Bir liderden diktatör yaratma kılavuzu

~ 29.03.2014, Yeni Yaklaşımlar ~

İster kefeninizi giyerek okuyun, ister ensenizde buz gibi bir rüzgârı hissederek… Fathali M. Moghaddam’ın Diktatörlüğün Psikolojisi bize çok tanıdık gelen hikâyelerle dolu.

 

Bir liderden diktatör yaratma kılavuzu
 
Fathali M. Moghaddam, Türkiye İş Kadınları Derneği ve Georgetown Üniversitesi'nin panelinde konuşan Emine Erdoğan'a Diktatörlüğün Psikolojisi adlı kitabı hediye etmişti.

Geçen cumartesi Beşiktaş’ta şöyle bir manzaraya denk geldim. Ülkenin kaotik halini en güzel şekilde anlatan birbirine karışmış seçim afişleri ve bayrakların altında, pazar çantasıyla yürümeye çalışan 60 yaşlarındaki bir kadın, AKP’nin “Yeniden Milli İrade” mitingine çağrı yapmak üzere sürekli dolanan minibüsünü görünce durdu. Cızırdayan hoparlörden “Yeniden millet” kazanacak diye bağırılmaktayken minibüse doğru yönelip var gücüyle bağırdı, “Hırsızlar kazanacak, hırsızlar!” Sonra hiçbir şey olmamış gibi pazar çantasını alıp yürümeye devam etti.

Kabul edelim ki bu, normal bir ruh halini yansıtmıyor. Zaten normal bir ülkede yaşadığımızı iddia eden bulabilir miyiz, bilmiyorum. Türkiye, uzun zamandır çerçevesini siyasetin çizdiği, kapalı bir toplum olma yolunda ilerliyor. Belki şöyle avunabiliriz: “Kapalı toplumlarda yaşayan en eğitimsiz kişinin politik farkındalığı ve becerisi, ulusal seçimlerde bile politik katılımın zar zor yüzde 50’lere ulaştığı Birleşik Devletler gibi demokrasinin hakim olduğu özgür halkları geride bırakıyor.”

Ama bir de şu var: “Tahran caddelerinde karşılaştığım zırcahillerin bile politik zekâsı çoğu batılıdan ileriydi: Bankadan talep edilen her kredi, çocuğunuzu kaydettireceğiniz okul, ev kiralama, iş sahibi olma, kısacası yaşamdaki her ilerleme, ister çöpçü olun isterse belediye başkanı, tamamen politik ilişkilerinizle konumunuza bağlıdır ve bu durum diktatörlerin yönetiminde yaşayan çoğu insanın politik duyarlılığını keskinleştirir. Diktatörlüklerde herkes sürekli tehdit altındadır ve bu nedenle sıradan bir çöpçü bile politik açıdan belediye başkanı kadar kanalize olmaya mecburdur.”

Bu cümlelerin sahibi ABD’de yaşayan İranlı Psikolog ve akademisyen Fathali M. Moghaddam. Hem Şah rejimini hem de İslam Devrimi’ni yaşayan ancak huzuru ‘Batı’da bulan binlerce isimden biri Moghaddam. Yeni kitabı Diktatörlüğün Psikolojisi yayımlanmasından bir yıl sonra Türkçeye çevrildi. Aslında bu kitap daha çevirisi yapılmadan Türkiye’de meşhur olmuştu. Hatırlanacak olursa Moghaddam, George Town Üniversitesi ziyareti sırasında kitabını Emine Erdoğan’a hediye etmiş, gündemi de bayağı meşgul etmişti.

Bu bir yıl içinde Gezi Parkı ve yolsuzluk soruşturması gibi iktidarı sarsan iki gelişmenin etrafında yükselen devlet şiddeti ve “olağanüstü hal kanunları”nın bu kitabı Türkiye açısından daha cazip hale getirdiği söylenebilir. 

