soL gazetesi okur temsilcisi, Avukat Bilgütay Hakkı Durna, Savcı Doğan Öz'ün anısına yazdı.
Bilgütay Hakkı Durna - soL
Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz 24 Mart 1978 günü, sabah işinden evine gitmek üzere çıktığı saatlerde, arabasının içinde vurularak katledilmişti.
Aradan 36 yıl geçti.
Doğan Öz’ün öldürülmesi ile ilgili olarak kimse ceza almadı. Eşi, emekli yargıç Sezen Öz, bir röportajda “yaptıran ve yargılayan aynı olunca karmaşık bir tablo ortaya çıkıyor” diyerek, ülkemizde işlenen siyasi cinayetlere yönelik kritik noktayı dile getirmişti.
Doğan Öz’ün yakın dostu, ailesinin avukatı Veli Devecioğlu, Askeri Yargıtay’a verdikleri son dilekçe de “Doğan’ın katillerini mutlaka bulacağız: Başka çaremiz yoktur. Biz yaşadıkça onların peşini bırakmamız söz konusu değildir.” demişti.
Bu görev önümüzde durmakta.
Kuşkusuz, bu ülkenin yurtsever, ilerici hukukçularının sorumlulukları ile bu görev ayrılmaz bir şekilde bütün. Mesleğinde, yurdu ve halkı için durmadan çalışan, katledilmesinin nedeni kimliği, halkı için yaptıkları olan Doğan Öz’ü anmak bu nedenle her geçen gün daha da anlam kazanıyor.
Hukuku hukuk üzerinden aramanın hiçbir anlam ifade etmediği, toplumun adalet talebinin ise çığlığa dönüştüğü şu günler biz hukukçulara da ayaklarımızı basacağımız zemini, sorumluluklarımızı gösteriyor. Ülkenin ilerici hukukçu birikimi artık kendisini güçlü bir adalet duygusu üzerinden tarif edebilmeli, toplumun adalet talebinin birinci elden taşıyıcıları arasında hukukçular gecikmeden yerlerini alabilmeliler.
Geçmiş deneyimlerimize baktığımızda, yargının üç asli unsuru olarak tanımlanan yargıçların, savcıların ve avukatların, herhangi bir başlıkta bir araya gelebildiğini söylemek zor. Bunun hemen hayata geçmesinin de hiç kolay olmadığı açık. Ancak ülkemizin, halkımızın ve hukuk sisteminin, içinde bulunduğu durumdan çıkabilmesi için, hukuk cephesinde de bu birlikteliği yaratılması bir zorunluluk.
Haziran direnişi bu ülkede güçlü bir aydınlanmacı, yurtsever, sol damar olduğunu ve hiç de olanı biteni seyretmekle yetinmeyeceğini gösterdi. Öyle ise, hukukçuluk sadece bir meslek ve iş sahibi olmak değil, memlekete sahip çıkmak, halka karşı sorumlulukları yerine getirmek ise, yargıya dair çözüm önerilerimizi “yeni bir ülke/yeni bir cumhuriyet” tahayyüllerimizle buluşturmamız gerekiyor.
İşte, Doğan Öz’ün meslek yaşantısı, yaptıkları, mücadelesi bu nedenle de bugün için oldukça önemli. Savunduğu değerler, bugünü nasıl örgütleyebileceğimizi bize bir kez daha gösteriyor.
Doğan Öz kimdir?
Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz hayatını gericilikle, faşizmle, kontrgerillayla mücadeleye adamış ilerici, aydın, yurtsever bir hukukçu idi. Bu nedenle, savcılık görevine başladığı 1962 yılından itibaren sürekli tehdit altındaydı.
Doğan Öz, 1968 yılında Konya’da gerici ‘Mücadele Birliği’ adlı örgütün kapanmasını sağlar. Denizli’de Necmettin Erbakan’ın kardeşi Akgün Erbakan’ın yolsuzluk dosyalarını hazırlar. Süleyman Demirel’in kardeşi Hacı Ali Demirel’e Denizcilik Bankası’nca verilen usulsüz kredi olayına el koyar. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ne (DGM) ilk karşı çıkanlardandır. 1973 yılında da, DGM’lerin kapatılması için meslektaşları arasında imza toplar.
