Hükümeti sert şekilde eleştiren Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç bugün yaptığı açıklamada da dünyadaki anayasa mahkemelerinin asli ve ortak görevinin ırk, renk, din ve inanç ayrımı yapmadan herkesin "insanlık onurunu" korumak ve gözetmek olduğunu belirtti.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidar yetkililerinin 17 Aralık operasyonu sonrası yargıya yönelik “paralel yapı/çete” suçlaması ile Twitter kararına karşı yaptıkları eleştirilere ağır yanıt vermişti. Anayasa Mahkemesi’nin 52. kuruluş yıldönümünde ‘Gömlek değiştiren karakter sahibi değiliz’ diyen Kılıç, bugün yaptığı konuşma da da "Görevimiz insanlık onurunu konumak" dedi.
Kılıç, Asya Anayasa Mahkemeleri ve Muadili Kurumlar Birliği'nin 2'nci Kongresi ve Anayasa Mahkemesi'nin 52. kuruluş yıldönümü toplantısının açılışında, eski kıta Asya'nın binlerce yıllık tarihi boyunca kültürel çeşitliliği, derin köklere dayanan gelenekleri, ruhani değerleri dolayısıyla hep bir ilham kaynağı olduğunu söyledi.
Kılıç, değerleri koruma geleneğinin, bireysel ve toplumsal değerlerin yer aldığı uzlaşma metinleri olan anayasalarla devam ettiğine değinerek, "Ancak anayasalar sadece ülkelerin milli değerlerini değil, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan haklarının korunması gibi evrensel değerleri de içerdikleri ve korudukları sürece değerli ve kalıcıdırlar" dedi. Haşim Kılıç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Devletin var olmadığı dönemlerde de insanların hak ve özgürlükleri mevcuttu"
"Anayasal düzenlemelerin zamanın aşındırıcı etkisine karşı direnebilmesinin en temel unsuru ve en önemlisi, insan hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınmasıdır. Anayasaların yapılmasındaki asıl amaç da bunu gerçekleştirmektir. Devletin var olmadığı dönemlerde de insanların hak ve özgürlükleri mevcuttu. Bunu korumak için devletin varlığına ihtiyaç duyan toplum, bu kez devlet gücüne karşı da özgürlüğünü teminatlı bir konuma getirmek istemiştir. Bu ihtiyaç, devletin gücünü kullanan yasama, yürütme ve yargı organlarının hukuk dışına çıkarak bu değerlerin zedelenmesine ya da ortadan kaldırılmasına engel olma düşüncesinden doğmuştur. İnsanın varoluş nedeni olan hak ve özgürlükleri, böylece koruma altına alınmış olmaktadır.
Hak ve özgürlüklerin tarihine bakıldığında, büyük çatışmaların, devletin insan haklarına çizdiği sınırlarda cereyan ettiği görülmektedir. Bu çatışmaların yaşanmaması için çağdaş her ülkenin anayasasında var olan hak ve özgürlüklerin ve bunların sınırlandırılma sebeplerinin açık, net, anlaşılır biçimde anayasalarda düzenlenmesi gerekir. Özellikle insan onuru ile doğrudan ilgisi bulunan yaşama hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, dini inanç ve kanaat özgürlüğü ile mülkiyet hakkının sınırları, yaşamsal öneme sahiptir. Özgürlük ve güvenlik dengesinde bu sınırların netliği ve açıklığı sorun yaratılmamasını önleyici niteliği ile oldukça değerlidir. Devletten korkmama özgürlüğünün teminatı da bu sınırların varlığına bağlıdır."
'ADİL OLMAK OLMAZSA OLMAZ GEREKLİLİKTİR'
Kılıç, dünyada kurulu anayasa mahkemelerinin asli ve ortak görevlerinin ırk, renk, din ve inanç ayrımı yapmadan, herkesin doğuştan varlığına inanılan "insanlık onurunu" korumak ve gözetmek olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Esasen bu değeri korumak yasama ve yürütme organlarının birinci görevi olup yargı ise son tahlilde ihlali ortadan kaldıran güçtür. Adil olmak herkes için gereklidir ancak yargı mensupları için olmazsa olmaz gerekliliktir. Hakimin vicdanına emanet edilen insanlık onurunu ancak adaletle yüceltebiliriz. Bu nedenledir ki dünyadaki yargı kuruluşları belirtilen amacı gerçekleştirmek üzere güç birliği yapmaktadır. Hak ihlallerinin doğurduğu olumsuzluklar, küreselleşen dünyada sınırları aşarak uluslararası kurumların doğmasını ve ortak bir vicdan denetiminin varlığını zorunlu kılmıştır. Bu kapsamda Avrupa'da pek çok uluslararası kuruluşa üye olmamıza rağmen, Asya Anayasa Mahkemeleri Birliği'nin de ortak paydamız olan 'insan onurunun' korunmasına önemli katkılar sağlayacağına olan inancımız nedeniyle dahil olduğumuzu hatırlatmak isterim."