı çıkmıştır. Ardından ise biri Çamlıca Konakları, biri Ata Konakları, üçü de bireysel olmak üzere beş tane dava açılarak hukuki süreç başlatılmıştır.
Nereden baksan hukuksuzluk!
Davalar devam ederken Üsküdar Belediyesi tarafından alana yapım konteynırı getirilerek işaretleme çalışması yapılmış ve 15 Ekim sabahı ise inşaat için kepçe getirilerek çalışmaya başlanmıştır. Bölge sakinleri ve çevrecilerin bu hukuksuz uygulamaya son vermek için açtıkları davada yürütmenin durdurulması kararı alarak inşaata son vermek için nöbet tutmaya başlaması üzerine yürütülen hukuki mücadele artık direnişle taçlanmıştır.
Gece – gündüz nöbet tutarak Validebağ’ı ‘koru’mak isteyen halk ilk günlerde zabıtaların şiddetine, devamında ise polis barikatı ile polisin gözaltı ve baskılarına maruz kalmıştır. Gezi olayları ve devamında da gördüğümüz bu sahneler ülkede artık hukuk güvenliğinin ayaklar altına alındığını göstermekle birlikte, yaşam hakkını, çevre hakkını savunan ve protesto hakkını kullanan halka karşı uygulanan şiddet AKP’nin faşist uygulamalarına bir yenisini katmıştır. Daha direnişin ilk günlerinde sabah saatlerinde bir kadını arabasından saçlarından sürükleyerek indirip hakaretler savuran bir zabıta memuru hakkında suç duyurunda bulunulmuş, sonrasında ise yine tekmeler savuran zabıta memurları ve anayasal bir hak olan protesto hakkını kullanan yurttaşlara uygulanan şiddet ve gözaltılar ortaya çıkmıştır. Tüm bu saldırılara rağmen Validebağ’ın halk nöbeti ısrarla devam etmiştir. Fakat ne yapacağını şaşıran Üsküdar Belediyesi sokağın elektriklerini keserek kendine yeni bir yıldırma yöntemi bulduğunu sansa da karanlığa direnen halkı unutmuştur!
Yapılması istenen cami için ilgili mevzuat ve yasalara baktığımızda ise; 1998 yılından beri uygulanan mevzuat ve yasaya göre yapılacak caminin asgari en küçüğünün 2 bin 500 metrekarenin, orta boyunun 5 bin metrekarenin, büyük boyunun ise 10 bin metrekarenin üzerinde olması gerekmektedir. Fakat imara açılmak istenen alan için mevzuatta bahsi geçen alan yeterliliği mevcut olmamakla birlikte, söz konusu alan 1200 metrekare olup cami yapımı için elverişlilik arz etmemektedir. Ayrıca çevresinde yürüme mesafesinde birden fazla caminin bulunması ise ranta açılan yeşillik alana cami yapımın gereklilikten değil, din üzerinden siyaset politikasını alışkanlık haline getirmiş AKP’nin yeni oyunlarından biri olduğunu açıkça göstermektedir. Direnen halkı ‘din karşıtı’ söylemleri ile diğer kesimler ile karşı karşıya getiren AKP ve yandaş medya ise suç işlemeye devam etmiştir.
Yürütme dur durak bilmedi!
İstanbul 7. İdare Mahkemesi’nin vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararında; “Henüz karar verilmeden davacı tarafından davalı ilçe belediyesince uygulanmaya başlandığına yönelik dosyaya delil sunulduğu görülmüş olmakla, işlemin uygulanması halinde telafisi güç zarar doğurabilecek nitelikte bulunduğu sonucuna varıldığından, davalı idarenin ara karara cevap alıncaya ve yeni bir karar alınıncaya kadar dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verildi’’ denilmek suretiyle açıkça inşaata devam edilmesinin telafisi güç zararlar doğuracağı belirtilmiştir. Fakat yargı kararının tanınmaması ve inşaata devam edilmesinin ardından tekrar mahkemeye başvurulmuş ve 178’inci parselde verilen yürütmeyi durdurma kararında ‘sehven’ hata olduğunu savunularak kararın yenilenmesi istenmiştir. Mahkemeden ‘178’inci parselin güneyindeki tescil dışı alana karşı açılmış davada o yerdeki inşaatın durdurulmasına ilişkin yürütmeyi durdurma kararı verdim, o yüzden düzeltmeye gerek görmüyorum’ yanıtı alınmıştır. Böylece ‘yürütmeyi durdurma kararının haklılığı’ tekrar vücut bulmuştur.
Yürütmeyi Durdurma Kararı üzerine inşaatın durdurulacağı ve hatta uzlaşıldığı yönündeki iddiaları yayan Üsküdar Belediyesi söz konusu karara itiraz etmiştir. 30 Ekim’de, yani kararın üzerinden henüz 1 hafta geçmiş olmasına rağmen, itiraz olumlu sonuç bulmuştur. Koru’da çalışmanın başlatıldığı ilk günden beri alana girişi yasaklayan, polis ve zabıtalar ile baskı unsuru oluşturmaya çalışan Üsküdar Belediyesi’nin böyle bir kararın olmadığı yönündeki iddiaları ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yapmış olduğu ‘…Validebağ Korusu'nda gerekli bakım işlemleri yapılacak. Bu alanın imar ve yapılaşmaya açılması kesinlikle söz konusu değildir’ açıklaması birlikte değerlendirildiğinde, itirazın varlığı ve kısa sürede sonuçlanması bu iddiaların tamamen bir sindirme ve oyalama amacı ile yapıldığını göstermektedir. Karardan haberi olmayan Belediye ne hikmetse haberi olmadığı karara ivedilikle itiraz edebilmiş ve her geçen gün yenisi eklenen torba yasaları gerekçe göstererek kararın kaldırılmasını sağlamıştır. Yürütmeyi Durdurma Kararı’na itiraz ile kararın kaldırılması, AKP’nin 17 Aralık operasyonu sonrası Özel Yetkili Mahkemeler’i kaldırma söylemiyle hazırlanan Torba Yasa’da yer alan yürütmenin iptalini zorlaştırıcı maddeler gerekçe gösterilerek sağlanmıştır.
Gezi Direnişi'nden sonra çareyi ‘ses çıkarmayan halk’ta arayan AKP Validebağ’da yenilgiye uğramıştır. Uzlaşma, anlaşma, kararın yokluğu söylentilerini dillendirerek direnişi bastıramayan AKP çözümü ‘torba’larda aramıştır. Fakat yasaları torbalayan AKP hukuka sığmayacaktır. Yürütmeyi Durdurma Kararı’nın varlığı her ne kadar ‘haklılığımıza’ dayanak idiyse, yaşam hakkı, çevre hakkı ve protesto hakkının gerek Türk kanunlarında, gerekse uluslararası anlaşmalarda varlığı da dayanağımızdır. Yasa tanımaz, çevre tanımaz, insan hakları tanımaz bu anlayışa cevabımız haklı mücadelemizdedir. Hukuk sınıfta kaldı…Ama MÜCADELEYE DEVAM…
Aycan Kaya
http://adaletvesosyalizm.com/makale.php?pageheader=hukuk-sinifta-kaldi-koru-maya-devam&pageID=118