Bir “galîz kahraman” şart!
Moghaddam, diktatörlüğü ve demokrasiyi belli kategorilere ayırmaktansa bir sarkacın iki ucu olarak değerlendiriyor: “Toplumlar bu sarkacın salınım çizgisi üzerinde farklı yerlerde bulunurlar; bazıları katıksız diktatörlüğün yanındayken bazıları saf demokrasiye yakın dururlar. Fakat toplumlar durağan değildirler ve devamlı değişirler. Bu nedenle diktatörlük-demokrasi arasında gidip gelen bu sarkacın izlediği çizgideki yerleri bazen değişebilir ve kimi değişimler dramatik sonuçlar doğurur… Birleşik Devletler gibi kapitalist demokrasiler de dahil tüm toplumlar her an diktatörlüğe kayabilirler.”

Kitapta İran başta olmak üzere diktatör çıkartmış pek çok ülke anılıyor. Yazar İran’la birlikte, Putin’i ve Çin’deki parti yönetimini sarkacın diktatörlük ucuna daha yakın rejimler olarak kabul ediyor. Moghaddam’a göre diktatörlüğü ve diktatörü yaratan ortam birbirine bağlı, karşılıklı ilişki içindeki koşullardan doğuyor. Ortada fırsatlardan yararlanmasını bilen çıkarcı bir diktatör adayı yoksa diktatörlüğün gerçekleşmesi mümkün olamaz.

Moghaddam, bu durumu Mandela ve Humeyni’yi kıyaslayarak anlatıyor. İkisi de benzer koşulların yarattığı liderler iken Humeyni’nin Şah sonrası devrim havasını kişiliği yüzünden bir diktatörlüğe çevirdiğini, Mandela’nın ise 27 yıllık mahkûmiyetine rağmen (elinde fırsat olmasına rağmen) Güney Afrika’da intikam politikası gütmek yerine birleştirici bir liderlik yapıp görevden çekilebildiğini söylüyor.

Kitabın ilginç bölümlerinden biri Moghaddam’ın bir liderden diktatöre dönüşümün anahtarını verdiği Sıçrama Modeli teorisi. Buna göre dış tehditler ve düşmanlar gibi imgelerle halkın karizmatik bir lidere ihtiyacının olduğu algısının yaratılması bu teorinin temelini oluşturuyor. Kutsal bir savaş veren karizmatik lider ancak bu ortamı kullanarak diktatörlüğe geçiş yapabilir. Yazar, Arjantin’deki Kirli Savaş döneminde, cuntanın Katolik Kilisesi’ni arkasına alarak yaptığı katliamları anarak, “kutsalın” diktatörlük yolunda sağladığı meşruiyeti çarpıcı biçimde anlatıyor.

Tabii böyle bir ortamın hazırlanmasında olmazsa olmazların başında iktidarı destekleyen, ekonomik bir elit grup, suskunluk kültürüne katkı sağlayacak bir medya yapılanması ve hapis ve ölüm tehditleriyle korkutucu bir hukuk yapılanması gerekiyor. Moghaddam, rastgele yapılan terör eylemlerinin de bu ortamı besleyen bir unsur olduğunu belirtiyor.

Diktatörlüğün Psikolojisi bir teori kitabı olmasına rağmen yazarının kişisel tecrübeleri ve ziyaret ettiği ülkelerde tanık olduklarını anlatması sebebiyle herkesin okuması gereken bir demokrasi kitabı sayılabilir. Yazarın “her demokrasi diktatörlüğe kayabilir” sözüyse bir paranoyadan çok demokrasiye inanan insanların aklından çıkarmaması gereken bir motto gibi.  

Dört kriterli demokrasi testi
Kitapta bir demokrasinin asgari koşullarını belirleyen bir test de bulunuyor. Bunun için yazarın dört kriteri var. Birincisi, şehir meydanı testi. Moghaddam, “Bir yurttaş yaşadığı şehrin meydanına çıkıp, tutuklanma, hapse atılma ve fiziksel şiddete uğrama korkusu olmadan özgürce konuşabilir mi?” diye soruyor. Yanıtınız “evet” ise koşullardan ilki gerçekleşmiş demektir. Hayırsa zaten devam etmenize gerek yok. Kitabı kapatıp başka şeylerle ilgilenin. Testin diğer üç kriteri ise hür ve bağımsız seçim yapabilme, azınlık haklarının korunması ve bağımsız bir yargı sisteminin olması. Moghaddam bunlardan biri bile eksik olması durumunda demokrasinin asgari şartlarının yerine gelmediğini iddia ediyor.

radikal

Hits: 1069