Alain de Botton’un 2008 yılında Londra’da hayata geçirdiği The School of Life (Hayat Okulu), Melbourn, Paris, Amsterdam ve Belgrad’ın ardından İstanbul’da, Bilgi Üniversitesi santralistanbul’da açıldı. “Adında okul geçiyor, bildiğiniz hiçbir okula benzemiyor” sloganıyla tanıtımı yapılan okulda, “Potansiyelimizi nasıl gerçekleştirebiliriz?”, “Nasıl fark yaratabiliriz?”, “Sakin kalmayı nasıl başarırız?” gibi başlıklarda edebiyata, psikanalize ve görsel sanatların sunduğu yaklaşımlara dokunarak gerçekleşecek dersler. Bu fikri hayata geçiren yazar Alain de Botton anlatıyor...
Soru sormak ve düşünmek
Botton, kitaplarında anlattıklarını daha fazla kişiyle, karşılıklı iletişimle paylaşmak için bu okulu kurmaya karar verdiğini söylüyor. Ağırlıklı konu başlıkları ise felsefe, sosyoloji ve gündelik hayata yansımaları.
Herhangi bir yaş aralığı ya da politik görüş gözetilmiyor. Her yaştan, ilgili herkese açık olduğunu söylüyor. “Hayat okulda öğrenilmez” klişesini hatırlatıyoruz Botton’a. Yanıtlıyor: “Gündelik hayatımıza temas eden konuları dillendiriyoruz. Evet, bazı şeyler okulda öğrenilmez. Ancak biz birlikteliğe önem veriyoruz. Biri ders anlatıyor, diğerleri dinliyor şeklinde bir tekniğimiz yok. Karşılıklı iletişim, soru sormak, üzerine düşünmek ve cevapları aramak yönünde bir üsluba sahibiz”.
İş ve aşk
Peki, genellikle insanlar neyi kendine dert ediyor? Talepler ne yönde? Botton, iş ve aşkın insanların iki önemli sorunu olarak karşımıza çıktığını söylüyor. İşyerindeki sorunlar, kendini doğru yerde hissetmeme, kendini ifade edememe, sağlıklı ilişki kuramama gibi konuların modern dünyada başı çektiğini belirtiyor. Her kültürde farklı olsa da “Bu iki konuda bir ortaklık söz konusu” diyor.
Türkiye’de okul açma fikrine ise başlarda mesafeli yaklaşmış Botton. Kültürel farklar, uzaklık ve nasıl olabileceğine dair sorgulamaların ardından yerel dinamiklerin bu okulu besleyeceğine karar vermiş. Bazı ders içeriklerinde farklılık da söz konusu elbette. “Türkiye’de bir baskı ortamı olduğunu gözlemliyorum. İnsanlar bu baskının altında zorluk yaşıyor” diyor.
Öte yandan Türkiye’de ve Türkiye sınırında yaşananları, savaşı ve ölümleri hatırlatıyoruz. Sorumuz şu: “Bu coğrafyada yaşananlar karşısında büyük bir mutsuzluk, umutsuzluk, gerginlik ve tedirginlik var. Bu süreci yönetmek kolay mı?”
Anlatıyor Botton: “Türkiye’de çok fazla mücadele var. Diğer yandan da büyük bir enerji. Biz, nasıl sakin kalabiliriz diye bir ders veriyoruz okulda. Çünkü sakin kalmak zordur. Türkiye’de gündem hızla değişiyor. Belirsizlikler var. Ancak geriye bakmak değil, ileriye bakmak en sağlıklısı”.
“Türkiye’de ‘seni anlıyorum’ diyen politikacıya ihtiyaç var” diyen Botton, politik zeminde aynı görüşte olmayan kişileri düşmanlaştırmanın ciddi bir sıkıntı olduğunu belirtiyor.
IŞİD’e katılan Hıristiyanlar
“Aşırı uçtaki gruplara katılan insanlar bir anlam arıyor. Konular, bu gruplarda siyah ve beyaz olarak ayrılıyor. Terörist bir gruba mensup olduğunuzda, size neyin iyi olduğu, neyin kötü olduğu söyleniyor ve siz sorgulamıyorsunuz. Dünyada artan opsiyonlarda kafası karışan bireyler için de buna inanmak ve bu anlamı bulmak daha kolay geliyor. Modern toplumlar, insanlardan farklı boyutlarda çok şey istiyor ve bekliyor. Teröristleri anlamak ve affetmek istemiyorum. Ama yine de Londra’dan birçok insan terör örgütüne katılıyorsa, bunun altında yatan nedenler araştırılmalıdır.”