Evinin önünde, ‘izinli olarak’ yürüyüş düzenlenen bir savcıdır. Komünizmle Mücadele Derneği, Milli Mücadele Derneği, Konya İslam Enstitüsü ve Eğitim Enstitüsü öğrencileri, Konya’da ki evinin önünde ‘Doğan Öz’ü istemeyiz’ yürüyüşü düzenlemiştir.
Katledilmesinin nedenlerini ise kendisinin hazırlayıp dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e verdiği kontrgerilla raporunda görmekteyiz.
Yargılama süreci
24 Mart 1978 sabahı erken saatlerde Emniyet Müdürlüğü’nü arayan bir şahıs, Doğan Öz’ün oturduğu sokakta iki kişinin şüpheli hareketler yaparak dolaştığını iletir. İhbar ciddiye alınmaz ya da alınmaması tercih edilir. Doğan Öz, sabah işine gitmek üzere arabasına bindiği 24 Mart 1978 günü bu şahıslardan biri tarafından, diğerinin gözcülüğünde vurularak katledilir.
Olayın birçok görgü tanığı vardır. Cinayetten yaklaşık bir ay sonra, başka bir olay nedeniyle gözaltına alınan İbrahim Çiftçi’nin Doğan Öz’ün katilinin tarifine çok benzediği fark edilir. Karşılaştırılan tanıkların tümü İbrahim Çiftçi’yi teşhis ederler. Doğan Öz’ün katili olarak yargılanan İbrahim Çiftçi, verdiği ifadede, “Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ü (…) eski Ankara Ülkü Ocakları 2. Başkanı Hüseyin Demirel ve (…) Hüseyin Kocabaş’ın verdikleri talimat üzerine öldürdüm. Adresi bilmediğim için Hüseyin Demirel benimle geldi ve bana savcının otomobilini gösterdi. Kendisi de yanımda kaldı. Yarım saat kadar orada dolaştık. Tahminen yarım saat kadar sonra gelip arabasına bindi. Hüseyin Demirel bana, ‘tamam hadi ateş et’ dedi. Arabaya yaklaştım ve 6 el ateş ettim “ şeklinde itirafta bulunur. İbrahim Çiftçi’nin ifadeleri ve evinde bulunan kot pantolon ile mont, tanıkların anlatımları ile bire bir uygunluk göstermektedir.
Doğan Öz’ü ‘tasarlayarak öldürmek’ten yargılanan İbrahim Çiftçi, Ankara Sıkıyönetim 1 No’lu Askeri Mahkemesi tarafından dört kez oybirliği ile ölüm cezasına çarptırılır. Ancak, nedense (!) ilk üç seferinde Askeri Yargıtay 1. Dairesi tarafından ‘eksik soruşturma’ bahane edilerek karar bozulur. Dördüncü seferde ise idam kararı onaylanır. Ancak bu kez de ilk üç idam kararının onaylanması yönünde görüş bildiren Başsavcılık tutum değiştirerek Ceza Dairesi’nin onama kararına itiraz eder ve dosya Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’na gönderilir. Kurul, 7’ye karşı 8’lik oy çokluğuyla, delil yetersizliğini gerekçe göstererek kararı bozar.
Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun, 7’ye karşı 8’lik son bozulma kararından sonra, Yerel Mahkeme, ‘zorunluluğunu’ vurgulayarak şu kararı verir: “Sanık İbrahim Çiftçi’nin maktül Doğan Öz’ü taammüden öldürdüğü mahkememizce sabit görülmüştür. 22 Temmuz 1983 tarihli 35 sahifelik gerekçeli kararda deliller tek tek tartışılmış, ret ve kabul sebepleri uzun uzadıya izah edilmiştir. (…) Ancak Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararlarına direnilemeyeceğinden, bir oy farka da dayansa 7/8’lik oy çokluğuna dayanan Daireler Kurulu bozma ilamına sırf bu hukuki zorunluluk nedeniyle uyulmuş sanık Çiftçi’nin beraatine karar verilmiştir.”
Son olarak Askeri Yargıtay 1. Dairesi, temyiz istemlerini reddederek 9 Ocak 1985 tarihinde beraat kararını onaylar ve kararı kesinleştirir.
Böylece diğer sanıklar hakkında da beraat kararı çıkmış olur.
solhaber