TÜBİTAK, 17 Aralık soruşturmasıyla alakalı, Başbakanın internette yayınlanan görüşme kayıtları hakkındaki raporunu açıkladı. TÜBİTAK’ın bilirkişilerine göre, Başbakana ait o kayıtlar montajmış.
“Kaydın içinde gözlemlenen çok sayıda 'çıkıntı' bu kaydın çok sayıda farklı kayıttan yararlanılarak oluşturulmuş bir montaj olduğunu ortaya koymaktadır” demiş, TÜBİTAK.
İyi de neden 6 ay sonra? Montaj olsa Erdoğan o raporu aynı hafta istemez miydi? Neden mahkemenin istemesi beklendi? Hayır, tapeler yayınlandığındaki o paniği hatırlayınca bunları sormadan edemiyor insan..!
Yoksa bu gecikmenin nedeni, hukuki ayarlamaların uzun sürmesi mi; ya da Ankara Hayvanat Bahçesi Müdürü TÜBİTAK’a atanınca işler birden bire hızlandı mı? Hadi burası işin ironi kısmı olsun, ama Sayın Başbakan yayınlanan o görüşmeler hakkında yüzlerce yorum yapmıştı, onlar ne olacak? Alo Fatih’i açık açık kabul etmişti mesela. Diğerlerini kabul etmese de, inkâr da edemedi. Önceleri denedi inkâr etmeyi, ama tapeler birbiri ardına eklenince “Paralel Devlet” dedi karşı atağa geçti.
Hem, madem montaj, neden TÜBİTAK’taki kriptolu telefon uzmanları apar topar görevden alındı. Öyle ya, telefonlar dinlenmese kripto uzmanları neden görevden alınsın? Dinleme kayıtlarına ekleme-çıkarma yapılmış olsa bile, görüşmelerdeki konu bütünlüğü nasıl sağlandı? Ayrıca, 17 Aralık’taki mevzu sadece başbakan değil ki, diğer tapelerdeki kişilerin konuşmalarını da birbirine eklediğinizde uzunca bir kompozisyon çıkıyor karşımıza. Parçaları birleştirdiğinizde resmin tamamında milyon dolarlık bir rant havuzu var. Yalan mı?
Şimdi TÜBİTAK bir değil beş tane rapor verse ne fark edecek; kim inanır? Günümüz Türkiye’sinde suçlu dahi olsa, Recep Tayyip Erdoğan’ın aleyhine rapor verebilecek kurum var mı?
Yok, yok. Yanlış anlaşılmasın. Kuru kuru iktidar düşmanlığı olsun diye söylemiyorum bunları. Ya da şartlı bir refleks değil bu karşı sorular. Şaibeler ilk günkü kadar taze hala. Ve şaibeleri perdeleme olanca hızıyla devam ediyor.
Bakın şöyle bir hatırlayalım 17 Aralık sürecini; soruşturmanın başlamasıyla yargıya müdahale edilmedi mi? Edildi. Savcılar değiştirildi mi? Değiştirildi. Operasyona katılan polisler sürüldü mü? Sürüldü. Başlangıçta “yolsuzluk ve rüşvet” olan soruşturmasının adı, algı operasyonuyla “Milletin iradesine darbe” olarak değiştirildi mi? Değiştirildi.
Tesadüftür ki; bunların üstüne bir de “Geziciler cami de içki içti” deyip, bunu da ispatlayamayan Bekir Bozdağ Adalet Bakanı olmadı mı? Oldu..!
İşte o zamandan beri, yani hukukun önüne geçildiğinden beri, bu soruşturma toplumu ikiye böldü. Hukuk çalışamayınca, herkes kendi vicdanında hüküm vermeye başladı. Bir kesime göre yolsuzluk var, diğer kesime göre yok. Ve şeffaflık olmadığı sürece şüpheler baki kalmaya devam edecek.
O vakit, sözü fazla uzatmaya gerek yok.
TÜBİTAK raporu mahkemenin işine yararmış, yaramazmış, onu bilemeyiz. Ama kamuoyunu tatmin etmeyeceği kesin. Aradan 6 ay geçtikten sonra montaj dese kim inanır? Az önce de söylediğim gibi, TÜBİTAK dâhil, iktidarın güdümüne alınmak istenmeyen bir kurum kaldı mı?
Ha, uluslararası tarafsız bir kuruluştan rapor alabiliyorlarsa, işte o zaman işler değişir.
Sözümüz söz, o zaman bu konuyu yeniden düşünürüz..!
Ama bu haliyle TÜBİTAK rapor vermiş, montaj filan demiş…
Cıkkk - ıı-ııhh. Olmamış..!
radikal