Hırsızın intikamı

~ 26.07.2014, Yeni Yaklaşımlar ~

CHP lideri, paralel operasyonunun amacının yolsuzlukları gizlemek olduğunu savundu: Hırsızın intikamı.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, emniyetteki operasyonları “Tayyip Erdoğan ve ailesini koruma, hırsızlıklarını gizleme operasyonu” olarak nitelendirdi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Gülen cemaatine yönelik “özür” çağrısının aslında “şantajın itirafı” olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Gülen’i de “haksızlığa uğradığını düşünüyorsa, Türkiye’ye gelip bedelini ödemeye” çağırdı. Kılıçdaroğlu, Amerika Yahudi Kongresi’nin Erdoğan’a verdiği “cesaret madalyası”nı geri istemesini ise “Tıpış tıpış gidip madalyayı geri verecek” sözleriyle değerlendirdi.

Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek turları kapsamında Amasya’nın Merzifon ilçesine giderken Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar ana başlıklarıyla şöyle.

Tıpış tıpış iade edecek: Erdoğan’ın boynuna madalyayı takarken mutlaka bir gerekçeleri vardı. Şimdi yaşanan süreçten sonra Erdoğan’ı eleştiriyorlar ve iade edilmesini istiyorlar. Veriliş amacının ortadan kalktığını söylüyorlar. Ben daha önce Erdoğan’a bu madalyayı iade etmesi gerektiğini söylemiştim, niye iade etmiyorsun, niye boynunda taşıyorsun demiştim. Hiç ses çıkarmamıştı. O zaman iade etseydi, “inisiyatif bende, iade ettim” derdi. Şimdi inisiyatif kendisinde değil ve madalyayı geri ver diyorlar, ne yapacak tıpış tıpış götürüp madalyayı iade edecek.

Yalanlarına kandılar: Erdoğan’ın Türkiye içinde de inanç, etnik kimlik ayrımı yaptığını gayet iyi biliyoruz. Erdoğan’ı iyi tanımıyorlardı. Onun yalanlarına kandılar. Evrensel değerlere önem veren bir lider diye düşündüler. Bütün değerleri kendi kişisel kariyeri için kullanan bir kişi olduğu ortaya çıktı.

Montaj değilmiş: 17 ve 25 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu ortaya çıkaranlardan intikam alıyorlar. Bunun herkes tarafından bilinmesi lazım. Neden bunlar eğer gerçek anlamda Balyoz’da, Ergenekon’da sahte deliller ürettiler, adaleti yanılttılar. Dinlemelerde ne vardı; Erdoğan’ın oğluyla yaptığı konuşmalar, yolsuzluklar. O yolsuzlukları delillendirmek için mahkemelerden alınan kararlarla yapılan dinlemeler vardı. Erdoğan, bütün bunların tamamının montaj olduğunu söylüyordu. Şimdi öyle anlaşılıyor ki bunlar montaj değil. Dolayısıyla bu dinlemeleri yapanlardan intikam alıyorlar. Erdoğan devletin gücünü kullanarak belli kişileri susturmak istiyor. Ama gün gelir, zaman döner ve bunun hesabını verir. Sahte delil üretenden de hesap sorulmasını istiyoruz. Haksız yere askerleri, gazetecileri, akademisyenleri hapiste tutanlardan elbette hesap sorulsun. Ama bu operasyon o operasyon değil. Bu Erdoğan ve ailesini korumaya yönelik, kendi hırsızlıklarını gizleme, gölgeleme operasyonu.

Şantajın itiraf: (Bülent Arınç’ın Gülen cemaatine özür çağrısı): Sistem şantaj üzerinde yürüyor. En iyi itirafı yapan da Arınç. “Siz özür dilerseniz bunların hepsinden vazgeçeceğiz” diyor. Böyle hukuk devleti mi olur? Suç varsa suçlu cezasını çeker. Ergenekon’da, Balyoz’da da suç üretildi hesabı sorulmuyor. Çünkü savcısı Erdoğan’dı. Arınç’ın açıklamalarından anlaşılıyor ki bu davanın da savcısı Erdoğan. Başsavcı değişmiyor.

Gülen’e çağrı: Dönüp dönmemek kendi takdiridir. Dönmesinde hiçbir sakınca yok. Eğer haksızlığa uğrayıp bedel ödeyeceğini düşünüyorsa, gelsin bedelini ödesin. Haksızlığa karşı mücadele etsin.

Yeni düşman cemaat: Diktatörlerin temel özelliği, bulundukları koltuğu güçlendirmek için sürekli etkin olan bir kurumu düşman ilan eder ve pasifize etmeye çalışır. Orduyu, dış mihrakları, kurumları, Merkez Bankası’nı, CHP’yi, medyayı düşman ilan etti. Böylece herkesi susturdu ve kontrol altına aldı. Şimdi yolsuzlukları ortaya çıkınca düne kadar beraber yürüdüğü cemaati düşman ilan etti. HSYK’yi düşman ilan etti, yargıya ele geçirdi, kendi diktatörlüğünü perçinlemek istedi. Bir dönem Gezi olaylarını düşman ilan etti. Ama iş çocuklarına gelince, kul hakkı yedikleri, hırsızlıkları, TÜRGEV’in rüşvet merkezi olduğu ortaya çıkınca bu sefer cemaati düşman ilan etti.

Sıradaki Abdullah Gül mü?: Gül ile ilgili bir şantaj kaseti olduğunu söylemişti. Ben çağrı yaptım; şantaj kaseti var mı yok mu? Siz şantaja boyun eğiyor musunuz eğmiyor musunuz? Ses çıkmadı. Demek ki şantaj kaseti var ve onu Erdoğan çok iyi biliyor ve Gül’ü susturuyor.

Esad’ın kopyası: (TİB’in yetkilerinin MİT’e devredilmesine ilişkin soru üzerine): Eskiden fiili bir polis devleti vardı, MİT yasasından sonra hukuki kılıf hazırlandı. Türkiye istihbarat devletine dönüştü. Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk ve umuyorum hukukun üstünlüğü çerçevesinde bu istihbarat devleti ortadan kaldırılmış olur. Şimdi TİB’in MİT’e devredileceğini açıkladı. Bu istihbarat devletine gidişteki ikinci önemli adım. Düne kadar Esad’ı suçluyordu, istihbarat devletidir orası diye. Şimdi Esad’ı kopya ediyor, istihbarat devleti açısından.

MİT’te Gestapo kanadı var: Her türlü bilgiyi, muhalefet partileri dahil izlenip Erdoğan’a rapor edildiğini biliyoruz. Almanya’daki Gestapo tipi örgütlenme şu anda Türkiye’de var. Sadece AKP’ye çalışan bir yapı var. Gestapo, Almanya’da yasaldı ve sadece Hitler’e bilgi verirdi. Oysa devletin çıkarlarını korumak için istihbarat yapılmalı. Gelinen noktada sadece ve sadece AKP’ye ve onun liderine istihbaratı taşıyan bir gestapo yapılanması var. Yetkiler devredilince meşru zemine kaydırılmış olacak. MİT her türlü kişi ve kurumları dinleyecek ve Erdoğan’a bilgi taşıyacak. Erdoğan son operasyonla ilgili “Başka alanlara da sıçrayabilir” dedi. Bu buna tipik bir örnektir. Gestapo kanadı yani Erdoğan’a bilgi taşıyan yapı her türlü bilgiyi veriyor. Kendisi “Senin nefes alışını bile takip ediyoruz” dedi.

cumhuriyet

Hits: 919