Sosyal medyada yayılan Fethullah Gülen ve 17 Aralık soruşturmasına ilişkin ses kayıtlarıyla ilgili yapılan haberler hakkında başlatılan soruşturmalarda takipsizlik kararı verildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu kararında, ses kayıtlarının yasa dışı elde edilmiş olmasından gazetecilerin sorumlu tutulamayacağının altı çizildi. Bu iki karar diğer soruşturmalar için de emsal niteliği taşıyor.
Hem 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının şüphelileri hem de Fethullah Gülen’in avukatları ilgili basın mensupları hakkında “kayda alınan konuşmaları yayınlamak, sesli yazılı ve görüntülü hakaret” suçlamasıyla şikayetçi olmuştu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu yasa dışı kayıtların yayınlanmasında kamu yararı varsa gazetecinin suçlanamayacağı gerekçesi ile soruşturmayı takipsiz bıraktı.
Kararda, AİHS ve yurt dışında yaşanan benzer olaylar da emsal olarak gösterildi.
Kaydın yasa dışı olması haberin önemini azaltmaz
İki kararda da özetle; “Basın ve soruşturmacı gazetecilik, hükümetin siyasi kararlarını, eylemlerini ve ihmallerini sıkı bir denetime tabi tutarak, vatandaşların karar alma sürecini katılımını kolaylaştırarak, demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesini güvence altına almaktadır. Basının sahip olduğu demokrasiyi güçlendiren böylesi bir işlevinin halkın tartışmalı siyasi konularda kamuoyunu ilgilendiren bilgi ve fikirleri alma hakkı ile birlikte gündeme geldiğinde, özel bir önlem kazanacağını Lingens-Avusturya davasında vurgulanmıştır. Basın, halkın siyasal liderinin düşünceleri ve tavırları hakkında bir görüş edinebilmesi ve oluşturulabilmesi için en uygun yollardan biri olduğunu, basının siyasi süreç dışında dahi kamuoyunun bilgilendirilmesine yardımcı olmakla genel olarak kamu yararı ile ilgili konularda son derece önemli toplumsal tartışmalı beslemekte ve teşvik etmektedir. Cumbana ve Mazare-Romanya Davası bu hususa açıklık getirmektedir. AİHM, Radio Twist-Slovakya kararında, davacının siyasi bir görev üstlendiğini vurgulamIŞ Slowakya’daki yerel mahkeme kamu görevi üstlenmiş kişilerinde mahremiyetlerinin korunmasını talep etme hakları bulunduğunu telefon konuşmalarının doğası itibarıyla bu mahremiyete dahil olduğunu ve yayınlanmaması gerektiğini kabul ettiğini tespit etmiş, ancak AİHM yerel mahkemenin bu yorumuna katılmanın mümkün olmadığını belirterek, büyük çapta ulusal bir sigorta şirketinin özelleştirilmesi hakkında konuşan iki üst düzey görevlinin bu kapsama dahil edilmesinin mümkün olamayacağını belirtmiştir. Telefon konuşmasını gerçekleştirenlerin siyasi kimliğe sahip olduğu gibi telefon konuşmasında geçen konunun açıkça politik bir nitelikte olduğunu söylemiştir. Bu nedenle mahkeme olayın özel hayatı ilgilendiren bir yanı olmadığını kabul etmiştir.” denildi.
Kararda ayrıca “Burada başvuruya konu bilginin üçüncü bir kişi tarafından yasa dışı bir şekilde elde edilmiş olması bizati bu gibi bilgileri medya tarafından yayınlanmasının önemini azalmamaktadır.” ibareleri yer aldı
Haberi yayınlamalarından bir çıkar elde etmemişlerdir
Kararda; “Gazeteciler veya medya bilginin yasadışı bir şekilde elde edilmesinden kendilerinin sorumlu olmadığını asılsız veya çarpıtılarak yayınlanmadığını veya basılmış olmadığını veya konuyla ilgisiz bir amaçla kötü niyetli bir şekilde davranmadıklarını ileri sürerek kendi ifade özgürlüğü taleplerini güçlendirebileceklerini belirterek, kamuoyunu haberdar etmek dışında bir çıkar elde etmek istediklerine dair hiçbir kanıt olmadığına dikkat çekmiştir. Mahkeme başvurucuyu haklı görerek AİHS 10.maddesinin ihlal edildiğine oy birliği ile karar vermiştir" denildi.
SOLHABER